PATRİCİLER VE PLEBLER
MÖ 500 lü yıllarda Antik Roma İmparatorluğunda
insanlar iki sınıfa ayrılmışlardı. Patriciler ve Plebler. Patriciler “seçkinler”in
yer aldığı sınıf oluyordu. Zengin, büyük arazi sahipleri olan patriciler
sayılarının az olmasına rağmen her zaman erki ellerinde bulundurup idare
edenler sınıfını oluşturuyorlardı. Plebler ise halkın yer aldığı sınıf oluyordu.
Zengin olmayıp, çalışan sınıf olan plebler sayılarının çok olmasına rağmen erki
ellerine geçiremeyip idare edilenler sınıfını oluşturuyorlardı. Ayrıca
savaşlara gidildikçe alınan esirlerden dolayı bir de köleler sınıfı oluşmuştu
ama Roma’da esas iki sınıf patriciler ve plebler idi.
Pleblerin içinden bazı kişilerin zaman zaman
patricilerin arasına girebildiği görülmektedir. Plebler genellikle, idare eden sınıf olmak mücadelesinden çok bireysel olarak patrici
olabilmek gayretleri içersinde olmakta idiler. Bu durumda kendileri hiçbir
zaman sınıf olarak erk sahibi olamamışlardır. Onların patricilere duydukları
hayranlık ve sınıf atlama çabaları ise patriciler tarafından kolaylıkla kullanılmıştır.
Dolayısıyla az sayıdaki patriciler daima idare edenlerin sınıfı olabilmeyi
başarmışlardır.
Dikkat edildiğinde Antik Roma’dan bugüne kadar dünyada
fazla bir şey değişmemiştir. Her yerde, hangi iktidar olursa olsun erkin
patricilerde olduğu görülecektir. Hatta günümüzde bazı gelişmeler olmuş,
iktidarda patricilerin bulunması zorunluluğu da ortadan kalkmıştır. İktidarları sol, sağ, ”orta” ne görüşte olurlarsa olsunlar, sütre gerisinde idare edenler
daima patriciler olmaktadır. İktidarlarda pleblerden kişilerin bulunması ise
sadece görüntüyü hoşlaştırmaktadır.
Sorun pleblerin pleb olduklarını kabul etmek
istememelerindedir. Plebler, bazı patrici taklidi şeyleri yapabildikçe veya onlara
sahip olabildikçe kendilerini patrici sanarak diğer pleblerden üstün
olduklarını kabul etmektedirler. Bu tuhaf ve komik duygu iyi irdelenirse o
zaman sanki ortada hiç pleb yokmuş herkes patrici imiş gibi bir görüntü de
ortaya çıkabilmektedir.
Hâlbuki gerçek hiç te insanların sandığı veya
kendilerine gösterildiği gibi değildir. Medyadan edindiğim bilgilere göre dünyada
bütün insanlığın bir yılda ödediği faiz 80 Trilyon Dolar olup bu parayı alan
kişi sayısı ise 100.000 civarında imiş. Dünyanın nüfusu 7 milyarın üzerindedir.
Ülkemizde ise 50 milyar Dolar civarındaki yıllık faiz gelirinin nerdeyse
tamamını 500 civarında ailenin paylaştığı yazılıyor. Ülkemizin nüfusu 76
milyondur. Bunun dışında çeşitli alanlarda elde edilen gelirler de vardır ama
yukarıdaki örnek konumuzu anlatabilmek açısından oldukça somuttur. Bu durumda
görülüyor ki kabaca Dünyada gerçek patriciler 100.000 kişi ve onlara yakın
olanlar, ülkemizde ise sözü edilen 500 aile ve onlara yakın olanlardır. Sayısını
tam olarak çıkarmanın çok ta önemi yoktur ama gerçek patricilerin sayısının
oldukça az olduğu aşikârdır. Onların dışında kalanların tamamı gerçek
pleblerdir.
Günümüzdeki plebler belli semtlerde yaşamakla,
belli sayfiye yerlerinde tatil yapmakla, heceleri uzatarak konuşmakla, simit
yememekle, çocuklara bakıcı tutup bakıcıya amirlik yapmakla, temizlikçi
tutmakla, çocuklarını özel okula göndermekle, mangal yapmamakla patrici olunamayacağını
bilmelidirler.
Pleblerde sık sık, sanki kendileri başka bir
şeymiş gibi, ‘halkın arasına karışmak’ deyiminin kullanıldığı görülmektedir.
Yani kendilerini halkın üzerinde kişiler görüp, zahmetle halkın arasına karışıp
onların sıkıntılarını öğrenerek sıkıntılarına çare bulmayı lütfettiklerini
anlatmak istemektedirler. Kendilerini halk olarak asla görmemektedirler. Bilinmelidir
ki kendilerini patrici sanmak isteyen bazı insanların tüm servetleri gerçek
patricilerin giysilerinin değeri kadardır.
1980 li yıllarda filmlerde zengin villalarındaki
Amerikan-Barlar gösterilirdi. Birçok insan 2+1 dairesinin salonunun bir
köşesine Amerikan-Bar yaptırmıştı. Sonradan ıvır zıvır dolabı olarak kullanılan
bu Amerikan-Barlar bile insanlara hangi sınıftan olduğunu anlatamadı sanırım.
Patrici sınıfı, idare edenler ve idare ettiklerini
sömürenler olarak belirlenebilir. Bu takdirde sadece Dünya ve Ülke ölçeğinde
değil, kurumlar ölçeğinde de patriciler ve plebler oluşabileceği anlaşılmalıdır.
Kurumlarda, Ülkelerde ve Dünyada plebler pleb
olmaktan utanmayıp gerçek sınıflarının farkına varmalıdırlar. Ancak ondan sonra
sınıfları için mücadele edebileceklerdir. Aksi takdirde hiçbir zaman patricilerin
idaresinden ve sömürüsünden kurtulamayacaklardır.
Bilinmelidir ki pleb olmak iyi bir şeydir ve plebler
patricilerden daha mutlu yaşarlar.
ARİF ATILGAN Mayıs 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder