KOKAN
KURBAĞALIDERE
Arif Atılgan
Kurbağalıdereyle
tanışmam 1950 li yıllardadır. Bir gurup akrabamızla birlikte dereden iki sandal
kiralayıp Kalamış Koyunda gezinti yapmıştık. Küçük olduğum için sandalın baş
kısmında oturuyor ayaklarımı ve ellerimi suya sokarak oynuyordum. Gidişte dereden
denize çıkıncaya kadar, dönüşte de denizden dereye girince Babam ‘artık suya
değmememi’ tembihlemişti. Dere ağır, pis ve kokuluydu. O yıllardan sonra da bu
pislik devam etmişti. Bugünkü kadar olmasa da tarihteki diğer en kötü hali 1980
li yıllardaydı.
1960 larda biraz daha
aklımın erdiği yaşlarda derenin neden böyle olduğunu düşünmüşümdür. Hasanpaşa’dan
sonra dere temiz akıyordu. Hasanpaşa’yla deniz arasında kirleniyordu. Demek
buralarda dereye atık su bağlanıyordu. Ancak derenin etrafında yapı yoktu. Bir
tarafında Kuşdili Çayırı diğer tarafında Fenerbahçe Stadı vardı. Yerleşim her
iki yanında da çok uzaktaydı.
Uzun yıllar çözemediğim
bu sırrı birkaç yıl önce Süreyya İlmen’in anılarını okuduğumda anlamıştım.
Kadıköy’e sayısız hayırlı iş yapmış olan Süreyya Bey 1923-1925 yıllarında şimdiki
Yoğurtçu Parkının bulunduğu alandaki bataklığı kurutma çalışmaları yaparken
Kurbağalıdere’nin Kuşdili Çayırı tarafına tabanı 120Cm yüksekliği 70 Cm olan
üzeri kapaklı beton bir kanalizasyon sistemi yaptırmış. Kanal Gazhane
Köprüsünün yanından denizin ortasına kadar devam ettirilmiş. Kanala o
zamanki adıyla Haydarpaşa yani Yeldeğirmeni semtinin dışında kalan evler bağlanmış.
O yıllarda bu bölgedeki
yerleşim yerleri Hasanpaşa’da biraz da Yoğurtçupark’ta bulunuyordu. Diğer
yerleşim yerleri dereye oldukça uzaktı.
Çeşitli yazarlar, Refik
Halid Karay’ın 1942 yılında yazdığı bir yazıdan bilgilenerek 1900, 1910, 1920,
1930 yıllarında dere ağzında Tarak Dubası isimli araçla temizlik çalışması
yapıldığını, bu şekilde derenin denize bağlantısının sağlandığını yazmaktadırlar.
Tarak Dubası, eski bostan kuyularındaki dolap beygirinin çalıştırdığı Dönme
Dolap prensibiyle çalışan bir araçtır. Sadece Tarak Dubasını beygir yerine
motor çalıştırmaktadır.
Eski fotoğraflardan da
anlaşılacağı üzere derenin ağzı zaman zaman akıntının getirdiği kum, alüvyon
tipi malzemeyle dolmaktaymış. Bu sebepten denizle bağlantısının kesilmesi
durumu oluştuğunda Tarak Dubası kullanılarak bağlantı sağlanmaktaymış. Şimdiki
Yoğurtçupark hizalarının bataklık olmasının sebebi de bu olsa gerek. Durgun
suyun kokmasının normal olduğunu da biliyoruz sanırım. 1900-1930 yılları
derenin ve Kuşdili Çayırının Kadıköy’lüler tarafından en yoğun kullanıldığı
yıllardır. Bu kadar popüler döneminde derenin pis olduğunu düşünmek doğru
değildir.
Refik Halid Karay’ın
yazısından, 1942 yılında daha kapsamlı temizlik çalışmaları yapıldığı belli
olmaktadır. Bu anlamda derenin 1940 lı yıllardan itibaren pislenmeye başladığı
düşünülebilinir. Süreyya İlmen’in
gerçekleştirdiği kanal sisteminin 1940 lı yıllara kadar geçen 20 yılda
yıpranacağı doğaldır. Bu kanalın onarıldığı veya yenilendiğiyle ilgili bir
bilgi de yoktur. Dolayısıyla Süreyya İlmen’in büyük bir iyi niyetle yaptığı kanalizasyonun
ileriki yıllarda taşıp, delinip dereye aktığı belli olmaktadır. Belli ki daha
sonra sistem tamamen iptal edilip kanallar dereye bağlanmıştır.
1940 lı yıllardan
itibaren pislenmeye başlayan derede pisliliğin 1980 lerdeki yükselişi bazı
kişiler tarafından, maalesef, buraya Bokludere adının konmasına bile sebep olmuştur.
Bugün ise pis olma sınırı tarihinin en yüksek seviyesindedir.
1980 li yıllarda Salı
Pazarı, Taşköprü Caddesinden Kuşdili Çayırına alınmıştı. Pazarcılar kendilerine
yük olacak eşyaları akşam dereye atıp gidiyorlardı. Derenin daha üst tarafları
olan E5 Göztepe kavşağındaki Oto Sanayi Sitesindekiler de motor yağı tenekesi
dâhil her çeşit atıklarını dereye atıyorlardı.
Dere, yıllarca hiçbir
önlem alınmaksızın doğal bir kanalizasyon hatta çöplük olarak kabul edilmiş ve
kullanılmıştı.
1940 yılında şimdiki
Ataşehiri de içine alan Kadıköy’ün nüfusu 57.000 dir. 2014 yılında Kadıköy
482.000 Ataşehir 408.000 olmuştur. Yani 1940 lı yıllardaki Kadıköy’ün nüfusu 57.000
den 2014 yılında 890.000 e çıkmış, nerdeyse 16 kat artmıştır. 1920 li yıllarda
Kadıköy’de daha da az insan yaşarken, Süreyya İlmen buraya 1.20/0.70Mt ölçülerinde
kanal yapmıştı. Bugün 3Mt çapında kanal, yeni adıyla kolektör yapılmakta. 1920
li yıllardaki kanalın kesit alanı 0.84 M2, bugünkü kolektörün kesit alanı 7M2
dir. Nüfus en az 16 kat artmışken kanal kesit alanı 8 misli artmaktadır.
Konunun uzmanlarına
saygım var. Sadece bir karşılaştırma yapmak istedim.
Yaklaşık 100 yıl önce
1.20/0.70Mt ölçüsündeki kanaldan bugünkü 3Mt çapındaki kolektöre gelinmiş. Umarım
pis olmak ve kokmak Kurbağalıdere’nin kaderi değildir.
ARİF ATILGAN AĞUSTOS
2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder