28 Şubat 2014 Cuma


KUŞDİLİ ÇAYIRI
Arif Atılgan
1876 yılında Osmanlıda 3 ay süre ile en kısa padişahlık yapan 5. Murad, 1861 yılında şehzade iken bugünkü Marmara Üniversitesinin bulunduğu bölgede bir köşk yaptırmış idi. Tepeden Kurbağalıdereye bakan köşke o yıllarda ‘yalı gibi’ derlermiş. Zira Kurbağalıderenin taşmaları ile aşağıdaki derenin kenarındaki alanlar hep su içersinde kalırlarmış. Bu anlamda bugünkü Kuşdili Çayırından, Kadıköy Belediyesi binasının bulunduğu alan da dâhil, Gazhane tesislerine kadar dere kenarındaki düzlük alan Kurbağalıderenin taşması ile sık sık ıslak alan haline girermiş. Deniz kıyısına doğru ise bir tarafında Yoğurtçu Park diğer tarafında şimdiki Fenerbahçe antrenman tesisleri bulunan bölge derenin taşma alanları imiş. 
Kuşdili Deresinin Taşma Alanı, Bugünkü Yoğurtçu Park.
1900 lü yılların başında derenin kenarına kuşbazlar saka, florya, iskete gibi öten kuşlarını kapalı kafeslerin içersinde getirirlermiş. Bu kuşlar deredeki kurbağaların sesleri ile kendi seslerini yarıştırarak öterler ve kanarya gibi makara çekmeyi öğrenirlermiş. Bu anlamda dereye, ‘kuşlara dil öğreten dere’ anlamında Kuşdili Deresi adını vermişler. Çayıra da dereden dolayı Kuşdili Çayırı denmeye başlanmış. Ama daha sonra çayırın adı Kuşdili Çayırı olarak kalmış, dereye ise tekrar Kurbağalıdere denmiş.

Bugünkü Hava Fotoğrafına 1900 lü Yılların İşlenmiş Durumu.
Kuşdili Çayırı, en az 100 yıldır Kadıköy’ün tarihinde yer almaktadır. Kadıköylüler, 1900 lü yılların başlarında buradaki dere kenarında piyasa yaparlar, diğer taraflarda piknik, panayır gibi etkinliklerde bulunurlardı. O yıllarda bu çayırda Fenerbahçe Spor Kulübü Lokali, Hamdi’nin Gazinosu, Arnavut’un Kır Kahvesi, sonraki yıllarda Tramvay Deposu olan hangarda Kuşdili Sineması ve top sahası gibi önemli sosyal tesisler vardı. Kuşdili Çayırı Tahta Köprü ile Taş köprü arasında dere kıyısından devam eder, Mahmut Baba Türbesinden Kuşdili Sineması ve Top Sahasını takip ederek yine Tahta Köprüde biterdi. Hamdi’nin Gazinosu 1926 yılında Hamdi’nin iflası nedeniyle kendini gazinosunda asarak intihar etmesi sonucu kapanmış, Fenerbahçe Kulüp Lokali ise 1932 yılında yanmıştı. 1930 lu yıllardan itibaren sosyal hayat alafrangalaşmış Moda ve Fenerbahçe’deki kulüplerde danslı mekânlarda insanlar eğlenmeye başlamıştı. 
Fenerbahçe Kulübünün Lokali. Arkasında Hamdi’nin Gazinosu görünmekte.

Arnavut’un Kır Kahvesi.

1950 li yıllardan sonra Kuşdili Çayırı eskisi gibi kullanılmasa da ağaçlık ve çayırlık halini korumakta idi. Arnavut’un Kır Kahvesinin olduğu alanda Kömür Depoları, Kuşdili Sinemasının bulunduğu hangarlar Tramvay Deposu, top sahası ise aynı zamanda bayram yeri ve Kadıköy’e gelen sirkler için yerleşim alanı olarak kullanılmaya başlanmıştı.

Diğer yandan 1970 li yılların başlarına kadar Yeldeğirmeni’nde haftada 2 gün pazar kuruluyordu. Salı günleri Uzunhafız Sokağı’nda, cumartesi günleri ise İskele Sokağı’nda kurulan bu pazarlar özellikle sebze ve meyvelerin üreticiden tüketiciye ucuz ve taze bir şekilde ulaşmasını sağlıyor, ayrıca semtin dışından gelen birçok insana da hizmet verebiliyordu. Ancak İskele Sokağı’nda Osmangazi İlkokulu ve Kemal Atatürk Ortaokulu’nun bulunması ve o zamanlarda cumartesi günleri öğleye kadar eğitimin devam etmesi sebebiyle, İskele Sokağı’ndaki ‘cumartesi pazarı’ da Uzunhafız Sokağı’na alınmış ve bu sokakta haftada 2 gün pazar kurulur olmuştu. 1970 li yıllarda, sokak içindeki evlerde oturan insanlara rahatsızlık vermesi sebebiyle, pazar yerinin Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı’nın arkasından Kızıltoprak’a kadar devam eden Taşköprü Caddesi’nin alt kısmına taşınmasına karar verilmişti. O zamanlar henüz bu caddede Söğütlüçeşme Caddesi üzerindeki köprü yapılmamıştı. Cadde, Özdemiroğlu İlkokulu ve Verem Savaş Derneği arasından rampa aşağı iniyor, Söğütlüçeşme Caddesi’yle kesişerek Mahmut Baba Türbesi’nin yanına geliyor ve Kurbağalıdere üzerindeki köprü ile Fenerbahçe Stadı’nın arkasından Kızıltoprak’a bağlanıyordu. Bu yokuşun Kurbağalıdere’ye kadar olan bölümlerinde salı ve cumartesi günleri pazar kurulmaya başlanmıştı.

1980 li yıllarda, taşıtların çoğalması sebebiyle, Taşköprü Caddesinin Söğütlüçeşme Caddesi üzerine gelen kısmına köprü yapıldığı için Pazar Yeri Kuşdili Çayırı’na nakledildi. Kuşdili Çayırı o yıllarda koruluk ve çayırlık özelliğini kaybetmemişti. Pazar yeri kurulmaya başlandıktan sonra, ağaçların yok olduğu ve tabanın da betonlaştığı alan giderek çayırlık ve koruluk özelliğini kaybetmeye başladı. 1980 li yıllardan sonra Tramvay deposu ise İtfaiye binası olarak kullanılmaya başlanmıştı.

1990 lı yıllarda ise, cumartesi günleri Fenerbahçe Stadı’nda maç oynanması dolayısıyla oluşan seyirci kalabalığı, alanın otopark olarak kullanılması ve trafik yoğunluğu sebebiyle, cumartesi günündeki ‘pazar yeri kurulması’ işi cuma gününe alındı. Yani bu yıllardan itibaren Kuşdili Çayırı’nda Salı ve Cuma günleri Pazar kurulmaya başlandı. Sonuçta alan haftada iki gün Pazar kurulan otopark olmuştu.
İşte, Salı Pazarı ve otopark alanı olarak bilinen bu alan aslında Kadıköy’ün tarihi Kuşdili Çayırı ve Koruluğu’dur.

Salı Pazarı.

2007 yılında 45.000M2 lik bu alana bir AVM Projesi ortaya çıkmıştı. 2008 yılında alandaki Salı Pazarı Fikirtepede D100 kenarındaki yeni yerine taşındı. 2011 yılında 644 ve 648 sayılı KHK larla Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı Belediyelerin yetkilerine sahip kılındı. Bu yetki ile Bakanlık 2013 yılının ocak ayında 150.000M2 lik, mayıs ayında o planın yerine 200.000M2 lik inşaat alanına sahip planları onaylıyordu. Bu planlara itirazlar oldu. Temmuz ayında ise İBB, alanın yarısının altına otopark öneren yeni bir plan onaylayarak bunu Çevre Ve Şehircilik Bakanlığına gönderdi.

Ancak Kuşdili Çayırında bugünlerde derenin yatağının kavisinin alanın ortalarına kadar uzatıldığını belli eden bir çalışma yapılmaktadır. Bu çalışmanın onaylı planının olması gerekir. Ayrıca bu plana ilgili Koruma Kurulundan da onay alınması gerekir idi. Bunların olmadığı anlaşılmaktadır.

Kuşdili Deresi Yatağının Kavisi Alanın Ortalarına Kadar Derinleştiriliyor.

Kadıköylüler ve İstanbullular burada herhangi bir inşaat faaliyeti olmamasını, alanın eskisi gibi çayır ve ağaçlık hale getirilmesini istemektedirler. Alanda ancak kır kahvesi ölçeğinde yapılaşmalar olabileceğini önermektedirler. Kuşdilinin tekrar çayır ve koruluk hale gelmesini isteyen Kuşdili Platformu plansız inşaat faaliyetlerinde bulunan ilgililer için suç duyurusunda bulunarak yasal girişim başlattı.

1960’lı yıllardaki bayramlarda, futbol sahasının bulunduğu alana bayram yeri kurulurdu. İp cambazları, asılarak kayılan teleferik, kiralık at, kayık salıncaklar, dönme dolap, halka atmacı, ruletçi, kaleye şut attırmacı, yiyecek-içecekçiler ile sihirbaz, tiyatro gibi gösteri çadırlarının bulunduğu bayram yeri, 1900’lü yılların ilk yarısında bugün Halit Ağa Caddesi’ne dik gelen Bayram Yeri Sokağı etrafındaki boş alanda kurulurdu.

Ben çadırların içindeki gösterileri merak ederdim. Bir gün Şahmeran’ın çadırına girmiştim. Bilindiği gibi efsanelerdeki Şahmeran, belden yukarısı kadın, aşağısı yılan olan bir yaratıktı ve doğal olarak o çadırın içersinde bulunması olanak dışı idi. Oradaki başarısız taklitte ise, kadın ile yapay yılan vücudunun eklenti yerleri belli olmasın diye, o bölgeleri tüllerle örtmüşlerdi. Daha çok çocukları etkileyebilen bu “yaratığı”, çadırın içerisinde kendisine bir metre mesafeden çekilmiş bir ipin dışından geçerek izleyebiliyor, isterseniz ona kendi geleceğiniz ile ilgili soru da sorabiliyordunuz.

Ben, hizasına geldiğimde öğrencilik hayatım boyunca daima merak ettiğim en önemli şeyi sormuştum: ‘Sınıfımı geçecek miyim?’ Şahmeran, tülün ardından gözlerimin içine bakarak, tıslayarak çıkarmaya gayret ettiği sesle bana cevap verdiğinde, ne gariptir ki hayatım boyunca unutamayacağım bir nasihati seslendirmişti: ‘Çalışırsan geçeceksin.’

O yıldan sonra yaşadığım elli yıla yakın sürede edindiğim hayat tecrübesi ile bugün o cümlenin başına ben de bir cümle ekleyebiliyorum: ‘İstersen çalışırsın.’

Kadıköylüler Kuşdili Çayırı’nın kendileri için düzenlenmesini önce isteyecekler, sonra bu konuda çalışacaklar, sonuçta mutlaka başaracaklardır.

ARİF ATILGAN  ŞUBAT 2014



21 Şubat 2014 Cuma


ALMAN OKULU (OSMANGAZİ İLKOKULU)
Arif Atılgan
 

1906 yılında başlanan Haydarpaşa Garı İnşaatı için Kadıköy’e gelen Alman mühendisler, mimarlar kendi çocukları için bu okulu yaptırmışlardı. 1902-1914 yılları arasında inşa edildiği bilinen okul büyük bir ihtimalle safha safha yapılmıştı. Haydarpaşa Gar Binası’ndan esinlenmeler hissedilen bu bina Gar İnşaatı’ndan artan malzemeler ile yapılmıştı. 48 öğrenci ile eğitime başlayan okulun mülkiyeti o yıllarda Haydarpaşa Garının ilk Müdürü Edouard Huguenin üzerindedir. 134.000 Mark bedele mal edilen okulun projelerini mimar Schwatlow bedelsiz hazırlamıştır. Okulun ilk yıllarında anaokulu ile dört sınıf bulunmaktadır. Buna karşılık öğretmenler için lojman vs tesisler de bulunuyormuş.
 
 
1918 yılında 1.Dünya Savaşı bittiğinde mağlup taraf olan Almanların ülkemizi terk etmesiyle bu okul Osmanlı-İngiliz Mektebi olmuştu. Zira artık Kadıköy’e; özellikle Haydarpaşa’ya İngilizler yerleşmeye başlamıştı. Ancak 1935 yılında diğer tüm yabancı okullar gibi bu okul da Türklere bırakıldı. Maarif Vekâleti’nin Almanlardan 35.000 TL karşılığı satın aldığı bu okul daha önce paralı olduğu için ilk Türk Koleji unvanı ile eğitimine devam etmişti. 1940 yılında ise normal okul statüsüne geçerek 11. İlkokul adını almıştı.

 
1950 yılında Osmangazi İlkokulu adını alan bu şirin eğitim yuvası, bugünde bu isimle hizmetine devam etmektedir.

Yani bu okul, eğitime başladığı ilk günden itibaren sırasıyla Almanlara, İngilizlere ve Türklere ev sahipliği yapmıştır.
ARİF ATILGAN (Yeldeğirmeni Kitabı)

 

 




9 Şubat 2014 Pazar

KADIKÖY PTT BİNASI (ESKİ İTALYAN ERKEK OKULU)


Mimarlara Mektuplarım



KADIKÖY PTT BİNASI (ESKİ İTALYAN ERKEK OKULU)

Arif Atılgan

Kadıköylülerin yıllardır PTT olarak kullandıkları bina 1900’lü yılların ilk yarısında İtalyan Erkek Okulu olarak hizmet vermekteydi.

Kadıköy’den, Mühürdar’ı da içine alarak, Moda’ya kadar uzanan mülklerin hemen hemen tamamı Fransız uyruklu Tübini ailesine aitti. Sultan Aziz döneminde sarraflık ve bankerlik yapmış olan Berrand Tübini ve ailesi sebebiyle Moda Burnu uzun süre Tübini Mahallesi olarak bilinmiştir. Bu aile daha sonraları mülklerinin büyük kısmını akrabalık bağlarının da bulunduğu İtalyan Corpi ailesine devretmiştir. Tübinilere ait olan mülklerden, Kadıköy ve Mühürdar’daki iki köşkün daha sonra İtalyanlar tarafından okul olarak kullanıldığını öğrenmekteyiz.

1938 Pervititch Planı. 1- İtalyan Restoranı 2- İtalyan Erkek Okulu 3- İtalyan Kız okulu

İşte 1900’lü yılların başlarından itibaren Kadıköy’de gördüğümüz iki İtalyan okulunun tarihi bu şekilde başlamaktadır. Bu okullardan bir tanesi şimdiki İSKİ’nin bulunduğu yerdeki İtalyan Kız Okulu (Scoula Femminile Elemantari İtaliana) diğeri ise şimdiki PTT binasındaki İtalyan Erkek Okulu (Scoula Elemantari Maschile İtaliana) idi.

Mühürdar’daki Kız Okulu’nun yani şimdiki İSKİ'nin bitişiğinde bulunan ve bugün hâlâ kullanılmakta olan kiliseyi de o yıllarda Tübiniler kendileri için inşa etmişlerdi.

Sağdaki İlk Yüksek Bina İtalyan Erkek Okulu ( Tubini Malikanesi). Arkada İtalyan Restoranı.

1980’li yıllarda, İtalyan Kız Okulu olan güzel köşk yıkılarak yerine İSKİ binası yapıldı. Dolayısıyla köşk eski eser tescili olmadan yok edilmiş oldu. Yakın zamanda İSKİ binası da yıkılıp yerine büyük bir iş merkezi yapılacak. Zira artık tarihî bina olan köşk kayıtlarda bulunmamaktadır. Günümüzde PTT binası olarak kullanılan İtalyan Erkek Okulu ise bazı değişikliklere uğrayarak da olsa günümüze kadar gelebilmiştir.

Eğitimine İtalyan Kız Okulu binasındaki anaokulunda başlamış, ilkokulu ise İtalyan Erkek Okulu’nda okumuş olan Prof. Haydar Kazgan’dan aldığım bilgiye göre bu okul 1931 yılında kapanmış ve öğrenciler Galatasaray Lisesi’nin arkasındaki bir binaya gönderilmişlerdi. O zamanlarda İtalya’nın başkanı olan Mussolini, yurtdışındaki çocukların bu tipteki İtalyan okullarından aldıkları diplomaları geçerli sayıyormuş.

Önce Tübini’nin Malikânesi olarak inşa edilmiş olan İtalyan Erkek Okulu, okul kapandıktan sonra bir müddet Demokrat Parti İlçe Başkanlığı olarak kullanılmış, daha sonra PTT binası olarak günümüze kadar hizmet etmiştir.


PTT Binası. Arkada İtalyan Restoranı Binası. (İki Bina da Sarı Renkli).

Binaya bugüne kadar çeşitli müdahaleler yapıldığı bellidir. Ancak, bilindiği kadarıyla, resmen yıkılıp şimdiki binanın inşa edildiğini gösteren bir belge yoktur. Bu tamirat ve tadilatlar sebebiyle binanın orijinal şeklinin kaybolduğu da görülmektedir.

Ancak o yıllarda Kumluk adıyla anılan ve deniz kıyısı olan bu mevkideki İtalyan Erkek Okulu binasının fotoğrafı ile bugün aynı yerden çekilen fotoğrafı karşılaştırdığımızda binanın dış çizgilerinin henüz yok olmamış olduğunu fark edebiliyoruz. Hemen arka tarafındaki, o yıllarda da var olan, yine İtalyanlara ait olduğunu öğrendiğimiz ve bugün restoran olarak kullanılan bina ile aynı ölçülerde olduğunu açıkça görebilmekteyiz. Bu fotoğrafta mimari tarz olarak da iki binanın birbirine çok benzediği belli olmaktadır. Ayrıca Pervititch’e ait 1938 tarihli sigorta planlarında da bugünkü PTT binasının Ecole İtaliana (İtalyan Okulu) olarak gösterildiğini (ada 126) tespit etmiş bulunuyoruz.


İki Fotoğrafta Binaların Görüntüsü

Bu durumda eski binanın araştırması yapılarak restitüsyon projesinin hazırlatılması, binadaki resmî olmayan uygulamalar için ise yasal işlem yapılması gerekmez mi?

PTT bir kamu kurumu olarak eski tarihî binayı tekrar ortaya çıkarsa idi, hem Kadıköy’e hem de kendilerine, yeni inşa edeceği binadan çok daha değerli bir eser kazandırmış olurdu.

Çok yakın bir zamanda Kadıköy PTT binasının yerine altı katlı bir iş merkezi inşa edilecek. Yani Moda’daki Notre Dame De Sion Okulu, Kadıköy’deki İtalyan Kız Okulu, Hale Sineması (Apollon Tiyatrosu), Opera Sineması, Yeldeğirmeni’ndeki Tarihî Karakol, Nedim’in Kahvesi, Ayrılık Çeşmesi Sokağı ve Kadıköyümüzdeki birçok köşk, konak, ev gibi burası da yıkılıp gidecektir...

Bu yazıyı Kadıköy’ün tarihine bir not iliştirmiş olmak için yazıyorum. Mesajım anlayanlara.
Arif Atılgan Haziran 2007 Mimarlara Mektup

Sevgili Dostlar
Bu yazıyı yazdığım tarihten sonraki gelişmeleri, hem yukarıdaki fotoğrafların görüntülendiği yerden hem de başka açıdan görüntülenmiş olan  aşağıdaki bugünün fotoğrafları açıklıyor sanırım. PTT Binası yıkıldı ve yerine yeni beyaz bina yapıldı. Yukardaki yazı için gerekli araştırmaları yaparken Prof Dr Haydar Kazgan ile Modadaki evinde sohbet etmiştim. Bana verdiği bilgilerle bu yazıyı yazabilmeme olanak sağlamış olan Sayın Haydar Kazgan'ı 2009 yılında kaybettik. Kendisini saygıyla anıyorum. 02/02/2014