30 Aralık 2023 Cumartesi

KÖŞE YAZISI

2024 İÇİN KADIKÖY’E ÖNERİLER

Gelecek için öneride bulunmak için önce geçmişi bilmek gerekir...

M.Ö. 685 yılında Kalkedon kurulur. Bizans’tan (M.Ö. 667) 17 yıl önce… Kadıköy’ün ilk yerleşimi olarak bildiğimiz Kalkedon İskele-Altıyol-Ayvalıtaş Meydanı-Mühürdar arasındadır…   

                           Kalkedon                                        

Osmanlı döneminde Fatih Sultan Mehmet burayı İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e makam ödeneği olarak veriyor. O dönemden sonra Kadıköyü olarak anılıyor.

Cumhuriyet döneminde uzun yıllar İstanbul’un sayfiyesi oluyor. Bu anlamda tarihi semtleri olan Yeldeğirmeni, Çarşı ve Moda bölgesinde ikamet ediliyor. Bunların dışında kalan diğer bölgeler yazlık olarak kullanılıyor.

İnsanların sosyalleştiği alanlar Kuşdili ve Haydarpaşa çayırları olmuştur. Cumhuriyet sonrasında Bahariye Caddesi ve Bağdat Caddesi kullanılmaya başlanmıştır. Yaz mevsiminde plajlara gidiliyor. Deniz kıyılarında çay bahçeleri oluşuyor. Tarihi Çarşının sokaklarında saat 20’de dükkânlar kapandıktan sonra kediler, köpekler geziyor.

Kadıköy’de uzun yıllar mahalle yaşamı devam etmiştir. Her mahallenin esnafları vardır. Caddelerde ise giyimcilerin, pastanelerin vs bulunduğu dükkânlar bulunmaktadır. 

1970’li yıllarda inşaatçılığın fazlalaşması sonucu ilçenin tamamı ikamet bölgesi olmaya başlar. Tüm ilçede eğlence yeri olarak sadece 2 diskotek vardır.

2000’li yıllara kadar kabaca Kadıköy’ün özeti budur.

2005 ve 2007 yıllarında Yeldeğirmeni ve Tarihi Çarşıda yapılan Canlandırma Projeleri buraları ticarileştirmiştir. Bu değişim giderek tüm Kadıköy’e yayılmıştır. Bugün Kadıköy’de mahalle yapısı neredeyse yok olmuştur. İlçenin tamamında başka ilçelerden gelenler zaman geçirmektedir artık. Tarihi Çarşı’da gece yarılarına kadar yaşam devam etmektedir.

Kalabalıklaşan Kadıköy’de burada yaşayanların bilgisi dışında projeler gerçekleşmiştir. Haydarpaşa, Fikirtepe, Kalamış Marina, Söğütlüçeşme AVM bunların en bilinenleridir.

2008 yılında Kadıköy’ün E5 üzerindeki bölümü yeni kurulan Ataşehir belediyesine verilir. Artık Kadıköy ilçesi E5’in altında Haydarpaşa-Bostancı arasındaki alandır.

Noktasal planların bir işe yaramadığı Kadıköy Meydanı Proje Yarışmasında belli olmuştur. Zira o planı çevreye uygun hale getirirken en önemli özelliği olan yayalaştırmadan vaz geçilmiştir.

Kadıköy’de neredeyse kendi nüfusu kadar dışarıdan gelenler zaman geçirmektedir artık. Bu durum ikamet edenler için çeşitli sıkıntılar oluşturmaktadır.

Bundan sonra yapılması gerekenlere gelirsek…

Önce ilçenin bütünü için bir plan yapılmalıdır ve o plana uyulmalıdır.

Kadıköy’ün tarihine sahip çıkılmalıdır. Bu anlamda tüm tarihi eser ve kalıntılar ön plana çıkarılmalıdır.

Kalkedon sınırları hissettirilmelidir. Sur yapmak olanak dışıdır ama köşeleri belirleyen açıklamalı işaretler konabilir.

Kadıköy-Bostancı arasındaki minibüs yoluna tramvay konulmalıdır.

Eski iskeleler değerlendirilerek denizden ulaşım sağlanabilir. Yetersiz miktarda yolcu varsa turistik amaçlı seyrek seferler konulabilir.

Kıyıların tamamında, kayalıkların üzerine ahşap düzlükler yapılıp denize inen merdivenlerle plajlar tesis edilebilir. Kıyı dolgu alanında yapılaşma düşünülmemeli buraları kesinlikle yeşil alan olarak bırakılmalıdır.

Söğütlüçeşme ile Kadıköy İskelesi arası yayalaştırılmalıdır. Bu bölgeye gerekiyorsa tramvay seferi konabilir. Ancak Söğütlüçeşme ve ötesinde oluşacak otopark ihtiyacı giderilmelidir.

Her mahallede orada yaşayanlar için yerin altında ve üstünde asansörlü kat otoparkları inşa edilmelidir. Zira rampa yer kaybına sebep olmaktadır. Bunların parası 1977 yılından beri insanlardan alınmıştır. Alınmaktadır. Buna karşın apartman altlarında, kullanılmayan otoparklara son verilmelidir.  

Kadıköy Meydanı yeniden ele alınmalıdır. Tarihi kayık iskelesi aynı yerde tekrar yapılmalıdır.

Kadıköy’deki aşırı ticarileşmeye son verilmelidir. Bu durum çeşitli yöntemlerle sağlanabilir.

En önemlisi… Kadıköy’de kaybolan mahalle yapısı tekrar oluşturulmalıdır. Esnafıyla, komşuluğuyla.

Caferağa Spor Salonu’nu ve Barış Manço Kültür Merkezi’ni yıkarak o arsaya Kadıköy’ün AKM’si inşa edilmelidir. Eski Hal Binası kütüphane yapılmalı alttaki dükkânlar kitapçılar çarşısına dönüştürülmelidir.

Pazaryerlerindeki pazarcılar mobil hale sokulmalıdır. Eski Migros arabaları gibi gezici dükkân haline getirilmiş minibüs, kamyonet, kamyonlar kullanabilirler. Belediye ise denetim ve seyyar WC anlamında katkıda bulunur.

Yeldeğirmeni gibi yeşil alanı olmayan mahallelerde bazı sokaklar trafiğe kapatılarak sokak-parklar oluşturulmalıdır.

Kuşdili Çayırı kesinlikle eski haline getirilmelidir. Zemin toprak olduğunda buradaki ısı adası sorunu da ortadan kalkmış olacaktır. Isı adasına Kadıköy’ün tamamında da dikkat edilmelidir.

TAK olarak kullanılan tescilli eser Özen Sineması binası restore edilmelidir. Aynı adla tiyatrocuların, sinemacıların hizmetine sunulmalıdır.

Her yılbaşında Kadıköy Meydanında yeni yıla giriş etkinliği düzenlenmelidir. Kadıköy’e yakışan budur.

Depreme hazırlık anlamında çalışmalar ciddiyetle yapılmalıdır. Marmara Bölgesinin 1. Derece deprem bölgesi ilan edildiği 1998 yılından önce yapılan tüm binalar güçlendirilerek veya yıkılıp yeniden yapılarak güvenli hale getirilmelidir.

Yönetimsel anlamda ise…

Kent Konseyi gerçekten özgür ve özerk olmalıdır. Mahalle Gönüllüleri ise Mahalle Dayanışmaları haline getirilmelidir. Her ikisi de belediyesine sadece iltifat değil eleştiri ve öneri de yapabilmelidir.

Apartman ve siteler seçilerek yönetici olanların yönettiği en küçük birimlerdir. Onların yöneticileri ile muhtarlar periyodik toplantılar yapmalıdır. Bu şekilde sorunlar fark edilecektir. Muhtarlar ve STK temsilcileriyle de Belediye yöneticileri ayda bir toplanmalı, bilgilenme aşağıdan yukarı sağlanacak şekilde sistem kurulmalıdır. Yani gerçek anlamda katılımcı demokrasi oluşturulmalıdır.

Bunların dışında ben başkan olsaydım şunları da yapardım.

Belediye binasındaki yerleşimi tersine çevirirdim. Başta başkan ve yardımcıları olmak üzere zor ulaşılan üst düzey yöneticileri alt katlara, kolay ulaşılan diğer çalışanları üst katlara yerleştirirdim. İnsanlar seçtiği kişilerle kolayca görüşebilmelidir.

Uygulama olarak ta Bağdat Caddesinin düz bölümü olan Suadiye-Konak duraklarının arasında iki taraftaki kaldırımın önüne yürüyen yol yapardım. Bir taraf gidiş, diğer taraf dönüş olarak… Bu şekilde yaşlı ve hastaların caddede rahat dolaşmaları sağlanacak ayrıca ulaşım araçlarının da yükü azalacaktır.   

31 Mart 2024 tarihinde yapılacak olan yerel yönetim seçimlerinde tüm adaylara başarılar dilerim.

ARİF ATILGAN 2023 ARALIK

 

 https://atilganblog.blogspot.com/2023/12/kose-yazisi-2024-icin-kadikoye-oneriler.html


 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 

 

19 Aralık 2023 Salı

ÖYKÜ

PAVYON 

1965… Üniversitedeki ilk yılım. Proje teslim zamanlarında mimarlık öğrencilerine gece çalışabilecekleri sınıflar açılıyor. Biz bu çalışmaya ‘sabahlamak’ diyoruz.

Sabahlayacağımız bir akşam… Arkadaşlar ‘Beyoğlu’na gidelim mi?’ diyor... Biraz sonra Taksim’den İstiklal Caddesi’ne girerken buluyoruz kendimizi. Sağda Fitaş ve Dünya Sinemalarını, solda Lale Sinemasını geçiyoruz. Sol köşedeki Karaköy Muhallebicisinin önünde duruyoruz. ‘Pavyona gidelim’ deniyor. Bulunduğumuz nokta Küçük Parmakkapı durağı. Cadde trafiğe açık o zamanlar. Bir sonraki sokağa dalıyoruz. Büyük Parmakkapı Sokağı’na. Sonlarına doğru sağda bir pavyon tabelası… Yarı bodrum... Birkaç basamakla inilip giriliyor içeri. Hepimizde tecrübe sıfır.

Uzunlamasına bir mekân... Ortası dans pisti. Solda orkestra. 3-4 kişilik bir grup. Dans pistinden sonraki bölümün sonunda birkaç kadın oturuyor.  2 masada müşteri var. 3. masa biz olacağız.

Kapıdan içeri doğru süzülüyoruz. Hani koyunlar üşümemek için ağılda devamlı dıştan içe içten dışa yer değiştirirler ya. Biz ısınmak için değil ama çekingenlikten onlar gibiyiz. Öndeki geriye gerideki öne geçip ilerliyoruz bir şekilde.

Bir masaya oturduk. ‘Ne içersiniz?’ diye soruluyor. ‘Neler var?’ diyoruz. Sanki içeceğimiz belli değilmiş gibi… Menüdeki içkileri sayıyor garson. Birimiz ‘Bira’ diyor. Diğeri ‘Bana da’ diyor. Diğer arkadaş ‘Ben de bira alayım’ diyor. Dördüncü de ‘Tamam. Bana da aynısı’ diyor. Biralarımız geliyor. En ucuz olanı yani.

Biraz ilerimizde soba var. Başında 2 kadın. Isınıyorlar. Bize bakıyorlar ve gülüyorlar. Sonra da yanımıza geliyorlar. ‘Gençler hoş geldiniz’ diyor biri. ‘Buyurun’ diyoruz. 

Pavyon nedir?...

Kelimenin sözlük anlamı ‘çeşitli amaçlarla kullanılan tek katlı tek hacimli küçük yapılar’. Sanırım daha sonra tek amacı eğlence olan mekânlara da pavyon denmiş.

1950’li yıllarda ortaya çıkmışlar. Kadınlı erkekli gidilen gazinoların dışında sadece erkeklerin gittiği eğlence yerleri olarak... Bildiğim kadarıyla önce Ankara’da sonra diğer şehirlerde… Ankara’da Demirtepe, İzmir’de Basmane, İstanbul’da Beyoğlu en bilinen semtler… Bu anlamda en bilinen kentler ise Gaziantep ile Adana...

Burada çalışan kadınlara ‘Konsomatris’ deniyor. Görevleri, gelen erkeklere para harcatmak... Konsomasyon yani. Bunun için de mümkün mertebe masaya içecek, yiyecek getirtirler. Kendileri ise ‘Vol’ içerler. Bu içki içine su katılmış kola, meyve suyu veya biradır. Yani alkol oranı sıfırdır veya çok azdır. Çünkü onların ayık olmaları gerekir.

Görevlerini yapabilmek için masada güzel sohbet ederler, şakalaşırlar. Pavyon kadını ile dışarı çıkılamaz. İçeride belli sınırlar içinde arkadaşlık yapılır. Yani hoşça vakit geçirilir.

Bu kadınlara âşık olup dışarı çıkarabilmek için servet harcayanlar vardır. Ben bu anlamda bir veznedar tanımıştım. Hayatını karartmıştı.

Değinmeden geçmeyeyim. En iyi müzisyenler buralardan çıkar.

                         Beyoğlu’nda Mulen Ruj. Oriinali Paris’te.

Gecemize dönelim…

Bir bardak bira üst tarafı... Kafayı buldurmuştu. Fazlasını içecek paramız da yoktu ya. Keyiflenmiş ve mekâna da alışmıştık. Ortam bizdik artık. Şarkılara eşlik ediyor, garsonlarla şakalaşıyorduk rahat rahat. Hatta bir aralık biz de soba başında ısınmaya başladık. Yanımıza gelen hanımlar bizimle çok güzel eğleniyorlardı. İş tersine dönmüştü. Onlar bizi eğlendireceğine biz onları eğlendirir olmuştuk. Bizden büyüklerdi. Düşünsenize… Henüz 18-20 yaşlarında çocuklardık.

Hesap geldi. Her birimiz cepte cüzdanda ne varsa çıkardık ortaya. Bahşiş bile verdik. ‘Yine gelin çocuklar’ diyorlardı arkamızdan.

Sabaha karşı okula geldik. Eskiz kâğıdına bir şeyler çizip o günü kurtardık. Sonra da bir köşede uyuyakaldık.

1968… Üç yıl sonra… Bu çocukların kuşağı olgunlaştı. Sadece okula değil ülkeye, dünyaya kafa yorar oldular. O kadınları da eylemlerine kattılar. 68 kuşağı olarak tarihe geçtiler.

ARİF ATILGAN 2023 ARALIK

 

 


22 Kasım 2023 Çarşamba

 ÖYKÜ

YALOVA’DAKİ EVE HIRSIZ GİRMİŞ

İki gün önce İstanbul’dan Yalova’daki eve geldik. Kapıyı açtım. Eşim içeri girdi. Ardından ben girmeye hazırlanıyordum ki ‘Hırsız girmiş’ demeye başladı. Anlamadım. Kafamı uzattığımda ortalığın savaş alanı gibi olduğunu gördüm. Her taraf didik didik edilmiş, tüm eşyalar yerlere saçılmış. Belli ki para ve altın aramışlar. Öyle şeyler bizde olmaz. Bunun üzerine bulabildikleri işlerine yarayan şeyleri almışlar.

Ambalajı açılmamış çay, kahve, ceviz gibi şeyler… Bir de yılbaşı süsleri, torunumun oyuncak bebekleri vs. Bazılarını almış, bazılarını ise hazırlamış ama dışarı çıkaramamış. Örneğin pembe renkli kalp şeklindeki çalar saati hazırlamış ama götürememiş.

Alınan şeylere bakınca bu kişinin küçük bir kız çocuğu olduğu anlaşılıyor.

Onu oraya bir büyüğü getirip içeri sokmuş. Zira balkon kapısını 15 cm aralayıp oradan eve girilmiş. O kadar mesafeden ancak bir çocuk geçebilir. Aldığı şeylerden anlaşıldığına göre en fazla 12 yaşlarında bir kız çocuğu. Üstelik eminim ki bu iş için özel olarak zayıf bırakılmış bir kız çocuğu. Daha da ileri gideyim. Belki de bu çocuk kiralanıyordur.

Kapı Ancak 15cm Aralanabilmiş.

Aslında yakalamak çok kolay... Onların mahallesi bellidir. Küçük bir araştırmayla 1 saat içinde bulunur.

Eve gelen jandarmalar ille rapor tutup savcılığa havale etmek istiyorlar. Bir sürü formalite. Bir şey olmayacağını bildiğim için istemiyorum. Bu sefer de ‘Niye telefon ettin?’ diyorlar. Onlar da haklı. Prosedür öyle. Neyse… Yaptığımız sohbetten ekip sayılarının derde çare olmadığı ve sadece gelen telefonlara uğrayabildikleri anlaşılıyor.

Kapıyı Aralamak İçin Kullandıkları 5/10cm Tahta Çatlamış.

Bu küçük kız (hırsız demeye dilim varmıyor) bazı eşyaları çıkaramamış. Doğrusu eşim de ben de üzüldük bu duruma... Ancak… Duygusal durumumuz yanlış anlaşılmasın sakın. Hırsızlık suçtur. Hatta başkasının evine izinsiz girmek suçtur.

Evimizde balkon camı değişecek. Başka tamirler de olacak. Bunların zararı çaldıklarından daha çok... Üstelik zahmeti cabası. Her tarafın elden geçirilip yeniden yerleştirilmesi ile bir başkasının özelinizde gezinmesinin verdiği huzursuzluk hepsinden daha rahatsız edici.  

Ben kamu yöneticilerinden şunu rica ediyorum. Lütfen bu çocukları okutun. Meslek sahibi olmadıklarında iş bulamıyorlar. Geçinmek için ne yapacaklar?...

Böyle bir çalışma olursa içerisinde yer alabilirim.

ARİF ATILGAN 2023 KASIM

https://atilganblog.blogspot.com/2023/11/oyku-yalovadaki-eve-hirsiz-girmis-iki.html



7 Kasım 2023 Salı

Kent Hafızası

GENELEVLERİN TARİHİ ÖYKÜSÜ

M.S. 1... Efes'te genelev vardır. Devam edelim...

525… Bizans… İmparatoriçe Teodora'nın daha önce sıradan bir fahişe olduğu bilinmektedir. I. Justinianos'un yasalara karşı gelip Teodora ile evlenmesi ve Teodora'nın imparatoriçe ilan edilmesi, fahişe sınıfına yeni bir statü kazandırmıştır. Teodora fakir ailelerin kızlarını satın alan kadın tüccarlarını çağırıp onlara paralarını vererek kızları kurtarırmış. Onlar için manastır yaptırmış.  Fahişeler sadece genelev, meyhane ve tavernalarda değil, tiyatro sahnelerinde de çalışırlarmış.

Osmanlı döneminde de bu konu devam etmiştir. Evrensel Yahudi Birliğinin (Alliance Israélite Universelle) tespitine göre Kırım Savaşı (1853-1856) sonrası İstanbul’a nakledilen savaş esiri Yahudi kökenli Ruslara genelev açma imtiyazı verilmiş. Bu arada Avrupalılar Osmanlı başkentinde iskân eder olmuşlar.

1884’te Şura-yı Devlet kararıyla ilk genelevler açılmış. Biri Karaköy’de Zürafa Sokak ile Alageyik Sokak çevresinde… Diğeri Beyoğlu Abanoz Sokakta şimdiki adıyla Halas Sokağında… Bir de Beyoğlu’na bağlı Ziba Mahallesinde.

1897’de Karaköy’deki genelevin kapısının yanına Yeni Işık anlamında Or Hodeş Sinagogu yapılıyor. Binanın alt katı İhtiyarlar Yurdu olarak kullanılmış. 

Or Hodeş Sinagogu. Yerdeki Parke Taş Döşeme 100 Yıllık Olabilir.

1900’de Aşkenaz sinagogu yapılıyor. Binanın ön cephesi Yüksek Kaldırım Caddesi’ne, arka cephesi Geneleve ait olan Zürafa Sokak’a bakmaktadır.

Genelev Sokağı Yıkılmış Halde. Daireler İçinde İki Sinagog.

20. Yüzyıl başlarında yazar Sermet Muhtar Alus’a göre genelevden dost tutanlar şöyle sınıflandırılıyormuş. Paralı, Sevdalı, Belalı… Paralılar enayice para harcarlarmış. Sevdalılar toy delikanlı âşıklar… Belalılar ise kabadayı takımı…

1915 yılında bu alanda çalışan kadınlara ‘Çalışma Vesikası’ verilmeye başlanıyor.

1. Dünya Savaşı (1914-1918)  sonrası fuhuş azmıştır adeta. Savaşın sıkıntıları etkisini göstermiştir... İşin o tarafı can sıkıcıdır. Yazmayalım. Ancak yabancılar Kanuni Sultan Süleyman zamanından gelen kapitülasyonları kullanıyorlarmış. Dünyanın en eski mesleği kabul edilen fahişelikte bile yabancı vesikalı kadınlar serbestisi oluşuyormuş.  Rus, Yunan, Avusturyalı, Romen, İtalyan, Fransız, Sırp, Bulgar, Alman, Polonyalı (Leh), Arap,  Yugoslav, Amerikan, İranlı…

İşgal yıllarında (1918-1923) İstanbul’da vesikalı 2171 kadın çalışıyormuş. Bunların 1.367'si Hıristiyan ve Musevi, 804'ü Müslümanmış. Bölgelere göre ise Beyoğlu'nda 770, Galata'da 643, Eminönü’nde 135, Kadıköy ve Üsküdar'da 177, mıntıkası belirsiz 446 adetmiş.

Çok detaya girip te semtleri yazmayalım. Ahmet Rasim’in araştırmalarına bakıldığında şehrin her yanında bu meslek icra ediliyormuş. Haliç’in iki yanı ve Anadolu yakasında Üsküdar ile Kadıköy… Asillerin yerleşimi olduğu söylenen Moda dâhil…

1930 yılında Fuhuşla Mücadele Tamimi yayınlanıyor. Ancak 1933 yılında Fuhuşla ve Fuhuş Yüzünden Bulaşan Zührevi Hastalıklarla Mücadele Nizamnamesi yayınlanarak mücadele terk ediliyor. Zira mücadelenin yapılmasının zor olduğu kanaatine varılmıştır.

1950'lerde başlayan İstanbul’a göç fuhuşu arttırıyor.

1954 yılında çevreye olan olumsuz etkisi nedeniyle Ziba’daki genelev kapatılır...

1963’te Or Hodeş Sinagog’u Hasköy’deki eski Alliance Okulu binasına naklediliyor. Aşkenaz Sinagog’u faaliyetine devam ediyor.

25 Şubat 1964 gecesi, İstanbul İl Zührevi Hastalıklar ve Fuhuşla Mücadele Komisyonu'nun 17 Ocak 1963 tarihinde almış olduğu kararın Danıştay tarafından onanması üzerine Galata dışındaki tüm genelevler kapatılır. Yani Beyoğlu’ndaki…

Beyoğlu Halas Sokak... Eski Abanoz Sokak. Yani Eski Genelev Sokağı.

Ancak fuhuş her yerdedir artık. Şişli’nin, Nişantaşı’nın, Beyoğlu’nun, Cihangir’in, Tophane’nin, Aksaray’ın hatta Kadıköy’ün birçok noktasında ve sanayi sitelerinde randevu evleri açılmıştır. En ilginci Londra Asfaltı üzerindeki binalardır. Yeşilköy Havaalanına giden veya oradan dönen her araç buranın önünden geçmektedir. Sanırım o araçların içinde en yetkili kamu görevlileri de bulunmaktaydı. Gecenin yarısı orada o kalabalık dikkatlerini çekmiyordu herhalde.

Beyoğlu’nda bir liseye gidiyordum o yıllar. Son sınıfta üniversite sınavlarına hazırlanıyorduk. Okul dağıldıktan sonra üç arkadaş boş bir sınıfta ders çalışırdık. Tam karşımızdaki bina randevueviydi. Hava kararınca hareketlenme başlardı.

Kimse genelev kelimesini kullanmazdı. Karaköy, Mektep, Fakülte denir, İstanbul’un Anadolu yakasındakiler Karşı, taşradakiler Bahçelievler kelimesini kullanırdı.. 

Yüksek Kaldırım’da genellikle seyyar halka tatlıcılar fazlaca olur. O tatlılara ‘Mektep Tatlısı’ denirdi. Enerji verecek ya…

 

Karaköy Genelevine İnen Sokak…

Kerhane kelimesinin Farsça işyeri anlamında Kar-haneden üretildiği söylenir. Yanlıştır. Arapça iğrenme anlamında kerh ve hane kelimelerinin birleşmesinden ‘kerhhane’ ve giderek ‘kerhane’ kelimesi oluşturulmuştur.

1968 yılında ABD’nin uçak gemili 6. Filosu İstanbul’a gelmişti. Onlar için genelevler boyanıp temizlenir. Ancak üniversite öğrencileri oradaki kadınlarla konuşup onları protestoya ikna ederler. Genelev kadınları da sokağa çıkıp protestolara katılır.

1980’lerde Neriman Akarsu, 1990’larda Matild Manukyan vergi rekortmeni olan genelev patroniçeleriydi. Anlı şanlı iş insanları varken garip mi komik mi bilemedim…

2000’li yıllar buraların modasının geçtiği yıllardır.

2020 yılında pandemi sebebiyle genelevler de kapatılır.

20 Aralık 2021 tarihinde resmen kapatılır… Bir dönem bitmiştir artık. Sanırım diğer kentlerde de aynı şey olacaktır. 

Odalarda Dışarıdan Asma Kilit Varmış.

Oralarda dram yaşanmıştır yıllarca. ‘Olmaz olmaz deme’ lafının kanıtıdır genelevler. Hiçbir kadının asla yapmayacağı bir iştir orada yapılan. Ama öyle şartlar oluşmuştur ki her birinde… Düşmüşlerdir o düzenin içine.  Zengin, fakir, ünlü kızı, hatta bir zamanların ünlüsü… Derinine girmeyelim. Ufkunuz yetersiz kalır. Ama bilin ki oradaki her bir kadının hikâyesi ödüllük filmdir. Onlara namussuz demek namussuzluktur…

Kapandıktan sonra, içinde kadınların da olduğu entelektüel kesim boşalan genelev mekânlarında fotoğraflar çekiyor. Sanat fotoğrafları. Sıkılıyorum…

Yazının başlarında bu işten Dünyanın En Eski Mesleği olarak bahsettim. Hayır... Bu işi yapmak için bir mekân gerekir. O mekânı tasarlayıp yapan ise mimardır. Yani Dünyanın En Eski Mesleği benim de mesleğim olan mimarlıktır. Fahişelik ise Dünyanın En Eski İkinci Mesleğidir.   

Yanlış anlaşılmamak için kendimle ilgili bir notu yazmadan bitirmeyeceğim… Bilmek Yapmak Değildir.

 ARİF ATILGAN 2023 EKİM

 

Kent HafızasıGENELEVLER 525… Bizans… İmparatoriçe...





 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

29 Ekim 2023 Pazar

 

CUMHURİYETİMİZİN 100. YILI

 

Okula bile başlamamıştım henüz... Annem demişti ki bir Cumhuriyet Bayramı sabahı... ‘Bu bizim en büyük bayramımız’. Anlayacak yaşta değildim tabii. Ama hep aklımdadır…

 

Büyümüştüm… Yine bir Cumhuriyet Bayramı sabahı bu sefer de Babam demişti... ‘10. Yıl Marşını ilk söylediğimiz günün üzerinden 50 yıl geçmiş...’ Onlar 1933 yılında Cumhuriyetin 10. Yılı için bestelenen 10. Yıl Marşını meydanlarda okuyan ilk kuşaktı…

 

Cumhuriyetin öncesini de sonrasını da yaşamışlardı. Babam 5 yıl yaptığı yedek subaylığını anlatırdı. Annemse o yıllarda Yüksek Muallim Mektebinde okuyup öğretmen olduğunu...

 

1990’larda, ileri yaşlarındayken annemi memleketine götürmüştüm... Bursa, Mustafa Kemal Paşa’ya… Eski evlerin bulunduğu bir mahalleye gittik. Bütün evlerde birbirlerine gizli geçişler vardı. İşgal zamanı genç kızları işgalcilerden diğer evlere kaçırıp, korumak içinmiş.      

 

Büyüklerimizden dünü dinlemek kolay oluyordu. O günleri yaşamak bu kadar kolay değilmiş ama…

 

                                                      Atatürk ve Çocuk


Çocuklara bayram hediye eden tek ülkeyiz biz.

 

Cumhuriyet, kadınlara seçme-seçilme hakkını 1934 yılında sağlamış. Batıda bu hak on yıllar sonra getirilmiş.

 

1950’lerde İnsanat Bahçeleri vardı batı ülkelerinde. Hayvanat Bahçesi gibi... Afrika’dan, Asya’dan, Avustralya’dan, Amerika’dan getirilen insanlar sergileniyordu kafeslerde. Tabelalarda ‘Lütfen yiyecek vermeyin. Beslemeleri yapılıyor’ yazıyormuş.   

 

1976 yılında Almanya’da Baader Meinhof isimli örgütün üyesi 9 kişi hapishanede ölü bulundular. “İntihar” dendi. Buna benzer örnekler çoktur oralarda.

 

Burada olmaz... Cumhuriyet çok hak sağlamıştır bizlere. En önemlisi insanlara hesap verilebilirlik getirmiş. Herkes yaptığının hesabını vermek durumundadır. Aklına estiği gibi davranış olamaz yani.

 

Çocukken babamla Yalova’ya geldiğimizde bir kasap dükkânına uğrardık. Oradaki tanıdığıyla sohbet ederdi. Babamdan büyüktü. Selanik’ten tanış olduklarını biliyorum. Atatürk Yalova’da kaldığı zamanlarda o kişiyi ziyaret edermiş. Derdi ki babamın arkadaşı… ‘Memleketten (Selanik’ten) arkadaştık. Ama Onu artık dünya tanıyordu. Koskoca Atatürk. Bense bir kasaptım. Bu derece mütevazıydı.’  

 

Lütfen çevrenize bakın… İnsanlar, hayvanlar, sokaklar, evler, gökyüzü, deniz… Cumhuriyetle hepsi ayrı güzel…

 

Cumhuriyetimizin 100. Yılının mutluluğuna varalım. Onu bize hediye eden Atatürk’ümüzü sevgi ve saygıyla analım. 

 

ARİF ATILGAN 29 EKİM 2023

 

 https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/cumhuri%CC%87yeti%CC%87n-100-yili

 

https://atilganblog.blogspot.com/2023/10/cumhuriyetin-100.html

 

 

19 Ekim 2023 Perşembe

GAZZE ABLUKASI

Filistin’de savaş filan olmuyor. İsrail Filistinlileri yok ediyor. Gazze’de yapılan veya yapılacak olanlar katliam… Katliam yahu… Daracık bir bölgeye hapsedilmiş insanlar. Yalova kadar bir alana 2 milyon insan sıkıştırılmış. Yalova’da 250 bin kişi yaşıyor. Varın mukayese edin.

 

Gazze’nin önündeki denizde ABD’ye ait dünyanın en büyük uçak gemisi var. İngilizlerinki de geliyormuş. İsrail askerleri her çeşit ama her çeşit silahla savaşıyor. Diğer tarafta ordu bile yok. Çete savaşı yapmaya çatışıyorlar. Silah filan hak getire.

 

Dünya ise ağızlarındaki salyalarla izliyor. İzliyor resmen. Ey dünya… Siz bir karabatak petrole bulandı diye her yanı ayağa kaldırmıştınız. Titanik’i bulmak için küçücük mini denizaltı ile dalıp kaybolan 5 kişinin haberini aynı zamanda Akdeniz’de 700 mülteciyle batan tekneden daha öne aldınız… Üstelik o 700 kişinin kurtarılma ihtimali varken. Tamam. Hepsi kabul… Ama Gazzedekiler daha da başka. Yemeksiz, susuz, hatta havasız bırakılıyorlar. Yetmiyor üzerlerine bomba yağdırılıyor. Bunlar insan yahu… İnsan… Sizin gibi insan…

 

Hani eskiden gladyatörler varmış. Arenaya getirilen garip aslanı öldüren… Onda bile bir eşitlik. Bir insanlık var. Üstelik tarih M.Ö... Açılımıyla tekrar ediyorum… Milattan önce…

 

                                                                   Gazze.

 

Sosyal medyaya bakıyorum… Kimi aşkından, kimi tatilinde gördüğü yerlerden, kimi arkadaşından, eşinden, dostundan… Kimi tuttuğu takımın maçından, kimi pahalılıktan, kimi siyasetten… Kimi çevreden, kimi şundan, kimi bundan bahsediyor hep…

 

Yahu ey dostlar… İnsanlar tavşanlar gibi, fareler gibi veya denizdeki balıklar gibi bir köşeye sıkıştırılmış. Yok ediliyorlar. Kaçış yeri yok. Karşı koymaları yok. Bu savaş filan değil. Bunu mahalle çocukları bile yapmaz. Düşünebiliyor musunuz? Bir çocuğu bir köşeye bütün mahalle sıkıştırıp dövecek. Olmaz... Vallahi yapmaz bunu çocuklar.

 

Medeni batı nerede? Orada bir kişinin ayağına çivi batsa dünyayı ayağa kaldırırlar. Onların ben medeniyetine…  

 

İnternet kesiliyor. Askerlere ‘Her istediğinizi yapabilirsiniz.’ Deniyor. Hayal edin yapılabilecekleri. Hiçbir hesap sorulmayacak yani. Bu mu savaş? Savaşın da bir kuralı, ahlakı vardır.

 

Ancak…

 

Yedek subay okulunda öğrendiğim en önemli şeyi söyleyeyim. Bir yeri al üst edebilirsiniz. Katliam da yapabilirsiniz. Ama piyadeniz oraya girememişse zapt edememişsiniz demektir. Zapt etmek çok zordur. Çünkü oradaki gizlenmiş karşı güçtedir üstünlük. Nereden üzerinize ateş geleceğini bilemezsiniz. Çok fire verilir. İsrail askerleri çok zayiat verir. Yine de zapt edememişlerse yazık olur onlara da. Ancak zapt etseler de dünya karşılarında olacaktır.

 

1967 yılında yine böyle bir savaş olmuştu. Golan Tepelerindeki bir İsrailli binbaşıyı yazmıştı o yıllarda rahmetli Hasan Pulur köşesinde. Kendisine ‘BM ne der bu yaptığınıza?’ diye soran gazeteciye cevap olarak dürbünüyle uzaklara bakan İsrailli Binbaşı ‘Nerede BM? Göremiyorum.’ Demişti.

 

Bugün o günden de kötüdür durum. ABD başkanı gelip destek verdiğini söylüyor. Tüm batı iktidarları ise destekliyor veya sessiz kalıyor. Haberler örtülüyor. BM’yi sormayın. Ne kokar ne bulaşır o…

 

Ben 68 kuşağıyım. Biz ABD ve AB’ye karşıydık. Gencecik yaşımızda ne de doğru şeyler yapıyormuşuz diye düşünüyorum şimdi.

 

Sevgili dostlar… Filistinli bir tanıdığım yok. Ama Yahudi arkadaşım çok. Eminim Yahudi dostlarım da benimle aynı şeyleri düşünüyordur. Çok mu zor bu dünyada dostluk... Kardeşlik...

 

ARİF ATILGAN 2023 EKİM 

 

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/gazze-ablukasi

 

https://atilganblog.blogspot.com/2023/10/gazze-ablukasi-filistinde-savas-filan.html

   

 

 

 

 

 

 

22 Eylül 2023 Cuma

 BOZCAADA’NIN KAPTANI HALİL YAKAR

1924 yılında ailenin ilk çocuğu olarak doğar Halil Yakar. 9 kardeştirler. Ailenin babası kaptandır. Bozcaada ile anakaradaki Odunluk iskelesi arasında insan, mal taşır.

1947 yılında Halil askerden döner. 3 erkek kardeşiyle birlikte kaptanlığa başlar. Üstelik o zamanın basit tekneleriyle…

                                                     Halil Kaptan’ın Teknesi

Aile sahilde 2 katlı bir evde yaşamaktadır.

Babasının Ona nasihati, ailenin geçimini sağlaması ve her şart altında insanlara teknesiyle hizmet etmesidir. Zaman değişmiş ortam gelişmiştir. Halil Yakar insan, mal taşıdığı gibi 1 veya 2 araba da teknesine yükleyip taşımaktadır artık. Yani ada halkının ihtiyacı neyse O da onu O taşır. Nitekim bir süre sonra inşaat malzemesi taşımaya başlar.

Tekneye Araba Yüklerken

Hastaları taşır. Birçok hamile hanımı doğum için hastaneye yetiştirmiştir. Bazıları teknede doğum yapmıştır.

Hava bazen kötü olur. O yine hizmet etmeye devam eder. Hatta çoğu zaman ailesi Onun dönmesini endişeyle bekler.

1986 yılında Adaya şehir hatları seferleri başlar. O da kendini emekli eder. Deniz kıyısında gelen giden tekneleri izlemeye başlar. Hobiden öte bir şey. Tutku olabilir.

Halil Yakar Kaptan Bozcaada’da.

2007 yılında vefat eder.

2017 yılında, ölümünün 10. yıldönümünde Bozcaada Belediyesi kıyıdaki Zübeyde Hanım çay bahçesine heykelini koyar. Kaymakam Mustafa Akın, Belediye başkanı Hakan Can Yılmaz’dır. Heykeltıraş ise Zeki Dinlenmiş...

Halil Yakar’ın Heykeli

2023… Yaşadıkları 2 katlı ev Gümüş Motel, Zübeyde Hanım Çay Bahçesi ise Zübeyde Hanım Cafe Bistro olmuştur.

Gümüş Motel ve  Zübeyde Hanım Cafe Bistro

Halil Yakar’ın heykelinin yanında 1 kişilik oturma yeri yapılmış. Herhalde her gelen yanında oturup Ona yakınlık duysun ve Onu tanısın diye…

Ancak keşke heykelin önüne adı da yazılsaydı. Hatta kısaca öyküsü de…

Ülkemizde öne çıkan yerel kimliklerin sayısının çok olduğuna inanırım. Her birinin bu anlamda tanıtılmasını arzu ederim…

Selam Olsun sana Halil Kaptan.

ARİF ATILGAN 2023 TEMMUZ