13 Mayıs 2019 Pazartesi


ANNELER
Arif Atılgan

2 Şubat 1960. Yeldeğirmeni’nde oturuyoruz. Üst kattaki kiracılar birkaç gün önce çıktılar. İlk olarak Anneannem üst katta düzenlenen odasına yerleştiriliyor.  Alt katta yatmaya hazırlanıyoruz. Ablama o gün ilk topuklu ayakkabısı alınmış. Anneanneme göstermek için üst kata çıkıyor. Telaşla aşağı indiğini duyuyoruz ve babamlara ‘Anneannem yatağında öylece yatıyor.‘ diyor. Annemle babam yukarı çıkıyorlar. Babam aşağı inip giyinmeye başlıyor. ‘Gitti.’ diye kendi kendine mırıldanıyor.. Yattığım yerden her şeyi dinliyorum. Birazdan sokağımızdaki Doktor Benazio ile geliyor. Dr. Benazio muayene sonrası ‘Allah Rahmet Eylesin.’ Diyor. 11 yaşımdayım. Yataktan çıkamıyorum. Taşıbayır Sokakta oturan teyzeme haber veriyorlar. O geliyor. Sabaha kadar bekleniyor. Üst kata çıkıyorum. Onu iki yanağından öpüyorum. Sabah beni Kadıköy’deki akrabalara haber vermek için gönderiyorlar. Bembeyaz karlı bir gün.. Alt kattaki mutfakta yıkıyorlar. İlk defa bir yakınımı kaybediyorum. Götürüyorlar… 7 gün mutfağın ışıkları söndürülmüyor. 3 gün evde radyo dinlenmiyor. Günlerce Annemin mutfakta iş yaparken kendi kendine ‘Anneciğim üşüyorsundur oralarda.‘ diye söylendiğini duyuyorum.


12 Mart 2004. Evliyim. Evim ayrı. Henüz cep telefonu yok. Evdeyim. Ev telefonu çalıyor. Açıyorum. Ağbim ‘Annemle konuşurken telefonun kapanmadan kesildiğini, merak ettiğini’ söylüyor. Küçükyalı’da Ablamla oturan Annemin evine gidiyorum. Ablam misafirliğe gitmiş. Kapı kapalı. Komşu Hanım da geliyor. İçerden Annemin sesini duyuyorum. Belli ki kalkamıyor.. Koşup çilingir getiriyorum. Bu arada kalkabilmiş.. Kapıyı açmış.. Komşumuz içeride. Annemi iyi görmüyorum. Acele arabaya atlayıp doktor getiriyorum. Muayene ediyor. İğne yapıyor. İstirahat edin diyor. Gidiyor. Ağbim, Ablam, eşim geliyor bu arada. Annemi oturtuyoruz. Kendine geliyor. Süt istiyor. Sütün midesini bozacağı düşüncesiyle çorba içiriyoruz. Kendine geliyor. ‘Hadi yatıralım, istirahat et’ diyoruz. Salondan yatak odasına götürüyorum. Kolumda dinlene dinlene giderken, bana dönüp ‘Vücudum başımı taşıyamıyor.’ Diyor. Yatağına oturuyor. Ablam üstünü değiştirmeye başlarken biz salona geçiyoruz. Birkaç dakika sonra ablamın telaşla bizi çağırdığını duyuyoruz. Koşuyoruz. Öylece yatıyor. Tekrar yakındaki özel kliniğe gidip doktor getiriyorum. Doktor muayene ederken komşumuz ‘Deme’ diyor doktora. Ne diyeceğini biliyoruz sanki. ‘Başınız sağolsun’ diyor doktor. Yakınlara telefon ediyoruz. Sabaha kadar bekliyoruz. Odasına giriyorum ve Onu iki yanağından öpüyorum. Anneannemin üzerine defnediyoruz. Ben yerine koyuyorum usulca. Kulaklarımda yıllar önce Annemin Anneannem için söylediği cümle çınlıyor.. ‘Anneciğim üşüyorsundur oralarda’.

Tüm annelerin Anneler Günü Kutlu Olsun.

arifatilganKENT ve İNSAN ARİF ATILGAN MAYIS 2019

10 Mayıs 2019 Cuma


ANARAD HİĞUTYUN RAHİBELERİ OKULU (NAZIM HİKMET KÜLTÜR MERKEZİ)
Arif Atılgan

Kadıköy’lüler Nazım Hikmet Kültür Merkezi olarak bilirler. Anarad Hiğutyun Rahibeleri Okuludur. Anarad Hiğutyun bir rahibeler tarikatının adıdır. Anlamı, lekesiz gebe kalmaktır.

1854 yılında Roma Katolikleri tarafından kabul edilmiş bir dogmadır. Buna göre tüm insanlar bir günahla yani cinsel ilişkiyle Dünya’ya gelir. Sadece Meryem Ana temel günahı yaşamadan İsa’ya hamile kalmıştır.

1847 yılında İstanbul Beyoğlu’nda Anarad Hiğutyun Rahibeleri Birliği kurulmuş. Birlik o yıllardan itibaren Vakıf olarak görev yapmış.

19. Yüzyılda İstanbul’da kurulan Rahibeler Tarikatının amacı kız öğrenciler için okul açmak, eğitim yaptırmaktır. Bu anlamda Anarad Hiğutyun adıyla İstanbul’da 4 okul açılmış. Beyoğlu’nda, Samatya’da, Pangaltı’da ve Kadıköy’de.. Günümüzde sadece Samatya’daki (K.Mustafa Paşa) eğitime devam etmektedir.

Kadıköy’deki, Altıyol Ali Suavi sokaktadır. Ancak okulun esas kapısı Nihal Sokaktadır. Ali Suavi Sokaktaki kapı servis kapısı olarak kullanılırmış.

                Anarad Hiğutyun Okulu. Bugün Nazım Hikmet Kültür Merkezi.

Nihal Sokaktaki esas kapının üzerinde Ermenice, ‘Anarad Hiğutyun Rahibeleri Okulu Kuruluş Tarihi 1900’ yazmaktadır. Ancak bazı kayıtlarda okulun kuruluş tarihi 1902 olarak yer almaktadır. Yine bazı kayıtlara göre burada daha önce bulunan ahşap binada Armeno Katolik Pansionat isimli bir rahibe okulu varmış. 1900 onun kuruluş tarihi olabilir.

                                            Okulun Esas Giriş Kapısı

Bina katlarının kullanımı şu şekildedir:
Bodrum Kat: Su Sarnıcı,
Zemin Kat: Mutfak, Yemekhane, Şapel,
1. Kat: Sınıflar,
2. Kat: Müdür Odası, Öğretmenler Odası, Konuklarla Görüşme Odası, Rahibelerin yatakhanesi,
Çatı Katı. Müsamere Salonu.
Teneffüs zili olarak koridorda ve merdiven sahanlığında asılı çanlar kullanılmıştır.

Çinili Bölümde Şapel (Apsisi Görünüyor), Seramiklide Yemekhane, Arada Duvar Varmış. Bugün Tamamı Kafe.

Okul Binası yaklaşık 1360m2 büyüklüğündeki bahçe içindedir. Binanın her katı yaklaşık 380m2 alana sahiptir. Çatı Katındaki Müsamere Salonu 120m2 civarındadır. Taşıyıcı sistemi yığma tuğladır. Dış duvar kalınlıkları Zemin Katta 0.80m, Üst Katlarda 0.60m olup iç duvar kalınlıkları 0.40m’dir. Duvarların içine çeşitli amaçlar için gömme dolaplar yapılmıştır. Ayrıca depreme karşı mukavimliği arttırmak amacıyla duvarlara gergi demirleri monte edilmiştir. Kat yükseklikleri oldukça fazladır. Zemin Katta 3.00m, Üst Katlarda 4.30m’dir. Geniş açıklıklı odalarda kiriş olarak çelik putreller kullanılmış, döşeme onların üzerine oturtulmuştur. Merdiven atölyede üretilen çini basamaklar üst üste bindirilerek oluşturulmuştur. Trabzonlar ahşap olup yerinde ölçüyle monte edilmiş, demir korkuluklar kaynaksız perçinle birleştirilerek üretilmiştir. Demir kapılar da kaynaksız perçinlerle oluşturulmuştur. Yer çinileri atölyede üretilip yerine döşenmiştir. Tuvaletlerde uzun mermer lavabo, mutfakta mermer ve yerinde dökme mozaik lavabo, eviyeler vardır. Mutfakta kasap bölümü ayrı olup et kesme tezgâhları ve tavanda et asılan çengeller bulunmaktadır. Isı kaybını önlemek için katlara merdiven sahanlığındaki kapıyla girilmektedir. Kapı ve pencereler ahşap doğramadır. Bahçe duvarları, 0.75m yükseklikte taş örme duvar üzerine 0.75m demir parmaklık şeklinde olup aralarda taş örme babalar bulunmaktadır.

                                                           Koridor

Bahçenin bina çevresindeki kısmı öğrenciler tarafından kullanılmıştır. İçinde balıklar olan havuzlu tarafa küçük bir duvar ve kot farkıyla geçiliyor. Burayı rahibeler ve öğretmenler kullanırmış. Öğrenciler geçememekteymiş.

                     Havuzun bulunduğu Kot Öğretmen ve Rahibelere Aitmiş.


Okul kız öğrenciler için kurulmuş. Ancak sonraki yıllarda kız-erkek karışık olmuş. Ana Bölümü sınıfı ile 5 ilkokul sınıfı vardır. Eğitim tek tedrisattır. Okulda Ermenice’den başka Fransızca dersleri de verilmiştir.

1960’lı yıllarda 104 öğrencisi vardır. Şapel üst kata alınmış.  O yıllarda öğretmenlerle ilgili yapılan yasal düzenlemeler ilkokul öğretmenlerinin Öğretmen Meslek Lisesi mezunu olmaları koşulunu getirmiş. Bu koşul okuldaki Ermeni asıllı öğretmenleri engellemiş.

1982 yılında öğrenci sayısı 80 civarına düşünce Okul Milli Eğitime yapılan başvuru ile kapatılmıştır. Öğrencilerin bir kısmı Moda’daki Aramyan Uncuyan Okulu’na bir kısmı da Devlet okullarına gitmiştir. Bakanlık 3 yıl içinde tekrar açabilirsiniz demiş ama tekrar açılamamış. Vakıf Yöneticileri binayı başka bir okula, daha sonra özel bir sağlık kuruluşuna kiralamak istemişler. Bakanlık izin vermemiş. Bina yıllarca boş ve metruk kalmış.

2000’li yıllarda AB uyum yasalarında yapılan düzenlemeler doğrultusunda Bakanlıktan ‘Kültürel Konularda kiralanabilir’ izni çıkmış.

                                                    Merdiven

2004 yılında bina bahçesiyle birlikte Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne kiralanıyor. Bu sözleşme sonrası bina ve bahçesi derlenip toparlanıyor ve aslına zarar vermeden kullanılmaya başlanıyor. Perçinli kapılar, ferforje merdiven korkulukları, mermer ve dökme mozaik lavabo-eviyeler gibi bütün öğelerden orijinal halleriyle yararlanılmaktadır. Zil çanları yerlerinde asılıdır. Bahçe duvarları 2m civarına yükseltilmiştir. Zemin kattaki tuvaletler kitap satış yeri, binayla Ali Suavi Sokaktaki bahçe duvarı arası tuvalet yapılmıştır. Binanın havuz tarafı kafe, yan tarafı restoran-kafe olarak kullanılmaktadır.

Bina katlarının günümüzdeki kullanımı şöyledir:
Bodrum kat: Kalorifer dairesi
Zemin Kat: Mutfak, Kafe,
1. Kat: İdari Oda, Leyla Erbil Kütüphanesi, Dans Salonu, Restoran,
2. Kat: Kültür-Sanat Ofisleri, Yılmaz Güney Sinema Salonu, Derslikler,
Çatı Katı: Ruhi Su Tiyatro Salonu

                        Müsamere Salonu. Bugün Ruhi Su Tiyatro Salonu.

Burada kütüphane, kültür-sanat etkinlikleri, dans-resim-sinema-tarih-dil dersleri, STK toplantıları, sinema-tiyatro gösterileri gibi çeşitli kültürel çalışmalar yapılmaktadır. Alt katlardan restoran-kafe olarak yararlanılmaktadır.

Antika değerindeki Nazım Hikmet Kültür Merkezi sadece Kadıköylülerin değil tüm İstanbulluların yararlandığı bir tesistir.  

arifatilganKENT ve İNSAN ARİF ATILGAN MAYIS 2019






YELDEĞİRMENİ’NDE HELVA KAFE
Arif Atılgan

05.05.2019 Pazar Günü Yeldeğirmeni gezisi yaptırıyorum. Ayrılık Çeşmesi Sokağından Uzunhafız’a girdik.. Eski kabadayımız Arap Kemal’i anlatıyorum. Kardeşi Arap Yaşar’ın evinin önündeyiz. Biri yanıma geldi. ‘Arif Bey siz misiniz?’ dedi.. Ardından ‘Ben Barbaros.. Burası benim dükkân.’ Deyince.. Turdakilere ‘İşte Arap Kemal’in oğlu’ dedim..

Tesadüf.. Ertesi gün oralardayım.. Uğruyorum Barbaros’a.. Sohbet ederken yazmaya karar veriyorum bu mekanı..

Küçük bir dükkân.. Sahibi Barbaros Karaman.. 1950-60’lı yıllarda semtin kabadayısı Arap Kemalin ortanca oğlu.. Diğerleri Turgut ve Namık..

Üç kardeşin İbrahimağa’da araba tamir dükkânı vardı. İstasyon gelmiş.. Düzenleme yapılmış.. Sonunda istimlâk olmuş.. Diğer iki kardeş işi başka yere taşımış. Barbaros, sağlıkla ilgili sorunları dolayısıyla tamirhane ortamından uzak kalmak zorunda.. Tamirciliği bırakmış.

Helva isimli kafenin 2 yıllık geçmişi var. Ses mühendisi bir Hanım açmış burayı.. Kendi spesiyali olarak bir helva yapıyor. Her kes çok beğeniyor bu lezzeti.. Sonra kendi mesleğiyle ilgili bir iş teklifi alıyor.. Dükkânı kapatmaya niyetleniyor.. Barbaros da kendine emekli işi arıyor.. ‘Yazık, kapama. Bana bırak’ diyor.. Dükkânı devralıyor.. Tarih, bundan iki ay önce. Mart 2019..

Helva Kafe ve Sahibi Barbaros Karaman

Ancak sorun bundan sonra başlıyor. Anlaşılıyor ki, o helva yoksa dükkânın anlamı yok. Barbaros kendi yapıyor. Olmuyor.. Komşu kadınlar yapıyor. Olmuyor.. Tepsi tepsi helva heba oluyor.. Tam ümidi kesmişken ses mühendisi Hanım geliyor. Barbaros derdini anlatıyor.. O Hanım da ‘Tamam ben sana yapar getiririm. Bittikçe ararsın.’ Diyor.

‘Formülünü alsaydın.’ Diyorum Barbaros’a. Cevap net.. ‘Olur mu Ağbi?’.. Yani emeğe saygılı.. Ne de olsa Eski Yeldeğirmenli..

Helvalar eski un kurabiyeleri ölçüsünde ve şeklinde.. Tepsideler.. Kaç tane sipariş verilirse o kadarı mikrodalgada ısıtılıyor ve servis yapılıyor. Sıcak yeniyor.. Helva Kafe Uzunhafız Sokağının en üst bölümünde. Helva 3TL, çay 2TL.

                                                        Helva

Kapıda otururken önümüzden yeni muhtar geçiyor. İşi acele.. Muhtarlığı biraz ileriye getireceğini söylüyor. Ardından bir kadın müşteri geliyor.. ‘Helva yemem geldi. Çabuk..’ Diyor. Bakıyorum durum acil. Ben de ayakaltından çekiliyorum.. Kalkıyorum.

Babası Kemal Ağbiyle ilgili muhabbet de edersiniz diyemeyeceğim.. Zira O küçüktü. Bizim kuşak daha güzel anlatır o günleri.

Semtin eski kabadayısının oğlunun dükkânı. Üstelik gerçekten spesiyal olan bir helva. Hem anı var hem lezzet.. Eh.. Bu yazıyla hikayesi de oldu.. Tavsiye ederim.  

arifatilganKENT ve İNSAN ARİF ATILGAN MAYIS 2019