27 Mayıs 2014 Salı


GÖZTEPE İSTASYONU
Arif Atılgan
1872 yılında Haydarpaşa’dan Pendik’e kadar raylar döşenip ilk tren hattı açılmıştır. Öğrenebildiğim kadarıyla Haydarpaşa, Göztepe, Erenköy, Bostancı, Maltepe, Kartal,  Pendik İstasyonları 1890 lara kadar ilk inşa edilen istasyonlar olmuş. Daha sonra 1910 lu yıllarda diğerleri de inşa edilmişler. Anadolu Yakasındaki tüm istasyonları olduğu gibi Göztepe İstasyonunu da Almanlar inşa etmişler.
                                                               İlk İstasyon Ahşap Bina

Göztepe’deki ilk istasyon bugün hala lojman olarak kullanılan rayların kara tarafındaki ahşap yapı imiş. Ancak bu bina yüksek kotta olduğu için özellikle kış mevsimlerinde Göztepe’ye gelen trenler o yüksekliğe tırmanırken tekerlekleri kayıyor ve oldukça zorlanıyorlarmış.

Kış Mevsiminde Raylar

Bazı kayıtlara göre 1915 bazı kayıtlara göre ise 1929 larda tren raylarının hattı 11MT kadar aşağı kota indirilmiş. Dolayısıyla eski İstasyon binası yukarıda kaldığı için lojman olarak kullanılmaya başlanmış. Tren yolunun üzerine yapılan köprü üzerine ise yeni kâgir istasyon binası inşa edilmiş. Uzun süre iki bina eski istasyon ve yeni istasyon adlarıyla anılmış. Ayrıca bütün istasyonlarda olduğu gibi burada da istasyon yetkilisi Levantenlerden bir kişi olup adı Tekgöz Miltiyadi imiş.   

Yeni İstasyon İnşa Edildikten Sonra İlk İstasyon Yüksekte Kalmış

Bugün haberlerde diğerleri gibi bu istasyonun da yıkılacağı söylenmektedir. Umarım sadece Göztepe İstasyonu değil tüm eski istasyonlar korunur. Hatta yeni yapılacak hatlarda yine istasyon olarak kullanılırlar veya o sistemin içersinde değerlendirilirler.   

Diğer yandan bu istasyonların hepsi için eldeki belgeler toplanıp hikâyeleri de ortaya çıkarılırsa kentimizin hafızası açısından oldukça yararlı bir hizmet yapılmış olur.
ARİF ATILGAN Mayıs 2014
 


26 Mayıs 2014 Pazartesi


Kent Mektupları



HAYDARPAŞA GARI
Arif Atılgan

Haydarpaşa Garı ile ilgili tasarlanan ilk proje 1980 li yıllarda duyulmuştu. Bu projeye göre Gar Söğütlüçeşme İstasyonuna taşınacak, Haydarpaşa Garı banliyö istasyonu durumuna sokulacak, Gar Binası ise otel olacak deniliyordu. Söğütlüçeşmeden tünele girecek olan trenler yer altından Avrupa yakasına geçeceklerdi. Uzun süre bu konu gündeme gelmemiş, halk tarafından tamamen unutulmuştu. Ancak konu, 2000 li yıllarda daha değişik bir şekilde, Marmaray Projesi adıyla tekrar gündeme geldi. Bu sefer tünel İbrahimağadan başlayarak Avrupa Yakasına geçecek ama en önemlisi Gar ve Liman alanı yapılaşmaya açılacaktır.

                                                          Gar’ın Karadan Görünüşü

Bu yazıda Alanın tamamını kapsayan planla ilgili değil, sadece Gar Binası ile ilgili konuyu işlemek istiyorum.

10 Kasım 2010 tarihinde Garda onarım restorasyon çalışmaları için İTÜ Arı Teknokent bünyesindeki TehnoBee Firması ile sözleşme yapıldığı öğrenilmiştir. Bu sözleşmenin yapılmasından 18 gün sonra 28 Kasım 2010 tarihinde Gar Binasının çatısında yangın çıkmış ve binanın üst katları oturulamaz duruma girmiştir. Bunun üzerine çatının onarılması konusu ile birlikte binanın projesinin de bulunmadığının farkına varılmış ve Rölöve-Restütisyon-Restorasyon (3R) Projelerinin elde edilmesi ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

                                                                          Çatı Arası

Haydarpaşa ile ilgili 16/01/2011 tarihinde Mimar Sinan Üniversitesi Konferans Salonunda yapılan SOS Haydarpaşa’ya Sadakat Panelinde konuşan yetkililer ilk defa ‘Gara yeni işlevler kazandırılmalıdır, alt katlarda otel çatıda kafe olabilir, dolayısıyla halk da yararlanabilir’ gibi ifadeler kullanmışlardır. 08/02/2011 tarihinde TCDD,TechnoBee Akademik Firması ve Firma bünyesinde İTÜ Rektörlüğü tarafından atanan Bilim Danışma Kurulu, İTÜ Ayazağa Kampüsü Süleyman Demirel Kültür Merkezinde STK lar ve Medya mensuplarına bir bilgilendirme toplantısı gerçekleştirmişlerdir. Bu toplantıda ise binanın fonksiyonunun değişeceği daha belirgin ifadelerle gelenlere açıklanmıştır. Yine bu toplantıda anlaşılmıştır ki kurulan Danışma Kurulu Binanın 3R Projelerinin hazırlanmasında etkin olacaktır.

                                                                    Uçan Tekerlek

1908 yılından bugüne kadar her zaman trencilerin kullandığı Gar Binasının artık sadece alt katı trencilere bırakılacak, üst katları ise otel, kültür, turizm gibi yeni fonksiyonlara hizmet edecek şekilde düşünülmektedir. Çatısında ise kafe-restoran düzenlemesi yapılarak insanların oradan denizi ve manzarayı seyretmelerinin sağlanacağı ifade edilmektedir.

                                                                            Kule

3R Projelerinin elde edilmesi prosedüründe danışma kurulu oluşturulması diye bir şey olmadığı bilinmektedir. Projelerin hazırlanması kendini kanıtlamış Proje Bürolarından birine işin verilmesi şeklinde olur. Bu proje bürosunun hazırladığı 3R Projeleri her safhada ilgili Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu (KVKBK) tarafından incelenerek onaylanır. Daha sonra ilgili belediyesinden ruhsat alınarak restorasyon uygulaması gerçekleştirilir. Burada alışılmışın dışında bir Danışma Kurulu oluşturulmuştur. Dolayısıyla Danışma Kurulunun 3R Projelerinin hazırlanmasında yönlendirici olacağı akıllara gelmektedir. Yani Binaya, kendisini asıl işlevinden uzaklaştıran işlevler konulacağı belli olmaktadır.

                                                                      Kat Koridoru

Bu anlamda yeni işlevler 2 şekilde konabilmektedir. Birinde mal sahiplerinin isteğine göre binanın aslı değiştirilmeden restorasyon projesinde yeni fonksiyonlar önerilebilir. Diğerinde ise, binanın tarihinin araştırıldığı restütisyon projesinde daha önce o binada bazı fonksiyonların olduğu bulunarak gösterilir, bu fonksiyonlar uygulamanın yapılacağı restorasyon projesine tekrar konulur. Özellikle binanın çatısında kafe-restoran olmasını isteyen bazı yetkililerin Almanya’ya giderek Gar Binasının orijinal projelerini aradığını işitmiştik.

                                         Gar’ın Önündeki Merdivenlerin Sahanlığının Altı

Hâlbuki Ben, belki de Haydarpaşa Garı, Gar Alanı ve Çevresinin bütünüyle ilgili az sayıdaki araştırmalardan biri olan Haydarpaşa Kitabımı hazırlarken Binanın projesinin bulunmadığını öğrenmiştim. Bugün Almanya’dan getirilmiş bir proje ortaya çıkarılıp Binanın çatısında kafe-restoran varmış gibi gösterilmesinin hiç doğru bir davranış şekli olmayacağını belirtmek isterim. Binaya ancak restorasyon projesinde yeni fonksiyon teklifi ve ilgili KVKBK nun bu teklifi kabulü ile yeni işlevler konabilir. Bu durumda sorumluluk ilgili Kurulun üyelerinde olacaktır. Zira TCDD, Danışma Kurulu ve Proje Müellifi sadece teklifi yapanlar olacak, esas bu teklifi onaylayan KVKBK konunun sorumlusu olacaktır.

Ayrıca, çalışmalar herkese açıklanmadığı için dışarıdan doğruluk derecesinin ölçülemediği duyumlarla bilgi sahibi olunabilmektedir. Örneğin: Restorasyon projesinde Garın iç tarafına, üst katlara ve çatıya çıkılabilmesi için saydam bir asansör kulesi düşünüldüğü duyulmaktadır. Umarım bu duyum gerçek değildir. Zira binanın bugünkü konumunda üzeri örtülü olan, iç tarafındaki söz konusu alanın bu hali bile orijinaline uygun değildir.

                                                          Üzeri Örtülü Alanın Orijinali

                                                                    Üzeri Örtülü Alan

Haydarpaşa Gar Binası aslına uygun restore edilmelidir. Gerek Gar Alanı ve gerekse Liman Alanı ise 100 yılı aşkın zamandır olduğu gibi kullanılmalıdır.

Dünyada en değerli kültür mirasları bugün hala kullanılmakta olan endüstriyel kültür mirasları olarak kabul edilmektedirler. Haydarpaşa Garı ve Limanı, günümüzde de halka hizmet etmeye devam eden, kentin içersinde canlı bir müze gibi bulunmaktadırlar. Bu tip bina ve tesislerin kentlerin hafızaları olduğunu asla unutmadan, onlara layık oldukları değer verilmelidir.
ARİF ATILGAN ŞUBAT 2012

Sevgili Dostlar
Gelişmelerle ilgili en sağlıklı bilgileri Kent Ve Demiryolu sitesinden edinebiliyoruz. Edindiğim bilgilere göre  2012 yılında  yukarıda yazdıklarım maalesef gerçekleşiyor sanki.







25 Mayıs 2014 Pazar


İKİ HABER VE SOY(SUZ)LULAŞTIRMA
Arif Atılgan
Bu günlerde Kadıköy’le ilgili gündemde olan iki habere büyüteç tutmak istiyorum. Birincisi Modada 25 yıldır hizmet eden Alp Kitapevinin kapanması haberidir. Kitapevi 1.750 TL olan kirasının 4.000 TL olması sebebi ile kapanmak durumunda imiş. İkinci haber ise Yeldeğirmeni’nde 100 yıllık Osmangazi İlkokulunun kapanması haberidir. Osmangazi İlkokulu da öğrenci azlığı sebebiyle kapatılacakmış. 
İki haberin birbiri ile benzerliği bulunmaktadır. İkisi de eğitim-kültür ile ilgilidir. Modadaki kitapçının kapatılmasının yakın geçmişte gerçekleştirilen Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma Projesiyle, Osmangazi İlkokulunun kapatılmasının ise Rasimpaşa Mahallesi Canlandırma Projesiyle ilgisi bulunmaktadır. Zira canlandırma projelerinin sonucunda ilgili semtler soy(suz)lulaştırılmaktadırlar. Kadıköy Tarihi Çarşıdaki Canlandırma Projesinin ilk sonuçları Çarşının çevresinin genişleyerek Mühürdara ve Bahariyeye kadar uzanması, tüm alanın ticari fonksiyonlarla kaplanması olarak görülmüştür. Ticari fonksiyonlar bir süredir Kadıköy’de yer bulamamakta Modaya doğru ilerlemekte idiler. Yakında Modayı da saracağının ilk işareti olarak kitapçı dükkânının kapanması gösterilebilinir. Semte hizmet eden esnaf dükkânları yükselen kiralara dayanamayacak ve tek tek Modayı terk etmek zorunda kalacaklardır. Alp Kitapevi bu hareketin ilk işaretidir. Ardından iskân edilen konutlar da tek tek Modayı terk etmek zorunda kalacaklardır.
                                                                     Alp Kitapevi

Yeldeğirmeni’nde ise Osmangazi İlkokuluna geliri düşük ailelerin çocuklarının gittiği haberi yayıldığı için diğer aileler çocuklarını bu okula göndermiyorlarmış. Bana göre ilkokula gönderecek çocuğu olan ailelerin azaldığı sebebi de olabilir. Yeldeğirmeni’nde gerçekleştirilen canlandırma projesi ile semt fazlaca tanıtılıp popüler hale getirilerek yeni insanların ve işyerlerinin gelmesi sağlanmıştı. Buradaki canlandırma projesinin sonuçlarının alındığının ilk işareti de ilkokulun kapatılması konusudur. Yeldeğirmeni’nde de yakında esnafların şekli değişecek yeni insanlar ve işyerleri oluşacaktır.

Osmangazi İlkokulu

Yıllardır bu tehlikeyi işaret etmişimdir. Buna rağmen Yeldeğirmeni’nde tarihi Özen Sineması kaçak bir şekilde tadil edilip buraya, ironi yaparcasına, semti ve Kadıköy’ü tasarlayacak kuruluş olan TAK yerleştirilmişti. Üstelik bunu yapan, bu çeşit yapılaşmayı önlemesi gereken Kadıköy Belediyesi idi. Çarşıda ve Yeldeğirmeni’nde yapılanların sonucunda Çarşının devamlı kanser gibi genişlemesi ile Yeldeğirmeni’nin popülerleşmesi renk olarak görülmüştü.

Kadıköy’ün iki tarihi semti olan Yeldeğirmeni ile Moda arasında ilginç bir zıtlık bulunmaktadır. Moda’nın eski insanları kalmış eski binaları yok olmuştur. Yeldeğirmeni’nin ise eski insanları yok olmuş eski binaları kalmıştır. Şimdi görülüyor ki Moda’nın eski insanları, Yeldeğirmeni’nin ise eski binaları da yok olacaklardır. Zira iki semtte de soy(suz)lulaşma başlamıştır. Moda’daki insanlar ticarileşen semtte yaşayamayacaklardır. Yeldeğirmeni’nde ise Özen Sineması kaçak tadilatla yok edilerek ve Ayrılık Çeşmesi Sokağı planlarda ‘ağaçlandırılacak alan’ haline getirilerek kalan eski binaların yok edilmesi operasyonu başlatılmıştır. Bilinmelidir ki kötü fonksiyon iyi fonksiyonu, çok para az parayı kaçırır, kaçıramazsa kovalar.

Her iki canlandırma projesini yapan önceki Kadıköy Belediyesi Yönetimi bu projeleri gerçekleştirmekle doğru yapmamıştır.

Kadıköy Tarihi Çarşıda çarşı kalmadı. Osmangazi İlkokulu ve Alp Kitapevinin başına gelenler de gösteriyor ki Rasimpaşa (Yeldeğirmeni) ve Caferağa (Moda) Mahallelerinde de ‘mahalle’ kalmayacaktır. Bu gelişmeler en çok Haydarpaşa projesinin gerçekleştirilmesine kolaylık sağlayacaklardır.  Kadıköy Merkez, Moda ve Yeldeğirmeni’nde oluşacak soy(suz)lulaştırma sonucu buralarda aile kalmayacaktır. Aile kalmadığında ise Haydarpaşa Projesi uygulaması başladığı zaman karşı çıkacak kitle kalmayacaktır. Bölgede oluşacak ticari oluşumlar kentteki projelerle fazla ilgilenmezler. Zira ticaret ticaretine bakar.

Günü gelince Kadıköy Tarihi Çarşı ve Rasimpaşa Canlandırma Projelerini yapanlar daha detaylı masaya yatırılacaklardır. Onları destekleyen, karşı çıkmayan, ödül veren kişi ve kurumlar, hatta bu çalışmalara katkıda bulunduğu söylenen üniversiteler, hepsi halkın önünde sorgulanacaklardır.

Bunları yazmamın sebebi Kadıköy örnek alınarak İstanbul’un başka semtlerinde de gerçekleştirilmek istenen Galata-Port, Haliç-Port vs gibi çılgın, dev, mega projeler için başka canlandırma projeleri yapılacağı kuşkumdur. Örneğin: Galata-Port Projesi için Karaköy, Tophane, Galata, Fındıklı gibi semtlerde canlandırma projeleri yapılabilinir. Dolayısıyla oraları da projenin uygulaması başlayıncaya kadar soy(suz)lulaştırılarak Galata-Port projesine hazır hale getirilebilinirler.

Canlandırma projeleri kentin merkezindeki sakin semtleri çöküntü alanı ilan ederek oralara yapılmamalıdırlar. Aksine kent dışındaki çöküntü alanı olmuş yerleşim alanlarında uygulanmalıdırlar.

Son yerel seçimlerden önce bazı aday adayları benimle Kadıköy’le ilgili fikir alışverişinde bulunmak istemişlerdi. Mutlulukla kabul etmiştim. Yaptığım sohbetler sonunda bazısının iki canlandırma projesi için ‘artık iş işten geçmiş’ şeklinde düşündüğünü tespit etmiştim. Bu duruma üzülmüştüm ama konuların bilinmesine sevinmiştim.

Bilinmelidir ki “soylulaştırma” her düzeydeki ekonomik seviyedeki insanların yaşadığı semtlerde yapılabilinir. Zira yapılan “soylulaştırma” değil, aslında “soy(suz)lulaştırma”dır.  
ARİF ATILGAN MİMDAP MAYIS 2014

23 Mayıs 2014 Cuma


Kent Mektupları



HAYDARPAŞA PLANI
Arif Atılgan 

1908 yılında hizmete başlamış olan Haydarpaşa Garı ile ilgili olarak 2004 yılından itibaren bazı çalışmalar göze batmaktadır. Önce 17/ 9/ 2004 tarihinde 5234-5 sayılı, 21/ 4/ 2005 tarihinde ise 5335-32 sayılı yasalarla ilk hareketlenmeler görülmektedir. Bu yasalarda özet olarak TCDD nin arazilerinde plan yapma yetkisi Bayındırlık Ve İskân Bakanlığına verilmekte, dolayısıyla Gar ve Çevresindeki 1 milyon M2 lik alana inşaatlar yapılmasının önü açılmaktaydı.

                               Armut Hattı

Ancak daha sonra 26/ 4/ 2006 tarihinde 5 No lu Kültür Ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu (KTVKK) tarafından sahanın tamamı Tarihi Ve Kentsel SİT Alanı ilan edilmişti. Bu durum alana önce koruma planı yapılması zorunluluğunu getirmiş ve bu şekilde yapılaşma amacını erteletmişti. Ancak ilgili kişi ve kurumlar 21/ 6/ 2006 ve 7/ 3/ 2007 tarihlerinde 5 No lu KTVKK na, kararını değiştirmesi için tekrar başvurmuşlardır. Ancak her iki başvurularına da Kurul tarafından ret cevabı verilmiştir. Alana inşaat yapılmasını isteyen TCDD bu sefer SİT Kararının iptali için 25/ 6/ 2007 tarihinde KTVKK Kararına dava açmış ancak bu davayı da kaybetmiştir. Daha sonra TCDD bu alana plan yapma yetkisini İBB ye vermiş, İBB ise 20/ 2/ 2008 tarihinde plan yapmanın prosedürü olarak ilgili kurumlara görüşlerini sormuştu. Ne acıdır ki TCDD bu soruya 2/ 3/ 2008 tarihinde ‘Haydarpaşa Garına ihtiyacım yok’ cevabını vermiştir.16/ 7/ 2008 tarihinde planın yapılması işi haleye çıkarılmış, 30/ 7/ 2008 tarihinde ise Yıldız Parkı Malta Köşkünde konuyla ilgili bir arama konferansı yapılmıştır.                                                               

                                            Çamaşırhane Bacası

Bütün bu gayretler önce 1milyon M2 olan, ancak daha sonra içerilere doğru büyültülerek 2.2 milyon M2 ye çıkarılan, ileri tarihlerde ise Selimiye Kışlasına, diğer taraftan Modaya kadar Tarihi Ve Kentsel SİT Alanı olan kıymetli kent toprağına yerli ve yabancı sermaye tarafından inşaatlar yapılabilmesi imkanı içindi. Bu arada daha sonra dava açılarak iptal edilen 1/100.000 ölçekli planda da alan ‘Merkezi İş Alanı’ (MİA) olarak gösterilmişti.

                                Hapishane

Öte yandan özellikle 2005 yılından sonra, Gar Binası ve çevresi ile ilgili esas fonksiyonlarından uzaklaştırma gayretlerinin ortaya çıktığı görülmektedir.

                                İntaniye Lojmanları

Örneğin: 12 Haziran 2006 tarihinde Gar Binasının 3. Katı Dress Sommer Proje bürosuna tahsis edilmişti. Bu şekilde Gar ilk defa trencilerin dışında insanlara hizmet etmek durumunda kalmıştı. Sonra 11 Ağustos 2008 tarihinde Garın içersinde ve deniz tarafında bir gazetenin kokteyl töreni gerçekleştirilmişti. Bu şekilde de alan ilk defa halka kapatılmıştı. 15-17 Ekim 2008 tarihinde ise 2. Uluslar Arası Demiryolu Sempozyumu düzenlenmiş ve Gar bu sefer de 20-30 gün hem halktan hem de esas işlevi olan tren ile ulaşım fonksiyonundan uzak bırakılmıştı. Ve Haydarpaşa Garı 100. yaş günü olan 2008 yılının son gecesinde ise adeta onurunu kırmak istercesine insanlara diskotek olarak kullandırılmıştı.

                                            Isı Merkezi Bacası

Daha sonra10 Kasım 2010 tarihinde Garda onarım restorasyon çalışmaları için İTÜ Arı Teknokent bünyesindeki TechnoBee firması ile sözleşme yapıldığı öğrenilmiştir. Bu tarihten 18 gün sonra 28 Kasım 2010 tarihinde Gar Binasının çatısında yangın çıkmıştır. Bu yangından sonra Çatının onarılması ile birlikte binanın da Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon (3R) Projelerinin hazırlanması konuları ortaya çıkmıştır.

                                Kuyu

16/ 01/ 2011 tarihinde Mimar Sinan Üniversitesi Konferans Salonunda yapılan SOS Haydarpaşa’ya Sadakat Panelinde konuşan yetkililerin ifadelerinde ilk defa ‘Gar yeniden işlevlendirilmelidir, alt katlarda otel çatıda kafe olabilir, dolayısıyla halk da yararlanabilir’ gibi ifadeler duyulmuştur. 08/ 02/ 2011 tarihinde TCDD, TechnoBee Akademik Firması ve Firma bünyesinde İTÜ Rektörlüğü tarafından atanan Bilim Danışma Kurulu, İTÜ Ayazağa Kampüsü Süleyman Demirel Kültür Merkezinde STK lar ve Medya mensuplarına bilgilendirme toplantısı yapmışladır. Bu toplantıda yapılan konuşmalar, binanın fonksiyonunun değiştirileceği, ayrıca alanda da yapılaşmalar olacağı işaretlerini pekiştirmiştir.

                                Otel

Nitekim 25 Kasım 2011 tarihinde Gar Alanının, Kadıköy Meydanı ve Harem Otogarının bulunduğu bölgenin kültür, turizm, ticaret alanına dönüştürüldüğünü ifade eden 1/5000 Ölçekli Koruma Amaçlı Nazım İmar Planı İBB Meclisinde oy çokluğu ile kabul edilmiştir. Bu plan henüz askıya çıkmadı. Prosedür gereği askıya çıkacak, 30 gün içersinde itirazlar yapılacak ve daha sonra isteyen kişi ve kurumların dava açma süreci başlayacaktır.

                                Plaktorna

Bu Planda 941 bin M2 lik alana 817bin m2 inşaat yapılacaktır. Fakat özellikle emsal hesabının dışında tutulan bodrum katların kaç M2 olacağı belli değildir. Alanda en belirgin tarihi binalar olan İlk Silo Binası, Muhacir Misafirhanesi, Pasaport Dairesi (Askeri Karakol) ve Elektrik Santrali Binalarının korunacağı belli olmaktadır. Ancak sahada korunması gereken başka yapıların da bulunduğu göz ardı edilmektedir. Bunlardan Hapishane Binası, Dehlizler(Sığınaklar) , Otel, Su Cenderesi ve Kuyusu, Yaya Yolu, Plaktorna, Armut Hattı, İntaniye Lojmanları, diğer 2 Silo, Isı Merkezi, Çamaşırhane hemen akla gelenleridir. Ayrıca alanın tamamının korunması da önemlidir.

                                Sığınak-1

Doğrusu, tarihlerle yapılan bilgilendirmelerin sıkıcı olduğunu kabul etmek durumundayım. Ancak görülmektedir ki 2004 yılından bu güne kadar Haydarpaşa’da olanlar ünlü kurtla kuzu öyküsünü anımsatmaktadır. Hani kurtla kuzu derede su içerlerken kurt kuzuya kendi içtiği suyu bulandırdığı için onu yiyeceğini söylemiş. Kuzu ise akıntının üst tarafında onun bulunduğunu, dolayısıyla aslında onun kendisinin içtiği suyu bulandırdığını ifade ettiğinde kurt ‘Bulandırsan da, bulandırmasan da seni yiyeceğim’ demiş ya. Haydarpaşa’da da bir taraf buralara yapılaşmaların yararından bahsediyor, diğer taraf o yararların aslında zararlar olduğunu anlatıyor ama belli ki birinci taraf yapılaşmalara çoktan karar vermiş.

                                Sığınak-2

Dünyada en değerli kültür mirasları, günümüzde hala çalışmakta olan endüstriyel kültür miraslarıdır. Haydarpaşa Garı ve Limanı 100 yılı aşkın bir süredir insanlara hizmet etmektedirler. Ayrıca bu tesisler, devam eden işlevlerinden dolayı Kentin içersinde canlı bir müze gibi bulunmaktadırlar. Bu tip binalar ve tesislerin kentlerin hafızaları olduğunu iyi değerlendirmeliyiz. Buralara hiçbir zaman sülaleden miras kalmış, değerlenmiş şahıs arsaları gibi bakılmamalıdır.

                                Silolar

Haydarpaşa Projesinin, Anadolu Yakasının soylulaştırma ile dönüştürülmesi çalışmasının bir parçası olduğu belli olmaktadır. Proje gerçekleştiğinde çevresindeki Yeldeğirmeni, Acıbadem, Kadıköy, Moda, Üsküdar gibi semtlerde yaşayan halk değişecek, dönüşecektir. Bu insanların evleri değerlenecektir. Ancak bu çevrede yaşam, Haydarpaşa’ya gelecek yeni üst düzey ekonomik durumda olan insanlar sebebi ile oldukça pahalı olacaktır. Dolayısıyla buradaki eski halk kitlesi bu pahalılığa dayanamayacak, semtlerini terk etmek zorunda kalacaklardır. Kent çeperlerine taşınmak zorunda kalacak olan insanlar eski semtlerine gelebilmek için zaman ve para harcamak durumunda olacaklardır.

                                Su Cenderesi

Çevredeki esnaf da yeni gelenlerin ihtiyacına cevap veremeyecek ve daha değişik kimlikteki esnaflara işyerlerini devretmek zorunda kalacaklardır. 

                                Yaya Yolu

Sonuç olarak Haydarpaşa Garının ve Limanının yapılaşarak; çevrede yaşayan insan kitlesinin ise soylulaşarak dönüşmesi kent hafızasının tamamen kaybolmasına sebep olacaktır.

ARİF ATILGAN ŞUBAT 2012

Sevgili Dostlar
Bu yazıyı 2012 yılında yazmışım. Maalesef yazdıklarım gerçekleşiyor. Haydarpaşa’da korunması gereken çok obje var. Onların dışında tüm istasyonların da korunmaları gerekir.


8 Mayıs 2014 Perşembe


Kent Mektupları



YELDEĞİRMENİ’NDE “SOYLULAŞTIRMA”
Arif Atılgan
Bir süre Yeldeğirmeni yazısı yazmak istemiyordum. Ancak Face-Book ta gördüğüm bir video burada yapılanların bana göre tamamen aksi yönde algılandığını gösterdiği için yazmaya karar verdim.
Ülkemizde bazı kurumlar için eleştiri yapılmasının sempatik karşılanmadığını biliyorum. Çekül Vakfının çalışmalarını takdir eden bir insanım. Ancak Çekül Vakfı Kadıköy Belediyesi ile yaptığı 2005 yılındaki Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma çalışmasında ve 2010 yılındaki Yeldeğirmeni Canlandırma çalışmasında bana göre eleştirilecek işler yapmıştır.

Kadıköy Tarihi Çarşısı Canlandırma çalışması yapılırken eleştirmiştim. Maalesef söylediklerim ve yazdıklarım bugün aynen çıkmıştır. Kadıköy Tarihi Çarşısında değil Tarihi Çarşı, Çarşı kalmamıştır. Buna karşılık Tarihi Çarşı ve çevresi büyük bir açık hava lokantası durumuna gelmiştir. Çekül’ün olumlu çalışmalarından bazılarına bakarsak: Safranbolu’da yapılan çalışmalar sonucunda evler, sokaklar eski hallerine gelecek şekilde restore edilmiştir. Başka bir örnekte de Gaziantep’te yapılan çalışmalarda oradaki tarihi Bakırcılar Çarşısındaki geleneksel esnaf ve zanaatkârlar korunmuştur. Çünkü: Bu çalışmaların adı ‘canlandırma’ kelimesi ile tarif edilmemiştir.

Yeldeğirmeninde canlandırma çalışması başladığında semt kendi halinde idi. Önce bir boya firması sponsorluğunda binaların cepheleri canlı renklere boyandı. Sonra reklam tanıtım yapıldı. Semtte diziler çekilmeye, elinde fotoğraf makineli kişiler gezmeye başladı. Bir yandan da yeni tipte insanlar Yeldeğirmeni’ne taşınmaya başladı. Daha sonra yüzün üzerinde resim-heykel atölyesi açıldı. Fark edilmeden semtin demografik yapısında belirgin değişiklikler oluyordu. Ayrıca Ayrılık Çeşmesi Sokağı Kadıköy Belediyesinin planlarında Ağaçlandırılacak Alan olarak değiştirildi. İstanbul’un hala dokusunu koruyabilmiş belki de tek sokağı olan bu sokağın yok olacağının belgesi olan plan kimsenin ilgisini çekmedi. Ardından Kadıköy’ün en eski sinema binası olan eski eser tescilli Özen Sineması yasa dışı olarak tadil edildi ve Kadıköy’deki başka çalışmalarla birlikte canlandırma çalışmasının da merkezi haline getirildi. Daha önce gelenlerle birlikte, sinema binasının içine çalışmak için gelen bürokrat, akademisyen, sanatçı vs insanlar Yeldeğirmenlilerin yıllardır görmeye alışık olduğu insan tipleri değildi. Bu durum semtte yapılan canlandırmanın giderek “soylulaşma” haline geldiğini gösteriyordu. Zira bu haliyle sinema binası, içinde de dışında da tipik bir şekilde “soylulaşmış” bina oluyordu. En son olarak binaların cepheleri boydan boya hoş resimlerle kaplandı. “Soylulaşmanın” makyajı olarak kabul edebileceğimiz bu durum ise yapılan çalışmaların aslında tüm semtin “soylulaştırılması” çalışmasına dönüştüğünü kanıtlıyordu adeta.


Bu çalışmayı yapan Kadıköy Belediyesi, Çekül Vakfı, burada çalışan genç meslektaşlarımız ve hoş resimleri yapan sanatçılar ile benim bir sorunum yok, olamazda. Benim sorunum yapılan çalışmalar iledir. Yeldeğirmeni büyüdüğüm semttir, bu sebepten buraya ilgim özeldir. Beğendiğim sanat eserleri de kullanılarak semtimin kimlik değiştirmesini görmek beni üzer.  

Burada koruma çalışması yapılmalı idi. Denizden Taşköprü Caddesine, Halitağa Caddesinden Şahap Gürler Caddesine kadar olan dörtgen alanın tamamı SİT Alanı ilan edilmeli, alandaki tescil edilmemiş binalar tescil edilmeli ve SİT Alanı ve Tescilli Binalar için uygulanacak prosedür uygulanmalı idi. Hiç de şimdiki gibi birilerinin semte el atması filan gerekmezdi.


Koruma, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarında muhafaza, bakım, onarım, restorasyon, fonksiyon değiştirme işlemleri olarak tanımlanır. Koruma alanı, taşınmaz kültür ve tabiat varlıklarının, bulundukları tarihi çevre içinde korunarak muhafaza edildikleri korunması zorunlu olan alanlardır. Koruma turizm, ticaret, canlandırma, “soylulaştırma” vs için yapılmaz. Koruma, koruma için yapılır.

Canlandırma, daha çok kentlerin çöküntü alanlarını ekonomik olarak hareketlendirerek yapılır. Bu amaç ilgili bölgeye yeni imaj yaratılarak tarihi ve kültürel mirasının da kullanılmasıyla gerçekleştirilmektedir. Süreçte kent pazarlama programları düzenlenir, spor karşılaşmaları, sanat festivalleri, konserler, turizm gibi organizasyonlarla imaj yenilenir. Bu şekilde bölgeye turist ve yatırım çekilir, yeni iş olanakları yaratılır.

“Soylulaştırma”, daha yüksek gelirlilerin daha düşük gelirlilerin yaşadığı kent merkezlerindeki semtlere yerleşme süreci olarak tarif edilir. Bu şekilde ilgili semtlerde var olan mahalle kültürü giderek yeni gelenlerle değişime uğrar. Başlarda eski sakinler, yeni gelen "önemli" komşularından dolayı mutlu olurlar. Ancak zamanla yaşadıkları semtler üst gelir gruplarının tercih ettiği yerler haline gelir ve yaşam pahalı olmaya başlar. Çoğunlukla kiracıların yaşadığı bu semtlerde demografik yapının dönüşmesi eski sakinlerin istemeye istemeye oraları terk etmelerine sebep olur. Eski sakinler semtlerinin artık kentin merkezinde kaldığını dolayısıyla değerlendiğini ancak işin sonunda fark ederler. Hatta başlarda kendilerini uyaranlara inanmaktansa semtlerini dönüştürenlere inanmayı tercih ederler.

Bu tariflerden anlaşılacağı gibi canlandırma ile “soylulaşmanın” ilişkisi olabilmekte ancak korumanın bu kavramlarla bağlantısı olmamaktadır. Yeldeğirmeninde önce simit sarayları, sonra kafeler, barlar, lokantalar açılacaktır. Semtte yaşayanlar kendilerine yabancı gördükleri insanları fazlaca görmeye başlayacaklar, veresiye ve ucuz alışveriş yaptıkları bakkal ve manavların yerine market ve mezecilerin geldiğini göreceklerdir.

Tophanede 5-6 yıl önce bir sanat galerisine Tophanelilerin saldırısı şeklinde yapılan haberleri anımsayalım. Düşük gelirlilerin yaşadığı Tophane semtine, değişik yaşayan yeni insanlar gelmiştir. Mahallenin esnafı vs o yeni gelen insanlara hitap eder şekilde değişmiş pahalı şeyler satmaya başlamışlardır. İşte soylulaşma tam da bu yaşananlardır. O olay, semtte zor yaşamaya başlayan insanların dışa vuran tepkisidir aslında.

Yeldeğirmeni’nde de değişme anlamında işaretler vardır. Bir süre sonra olacak olan dönüşümü Haydarpaşa’ya bağlayıp kolay yol tercih edilmesin. Haydarpaşa Projesinin Yeldeğirmeni, Kadıköy, Üsküdar’ı hatta Modayı dönüştüreceğini defalarca söyleyen, yazan biriyim. Ancak şu an Haydarpaşa’da henüz hiç bir şey yokken Yeldeğirmeni hareketlenmiş, emlak fiyatları yükselmiştir.

Bütün bunlar dikkate alınırsa sıvasız tuğla cepheli Squat binası ile sıvalı süslü cepheli Özen Sinema binası ayrı anlayışları temsil etmektedirler.

Ben doğru söyleyenin dokuz köyden kovulacağını ve onuncu köyün olmadığını bilsem de doğru bildiğimi söylerim. Ülkede nefret ettiğim bir cümle vardır. Çoğunluktan yana olmak. Yani güçlüden yana, yani erkten yana, yani yönetimden yana olmak. Hâlbuki doğrudan yana olmak gerekir. İnsanlar doğrudan yana olduğunda en basit apartman yönetiminden STK lara, STK lardan yerel yönetimlere, yerel yönetimlerden merkezi yönetime kadar her şeyin düzelerek değiştiği görülecektir.  İdeal çok basittir: Gereği gibi yapmak. Hiçbir şey gereği gibi yapılmamakta, her şey yönlendirildiği gibi yapılmaktadır.

Yeldeğirmeni yüz yılı aşkın süredir yaşamakta olan bir semttir. Bu semte kadavra gözüyle bakılmamalıdır. Haksız çıkmayı ister hale geldim. Kadıköy Tarihi Çarşısında haklı çıktım. Bütün samimiyetimle Yeldeğirmeninde haksız çıkmak istiyorum.
ARİF ATILGAN ARALIK 2013


Sevgili Dostlar
Bu yazıyı yazdıktan sonra Yeldeğirmeni’nde Osmangazi İlkokulunun, Moda’da ise Alp Kitapevinin kapanacağı haberleri duyuldu. Yeldeğirmeni’nde Rasimpaşa Canlandırma, Moda’da ise Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma Projesinin etkileri görülmeye başlamaktadır. Kadıköy’de soylu(suz)laşmalar kendini gösteriyor denebilir.
Maalesef Yeldeğirmeninde de haklı çıkıyorum.