Mimar Mektupları
HAYALİMDEKİ MİMARLAR ODASI
Arif Atılgan
2000 yılında yapılmış
olan Anadolu 1. Bölge Temsilciliğinin genel kurulunda, o yıl İstanbul Şubesi
Başkanı olan Prof. Dr. Afife Batur konuşmuştu. Afife Batur yaptığı konuşmada, o
yıl içersinde yaşanan, Mimarlar Odasının Yıldızdaki binasından dönemin iktidarı
tarafından çıkarılması konusuna değinmişti. Bina içersindeki eşyalarımızın
kapının önüne çıkarıldığını, Afife Batur’un görevlilere ‘Siz koskoca Mimarlar
Odasını nasıl sokağa atarsınız?’ sorusuna görevli memurun ‘Hocam nerede o
mimarlar?’ cevabını verdiğini söylemişti. Ardından ‘Eğer o gün orada 1000 mimar
olsaydı böyle bir şey yapamazlardı’ demişti. Ben, ilk defa o seçimden sonra Anadolu
1. Bölge Temsilciliğinde yönetim kurulu üyesi olmuştum. Afife Batur’un
anlattığı şeyleri öteden beri düşündüğüm için büyük bir heyecanla mimarların
Mimarlar Odasına katılmalarını sağlamaya çalışmayı aklıma koymuş ve hep o
anlamda gayret göstermiştim. Ancak itiraf etmeliyim ki sanki gizli bir el bu
gayretleri devamlı frenliyordu.
2004 yılında İstanbul
Şubesinde bana ihtiyaç duyulduğunu, oraya yönetici olmam talep edildiğinde gururlanarak
kabul etmiş ve gerçekten bana ihtiyaç duyulduğunu sanarak Şube yönetim kurulu
üyesi olmuştum. Hâlbuki o yıl üzmediklerimi üzmeli, üzdüklerimi üzmemeli imişim..
2006 yılından sonra Anadolu 1. Bölge Temsilciliğinde başkanlık görevini
üstlenmiştim. Doğrusu bu süreç içersinde üyelerimizin Odaya bir türlü katılmamalarını
giderek anlamaya başlamıştım.
Bu gün Odamız,
üyesinden kopmuş bir durumdadır. Mimarlık ve mimar konularının çok fazla ön
plana alınmaya ihtiyaçları vardır. Ancak bu konularda çalışma yapmak gerçekten
zordur, emek ve zaman ister. Bu gün Afife Batur’un 2000 yılında anlattığı
sıkıntılı görünümden çok daha fazla olumsuz bir tablo ile karşı karşıya
bulunmaktayız.
Bu anlamda hiç değilse
hayalimdeki Mimarlar Odasını herkesle paylaşmak istiyorum.
Üyesini denetleyen
değil destekleyen ve kucaklayan,
Yöneticiliğin tamamen
gönüllülükle yapıldığı,
Yöneticilerinin en
fazla iki dönem, özel durumlarda üçüncü dönemde de görev aldığı,
Üyelerine ceza vermeyi
değil onların ceza almayacakları meslek ortamlarını yaratmayı düşünen,
Toplumsal konuları
olduğu gibi mimarlık ve mimarla ilgili konuları da önemseyen,
Mimarların, Odalarının
binasına girmekten çekinmediği ve bu bina benim binam diyebildiği,
Binalarını lokantalara
değil üyelerine kullandırmayı tercih eden,
Çalışanlarının
mimarlara hizmet etmek için var olduklarını unutmadıkları,
Deprem sonrasında
herkesten önce kendi üyelerini dinleyen,
Üyelerinin mesleksel
konulardaki hukuksal sorunları için hukuk danışmanlığı hizmeti verebilen,
Kendisinin özgürlüğü
kadar üyelerinin de özgürlüğünün olduğunu kabul eden,
Yönetim kurullarını ve
delegasyonu her üyeyi temsil edebilecek şekilde oluşturan,
Zorunluluğun dışında, bütün
mimarların gönüllülükle üye olmak istedikleri şartları sağlayan,
Yönetimlerinin her
konuda şeffaf olduğu,
Mimarlık hizmetindeki
asgari ücretin gerçekten asgari ücret gibi olabileceği ortamları sağlayabilen,
Sadece eleştiren değil
öneri de getirebilen,
Genel kurullarında üye
sayısının yarısı tarafından katılım sağlanıldığı, seçimlerinde ise üye
sayısının 3/4’ü tarafından oy kullanıldığı,
Üyelerinin çekinmedikleri
bir Mimarlar Odası hayal ediyorum. Eminim başka meslektaşlarımızın da bunlara
ekleyebilecekleri başka hayalleri bulunmaktadır.
Kasım ayında
Temsilciliklerde başlayan, önümüzdeki hafta sonu BKBT lerde yapılacak olan genel
kurullar süreci devam etmektedir. Şurası bilinmektedir ki bugüne kadar olduğu
gibi Oda seçimleri, iktidarda olanların bir tur önde yarışacakları seçimler
olacaktır. Hatta iktidarda olanların serbest, iktidara talip olanların grekoromen
stilde güreşecekleri bir seçim mücadelesi olacaktır da diyebiliriz. Bu durumu
artık herkes olağan kabul etmektedir. Ancak bir gerçek vardır ki Oda son iki
dönemde mimarsız Mimarlar Odası haline gelmiş ve sonunda ilgili bakanlığın
vesayeti altına girmiştir. Otuz yıldır kullanılmayan KHK maddesi kullanılmaya
başlanmıştır. Bunun sorumluluğunu taşıması gerekenler, üyelere karşıdaki
cepheyi göstererek bu sorumluluktan kaçamazlar. Odadan üyelere gelen mesajlar
genel olarak onları çeşitli eylemlere davet mesajları olmaktadır. Hâlbuki üye kendisiyle ve mesleği ile ilgili
bir şeylerin de yapıldığını görmek istemektedir. Artık halkımız Mimarlar
Odasını mimarlık mesleğini yapanların meslek odası olarak değil, toplumsal
mücadele yapan bir STK olarak görmektedir.
Önümüzdeki dönem mimarlık,
mimarlar ve Mimarlar Odası için çok zor bir dönem olacaktır. Bu şartlar altında
yaşayacağımız genel kurulların seçimleri, kazananın sevinmeye zaman
bulamayacağı, kaybedenin üzülmeye karar veremeyeceği ortamlar yaratacaktır.
Zira kazanan meslektaşlarımız oldukça zorlu mücadelelerin içersinde
olacaklardır. Bu dönemi aynı yönetim anlayışı ile geçiremeyeceğimiz ise artık açıkça
belli olmuştur sanırım.
ARİF ATILGAN ARALIK
2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder