31 Ağustos 2015 Pazartesi

CHP İLE İLGİLİ DUYGULARIM

Deniz Baykal’a yapılanlara oldukça öfkelenmiştim. Çünkü: Deniz Baykal CHP ilkelerine uyan bir kişilikte idi. Yerine Kemal Kılıçdaroğlu geçince biraz sakinleşmiştim. Çünkü: Kemal Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürlüğü zamanında dürüst bir bürokrat olarak tanımıştım. Ancak yine de benim için kişiler değil partinin durumu önemli olmakta idi.

Kemal Kılıçdaroğlu 2011 yılında TBMM de yaptığı boykota karşı Başbakanın ‘Tükürdüklerini yalarlar’ sözünü doğru çıkardığında beni üzmüştü. Siyasetçi başaramayacağı eyleme soyunmamalıdır.

Daha sonra 2013 yılında Yeldeğirmeni’ndeki tarihi Özen Sinemasında oluşturulan TAK çalışmasının açılışına gelmesinden itibaren kendisiyle ilgili olumlu düşüncelerim azalmaya başlamıştı. Zira Kadıköy Belediyesinin bir özel şirketle ortak olarak TAK çalışmasını başlattığı Özen Sineması kaçak tadil edilmişti. Bu tip açılışları sağ parti liderleri yaparlar bu şekilde kaçak bir yapıyı legal hale sokmuş olurlardı. Anımsadığım kadarıyla ilk defa bir sol parti lideri böyle bir şey yapıyordu.

Bir süredir CHP lilerin açıklamalarında artık sol değil sağ parti oldukları seslendiriliyor. Cumhuriyet, Atatürk ilkeleri gibi kavramları ama esas olarak CHP nin altı okunun anlamını olumsuz göstermek için sanki özel olarak ‘ulusalcılık’ kelimesi üretilmiş. Bu anlayıştaki insanlar ‘kafatasçı’ gibi gösterilmek isteniyor. Hâlbuki CHP içersindeki ulusalcılığın o anlamda olmadığını biliyorum.

CHP yerel seçimlerde kendi çizgisi dışında çeşitli kişileri partiye davet etti ve önemli yerlerden aday yaptı. Cumhurbaşkanı seçimindeki aday da böyle bir adaydı. Hâlbuki CHP nin ilkelerine uygun kişiler aday olsa seçimler daha başarılı geçebilirdi. Kaldı ki Parti kendi adaylarıyla kaybetse bile o seçimlerden güçlenerek çıkabilirdi.

Bugünlerde haberlerden öğrendiğim kadarıyla CHP nin bu anlayışı devam etmektedir. Zira yine CHP ile ilgisi olmayan anlayışta bir partiden tanınmış bir isim transfer ediliyormuş.

Yerel seçimler öncesi sadece tapelerle propaganda yapılmış, Cumhurbaşkanı seçimi öncesi tek argüman olarak ‘bizim adayımızı seçmezseniz Tayyip gelir’ cümlesi kullanılmıştı. Hâlbuki halk düşüncelerinizi projelerinizi duymak istiyordu.

Son yerel seçimlerden ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce yapılan açıklamalarda Partinin içersinde her türlü anlayışın olduğu anlatılmaktaydı. Bunlar CHP nin altı okunun ilkelerine bağlı insanları tedirgin eden şeylerdi. Aslında her anlamda düşüncesi olanlar siyasi parti içinde olabilirler ancak orada o siyasi partinin ilkelerine uymalıdırlar.

CHP ye en yakın parti DSP dir. Niye onlarla birlikte hareket etmek düşünülmez şaşırırım.

Yaşadığımız son iki seçim göstermektedir ki seçim kampanyası sadece rakibini kötülemekle yapılmamalıdır. Cumhurbaşkanı seçiminde HDP adayı düşüncelerini, yapmak istediklerini anlattı. Hiç umulmadığı kadar halktan destek gördü. CHP bu durumu örnek alarak incelemeli bence.

Eğer yakın gelecekte solun temsilcisi olarak HDP ana muhalefet partisi olursa bunun hesabını bugünkü CHP yöneticileri veremezler.

Partideki bir tuhaflığı da Genel Başkan adayı Muharrem İnce söylemiş. Kendisinin Cumhurbaşkanı adayını medyadan öğrendiğini açıklamış. Partinin bu derece önde isimlerinin bile bazı konulardan haberinin olmaması bana çok tuhaf gelmektedir.

CHP den ‘Sosyal demokrat olduğunu söyleyen parti’ Diye bahsedilmektedir. CHP li belediyelerin bulunduğu ilçeler aslında ortanın sağı partilere sempatisi olan insanların yaşadığı yerleşimlerdir. Köşe yazarlarının da yazdığı gibi CHP ye oy verenlerin büyük kısmı, CHP ye oy vermek istediğinden değil, AKP ye zarar vermek istediklerinden CHP ye oy vermişlerdir. Ancak bu durum bir partiyi nereye kadar götürür? Siyasi parti, halkından onlara vaat ettikleriyle oy alabilmelidir.

Halkımız eskiden olduğu gibi CHP ye altı okunun ilkeleri dolayısıyla oy vermek istemektedir. Cumhuriyetçilik, halkçılık, milliyetçilik, laiklik, devletçilik ve devrimcilik ilkeleri bugün hala ilk günkü tazeliğini korumaktadır. Bazılarının yaptığı gibi bu ilkelerin günümüze uyarlanmasına gerek yoktur.

Önümüzdeki Parti Kurultayında kimin kazanıp kazanmayacağı ile fazla ilgilenmiyorum. Benim için önemli olan kurultay sonrası Parti CHP gibi CHP olacak mıdır? Sorusunun cevabıdır.

CHP halkını küçük görmemeli, sağ görüşe kayarak oy toplayabilmek düşüncesinde olmamalı, İsmet İnönü’nün Ortanın Solunu ve Bülent Ecevit’in Demokratik Solunu anımsamalıdır. İnsanlara iyi günleri vaat etmeli bunu nasıl yapacağını anlatan projelerini sunmalıdır. Halkımıza sunulacak projeler ile yakın gelecekte ortanın solunda bir parti olarak iktidara yürümelidir.

Dilim varmıyor ama aksi takdirde yakın gelecekte CHP baraj altı kalacak ve prestiji sarsılarak ortadan kaybolacaktır. Öyle bir ortamda onun yerine siyasi arenaya birden fazla parti çıkacağı bellidir. Bu durumda cumhuriyeti, Atatürk’ü, bayrağımızı seven, altı okun ilkelerine uyan bir parti halkımızdan önemli destek alacaktır.

İyi bir muhalefet partisinin iktidara soracağı birçok soru bulunmaktadır. Örneğin: Ekonominin sadece inşaat faaliyetlerine bağımlı olmasının sonu ne olacaktır?  İmar rantları kentleri ne hale sokmaktadır? Sanayiciliğin ‘Out’ AVM ciliğin ‘İn’ olması ülkeye yarar getirir mi? Her cümlede ileri sürülen ‘Davanız’ nedir? Sık sık dile getirdiğiniz ve birbiriyle çelişkili iki kelime olan  ‘Restorasyon’ ve ‘Yeni Türkiye’ kavramları ile neyi ifade etmek istiyorsunuz? İmam-Hatip okullarının çoğalmasının sebebi nedir? Gibi.

Umarım CHP, yapacağı kurultaydan sonra bu anlamdaki soruları ile iktidarı eleştirmeye başlar, buna karşılık kendi önerilerini sunar ve tekrar güçlenmeye başlayarak kendisi iktidara gelebilir.
ARİF ATILGAN Ağustos 2014


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder