22 Ağustos 2015 Cumartesi

Mimar Mektupları



YAPI DENETİMİ HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Arif Atılgan

Bir süre önce Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gündeme çıkarılan Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili Katılımcı Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar Gurubu olarak Anadolu 1. Bölge Temsilcilik Binamızda 09/02/2013 tarihinde bir toplantı yaptık.
Bu yazı o toplantıda konuşulanlardan ilham alınarak yazılmıştır. Aslında toplantıda Mimarlar Odası ile TMMOB arasındaki ilişkiler de konuşuldu. Ancak o konuyu başka bir yazıda veya sadece o konuyla ilgili bir toplantı sonrasında yazmak istiyorum. Ayrıca toplantıda mimarlık camiası içersinde bağımsızlığı benimseyen kişi ve gurupların katılacağı Bağımsız Mimarlar Gurubu kurulması gerektiğinin sohbeti de yapıldı.

Bilindiği gibi, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın daveti üzerine 30 Ocak 2013 tarihinde TMMOB Başkanı ile Odamız Genel Başkanı Eyüp Muhcu’nun da aralarında olduğu Oda başkanlarının katıldığı ve gündemi sürdürülebilir çevre, yaşanabilir şehirler, güvenli ve nitelikli yapılar inşa edebilme hedefine varabilmek amacıyla afet riski taşıyan yapıların tasfiye edilerek can ve mal güvenliğinin sağlanmasına, çevreye duyarlı teknik altyapısını tamamlamış, nitelikli yaşam alanlarının oluşturulmasına ve sağlıklı bir imar düzeninin kurulmasına yönelik olarak görüş alışverişinde bulunmak ve birlikte çalışılabilmesine ilişkin yol haritası oluşturmak"  olarak belirlenen bir toplantı gerçekleştirilmiştir.

Mimarlar Odası tarafından yapılan açıklamaya göre ‘Bu toplantıda Çevre ve Şehircilik Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar; TMMOB Yasasının değiştirilmesi için yaptıkları çalışmayı durdurduklarını, bunun için hazırladıkları Yasa Taslağı’nı geri çektiklerini ve yasa girişiminde bulunmayacaklarını’ beyan etmiştir.

Gündemi ‘görüş alışverişinde bulunmak’ olan toplantıdan TMMOB Yasasının geri çekilmesi kararı çıkmıştır. Oda tarafından yapılan açıklama, adı geçen yasa taslağındaki hepimizin karşı çıktığı diğer konuların durumu ile ilgili bilgileri içermemektedir. Diğer yandan TMMOB nin ‘Yaşanabilir Kentler İçin TMMOB Kentsel Dönüşüm İlkeleri’ başlığı ile yayınladığı 24 maddeye bakanlık tarafından nasıl bakıldığını da öğrenemedik.

Konuya Mimarlar Odası penceresinden bakmak istiyorum. Şimdi köyümüze dönüp kaldığımız yerden devam mı edeceğiz? Her şeyimiz dört dörtlük müydü? Odanın örgütlenmesi, birimlerin yapılanması ile ilgili hiçbir sorunumuz yok muydu?

Böyle olmadığının kanıtı Benim, Benim Arkadaşlarım, Bizim Gibiler. Bu gelişmeleri fırsat kabul ederek kendi yönetmeliğimizi kendi içimizde tartışmaya açsak iyi olmaz mı?  6235 sayılı TMMOB Yasası 1954 tarihlidir ama tamamına yakını 1983 yılında değiştirilmiştir. Her gün eleştirdiğimiz 12 Eylülün Yasasını savunduğumuzun farkında mıyız? Son iki dönemde en olumsuz gelişmelerin yaşanmasının nedenleri neler olabilir? Bir gün Mimarlar Odası dışarıdan düzenlenirse bunun sorumluluğu kimlerde olacaktır?

Odada temsilcilikler ve tam anlaşılamayan BKBT ler var. Bu birimlerde yönetimler seçimle oluşabilmektedirler. Hâlbuki atama yapılsa hem daha dürüst hem de pratiğe daha uygun davranılacağı görülmektedir. Zira seçim yapılıyorsa seçilen Yönetim Kurulu, üyesinin, çalışanının, bölgesinin ve parasının sahibi olmalıdır. Yani delegesini kendi tayin etmeli, çalışanını kendi belirlemeli, bölgesindeki etkinlikleri kendi düzenlemeli, bütçesini kendi yapmalıdır. Ayrıca illerdeki temsilciliklerin şube olmaları tercih edilmeli, bunun için uygun düzenlemeler yapılmalıdır.

Oda içersinde yapılan seçimlerde iki liste çıksa, birisi %49 diğeri %51 oy alsa %49 oy alan liste sıfır oy almış gibi olmaktadır. Yani o listeden hiç kimse ne yönetim kurulunda ne de delegasyonda temsil edilememektedir. Hâlbuki nispi temsil sistemi olsa seçimlere katılan listeler aldıkları oy oranına göre yönetim kurulunda ve delegasyonda temsil edilebilirler.

Seçimlerde denetleme ve onur kurullarının yarısının seçilmesinde yarar vardır. Zira bu kurullar seçildikleri dönemin Yönetim Kurullarının da denetleme ve onur kurullarıdır. Bu şekilde kurulların yarısı, o genel kurulun değil bir önceki genel kurulun seçtiği isimler olacaktır.

Delege olabilmek, bir iki kişinin dudakları arasına bağlı olmamalıdır. Odaya yıllarca hizmet etmiş kişilerin delegelik hakkı yönetmeliklerde yer almalıdır. O kişiler inayetle verilen değil, onore edilerek talep edilen delegeliği tercih ederler.

Tüm birimler için kadro tarifleri ve sayıları belirlenmelidir. Eğer böyle olsaydı belki de bugün çalışanların işten çıkmaları veya maaşlarından fedakârlık yapmaları istenmeyebilinirdi. Seçilmiş-Yöneticilerde kesinlikle gönüllülük esas olmalıdır. Eğer yöneticilerin masrafları için endişe ediliyorsa Huzur Hakkı sistemi getirilebilinir.

Vakıf Odanın hiyerarşik ağacının içinde midir? Eğer içinde ise o zaman vakıf her şeyiyle üyelerin tartışmasına açılmalıdır. İçinde değil ise Oda bütçesinden Vakıf’a aktarım yapılacağı zamanlarda iyi düşünülmelidir.

Özel okullardan mezun olan mimarlar için çalışma yapılmalıdır. Oda kamu hizmetlerinin kamu idaresi tarafından yapılmasını doğru bulmakta, özelleştirmeye karşı durmakta idi. Yeni durum için genç meslektaşlarımızı kucaklayan fikirler üretilmelidir.

Bazı konular tabu olmaktan çıkarılmalıdır. Örneğin: İstanbul Şubesi çok sayıda üyesi ve delegesi ile örgütün yarısı gibidir. Dolayısıyla Örgütün tamamında İstanbul Şubesi lehine bir dengesizlik meydana gelmektedir. Bu durumun düzeltilmesi için İstanbul Şubesinin, Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası olarak ikiye veya Anadolu Yakasında bir, Avrupa yakasında Haliç’in iki tarafında iki olmak üzere üçe bölünmesi cesaretle tartışmaya açılmalıdır.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığının uygulamaları sebebiyle artık belediyeler gelen projelerde meslek odasının onayını gerekli görmüyorlar. Dolayısıyla bazı meslektaşlar projelerini Odaya getirmeden belediyelerde onaylatmaktadırlar. Bu meslektaşlarımız için Odanın uyguladığı bir prosedür var mıdır?

Odanın yönetim kurulu toplantıları dâhil etkinliklerine katılımların zayıf olduğu duyulmaktadır. Yani Mimarlar Odasındaki iktidarda bir enerjisizlik olduğu belli olmaktadır. Ancak muhalefette de bir enerjisizlik olduğunu açıklamalıyım. Bu durum mimarların ve örgütünün endişe verici bir ortamda bulunduklarını gösterir. Bunun anlamı, Mimarlar Odası mimarların umurunda değil, demektir. Bu tespitin sebebinin ise, mimarlar Mimarlar Odasının umurunda değil, duygusu olduğu akla getirilmelidir sanırım. Yani her iki taraf ta birbirleri için  +_0.00 durumunda oldukları gerçeğini kabul etmek zorundadır.

Mimarlar Odası İstanbul Şubesinin Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili düzenlediği basın toplantısında SMD Başkanı Oğuz Öztuzcu "Sadece Mimarlar Odası'nın üye sayısından yola çıkarak gücümüzü anlatamayız. Oda üyesi olan birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyor. Bu anlamda diğer sivil toplum kuruluşlarıyla güç birliği yapılması ve tutumların birlikte değerlendirilmesi çok önemli..."  demiştir. Bu ifadedeki ‘Oda üyesi olan birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyor’ cümlesi gerçekçi bir tespittir. İnşaat sektörünün ön planda olduğu bir dönemde birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyorsa bu durumdan Mimarlar Odası sorumluluk duymalı, sorumlu tutulmalıdır. Belli ki Oda mimarlık yapamayan üyeleri için herhangi bir çalışma yapmamakta, onlarla ilgilenmemektedir. Bu durum yukarıdaki mimarlarla Mimarlar Odasının birbirleri ile ilişkileri konusundaki tespitin kanıtlarından biridir sanırım. Aynı toplantıda yapılan başka bir konuşmadan ise ‘toplantıya çağırılan 70 basın mensubundan 15 tanesinin ilgi gösterip geldiği’ belli olmaktadır. Bu durum medyanın artık Mimarlar Odasının davetlerine önem vermediğini göstermektedir. Bu açıklama da yine yukarıdaki enerjisizlik tespitinin göstergesidir sanırım.

Mimarlar Odasının üyelerinin sorunları ile fazla ilgili olmadığı belli olmaktadır. Odanın onları denetlediği ve bu denetlemeden gelir elde ettiği de bilinmektedir. Öte yandan Odanın bütün enerjisini kamusal konulara verdiği görülmektedir. Mimarlar bundan şikâyetçi değildir, sadece meslek ve meslektaşla da ilgilenilmesini arzu etmektedirler. Ancak bu durumdan halkımızın mutluluk duyduğu bilinmektedir. Buradaki sıkıntı dengenin iyi ayarlanamamasıdır. Sanki halkımız, Mimarlar Odasının mimarlık mesleğini yapan kişilerin meslek odası olduğunu giderek unutmaya başlamaktadır. Bir de kamuoyu artık Mimarlar Odasının sadece eleştiri yapmasını yeterli görmemekte, eleştirdikleri konularda öneri de getirmesini talep etmektedir.

Mimarlar kamuda, özelde veya serbest hayatta mimar olarak çalışıyorlarsa mimar olduklarını Mimarlar Odasına üyelikleriyle kanıtlamalıdırlar. Ancak mesleğini yapmayanlar veya ara verenler, isteğe bağlı olarak Oda üyeliğini de askıya alabilmelidirler. Bu süre içersinde aidat ödeme zorunlulukları olmamalıdır. Bu şekilde Odaya birikmiş aidat borcu olması dolayısıyla üye olamayan meslektaşlarımızın önü açılmış olacaktır. Gerek Oda üyeliğini askıya almış olan gerekse aidat borcu olan üyeler Oda seçimlerinde aday olamamalı, oy kullanamamalıdırlar. Diğer üyelerin ise tamamının oy kullanabileceği düzenlemeler sağlanmalıdır.


Oda seçimlerinde Bize oy veren bazı arkadaşlarımız Bizimle aynı fotoğraf karesine girmeye korkuyorlar. Korkunun olduğu yerde demokrasinin tartışılır olduğunun farkında olmalıyız. Lincoln filminde Lincoln, 1865 yılında ülkesine özgürlük getirmek isterken matematikten örnek veriyor. Lincoln, ‘Öklid’e göre aynı şeye eşit olanlar birbirine eşittir. Dolayısıyla rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun her kes insandır’ diyor. 2013 yılında Mimarlar Odasında ‘ister iktidar, ister muhalefet, ister birbirleri için +_0.00 durumunda olanlar her kes mimardır’ denebilmelidir.

Mimarlar Odası, son 10-15 yılda okuyan, yazan, düşünen, konuşan, tartışan meslektaşları Oda dışına iterek 50 yıllık birikimini heba etmiştir. Hâlbuki bu insanlardan yararlanarak şimdiye kadar Odada bir fikir üretme kurulu kurulabilirdi. Hatta Oda şimdiye kadar kendine TV kanalı bile kurabilirdi. Profesyonellik yerine gönüllülük esaslı çalışmalara tekrar dönülmelidir. Eskiden profesyoneller gönüllü çalışan kurullara alt yapıyı hazırlarlardı. Şimdi neredeyse tersi oldu.

Bu yazı Oda yönetimlerine muhalefet yazısı olarak kabul edilmemelidir. Yıllarca Mimarlar Odasına gönüllükle hizmet vermiş, odayı seven insanların konuşmalarından derlenmiş önerilerdir. Bu tip önermeleri muhalefet olarak kabul etmek işin kolayına kaçmak, başı kuma gömmek veya mimarları önemsememekle eşdeğerdir. Sonuç olarak tüm birimlerde yeniden yapılanma gerçekleştirilmelidir. Ayrıca Mimarlar Odasında örgütlenme tabandan tavana olacak şekilde yeniden ele alınmalıdır. Bilinmelidir ki mimarlar Mimarlar Odasını sevmektedirler.

ARİF ATILGAN MART 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder