Mimar
Mektupları
YAPI
DENETİMİ HAKKINDA KANUN TASARISI TASLAĞI’NIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
Arif Atılgan
Bir süre
önce Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı tarafından gündeme çıkarılan Yapı Denetimi
Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı ile ilgili Katılımcı Çağdaş Demokrat Toplumcu Mimarlar
Gurubu olarak Anadolu 1. Bölge Temsilcilik Binamızda 09/02/2013 tarihinde bir
toplantı yaptık.
Bu yazı o
toplantıda konuşulanlardan ilham alınarak yazılmıştır. Aslında
toplantıda Mimarlar Odası ile TMMOB arasındaki ilişkiler de konuşuldu. Ancak o
konuyu başka bir yazıda veya sadece o konuyla ilgili bir toplantı sonrasında
yazmak istiyorum. Ayrıca toplantıda mimarlık
camiası içersinde bağımsızlığı benimseyen kişi ve gurupların katılacağı Bağımsız Mimarlar Gurubu kurulması
gerektiğinin sohbeti de yapıldı.
Bilindiği
gibi, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın daveti üzerine 30 Ocak
2013 tarihinde TMMOB Başkanı ile Odamız Genel Başkanı Eyüp Muhcu’nun da
aralarında olduğu Oda başkanlarının katıldığı ve gündemi “sürdürülebilir çevre, yaşanabilir
şehirler, güvenli ve nitelikli yapılar inşa edebilme hedefine varabilmek
amacıyla afet riski taşıyan yapıların tasfiye edilerek can ve mal güvenliğinin
sağlanmasına, çevreye duyarlı teknik altyapısını tamamlamış, nitelikli yaşam
alanlarının oluşturulmasına ve sağlıklı bir imar düzeninin kurulmasına yönelik
olarak görüş alışverişinde bulunmak ve birlikte çalışılabilmesine ilişkin yol
haritası oluşturmak"
olarak belirlenen bir toplantı gerçekleştirilmiştir.
Mimarlar
Odası tarafından yapılan açıklamaya göre ‘Bu toplantıda Çevre ve Şehircilik
Bakanı Sayın Erdoğan Bayraktar; TMMOB Yasasının değiştirilmesi için yaptıkları
çalışmayı durdurduklarını, bunun için hazırladıkları Yasa Taslağı’nı geri
çektiklerini ve yasa girişiminde bulunmayacaklarını’ beyan etmiştir.
Gündemi
‘görüş alışverişinde bulunmak’ olan toplantıdan TMMOB Yasasının geri çekilmesi
kararı çıkmıştır. Oda tarafından yapılan açıklama, adı geçen yasa taslağındaki
hepimizin karşı çıktığı diğer konuların durumu ile ilgili bilgileri
içermemektedir. Diğer yandan TMMOB nin ‘Yaşanabilir Kentler İçin TMMOB Kentsel
Dönüşüm İlkeleri’ başlığı ile yayınladığı 24 maddeye bakanlık tarafından nasıl
bakıldığını da öğrenemedik.
Konuya
Mimarlar Odası penceresinden bakmak istiyorum. Şimdi köyümüze dönüp kaldığımız
yerden devam mı edeceğiz? Her şeyimiz dört dörtlük müydü? Odanın örgütlenmesi,
birimlerin yapılanması ile ilgili hiçbir sorunumuz yok muydu?
Böyle
olmadığının kanıtı Benim, Benim Arkadaşlarım, Bizim Gibiler. Bu gelişmeleri fırsat
kabul ederek kendi yönetmeliğimizi kendi içimizde tartışmaya açsak iyi olmaz mı?
6235 sayılı TMMOB Yasası 1954 tarihlidir
ama tamamına yakını 1983 yılında değiştirilmiştir. Her gün eleştirdiğimiz 12 Eylülün
Yasasını savunduğumuzun farkında mıyız? Son iki dönemde en olumsuz gelişmelerin
yaşanmasının nedenleri neler olabilir? Bir gün Mimarlar Odası dışarıdan
düzenlenirse bunun sorumluluğu kimlerde olacaktır?
Odada
temsilcilikler ve tam anlaşılamayan BKBT ler var. Bu birimlerde yönetimler
seçimle oluşabilmektedirler. Hâlbuki atama yapılsa hem daha dürüst hem de pratiğe
daha uygun davranılacağı görülmektedir. Zira seçim yapılıyorsa seçilen Yönetim Kurulu,
üyesinin, çalışanının, bölgesinin ve parasının sahibi olmalıdır. Yani
delegesini kendi tayin etmeli, çalışanını kendi belirlemeli, bölgesindeki
etkinlikleri kendi düzenlemeli, bütçesini kendi yapmalıdır. Ayrıca illerdeki
temsilciliklerin şube olmaları tercih edilmeli, bunun için uygun düzenlemeler
yapılmalıdır.
Oda
içersinde yapılan seçimlerde iki liste çıksa, birisi %49 diğeri %51 oy alsa %49
oy alan liste sıfır oy almış gibi olmaktadır. Yani o listeden hiç kimse ne
yönetim kurulunda ne de delegasyonda temsil edilememektedir. Hâlbuki nispi
temsil sistemi olsa seçimlere katılan listeler aldıkları oy oranına göre
yönetim kurulunda ve delegasyonda temsil edilebilirler.
Seçimlerde
denetleme ve onur kurullarının yarısının seçilmesinde yarar vardır. Zira bu
kurullar seçildikleri dönemin Yönetim Kurullarının da denetleme ve onur
kurullarıdır. Bu şekilde kurulların yarısı, o genel kurulun değil bir önceki
genel kurulun seçtiği isimler olacaktır.
Delege
olabilmek, bir iki kişinin dudakları arasına bağlı olmamalıdır. Odaya yıllarca
hizmet etmiş kişilerin delegelik hakkı yönetmeliklerde yer almalıdır. O kişiler
inayetle verilen değil, onore edilerek talep edilen delegeliği tercih ederler.
Tüm
birimler için kadro tarifleri ve sayıları belirlenmelidir. Eğer böyle olsaydı
belki de bugün çalışanların işten çıkmaları veya maaşlarından fedakârlık
yapmaları istenmeyebilinirdi. Seçilmiş-Yöneticilerde kesinlikle gönüllülük esas
olmalıdır. Eğer yöneticilerin masrafları için endişe ediliyorsa Huzur Hakkı
sistemi getirilebilinir.
Vakıf
Odanın hiyerarşik ağacının içinde midir? Eğer içinde ise o zaman vakıf her
şeyiyle üyelerin tartışmasına açılmalıdır. İçinde değil ise Oda bütçesinden Vakıf’a
aktarım yapılacağı zamanlarda iyi düşünülmelidir.
Özel
okullardan mezun olan mimarlar için çalışma yapılmalıdır. Oda kamu
hizmetlerinin kamu idaresi tarafından yapılmasını doğru bulmakta,
özelleştirmeye karşı durmakta idi. Yeni durum için genç meslektaşlarımızı
kucaklayan fikirler üretilmelidir.
Bazı
konular tabu olmaktan çıkarılmalıdır. Örneğin: İstanbul Şubesi çok sayıda üyesi
ve delegesi ile örgütün yarısı gibidir. Dolayısıyla Örgütün tamamında İstanbul Şubesi
lehine bir dengesizlik meydana gelmektedir. Bu durumun düzeltilmesi için
İstanbul Şubesinin, Anadolu Yakası ve Avrupa Yakası olarak ikiye veya Anadolu
Yakasında bir, Avrupa yakasında Haliç’in iki tarafında iki olmak üzere üçe
bölünmesi cesaretle tartışmaya açılmalıdır.
Çevre
ve Şehircilik Bakanlığının uygulamaları sebebiyle artık belediyeler gelen
projelerde meslek odasının onayını gerekli görmüyorlar. Dolayısıyla bazı
meslektaşlar projelerini Odaya getirmeden belediyelerde onaylatmaktadırlar. Bu
meslektaşlarımız için Odanın uyguladığı bir prosedür var mıdır?
Odanın
yönetim kurulu toplantıları dâhil etkinliklerine katılımların zayıf olduğu duyulmaktadır.
Yani Mimarlar Odasındaki iktidarda bir enerjisizlik olduğu belli olmaktadır.
Ancak muhalefette de bir enerjisizlik olduğunu açıklamalıyım. Bu durum
mimarların ve örgütünün endişe verici bir ortamda bulunduklarını gösterir. Bunun
anlamı, Mimarlar Odası mimarların umurunda değil, demektir. Bu tespitin sebebinin
ise, mimarlar Mimarlar Odasının umurunda değil, duygusu olduğu akla
getirilmelidir sanırım. Yani her iki taraf ta birbirleri için +_0.00 durumunda oldukları gerçeğini kabul
etmek zorundadır.
Mimarlar
Odası İstanbul Şubesinin Yapı Denetimi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı
ile ilgili düzenlediği basın toplantısında SMD Başkanı Oğuz Öztuzcu "Sadece Mimarlar
Odası'nın üye sayısından yola çıkarak gücümüzü anlatamayız. Oda üyesi olan
birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyor. Bu anlamda diğer sivil toplum
kuruluşlarıyla güç birliği yapılması ve tutumların birlikte değerlendirilmesi
çok önemli..." demiştir. Bu ifadedeki
‘Oda üyesi olan birçok mimar mesleğini icra etmeyebiliyor’ cümlesi
gerçekçi bir tespittir. İnşaat sektörünün ön planda olduğu bir dönemde birçok
mimar mesleğini icra etmeyebiliyorsa bu durumdan Mimarlar Odası sorumluluk
duymalı, sorumlu tutulmalıdır. Belli ki Oda mimarlık yapamayan üyeleri için
herhangi bir çalışma yapmamakta, onlarla ilgilenmemektedir. Bu durum yukarıdaki
mimarlarla Mimarlar Odasının birbirleri ile ilişkileri konusundaki tespitin
kanıtlarından biridir sanırım. Aynı toplantıda yapılan başka bir konuşmadan ise
‘toplantıya çağırılan 70 basın mensubundan 15 tanesinin ilgi gösterip geldiği’ belli
olmaktadır. Bu durum medyanın artık Mimarlar Odasının davetlerine önem
vermediğini göstermektedir. Bu açıklama da yine yukarıdaki enerjisizlik
tespitinin göstergesidir sanırım.
Mimarlar
Odasının üyelerinin sorunları ile fazla ilgili olmadığı belli olmaktadır. Odanın
onları denetlediği ve bu denetlemeden gelir elde ettiği de bilinmektedir. Öte
yandan Odanın bütün enerjisini kamusal konulara verdiği görülmektedir. Mimarlar
bundan şikâyetçi değildir, sadece meslek ve meslektaşla da ilgilenilmesini arzu
etmektedirler. Ancak bu durumdan halkımızın mutluluk duyduğu bilinmektedir. Buradaki
sıkıntı dengenin iyi ayarlanamamasıdır. Sanki halkımız, Mimarlar Odasının
mimarlık mesleğini yapan kişilerin meslek odası olduğunu giderek unutmaya
başlamaktadır. Bir de kamuoyu artık Mimarlar Odasının sadece eleştiri yapmasını
yeterli görmemekte, eleştirdikleri konularda öneri de getirmesini talep etmektedir.
Mimarlar kamuda, özelde veya serbest hayatta mimar olarak
çalışıyorlarsa mimar olduklarını Mimarlar Odasına üyelikleriyle
kanıtlamalıdırlar. Ancak mesleğini yapmayanlar veya ara verenler, isteğe bağlı
olarak Oda üyeliğini de askıya alabilmelidirler. Bu süre içersinde aidat ödeme
zorunlulukları olmamalıdır. Bu şekilde Odaya birikmiş aidat borcu olması
dolayısıyla üye olamayan meslektaşlarımızın önü açılmış olacaktır. Gerek Oda
üyeliğini askıya almış olan gerekse aidat borcu olan üyeler Oda seçimlerinde
aday olamamalı, oy kullanamamalıdırlar. Diğer
üyelerin ise tamamının oy kullanabileceği düzenlemeler sağlanmalıdır.
Oda
seçimlerinde Bize oy veren bazı arkadaşlarımız Bizimle aynı fotoğraf karesine
girmeye korkuyorlar. Korkunun olduğu yerde demokrasinin tartışılır olduğunun
farkında olmalıyız. Lincoln filminde Lincoln, 1865 yılında ülkesine özgürlük
getirmek isterken matematikten örnek veriyor. Lincoln, ‘Öklid’e göre aynı şeye
eşit olanlar birbirine eşittir. Dolayısıyla rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun
her kes insandır’ diyor. 2013 yılında Mimarlar Odasında ‘ister iktidar, ister
muhalefet, ister birbirleri için +_0.00 durumunda olanlar her kes mimardır’
denebilmelidir.
Mimarlar
Odası, son 10-15 yılda okuyan, yazan, düşünen, konuşan, tartışan meslektaşları
Oda dışına iterek 50 yıllık birikimini heba etmiştir. Hâlbuki bu insanlardan
yararlanarak şimdiye kadar Odada bir fikir üretme kurulu kurulabilirdi. Hatta Oda
şimdiye kadar kendine TV kanalı bile kurabilirdi. Profesyonellik yerine
gönüllülük esaslı çalışmalara tekrar dönülmelidir. Eskiden profesyoneller
gönüllü çalışan kurullara alt yapıyı hazırlarlardı. Şimdi neredeyse tersi oldu.
Bu
yazı Oda yönetimlerine muhalefet yazısı olarak kabul edilmemelidir. Yıllarca
Mimarlar Odasına gönüllükle hizmet vermiş, odayı seven insanların
konuşmalarından derlenmiş önerilerdir. Bu tip önermeleri muhalefet olarak kabul
etmek işin kolayına kaçmak, başı kuma gömmek veya mimarları önemsememekle eşdeğerdir.
Sonuç olarak tüm birimlerde yeniden yapılanma gerçekleştirilmelidir. Ayrıca
Mimarlar Odasında örgütlenme tabandan tavana olacak şekilde yeniden ele
alınmalıdır. Bilinmelidir ki mimarlar Mimarlar Odasını sevmektedirler.
ARİF
ATILGAN MART 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder