Kent Mektupları
TAKSİM
MEYDANI
Arif Atılgan
Taksimde ilk olarak, şimdiki
metro girişinin bulunduğu yerlere denk gelen, kışla ahırlarının yıkılması ile
bir meydan oluşmaya başlamıştı. Daha sonra Cumhuriyetin ilk yıllarında, kışlanın
stadyum olarak kullanılması tercih edilmişti.
1928 yılında alana Cumhuriyet Anıtının
konması meydanı anlamlandırmıştı.
1940 yılında kışla yıkılmış
yerine İnönü Gezi Parkı oluşturulmuş, parkın başlangıcına ise Cumhuriyetin 2. Adamı
İsmet İnönü’nün heykelinin konması planlanmıştı. Ayrıca Gezi Parkı ile
Taksim-Maçka arasında bir yeşil kuşak oluşturulmak istenmişti. Bu yeşil
kuşaktan günümüze sadece yıkılan kışlanın bulunduğu alan kalabilmiştir.
1946 yılında meydanın deniz
tarafında Mimar Rüknettin Güney ve Mimar Ferudun Kip’in projelendirdiği Opera
Binası inşaatına başlanmıştı. Opera Binası batılılaşmanın göstergesiydi.
Ancak Cumhuriyet Anıtı
heykeltıraş Pietro Canonica’nın düşündüğü gibi iki yanındaki çeşmelerden akan
suların taştığı büyük havuzla birlikte gerçekleştirilmemişti. İnönü Gezisine
ise İsmet İnönü’nün heykelinin kaidesi konmuş, kendisi bir türlü konamamıştı. İnönü
Gezisi adı ise Taksim Gezisi olarak değiştirilmişti. Heykel, 1982 yılında
kaidesi ile birlikte İnönü ailesinin Maçka’daki evinin karşısındaki Taşlık Parkına
konmuştu. Opera Binası inşaatı ise bir süre durmuş, daha sonra 1956 yılında
mimar Hayati Tabanlıoğlu’nun tadilatı ile devam etmişti. İnşaat 1969 yılında
bitirilmiş, İstanbul Kültür Sarayı adıyla açılmıştı. Ancak bir yıl sonra yanmış,
1978 yılında Atatürk Kültür Merkezi olarak tekrar açılmıştı. 2000 li yıllarda AKM’nin
faaliyetine son verilmiş, 2005 yılında yıkılması düşünülmüş, 2007 yılında
tescil edilmişti. Bugün restore edilerek faaliyete geçeceği günü beklemektedir.
Eğer, Taksim Gezisi Parkı, Cumhuriyet
Anıtı ve Atatürk Kültür Merkezi üçlüsüne tarihsel süreç içersinde bakılırsa, başından
beri Taksim Meydanında sanki Cumhuriyet ve Osmanlı çekişmesi yaşanmaktadır.
Diğer yandan, 2012 yılında 72 yıl
önce yıkılmış Osmanlı Kışlasının tescil edilerek yeniden inşası gündeme gelmektedir.
Hâlbuki bugün orijinali ile ilgisi olmayan bir mimari ile gerçekleştirilmesi
düşünülen yeni kışlanın yerine, 72 yıl önce yıkılan eski kışla muhafaza edilmiş
olsa idi meydan çok daha anlamlı ve güzel olmaz mıydı? Burada Osmanlının Kışlası,
Cumhuriyetin Anıtı, batılılığı temsil eden AKM ile tarihi yansıtan daha anlamlı
bir meydan oluşturulurdu sanırım. Ancak bugün bunlar geçmişte kalmıştır. 72 yıl
önce bu kışlayı yıkmak ne kadar yanlışsa bugün benzerini inşa etmek te o kadar
yanlıştır.
İstanbul’da çocukluğumdaki
meydanları düşündüğümde, şimdi bunların çoğunun olmadığını veya olanların da meydan
özelliklerini hissettirmediklerini ifade etmeliyim. Bugün meydan özelliğini
kaybedenler olarak Şişli, Çağlayan, Karaköy, Tophane, Aksaray, Mecidiyeköy
Meydanlarını sayabiliriz. Özelliğini her şeye rağmen kaybetmeyenler ise Taksim,
Eminönü, Sultanahmet, Beşiktaş, Bakırköy, Beyazıt ve Eyüp Meydanlarıdır. Ancak
itirazsız bir şekilde bellidir ki, bunların içinde Taksim Meydanı tek meydan
gibi meydandır.
Son yıllarda, gerçekleştirilmek
istenen bir konu önce ortaya atılmakta, daha sonra olumlu olumsuz birçok görüş
ile tartışılması sağlanmaktadır. Toplum konuyu tartışırken farkında olmadan onu
kabullenmektedir. Dolayısıyla da sonunda bir şekilde ortaya atılan konu
gerçekleştirilmektedir. Burada da Taksim Meydanının yeniden düzenlenmesi konusu
ortaya atılmış bulunmaktadır. Tartışılırken ortaya atılan görüşlerin neredeyse
tamamı Taksim’in yeniden ele alınması gerektiğini ifade etmektedirler. Fikir
ileri sürenler, sadece düşünülen düzenlemenin doğru olmadığını
söylemektedirler. Yani bugün gelinen noktada Taksim Meydanının yeniden düzenlenmesi
adeta kamuoyu tarafından kabul edilmiş olmaktadır. Hâlbuki Taksim Meydanı, anıları ile kalabildiği
takdirde kimliğini muhafaza edebilecektir. Meydanda sadece bekleyen otobüslerin
kalabalık olması sebebi ile bir görüntü kirliliği bulunmaktadır. Bu da onlara
ring yaptırarak pekâlâ ortadan kaldırılabilir.
Kentin hafızası olan alanlarımızı
inşaat yerine döndürerek aslında özelliklerinden uzaklaştırmaktayız. Taksim,
uzun yıllar çeşitli düzenlemeler dolayısıyla, en son da metro inşaatı sebebi
ile özelliğini kaybetmişti. Adeta bir inşaat alanı görünümündeydi. Metro
İnşaatının sona ermesinden sonra tekrar tarihi kimliği ile meydan özelliğine
dönmüşken, önce inşaat alanına, sonra da değişik bir kimliğe büründürmenin hiç
gereği yoktur.
Kentler geçmişteki anıları ile
değerlenirler. Yapılan değişiklikler bu anıları silmekte, dolayısıyla kentleri
kimliksiz yapmaktadırlar.
ARİF ATILGAN MART 2012
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder