Mimar Mektupları
MİMARLIK SÜRECİ SÜRESİ
Arif Atılgan
Çamlıca’ya yapılması düşünülen cami ile ilgili
tartışmaları televizyonlardan izlemekteyiz. Bu konudaki düşüncemi 2012 yılının
Eylül ayında Arkitera’nın Görüş Sütununda yayınlanan ‘Üsküdar’da Çamlıca Camisi’
başlıklı yazımda ‘Bu bilgilerden sonra burada cami yapılmasının doğru
olmadığını ifade etmek isterim. Zira Üsküdar'ın siluetini de bozacağı belli
olan camiye burada ihtiyaç yoktur, plan zorlamadır ve en önemlisi İstanbul'a
adeta yeni bir şehir tacı üretimi yapılmaktadır.’ satırları ile belirtmiştim.
Ayrıca aynı yazımda ‘Çamlıca'ya cami tartışmaları
yapılırken bazı meslek insanlarının sadece yapılacak caminin geleneksel mimari
tarzını eleştirmeleri anlamlıdır. Belli ki bu kişiler caminin yapılmasına ses
etmeyerek yapılmasını isteyenlere, tarzına karşı olarak da karşı olanlara
sevimsiz görünmek istememektedirler.’ satırları ile de bütün mimarların bu
camiye karşı olmadıklarını belirtmiştim.
Kazanan proje ile ilgili tartışmaları
televizyonlardan izlemekteyiz. Özellikle ‘yıldız mimarlarımız’ başta olmak
üzere çeşitli meslektaşlarımız bu konudaki fikirlerini söylemektedirler. Ben
cami konusunu kendimce kapadım.
Bu tartışmalardan dolayı dikkatimi çeken başka bir
konuya herkesin ama özellikle mimarların dikkatlerini çekmek istiyorum. Televizyonlarda
izlediğimiz, hepsini tanıdığım ama bazılarıyla Mimarlar Odası camiasındaki
etkinliklerde tanıştığım değerli meslektaşlarımız Çamlıca Camisini tartışırken,
proje teslimine kadar verilen 1-2 aylık sürenin yetersiz olduğu şeklinde önemli
bir bilgilendirmeyi de sık sık tekrarlamışlardır. Yani bu meslektaşlarımız bir
cami projesinin ne kadar zamanda hazırlanacağının bilinebilmesi gerektiğini ifade
etmektedirler.
Eğer cami projesinin ne kadar zamanda hazırlanacağı
bilinebilirse otel, stadyum, sinema, AVM, apartman, villa, site vs projelerinin
de ne kadar zamanda hazırlanacağının bilinebileceği ortaya çıkmaktadır. Bu bilgi,
mimarların ve Mimarlar Odasının yıllardır çözülemeyen bir sorununu ortadan
kaldırabilecektir.
Mimarların TUS görevi, belli mesafedeki belli
büyüklükteki inşaatları kontrol etmek olarak bakılan fiziki bir konu olduğu
için, belirlenebilmektedir. Yani bir mimarın aynı zaman içersinde kaç m2 TUS
gerçekleştirebileceği hesaplanabilmektedir.
Ancak, piyasada genel olarak proje hazırlanarak
ruhsat alınması şeklinde yapılan mimarlık hizmetinde ‘bir mimarın yılda kaç m2
veya kaç adet proje hazırlayabilmesi’ konusu yıllardır sonuca
bağlanamamaktadır. Bu süreçte kabaca ön çalışma, tasarım, projelendirme ve ruhsatlandırma
olarak safhalandırabileceğimiz çalışmalar yapılmaktadır. Program elde etmek
olarak adlandırabileceğimiz ön çalışma, teknik resim işçiliği olarak
adlandırabileceğimiz projelendirme ve iş takibi olarak adlandırabileceğimiz
ruhsatlandırma çalışmaları bir şekilde süre olarak hesaplanabilmektedirler.
Süre hesaplanması konusunda sıkıntı tasarım sürecinde yaşanmaktadır. Tasarım 1
saat ta, 1 gün de, 1 hafta da, 1 ay da, 1 yıl da sürebilir denilmekte ve bu
süreç bir türlü tanımlanamamaktadır.
Proje işi yapan meslektaşlarımızın içersinde fazla
sayıda proje yapanlara rastlanmaktadır. Diğer meslektaşlarımız, bu kadar fazla
sayıda proje üretilmesinin olanak dışı olduğunu savunarak bu mimarları gerçekçi
olmadıkları şeklinde itham etmekte, onlara Mimarlar Odasının ceza vermesini
istemektedirler. Ancak yasa ve yönetmeliklerde bir mimarın proje hazırlama
süreci süresi ile ilgili bir tanımlama olmadığı için olsa gerek, Oda bu
meslektaşlarımızla ilgili herhangi bir değerlendirme yapamamaktadır.
Bu konuda çare arayan Mimarlar Odası, gerçekçi
olmadıkları şeklinde itham edilen, fazla sayıda proje yapan mimarların zor
durumda kalacaklarını düşünerek geçtiğimiz dönemde Odaya gelen projelere fatura
denetimi uygulamaya başlamıştır. Projeler Odaya denetim için getirildiklerinde Mimarlar
Odasının yayınladığı En Az Bedel Tarifesine göre faturalarının kesilip kesilmediği
kontrol edilmeye başlanmıştır. Ancak başlatılan fatura denetimi tersine sonuç
vermiş aksine az sayıda proje yapan meslektaşlarımıza zararlı olmuştur. Zira
Mimarlar Odasının serbest çalışan meslektaşlarımız için yayınladığı En Az Bedel
Tarifesinin piyasada fazla geçerli olmadığı anlaşılmıştır. Özellikle İstanbul
gibi fazla mimar olan kentlerdeki meslektaşlarımızın rekabet vs sebeplerden
dolayı işverenlerinden En Az Bedel Tarifesinde yazılan ücretlerin altında ücret
aldıkları ortaya çıkmıştır. Hatta böyle bir cetvelin yayınlanmasının da
gerekmediği tartışılmaya başlanmıştır. Sonuçta düşünüldüğünün tersine, mimarlar
az ücret almalarına karşılık fazla ücret alıyorlarmış gibi fatura kesmek
durumunda kalmışlardır.
Mimarlar Odasının ‘haksız rekabeti önlemek için
fatura denetlenmesi’ adını verdiği bu uygulaması birçok tartışmayı beraberinde
getirmiştir. Bu tartışmalar içersinde en çok konuşulan konu Odanın mimarların
vergisiyle değil mimarlığı ile ilgilenmesi gerektiği şeklindeydi. Mimarlar haksız
rekabet varsa haklı rekabetin de tanımlanması gerektiğini düşünmüşler, vergi
kaçırmanın mimarlık konusu değil ahlak konusu olduğunu seslendirmişlerdir. Hatta
Oda eğer mimarların vergisini denetleyecekse, bu durum ileriki zamanlarda
piyasada borçlarını ödeyip ödemediklerini, SGK, Bağ-Kur sorumluluklarını yerine
getirip getirmediklerini, ailesi ile ilgili sorumluluklarını aksatıp aksatmadıklarını
kontrol etmeye kadar gider diye düşünülmeye başlanmıştı.
Belli ki fatura denetiminin yarar sağlamadığı
anlaşılmış, 2012 yılında bu uygulamadan vazgeçilmiş.
Çamlıca Camisini tartışan değerli meslektaşlarımız
bir caminin ne kadar sürede projesinin hazırlanabileceğini saptadıklarına göre
diğerlerini de saptayabilirler diye düşünebiliriz.
Mimarlar Odası bu değerli meslektaşlarımızı en
kısa zamanda davet etmeli ve bu konuda kurulacak bir komisyonda çalışmaya başlamalarını
sağlamalıdır. Komisyon, listelenen belli başlı konularda mimari proje ve ruhsat
alınması çalışmalarının sürelerini belirlemelidir. Ayrıca listede yer almayan
konular için de zaman zaman komisyon toplanmalı, sürecin süresini saptamalıdır.
Veya çeşitli konularda süreç süresinin hesaplama yöntemini belirleyip her zaman
komisyon toplanmasının önüne geçilmesi de sağlanabilir.
Atalarımız ‘her işte hayır vardır’ demişlerdir.
Çamlıca Camisi tartışmaları sebebi ile mimarların ve dolayısıyla Mimarlar
Odasının önemli bir sorunu sonuca bağlanabilecektir sanırım. Bu durum İstanbul
Şubesi gibi çok üyeli şubelere bağlı mimarların sağlıklı iş paylaşımlarını
sağlayacak, diğer bazı şubelerde uygulandığı anlatılan havuz vs gibi oluşumları
ortadan kaldıracaktır.
Sonuç olarak,
Eğer Mimarlar Odasından yılda 100 proje geçiren
bir mimara yönetmelikler bir şey söyleyemiyorsa, Çamlıca Camisinin projelendirme
süresinde kısa olduğu şeklinde bir sorun yoktur. Eğer Çamlıca Camisinin projelendirme
süresinde kısa olduğu şeklinde bir sorun varsa, Mimarlar Odasından yılda 100
proje geçiren bir mimara yönetmelikler bir şey söyleyebilmelidir.
ARİF ATILGAN OCAK 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder