Mimar Mektupları
MİMARLAR ODASI’NDA BİR
BKBT GENEL KURULU
Arif Atılgan
4-5 Ocak 2014
tarihlerinde Mimarlar Odası Anadolu 1. BKBT Genel Kurulu yapıldı. Toplantıya 30
dakika geç gelebilmiştim. Ancak binada 10 kişi civarında insan bulunuyordu. Üye
sayısı 2250, asil ve yedek yönetim kurulu üyeleri toplam 10 kişi olan Birimde genel
kurul yaklaşık 1 saat gecikmeyle 15-20 kişi ile başladı ve ortalama 20-30 kişi
ile toplantıya devam edildi.
Toplantıda çalışma
raporunu sunan Temsilcilik Başkanı şu tespitlerini anlattı.
Başkan, Çalışma Raporu
için ‘Bir kitap dolduruyoruz ama buradaki (salondaki) sayı çoğalamıyor’, dönem
içindeki etkinlikleri için ‘Üye toplantıları rağbet görmedi’ diyor. Ardından,
Kadıköy ve Ataşehir Belediyeleri İmar Müdürlerinin sunum yaptığı yönetmeliklerle
ilgili iki bilgilendirme toplantısının ise ‘çok fazla rağbet gördüğünü’
anlatıyordu. Yani Temsilcilik Başkanı benim yıllardır Odaya hâkim meslektaşlarımızdan
tepki alma pahasına anlatmaya çalıştığım ‘Odanın üyesinden uzaklaştığı, bunu
önlemek için üyeyi ilgilendiren çalışmalar yapması gerektiği’ önerilerimin
doğruluğunu örneklerle desteklemiş ve kanıtlamış oluyordu. Zaten üstteki
paragrafta belirtilen toplantıya katılanların sayısı da üyenin Odaya ilgisinin
zayıflığını kanıtlıyordu.
Odanın kamu ve toplum
yararı çalışmalarını anlatırken de Haydarpaşa ile ilgili yapılan bir etkinlikte
hazırladıkları bildiriyi vatandaşların almadıklarını söylüyordu. Bu sözleriyle
kamu ve toplum yararı çalışmaları için de benim yıllardır yaptığım uyarının
haklılığını örnekleyerek kanıtlıyordu. Ben ‘Bu durumda ya yaptığınız iş doğru
değildir, ya da yaptığınız doğru işi halka anlatma yönteminiz yanlıştır’
diyordum. Bu konuda amacın Haydarpaşa’nın korunması, aracın ise bu amaç için yapılacak
her türlü etkinlikler ve kişiler olduğunu söylüyor, ‘amaç ile araç yer
değişirse halk size inanmaz, destek vermez’ diyordum. Bu durumda o projeyi
durdurmak bir yana aksine projeyi gerçekleştirmek isteyenlere ‘karşı çıkanların
sayısı da bu kadar’ şeklinde demokratik bir karar alma şansı verileceğini işaret
ediyordum.
Diğer yandan
Temsilciliğin binasının bulunduğu Yeldeğirmeni’ndeki Yeldeğirmeni Canlandırma
Projesi adıyla yapılan soylulaştırma çalışmalarından, Yeldeğirmeni’nde bulunan
Kadıköy’ün en eski sinema binası olan tescilli Özen Sinemasının rast gele tadil
edilip kullanılmasından, Yeldeğirmeni’ndeki İstanbul’un dokusunu koruyabilmiş
en eski sokağı olan Ayrılık Çeşmesi Sokağının planlarda ağaçlandırılacak alan
haline getirilmesinden, Kuşdili
Çayırının yapılaşmasına cesaret veren Kurbağalıdere Vadisi Fikir Projesi
Yarışmasından ise bahsetmiyordu. Hâlbuki Yeldeğirmeni Canlandırma Projesi
şimdiden semti dönüştürmeye başlamış, Özen Sinemasının kaçak kullanılması
Kadıköy’ün en eski tescilli tarihi eserini ortadan kaldırmış, Ayrılık Çeşmesi
Sokağının bir kısım binası Marmaray için yıkılmış, Kurabağalıdere Vadisi Proje Yarışması ise
Kuşdili Çayırına yapılaşma yapmayı düşünenlerin cesaretlenmelerini sağlamıştı.
Bu dört konunun ortak tarafı Kadıköy Belediyesinin çalışmaları olmasıydı.
Genel Kurulda dikkatimi
çeken ve beni üzen bir konu da toplantı yapılan salonun adıyla anılmaması idi.
Bizim son görev yaptığımız dönemde bu salona Temsilciliğimizin seçilmiş ilk
başkanı olan Nurdoğan Özkaya’nın adını koymuştuk. Nurdoğan Özkaya daha sonra Mimarlar
Odası Genel Başkanı olmuş ama en önemlisi Genel Başkanlıktan sonra tekrar
Temsilcilik Başkanı olarak Temsilciliğimizin ne kadar önemli bir Birim olduğunu
göstermişti. Artık aramızda olmayan eski başkanımızın adının binamızda
yaşatılması gerekir diye düşünüyorum.
Bu genel kurulda
kendimle ilgili bilgilendirme de yapmak ihtiyacı hissediyorum.
Odada iktidarda olan, Odaya
hâkim bir gurup meslektaşımız olduğunu biliyoruz. Bu guruba karşı Oda içersinde
muhalif bir fikrin oluşması Oda’nın güçlenmesi açısından desteklediğim bir
girişimdir. Bu anlamda böyle bir fikir üretimi için çalışan arkadaşlarımızla
toplantılara katıldım, katkı koydum, hatta toplantıları düzenledim. Genel Kurul
yaklaştığında seçime liste çıkarmak yerine, Genel Kurulda güçlü eleştiri ve
önerilerde bulunarak sonunda liste çıkarma gereği duymadığımızı söylemek daha
etkili olur şeklindeki düşüncemi savunmuştum. Ancak arkadaşlarımız seçime
girmek gerektiği fikrini kabul ettiler. Aday olmak istemediğimi defalarca
deklare ettim. Ancak adımın önemli olduğunu aday olmam gerektiğini söyleyerek
beni ikna ettiler. Genel kurula birkaç gün kala listenin istediğim gibi oluşmadığını
görünce adaylıktan vazgeçtim. Zaten yaşamım boyunca sosyal, iş ve özel
hayatımda hep talep eden değil talep edilen bir kişi olmuştum. Reflekslerim bu
şekilde gelişmişti. Bu anlamda herkesin beni talep ettiğini bilmeden ortaya
çıkmak istemiyordum doğrusu.
Muhalif olan bu
arkadaşlarımızla iktidarda olan meslektaşlarımızın dünya görüşlerinde fark
yoktur. Kamu ve toplum yararı çalışmalarına bakışları da aynıdır. Sadece meslek
ve meslektaşla ilgili çalışmalara bakışlarında fark vardır. Bu anlamda muhalif
düşüncelerin seslendirilebilmeleri sağlanarak yapılacak tartışmalarla Mimarlar
Odasında güçlü fikirler üretileceğine inanmaktayım.
Tek sesliliğin Odayı
giderek yalnızlaştıracağını, çok sesliliğin ise kalabalıklaştıracağını
düşünüyorum.
ARİF ATILGAN OCAK 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder