İÇ-DIŞ KAVRAMI
Arif Atılgan
Bazı mimarlar tasarımlarını içerden dışarıya,
bazıları ise dışarıdan içeriye doğru yaparlar. Her tarafı beğenilen veya hiçbir
tarafı beğenilmeyen binalar olabilmektedir. Ancak genellikle bazı binaların
dışı, bazılarının ise içi beğenilir. Mimaride belirgin bir şekilde belli olan
iç-dış kavramı aslında yaşamın her alanında bulunmaktadır.
İngiliz sanatçı Marc Quinn, Arter-Sanat İçin Alandaki
‘Aklın Uykusu’ isimli sergisinde özellikle Trans İkonlar isimli eseri ile iç-dış
kavramını irdelemek istemiş. İki gerçek kişiye ait olan heykeller izleyenlere insanın
fiziksel iç-dış görüntüsünü irdeletiyor. Aslında insanların giyinik-soyunuk
fiziksel görüntülerinin aynı veya farklı olması diğer insanlar için hiçbir
sakınca meydana getirmemektedir. Esas olarak kafalarının dışının ve içinin ayrı
olması diğer insanlar için sıkıntı oluşturmaktadır. İnsanların kafalarının dışının
ve içinin aynı olması kendileri için de tüm insanlar için de oldukça yararlı
bir oluşumdur.
Bizim ebeveynlerimiz iki dünya savaşı görmüşlerdi.
İkinci Dünya Savaşında ülkemiz savaşa girmemiş ancak Devlet kendini ekonomik
olarak güçlü kılmak için vatandaşlarının her varlığından vergi almış. Bunun
için olsa gerek ebeveynlerimizin kuşağı varlıklarını göstermekten korkan bir
kuşak olmuştu. Bu özellik bizim kuşağımıza mütevazılık olarak geçmiş. Bizler
kendimizi övmekten utanan bir kuşak olmuştuk. İki kuşaktaki korku ve utanma
duyguları kafalarının dışını ve içini aynılaştırmıştı. Bunun sonucu olarak iki
kuşak ta özellikle insanlarla ilgili kanaatlerini samimi olarak oluştururlardı.
Dolayısıyla bu kanaatlerini her gün değiştirmezler öyle durumlarda önce kendilerini
sorgularlardı.
O yıllarda fırıldak kelimesi üfleyince dönen bir
oyuncağın adı idi. Günümüzdeki gibi insanlara takılan bir lakap değildi.
1980 li yıllardan sonra “zengin işini bilir”, “bal
tutan parmağını yalar” gibi yeni atasözleri türetildi. İnsanlar, artık sadece
parasal konularda değil başka konularda da kazanmak için her yolun mubah olduğu
bir döneme girdiler. Yani kafalarının dışı ve içi başkalaşmaya başladı.
Aslen Sinoplu olan ünlü düşünür Diyojen MÖ 400 lü
yıllarda yaşamış. Diyojen babasıyla sürgüne gönderildiği Atina’da sık sık
gündüzleri elindeki yağ lambasıyla dolaşırken görülürmüş. Bu durumda kendisine
ne yaptığını soranlara, doğru düzgün insan anlamında ‘adam arıyorum’ diyormuş.
Diyojen bugün yaşasaydı, o yıllardan farklı olarak elinde pilli fenerle dolaşmak
zorunda kalacağı toplum yapısında olmadığımızı sanmak istiyorum.
Diyojen ‘Adam’
Arıyor
Bütün bu tanımlamalar insanların kafalarının dışının
ve içinin aynı olmasının ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. Ancak sadece
insanların değil kurumların da dış-iç görüntülerinin aynı veya ayrı olmalarına
rastlanabilinmektedir. Başta siyasi partiler olmak üzere birçok kurumu bu
anlamda gözlemleyebiliriz.
Kendi kurumumuzu ele alalım. Mimarlar Odası
camiasında Oda yöneticilerine muhalif bir gurubun içinde olduğu bilinen ve camiada
herkesçe tanınan bir meslektaşımız geçtiğimiz günlerde ‘Mimarlar Odasının sağ
görüşte ‘olduğunu açıklamıştır. Bence bu açıklama ilgi çekmelidir. Aslında kendisine
katılmadığım meslektaşımız görüşünü detaylandırmalı ama Mimarlar Odası da bu
görüş için bir açıklama yapmalıdır. Zira kendisinin ve gurubunun sol görüşte
olduğunu ifade eden meslektaşımız dışarıdan herhangi bir kişi değildir.
Günümüzde, toplumun tamamının kafasının dışı ve
içi aynı olan insanlardan oluşacağını düşünmek bir ütopyadır. Ama hiç değilse
bu tip insanların çoğunlukta olduğu bir toplumu yaratabilmeyi başarmalıyız.
ARİF ATILGAN NİSAN 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder