27 Ağustos 2015 Perşembe

Kent Mektupları



DATÇA
Arif Atılgan

Datça Ülkemizin batısında, kuzeyinde Ege Denizi, güneyinde Akdeniz’in bulunduğu, denize doğru uzanmış olan bir yarımadadır. Burada ilk yerleşim MÖ 2000 li yıllarda olmuştur. O yıllarda Karyalılar, daha sonra MÖ 1000 li yıllarda Yunanistan’dan gelen Dorlar burada yerleşmişler ve Knidos’u kurmuşlardır. O zaman yerleştikleri bölge şimdiki Datça ilçesinin kuzey doğusundaki Burgaz mevkiidir. Burada bin yıl Karyalıların, bin yıl da Dorların etkisinde kalınmıştır. Bölge kuzeye baktığı için şiddetli rüzgâr alıyor, özellikle ticari gemilerin yanaşmalarına elverişli olamıyormuş. Bu sebepten ticari gemiler yarımadanın güneyine yanaşmak zorunda kalıyorlarmış. Dolayısıyla halkın onlara ulaşması, onlarla irtibat kurması zorlaşıyormuş. Bu anlamdaki ticari nedenlerle Knidos, MÖ 4. Yüzyılda yarımadanın ucundaki Deveboynu denilen bölgeye taşınmak zorunda kalmış. Burası karşısındaki küçük adacıkla birleştirilmiş, kuzeyde ve güneyde iki liman oluşturulmuş. Bunlardan kuzeydeki liman askeri, güneydeki liman ticari gemiler için kullanılmış. Yarımada 13. Yüzyılda Menteşoğlu Beyliğine bağlanmış, 15. Yüzyılda Osmanlı egemenliğine girmiş ve Datça adını almıştır. Doğrusu Datça adının nereden geldiğini bulamadım. Son Osmanlı padişahlarından Sultan Reşad (1909-1918) döneminde bölgeye Reşadiye adı verilmiş ancak cumhuriyet döneminde tekrar Datça denilmiştir.

                                    Knidostan Kuzeye Ve Güneye Bakan Limanlara Bakış

Yarımadanın en dar yerinde bir taraftaki denizde tutulan balıklar diğer tarafa canlı aktarılabiliyormuş. Bu sebepten buraya Balıkaşıran denilmiş. Burada MÖ 546 yılında Dorlar, Pers saldırılarından korunmak amacıyla kanal açarak önlem almak istemişler. Ancak sert kayalık zeminle uğraşan insanlar yaralanmaya başlayınca tanrıların öfkelendiğini düşünmüşler ve Persleri dostça karşılamışlar. Heykeltıraş Praxiteles tarafından Dünyanın ilk çıplak Afrodit heykeli Knidos’ta yapılmış.

Datça 1928 yılında Muğla iline bağlı ilçe yapılmış, ilçe merkezi Reşadiye Mahallesi olmuştur. Knidos’un ilk kurulduğu tarafta eski Datça yerleşimi bulunmaktadır. Eski Datça bugün birkaç sokaktan ibaret olan bir köydür. Evlerin neredeyse tamamı büyük kentlerden gelenler tarafından satın alınıp restore edilmiş, bu şekilde kullanılmaktadır. Gerçek köylü halkı 2-3 adet evde yaşar durumdadır. Yani burada dönüşüm çoktan gerçekleşmiş bile. Belli ki eski Datça da kuzeye baktığı için rahat bir yerleşim olamamış. 1947 yılında yarımadanın güneyinde bulunan İskele Mahallesinde şimdiki yeni Datça yerleşimi oluşmuştur. 446 KM2 yüzölçümü, 17.000 nüfusu olan ilçede neredeyse güneşsiz gün olmamakta, kış yaşanmamaktadır.

                                                Datça Yarımadası

İlçede zeytinyağı üretimlerini saymazsak hiç sanayi tesisi yoktur. Tarım ve turizmle geçinilir. İrili ufaklı bük denilen koyları, yemyeşil ormanları, tertemiz denizi ile bir doğa harikası denebilir. Datça’da zeytin, zeytinyağı, arıcılık, bal, badem ağaçları ve çeşit çeşit bademler akılda kalan özelliklerdir.
Datça’nın bugüne kadar bakir kalması yolunun sapa olması dolayısıyladır.

Datça henüz büyük kentlerden gelenler tarafından, öncelikle ticari hayat olarak, zapt edilmemiş. Bu sebepten yerli halkı ile muhatap olunmakta. Ancak onların turizmi yeteri kadar öğrendikleri söylenemez. Bu özellikleri dolayısıyla da biraz sorun yaşanabilmektedir. Yine de yabancılaşmadan kendi bakirliği içersinde olmaları buraya bir tat katmaktadır. Örneğin: Knidos’a gitmek için minibüs durağına gittiğinizde şoförün gelmediğini, bunun üzerine babasının da gelip diğer şoförlerle birlikte ilçede onu aradığını, sonra delikanlının ‘uyuya kaldım ne olmuş yani’ diyerek geldiğini görebiliyorsunuz. Sonra da yolda konunun muhabbeti ile gitmeyi yaşayabiliyorsunuz.

Diğer yandan komşu ilçe Marmaris’in yakın köyleri olan Selimiye ile Bozburun’a gitmek için önce Datça’dan Marmaris’in merkezine gidip, oradan kalkan araçlara binmek zorunda bırakılıyorsunuz. Hâlbuki Selimiye ve Bozburun Datça ile Marmaris’in ortasında bulunmaktadır. Yani Datça’dan oraya gitmek daha çabuk ve pratik olabilecektir.

Datça yöresel yiyecekleri, yerli halktan oluşan esnafları, doğal deniz kıyıları, balık lokantaları,  köyleri ile Bodrum, Marmaris gibi turistik bölgelerin 30-40 yıl önceki ilk hallerini andırıyor.  Bunun için diğerleri gibi kent haline dönüşmeden görülmeye ve yaşanmaya değer bir yöre olduğuna işaret etmek isterim.
ARİF ATILGAN EKİM 2013

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder