13 Şubat 2018 Salı


TUBİNİ KİLİSESİ
Arif Atılgan

Tubiniler 1850 li yıllarda Ege Denizindeki Syros Adasından İstanbul’a gelmişler. Kadıköy’e yerleşmişler. Esas işleri bankerlik olup başka işlerle de meşgul olmuşlar. Kadıköy’deki PTT binasından Moda’ya kadar olan alan bu ailenin mülkiyetindeymiş. İtalyan asıllı, Fransız uyrukludurlar.

Kadıköy’e geldikten bir süre sonra Mühürdar Caddesi ile Misbah Muayyeş Sokak köşesinde bulunan köşkü inşa ettirirler. Ardından bu köşkün Misbah Muayyeş Sokak tarafına Katolikler için kendi adlarını verdileri Tubini Kilisesini yaptırırlar. Yüksek duvarların arkasında kaldığı için pek belli olmayan kilisenin bulunduğu avluya sokaktan bir kapıyla girilir.

                                                      Tubini Kilisesi

Tubini Kilisesinin denize kadar uzanan bahçesi çok geniştir. Geniş bir bostanlık olan bahçe içinde papazın oturması için ev de bulunmaktadır. Küçük bir yapı olan binada Kilise mimarisinde bulunan camekanlı giriş yeri olan narteks bölümü yoktur, ibadet edenlerin bulunduğu nef bölümü doğal olarak vardır, sunak vs nin bulunması gereken apsis bölümü ise çok belirgin değildir. 

                                               Kilisenin İç Görünüşü

1940’lı ve 1950’li yıllarda arazi üzerinde açılan yollar ve yapılan parselasyonlar sebebiyle kilisenin bulunduğu parsel dışındaki bostanlık alan ile papaz evi yok olmuştur.

1958 yılında Tubini Kilisesi kapanır. Zira Katolik cemaati için Moda’daki Assompsion Kilisesi bina olarak büyük, etkili, yeterli ve etkindir. Tubini Kilisesinin yetkisi de anahtarı da Assompsion’dadır.

2000 li yıllarda Advandist isimli Hıristiyan cemaat üyeleri, boş duran Tubini Kilisesini kiralamak için Assompsion Kilisesine başvuruda bulunurlar. Katoliklerin bağlı bulunduğu Elmadağ’daki Notre Dame de Sion Fransız Okulunun içindeki Vatikan Temsilcisine gönderilirler. Kiralama işlemi oradan gerçekleştirilir. Yetkililerden aldığım bilgiye göre kira temsili bir rakamdır.

Avlu İçinden Girişi

Advantistlerin o zamana kadar Taksim’de bir mekânları varmış. Burada sorun çıkması üzerine Kadıköy’e gelmeyi düşünmüşler. Merkezleri ABD de olan Advendistler cumartesi günleri ibadet yapmaktadırlar. Allah’ın dünyayı 6 günde yaratıp 7. Gün olan cumartesi gününü ibadet edilecek dinlenme günü ilan ettiğini kabul ederler. Kendilerine 7. Gün Adventistleri deniyor.

Onlardan kısa bir süre sonra yine Hıristiyan bir cemaat olan Protestanlar Assopsion Kilisesine başvuruda bulunurlar. Kilisenin boş olduğu günleri kiralayarak değerlendirmek isterler. Onlara da kiralanır. Protestanlar ise pazar günleri ayinlerini yapmaktadırlar. Sonuçta ayin günleri çakışmayan iki cemaat hafta arasındaki günleri de paylaşarak aynı kiliseyi birlikte kullanmaktadırlar.

2005 yılında Haydarpaşa kitabım için araştırma yaparken bu kilisenin varlığını öğrenmiştim. Kimsenin haberinin olmadığı küçük binayı yazıp anlattıkça insanlar şaşırıyorlardı.

2017 yılında bir Pazar günü gittiğimde içerde pop müzik orkestrasının çalıp söylediğini görmüş, şaşırmıştım. Buradaki Protestanların ayini böyleymiş. Dualarını bu şekilde okuyorlarmış.

Tubini Kilisesi Kadıköy’ün tarihi binalarındandır.
ARİF ATILGAN ŞUBAT 2018

Not:
Yandaki Köşk bir süre İtalyan Kız Okulu olarak kullanılmıştır.
1931 yılında İtalyan Kız Okulu Tophane’ye taşınınca bina Sular İdaresi olarak kullanılmaya başlanmış.
1980 li yıllarda Sular İdaresi olarak kullanılan köşk yıkılıp yerine bugünkü betonarme bina yapılmış.
Bu bina da 2000’li yıllara kadar İSKİ olarak kullanılmıştır.


10 Şubat 2018 Cumartesi


AYDIN KAYA, YALOVA’NIN SOKAK ŞARKICISI
Arif Atılgan

Aydın Kaya, İstanbullu. Beyoğlu’nda doğup büyümüş. İlk Yardım Hastanesi civarı mahallesi oluyor. Babası neyzenmiş. Annesi ev kadını ama O da müzisyenmiş. Kardeşleri İstiklal Caddesinin müzisyenleri. Kendisi org çalıyor aynı zamanda. Yani ailecek müzisyenler.  

Geçtiğimiz yıla kadar kış mevsiminde İstiklal Caddesinde, yaz mevsiminde Yalova’da müzik yapıyormuş. Bazen Yalova Merkezde bazen Çınarcık’ta..

                                                       Aydın Kaya
   
Bu yıl Çınarcık’a taşınmış. İlk defa kış mevsimini burada geçirmiş. Bundan sonra İstanbul’a gitmeyi düşünmüyor.

Yalova’da Çay Bahçelerinin olduğu bölgede kaldırıma oturur ve şarkısını söylemeye başlar. Genellikle eşi arkasında oturur. Onun su vs gereksinimlerini karşılar. 3 çocuğu var. Geçimini Sokak Sanatçılığından sağlıyor.

Eşi Arkasında 

Aydın Kaya, tam bir sokak sanatçısı. Yanındaki müzik kutusundan orkestra müziği geliyor, O şarkı söylüyor. Süratle etrafında dinleyicileri oluşuyor. Özel izleyicisi var. Sesi ve davranışıyla adeta Müslim Gürses. Ben Ona Yalova’nın Müslim Babası diyorum.

                                                            İzleyicileriyle

Onu ilk defa geçen yıl fark etmiştim. Hava kararmıştı. Duygulu bir sesti. Önündeki şapkaya 1TL atıp yürümüştüm. Şarkıya ara verip teşekkür etmesiyle dikkatimi çekti. Daha sonraları izlemeye başladım. Farklıydı.. 

Sokak Sanatçıları kentin süsüdür. Aydın Kaya gibilerini bir adım öne çıkarıp belgelemek gerekir diye düşündüm. 
ARİF ATILGAN ŞUBAT 2018


4 Şubat 2018 Pazar

KADIKÖY’ÜN SON MÜZİKÇİSİ
Arif Atılgan

1948 Kadıköy doğumlu Manuk Ohanoğlu. Doğma büyüme Kadıköylü. Saint Joseph mezunu.. Müzik tutkusu sebebiyle Üniversiteye gitmemiş. Babası ve dedesi de Kadıköy doğumlu. Annesi İzmitli.

                                                            Manuk Ohanoğlu

1963 yılında Agop Asdıroğlu’nun Bahariye Caddesindeki Melodi Plak dükkânında, yaz tatillerinde çalışarak plakçılıkla tanışıyor.

1970 yılında yine aynı caddedeki Gündüz Gülener’e ait İstanbul Plakta çalışıyor.

O yıllarda önlerinden Kadıköy-Moda tramvayları geçmektedir. Müşteriler tramvaydan seslenip ‘Manuuk, yeni plak geldi mi?’ diye sorarlarmış. Cevap ‘Evet’ ise ertesi gün satın almaya gelirlermiş.. Sinemadan çıkanlara plak satmak için saat 24’e kadar suareye gidenlerin dağılmasını beklerlermiş. Bahariye, sinemaların çarşısıdır o yıllarda. Opera, Süreyya, Yurt, Reks sinemaları vardır. Suare saat 20, 22 de çift, ya da 21 de tek matine olarak oynar.

1971 yılında askere gider. Kulakla ilgili geçirdiği rahatsızlık müzik tutkusunu engellemez.

1972 yılında askerden dönünce kendi işini kurmak ister. Serasker Caddesi’nin girişindeki küçük dükkânı kiralar. Sıra isim bulmaya gelir.. İyi futbol oynayan Manuk, Ermeni Derneğinin takımındadır. Moda’daki Aramyan Ermeni Okulu ve Kadıköyspor sahalarında top oynarken izleyicilerinden biri hara sahibi Sadık Eliyeşil’dir. Sadık Bey, 1971 yılındaki Gazi ve Cumhurbaşkanlığı koşuları dâhil birçok yarış kazanmış olan Minimo isimli şampiyon atın sahibidir. Manuk’u sürati dolayısıyla Minimo’ya benzetir. Yani Minimo efsane atın ismi, Manuk’un lakabıdır. Dükkâna Minimo adını koymaya karar verir..  O yıllarda 45 lik plak ve 33 lük Longplay denilen plaklar satılmaktadır.

                                                             Minimo Plak Evi             

1980 lerde kasetçilik başlar. Eski büyük makaralı teyplerin bandı küçük kasetin içine sıkıştırılmıştır. Teyp yerine de daha küçük ebatta kasetçalar üretilmiştir.. Manuk o yıllarda kasetlere kendi seçtiği parçalarla özel dolum yapardı. Fransız-İtalyan-İspanyol parçaları özellikle sevdiği müzik türleridir. Bir yandan da Türk Hafif Müziği parçaları doldururdu.. Tarzı vardı ve çok tutulmuştu.

1985 te başlayan CD modası 2000 lerde hızlanmıştır..

2018 yılına geldik. Müzikle uğraşısı 55 yıl, müzik esnaflığı 46 yıllıktır Manuk’un.

                                                      Minimo Nostalik Müzik Dükkânı

Deşiyorum biraz. ‘Altıyolda Mahmut Paşa Çarşısı tipi dükkânlar oluşmuş. Hâlbuki burada eskiden Vakko vardı.’ Diyorum.  Dediğimi doğruluyor ve özellikle 10 yıldır müşteri tipinin değiştiğini söylüyor. Bir anı anlatıyor.. Uzun Hava isteyen birine Safiye Ayla’nın CD sini vermiş. Akşam müşteri telefonla aramış. ‘Şarkıları beğendim. Ama hatalı CD vermişsin. Sadece tek yüzü çalışıyor.’ Demiş.. ‘Telefonda zor anlattım CD nin tek taraflı olduğunu.’ Diyor Manuk.    

1970 li yıllarda Onun dükkânına yakın bir yerde işyerim vardı. Orada tanışmıştık. Öğlenleri önümüzden geçerek yemek yemeye evine giderdi. Oradaysam laflardık. Acelesi olduğunda elinin keskin tarafını midesine sürter, ‘Kayıntı’ der devam ederdi.. Yılda bir kere dükkânı kilitler, birkaç haftalığına Fransa’ya ağbisinin yanına giderdi.. Kendisi burada annesiyle yaşardı.

Bugün 94 yaşına gelmiş olan annesinin rahatsızlıkları var. Onunla Manuk ilgileniyor. Yaşam böyle bir şey işte.. Roller değişiyor..

‘Etrafım telefoncu, yeme-içmeci doldu. Her gün gelip ‘Dükkânı devrediyor musun?’ diye soruyorlar.’ Diyor.. Kadıköylülerin ilgisi Ona değişik bir çözüm düşündürmüş. Bulunduğu binanın üst katlarından bir ofis kiralayarak ticaret düşünmeden işe devam etmek.. Dükkânını terk etmemesi için kendimce akıl öğretiyorum, ‘O yıllarda nasıl kaset dolduruyorsan, şimdi de CD doldursan..’ Cevabından anlıyorum ki O bu işi kafasında bitirmiş. ‘Türkiye’de tezgâhta kalan son ustayım. Bu kiralarla bu işler mümkün değil. Sektör Benimle bitmiştir..’

Ne yıllardı.. Caddeden.. Her yerden duyulurdu Minimo Plak Evinin müzik sesleri. O, Kadıköy’ün son müzikçisidir. 
ARİF ATILGAN ŞUBAT 2018

Not: Bu yazıyı yayınlamamdan 1 ay kadar sonra Manuk Ohanoğlu'nun annesi vefat etti.. Bir süre sonra da Dükkan kapandı.


28 Ocak 2018 Pazar

ALTINÖZ APARTMANI
Arif Atılgan

Uzunhafız Sokağının en üst bölümündeki bina 1906 yılındaki haritalarda görünür. Ancak o yıllarda ahşap ve bodrum hariç iki katlıdır. Beyaz renkli, pencereleri panjurlu ev yıllarca sokağın en göz alıcı binalarından biri olmuştur.

1940 lı yıllarda sahibi Necmi Beydir. Binada tek başına yaşayan Necmi Bey komşularla pek ilişki kurmayan karakterdeymiş. Tophane’de, bugünkü caddenin ortalarına denk gelen yerde bulunan dükkânlarda çarık vs satan ticarethanesi varmış.
  
1950 li yılların başında, Necmi Bey evin arkasındaki odada yanan mangalın üzerine düşer. Yanar. O arada kalp krizi geçirir, ölür.. Mangal, o yıllarda soba gibi ısınmak için kullanılan, üzeri açık bir araçtır. Yuvarlak şekilli olup içinde mangal kömürü yakılırdı.

Ev, kardeşi Hasan Tahsin Beye kalır. Hasan Tahsin Bey Kadıköy’den Altıyol’a çıkarken Türkmen Mağazasının karşısında, sağ taraftaki köşede bulunan ayakkabı mağazasının sahibidir. O yıllarda aynı zamanda ısmarlama ayakkabı da yapan Hasan Tahsin Beyin dükkânı Kadıköy’ün en ünlü mağazalarındandır. Moda Caddesinde Enstitünün yakınında oturmaktadır. Eşi Uzunhafız Sokağındaki Madam Sofi’ye gelir gider.

Hasan Tahsin Bey evi satar.

Yeni sahipler, çeşitli müdahalelerle üzerine 1 kat ta çıkarak ahşap evi apartman haline sokarlar. Ön ve arka cephelere kümes teli çakılarak üzerine eski tanımla bağdadi sıva yapılır. Sokaktan girerken ahşap evin zemin kotuna 4-5 basamakla çıkılıyormuş. Yeni oluşturulan binada cepheden giriş kotu sokak seviyesine düşürülmüş. Bu sebepten apartman koridorundan zemin kat daireye girildiğinde, kısa bir antreden öndeki salona ve arkadaki diğer mekânlara ayrı ayrı 4-5 basamakla çıkılmaktadır. Kot düşürme sonucunda apartman girişinin üzerinde alçak tavanlı 1 oda+1 WC’si olan Bekâr Odası peydahlanmış. Apartmanın merdivenleri arka cepheden çıkar. Önce 7-8 basamakla Bekâr Odasına sonra 7-8 basamakla 1. Normal Kata, sonra da 15-16 basamakla 2. Normal kata çıkılır. İç duvarlar, döşemeler ahşap kalmıştır. Daireler önde salon, arkada 2 oda, arada mutfak ve WC olarak planlanmış. Üst kat sonradan inşa edildiği için arka cephedeki balkonu odalara girintili yapılmış. Dolayısıyla alt kattakinden biraz daha büyük olmuş.

Apartmanın adı olan Altınöz belli ki yeni sahibinin soyadıdır.

                                                  Altınöz Apartmanı (Ortada Beyaz Olan).

1955 yılındaki 6-7 Eylül olaylarında Hasan Tahsin Beyin mağazası da talan edilenlerden olmuştur. Bu olay sonrası dükkânı bırakmış, Moda Caddesinde evinin alt katında işine devam etmiştir. 

Apartmanın alt katında önce arkadaşımız Erdiller oturmuştu. Erdiller, karşı eve taşındılar. Onların yerine Yıldırım, Yavuz isimli arkadaşlarımızın ailesi taşındı. Üst katta Gazanfer’in, en üst katta ise Tomris, Hülya, Mete, Aydın kardeşlerin ailesi oturuyordu.

1959 yılında apartmanın en üst katında yangın çıkmıştı. Kardeşlerden Hülya, gazocağını yakmak için ispirtoyu dökmüş ve kibriti çakmış. Alev ispirto şişesine de sirayet ederek patlama yapmış. Bir anda perdeler yanmış. Bu arada ispirto sıçramasıyla Hülya’nın kolu, Mete’nin kolu ve boynu yanmıştı.. Gazocağı, deposundaki gazyağını pompayla üstteki bölümden buhar halinde çıkararak yakılan, yemek pişirmede kullanılan bir araçtır. Gazyağı, çıktığı bölümün hemen altındaki küçük hazneye konulan ispirtonun aleviyle tutuşturulurdu.

                                                           Mangal ve Gazocağı

1970 li yılların sonlarında Apartman Mustafa Mıhçı isimli kişiye satılır. Kendisinin Hilton Otelinin valesi olduğu söylenmişti. Bugünkü durumu bilmiyorum. Binada yaşandığını da sanmıyorum.

Yeldeğirmeni’nde 100 yıllık tarihi apartmanlar bulunur. Bunlar, taşıyıcı sistemi taş-tuğla yığma olan kâgir yapılardır. Onların yanında bu bina yeni görünürdü. Dairelerin içine hiç girmemiştim. Lambaları hep bozuk olduğundan gece saklambaç oynarken saklandığım karanlık merdivenlerini bilirim. Diğer apartmanlardaki gibi mozaik basamaklardan yapılmıştı.


Altınöz Apartmanından sonra 4. Evde oturuyorduk. Çocukluğum ve delikanlılığım boyunca bu binayı sokağımızın hatta semtimizin tek modern apartmanı olarak görürdüm. Geçtiğimiz günlerde burada uzun yıllar yaşamış Gazanfer Çağlar laf arasında binanın aslında ahşap ev olduğunu söyleyince çok şaşırmıştım.

70 yıl önce ahşap bina bağdadi sıvayla kâgir gibi gösterilmiş. Günümüzde ise ahşap binalar önce kâgire çevriliyor, sonra kaplama yapılıp ahşap gibi gösteriliyor.. Neyse, kafamızı karıştırmayalım..

Bu apartman semtimizin ilginç binalarından biri olarak kabul edilmelidir.
ARİF ATILGAN OCAK 2018

13 Ocak 2018 Cumartesi

2018  YAZILARI

1-AYDIN BOYSAN’I KAYBETTİK

2-AYDIN BOYSAN

9-GÖLYAZI


23-ESKİ YELDEĞİRMENİ OLMAYAN FOTOĞRAFIN ÖYKÜSÜNÜN BELGELERİ

29-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -3-

30-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -4-
https://atilganblog.blogspot.com/2018/09/prof_28.html

31-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -5-

32-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -6-

33-GÖKOVA’DA OKALİPTÜS AĞAÇLARI VE ÂŞIKLAR YOLU
http://atilganblog.blogspot.com/2018/09/okaliptus-agaclari-ve-gokova-arif.html

34-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -7-

35-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -8-
https://atilganblog.blogspot.com/2018/10/prof_56.html

36-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -9-
https://atilganblog.blogspot.com/2018/10/prof_6.html

37-Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -10-

38-FETHİYE’DE LETOONİA TATİL KÖYÜ VE NAİL ÇAKIRHAN
http://atilganblog.blogspot.com/2018/10/fethiyede-letoonia-tatil-koyu-ve.html


39- Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -11-

40- Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -12-http://atilganblog.blogspot.com/2018/10/prof_11.html

41-Prof. SEMAVİ EYİCE röportajının 12 bölümünün LİNK leri: 
https://atilganblog.blogspot.com/2018/10/prof_75.html

42-RASİMPAŞA SPOR KULÜBÜ

44-OKTAR TERTEMİZ, SPOR CAMİASINDAN BİR ESKİ YELDEĞİRMENLİ
https://atilganblog.blogspot.com/2018/11/bir-eski-yeldegirmenli-oktar-tertemiz.html

45-KADIKÖY BELEDİYE BAŞKANI AYKURT NUHOĞLU
http://atilganblog.blogspot.com/2018/11/kadikoy-belediye-baskan-adayim.html

46-REPLİKA KORUMACILIK, REPLİKA KENT MÜCADELECİLİĞİ
https://atilganblog.blogspot.com/2018/11/replika-korumacilik-replika.html

47-KADIKÖY RUM ORTODOKS METROPLİTLİK BİNASI (KÖÇEOĞLU KÖŞKÜ)
http://atilganblog.blogspot.com/2018/11/kadikoy-rum-ortodoks-metroplitlik.html

48-VOLEYBOLDA RASİMPAŞA SPOR KULÜBÜ İLE SAİNT JOSEPH LİSESİ İLİŞKİSİ
https://atilganblog.blogspot.com/2018/12/voleybolda-rasimpasa-spor-kulubu-ile.html


50-RASİMPAŞA’LI VOLEYBOLCU DEMİR ALP SEREZLİ VE BİR FAİR PLAY ÖYKÜSÜ
https://atilganblog.blogspot.com/2018/12/rasimpasali-voleybolcu-demir-alp.html

51-MODA’DA EKATERİNİ AYAZMASI VE MİNİK KİLİSE

11 Ocak 2018 Perşembe

AYDIN BOYSAN
Arif Atılgan

Aydın Boysan’ı kaybettiğimiz gün neredeyse bütün sosyal medya yorumları rakı içmek üzerine idi. Doğrusu bu durum beni üzdü. Aydın Bey iyi bir mimar, iyi bir öğretmen, iyi bir yazar, iyi bir entelektüel, iyi bir İstanbulludur. Mimarlar Odasının kurucularından olup ilk yönetim kurulunda yer almış bir kişidir.

Kendisini 1965 yılında öğretmenim olarak tanıdım. 50 yaşlarındaydı. Dunhill sigarası içerdi.

1966 yılında Bayramoğlundaki Arçelik Fabrikasının projelerini çizmişti. İnşaat yapılırken gitmek zorunda kalıyordu. Araba alacaktı. Ehliyet sınavında çektiği sıkıntıları anlatırdı. Kaplumbağa tipi bir volkswagen araba aldı. Okulun otoparkında sadece Onun kırmızı renkli arabası dururdu.

Büyüdüğü semt olan Samatya’yı, yani mahalleyi anlatırdı. ‘Birçok tarihi değer yok oldu’ diyerek 1957 yılında Menderes hükümetinin yaptığı istimlâklere kızardı.  


Derdi ki ‘küçükken arkadaşlarımız dedelerini kaybederdi, büyüdük babalarını kaybetmeye başladılar, şimdi arkadaşlarımızı kaybediyoruz’. Etiler’de şimdiki Akmerkezin karşılarına denk gelen bir sokaktaki bürosuna her öğrencisinin yolu düşmüştür.


Bir anımı yazayım.

Proje dersinde 8-10 kişilik gruplar ayrılır, her grup kendi hocasının etrafında oturur, bu şekilde proje tashihi yapılırdı.

O gün okula gelmiştim ama bir şey çizmemiştim. Proje konumuz Otobüs Durağı. Yer seçimi serbest. Hocanın yoklama kâğıdına ödev getirmiş anlamında (X) işareti koydurmak istiyorum. Orada olup ta proje göstermemiş olmak istemiyorum. Sınıftaki boş masalardan birinde eskiz kâğıdına, üzerinde Otobüs Durağı yazan bir direk çizdim. Sıram geldiğinde ödevimi Aydın Beye gösterdim. Azarlanmayı da, dalga geçilmeyi de göze almıştım. ‘Nedir bu? Otobüs bekleyenler yağmur, güneş, rüzgâr gibi etkilerden nasıl korunacak?’ diye sordu. ‘Hocam’ dedim. ‘Kadıköy’de Yıldızbakkal ile Dörtyol arasında Bambi Düğün Salonu durağı. Burada cadde kavis yapar rüzgâr almaz, binalar bitişik olduğundan gölgeliktir, kaldırım dar olduğu için durak sığmaz, yağmurda ise yolcular arkadaki apartmanın kapı girintisine sığınabilirler. Sadece durak olduğunu belirtmek gerektiği için böyle yaptım.’ Derdimi anlamıştı. Yüzüme baktı. Önündeki kâğıda (X) işaretini koydu. ‘Haftaya rüzgâr, güneş, yağmurdan etkilenen geniş bir yer seç, gel.’ Dedi.

Onun sohbetlerinin tadını, diğer gruplardaki arkadaşlar da belli etmeden katılıp almaya çalışırlardı.

Okul sonrası kendisini ilk defa 1980 lerin sonlarında görmüştüm. Akciğerinin bir kısmı alınmış, sigarayı bırakmıştı. Budak Sinemasının yerinde yapılan eski tek katlı Caddebostan Kültür Merkezinde Mimarlar Odasının etkinliğinde söyleşi yapmıştı. Çay molasında yanına gittim. ‘Hocam, sizin eski öğrencinizim.’ Dedim. Anımsadı beni. Çok şaşırdım.

Sonraki yıllarda Mimarlar Odasında zaman zaman beraber olduk.

Hocamı birkaç defa, başkanlık yaptığım yıllarda Mimarlar Odası Kadıköy Binamıza söyleşi için davet ettim. Hep kabul etti. Ama ben arayıp çağıramadım. Kadıköy binamızda asansör yoktu. Toplantı Salonumuz en üst kattaydı. Merdivenleri çıkamazdı. Hep üzüntüm olmuştur.

Dolu dolu 97 yıl yaşadı. Kendisine hiç Aydın Ağbi demedim. O benim için Aydın Bey, Aydın Boysan’dır.
ARİF ATILGAN OCAK 2018 
AYDIN BOYSAN’I KAYBETTİK.
Arif Atılgan

1965 yılı. Liseden sonra üniversitedeki serbestliğe uyum sağlayamamıştım. Üniversitede her dersin yoklaması ayrıydı ama derse girmeyince karışan yoktu. Hâlbuki lisede okula gitmeyince evden tezkere götürülürdü. Üniversitede sınavlarda sigara içmek bile serbestti.  Başımızda kavak yelleri esmesi ve sonuçta devamsızlık vs Aydın Beyin Proje dersinden sınıfta kalmıştım. Ertesi yıl da Eylüle kalmış, askerlik tecilim okuldan yapılmayınca, Askerlik Şubesine muayeneye çağrılmıştım. Muayene sonunda nüfus kâğıdıma ‘Sağlam, Tam, Jandarma’ yazılmıştı. Yani eylülde geçemezsem jandarma olacağım. Sağlam olduğum için de tam süre askerlik yapacağım. İlk defa ayağımı yere sağlam basmam gerektiğini hissetmiştim.



Eylüldeki sınavda, verilen konuyu çizdim. Öğleden sonra sözlüde çizdiğimi savunurken Jürinin başındaki Aydın Boysan’a bu durumu anlattım. Çok güldü. ‘Yahu Arif, seni Yumurtacı yapmışlar’ dedi. Ben şaşkın bir şekilde ne demek istediğini anlamaya çalışıyorum. ‘Bak’ dedi 'Eskiden jandarmalar köylerde kaçak vs ararlardı. Köylüler de onlardan çekinir, aralarında topladıkları bir sepet yumurtayı hediye verirlerdi. Bunun için jandarmaya Yumurtacı denirdi. Uyanıkları Yumurtacı yaparlar. Seni de uyanık görmüşler’.  Benim espri anlayacak halim yok, doğal olarak hiç tepki vermedim. ‘Merak etme zaten yüksek not almışsın. Seni eylüle bilerek bıraktım. Aklın başına gelsin diye. Bundan sonra okulu ciddiye al.’ Dedi.

İlk defa sınıfta kalmıştım. Bir daha da kalmadım. Aydın Beyin öğrencileri Onun uygulamacı kimliğiyle daha değişik yetişirlerdi. Yıllar sonra Mimarlar Odasında birlikteliklerim olduğunda eski anıları anımsatırdım kendisine. Çok yönlülüğünü anlatmaya gerek yoktur sanırım.

Aydın Boysan sadece mimarlık camiası için değil, tüm ülke için önemli bir kayıptır. Kendisini çok arayacağımızdan emin olun. Başımız Sağolsun.
ARİF ATILGAN Ocak 2018