Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -5-
Arif Atılgan
Sayın Semavi Eyice ile
2016 Yılının Kasım ayında evinde buluşarak bir sohbet gerçekleştirmiştim.
Kendisini 28 Mayıs 2018 tarihinde kaybettik. Kamuya mal olmuş bir insandı. Bu
sebepten sohbetin tamamını tüm ilgilenenlerle paylaşmayı doğru buldum. Ancak 50
sayfa civarında olduğu için bölüm bölüm yayınlayacağım.
Açık siyah yazılar
Semavi Eyice’nin, koyu siyah yazılar benim (Arif Atılgan) konuşmalarımdır.
Zaten daha sonra oraya taşınmış o.
Peki hocam siz Kadıköy mü Kadıköy’ü mü dersiniz?
Kadıköy’ü
(Gülüşmeler) Bunu ısrarla her yerde de söylüyorum.
Bilerek söylüyorum hocam kızdığınız
bir konu çünkü.
Rum
şivesine göre ‘Kadiköy’ diye incelterek söylüyorlar olmaz efendim. Doğrusu Kadıköyü’dür. Fatih’in İstanbul’u
fethettiğinde tayin ettiği ilk kadıya –Hızır Bey Çelebi- ilk temlik edildiği
arazidir o köy. İstanbul’un ilk kadısı olan Hızır Bey’e verilmiştir. Hızır
Bey’e dair kitaplar filanda yazıldı.
Rahmetli Süheyl Ünver yazdıydı.
Onun üzerine adı da Kadıköyü’dür. Kadiköy değil. (Gülüşmeler) Onun
münakaşasını yaparım ben yani kızarım Kadiköy diyenlere.
Kadının köyü yani o anlamda.
Evet,
bazen görüyorum yer isimleri öyle deforme edilmiş.
Kadıköy dolduruldu orası. Yani aslında
ben size şeyi soracaktım. Rahmetli Haydar Kazgan hocayla da Moda’da evine gidip
orada böyle sohbet etmiştim. O orada okumuş. Postanenin olduğu yerde İtalyan
Okulu varmış daha önce. Erkek İtalyan Okulu. Kız İtalyan Okulu ise hemen
sokağın üstünde Sular İdaresi yapıldı bir ara orasıymış. O PTT’nin olduğu
yerdeki İtalyan Okulu binası. O bina yıkılıp da mı PTT yapıldı yoksa o bina
arada bir tamir edile edile mi PTT binası oldu?
Valla
pek binalar yıkılıp ta yeniden yapıldığı pek olmazdı o zamanlar.
Ben aynı bir bina diye sordum, yani
tadilat yapıla yapıla o hale sokulmuştur. Tabi şimdi oda yıkıldı. Hocam biraz
Kadıköy çarşısından bahseder misiniz?
Valla
o çarşı orada zamanla teşekkül etmişti. Ondan sonra balıkçılara ait bir kısmı
vardı. Oranın işte çeşitli manavı ve satıcıları vardı. Oralarda her yol bir satıcıya
aşağı yukarı tahsis edilmiş gibiydi. Onun üzerine kocaman bir para geçti bir
yerlerden eline belediyenin. Kocamanda bir hal binası yaptılar. Bir İtalyan
mimara havale edildi o. Hatta levhası onun denize bakan cephenin üstünde
vardır. Orada o hal’i yapan mimarın mermere yazılmış ismi vardır. Ondan sonra
bu hal binası yapıldı ve bitti.
1930’larda mı yapıldı hocam orası?
Evet,
odan sonra işte balıkçılara kiraya verilmeye mecbur edildi. Bütün ta o yuvarlak
balık tezgâhlarıyla deniz taraflarını onlara verdiler. Denize bakan tarafları.
Yan taraflara da işte meyve satanlar bilmem ne satanlar falan. Fakat pek memnun
kalmadılar o kendilerine verilen yerlerden. Bunun üzerine o zamanlar şiddetli
lodoslar olduğunda dalgalar sokağı aşıp o dükkânlara geliyordu. Onun üzerine
gene böyle bir lodos fırtınası oldu. Ne tabla kaldı ne balıklar kaldı ne bir
şey. Her şeyi sürüklediler götürdü dalgalar. Fena halde kızan balıkçılarda
topladıkları gibi balıklarını, tablalarını eski yerlerine, tekrar çarşının
içine geri gittiler. Onun üzerine kimse bir daha itiraz edemedi. Uzun zaman
metruk durdu o hal binası. Ondan sonra durdu durdu yok belediye mezarlıklar
müdürlüğü yok havagazı müdürlüğü yok elektrik müdürlüğü falan göz göz çeşitli
müesseselere verildi.
Kanal idaresi de bir ara oradaydı
hocam. Çünkü Mimarım ve Proje için kanal tasdik ettirmeye giderdik oraya.
Evet,
sonra şu oldu tıkandı. Sonra yani öylesine çalışmışlar ki evlerinin akan
kanalizasyonlarını tıkamışlar. E tabi bir müddet sonra bütün evlerin tıkanıyor.
Orada da 2-3 tane lağımcıda oturmuşlar müşteri bekliyorlar. Gidiyorlar ve ‘Sen
yaptıramasın bunun muamelesini’ diyorlar. ‘Bırak, biz sana onu bir günde teslim
ederiz’ diyorlar. Ondan sonra ’Yok efendim kanuni çalışacağım ben’ diyor. Ondan
sonra tekrar ‘Sen bilirsin ama yapamasın’ diyorlardı. Hakikaten yapılamıyordu.
Bir yere takılıyor kalıyor. Efendim itfaiye müdürlüğüne müracaat edilecek ve
itfaiye gelecek ve o sokağın itfaiyenin hareketine zararlı olmadığının raporu
verilecek.
Bürokrasi hep var yani?
Evet,
Onun üzerine ben defaatla gittim oraya ondan sonra baktım herifler dediği gibi
oldu hakikaten ‘Ağabey sana söyledik yapamazsın’ dediler. Hakikaten o da baktı
olacak gibi değil ‘Hadi gelin bakayım’ dedi. Herifler hakikaten bir günde
açtılar sokağı. Evin önüne bir tane taş koymuşlar lağımı da tıkamışlar. Onu
bende gördüm. Ondan sonra o taşı aldıktan sonra harr diye boşaldı şey. Ve ondan
sonra evden gelen mecra... Neyse onun üzerine anlaşıldı. Diğer evlerde de aşağı
yukarı aynı şey oldu herhalde.
Peki hocam balıkçılar o hal binasının
deniz tarafındaki cephesinin önündeydi
Evet
O bina da U şeklindeydi ve o binanın
üst tarafındaki içinde de manavlar filan vardı değil mi hocam?
Evet.
Epey de gitti orası öyle devam etti.
Evet,
sonra ahşaptan bir tane itfaiye hangarı vardı. Geride düzlük var ya boşluk işte
orada. Ondan sonra onu da yıktılar ve onun sol tarafına cepheye itfaiye
yerleşti. Ondan sonra tiyatroyu yaptılar ama onlar çok sonradan çıkma şeylerdi.
Konservatuar vardı bir ara. Benim
oğlum da oraya gidiyordu. O da kaktı şimdi. Birde onun tam karşısında yani
çarşıya doğru tam karşısında hatta 1905 planlarında bile İtalyan bir bina vardı
orada ve altında bir kahve vardı bir ara. Bir bina vardı ve o arada İtalyan
restoranı vardı.
Diğer Katılımcı: Singer’in
olduğu yer değil mi?
Singer o binanın altında mıydı?
Diğer Katılımcı: Evet.
2-3 katlı bir bina ve o da bir İtalyan
binasıdır.
Onu
bilmiyorum.
Singer oradaydı o zaman. Sizin
dediğiniz hocam.
Tek
bir bina vardı o zaman ve bir kısmı singerdi. Bir tane de ne asıllı bilmiyorum
ama Yahudi miydi neydi bir saatçi vardı yani beri tarafta alt katta.
İskele Caminin tarafında.
Evet,
caminin tarafında bir saatçi çalışırdı. Uzun yıllar oranın belli başlı saatçisi
oydu. Saat tamircisiydi. Ondan sonra yanına doğru bir dükkân daha vardı ama ne
dükkânıydı hatırlamıyorum. İki dükkândı zaten onlar Ama biri saatçi biri de
başka bir şeydi. Ondan sonra singer de öbür tarafıydı ve zannediyorum
Ermenilere aitti o bina hatırımda kaldığına göre. Ondan sonra şeyde
Ermenilerindi. O bostancı otobüslerinin ve tramvaylarının durduğu durağın
arkasındaki yamaç. Orada biliyorsun Ermenilerin bir de kilisesi vardır.
Altıyol’u mu diyorsunuz?
Altıyoldu
evet. Aşağı kadar şahane Ermenilerin mezar abideleri vardı ama
harikuladeydiler. Ondan sonra söktüler hepsini gitti.
Oradan lahitler filan da çıktı yolu
genişletirken.
O
çıkan lahitler Antik devire aittir. Yalnız ben ısrarla birçok belediye işlerine
başvurdum. O Kadıköy’de yegânedir. Biraz müzeyyen ve barok üslupta da üçlü
çeşmesi vardı. Biliyorsunuz o ana caddedeydi ve o çeşmeyi söktüler ve yan
sokağa aldılardı. Orada da berbat ediyorlardı çöpçüler filan.
Halid Ağa çeşmesini diyorsunuz. O
çeşme bir caddenin üzerindeymiş.
Evet,
yanında karakol vardı. Biliyorsunuz Sultan Mahmut zamanında yapılan karakollar
Avrupai birliğin muadilidir. Ünlü sütunları filan vardır böyle. Ondan sonra
hemen hemen bütün Türkiye’nin her tarafında karakollarda öyle yapılmıştır.
Orada da öyle bir karakol vardı. Onu da yıktılar. Hatta en son inzibat
karakoluydu. Ondan sonra o çeşmeyi de yan tarafa aldılar. Ben kaç defa söyledim
o çeşmeyi oraya götüreceğinize Ermeni arazisinin önüne, durağa nakledin filan
dedim. Kimse kulak asmadı. Bak mesela Babaoğul Çeşmesini aldılar. O Babaoğul
Çeşmesi Acıbadem yolundaydı ve onun yerine kalmıştı o ve onu oraya aldılar.
Yani onu ortaya çıkarmışlardı. Ve bunu da pekâlâ alabilirlerdi.
Baboğul Çeşmesini caddeden mi aldılar
oraya hocam?
Evet,
biraz daha gerideydi o. Ondan sonra dedim ya bunu da bir yere almak lazım. Şu
evlerin arasında kaybolacak o. Yalnız oradaki evlerden bir tanesi, mimarisi
filan farklıdır onun.
Hangisini diyorsunuz?
Tam
tren hattının üstünde olan bir tane kagir bir ev vardır. O ev Haydarpaşa
garının yapımında çalışan bir Almanın öz evidir o.
Şimdi çok merak etiğim bir evi
anlatıyorsunuz hocam. Halitağa caddesinden dönen yoldan gelirken solda köprünün
yanındaki o ev benim çok merak ettiğim bir evdir. Peki, Bay Hügnen’in evimi
orası?
Haydarpaşa Genel Müdürü Alman Olan
mı?
Hayır
hayır Hügnen’in evi Bostancı’daydı.
5. Bölüm Sonu. Devam edecek.
ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN EYLÜL 2018
Blogumdan yazı yayınlayanların üst satırdaki ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN imzasıyla yayınlamaları gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder