Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -7-
Arif
Atılgan
Sayın Semavi Eyice ile 2016 Yılının Kasım ayında evinde
buluşarak bir sohbet gerçekleştirmiştim. Kendisini 28 Mayıs 2018 tarihinde
kaybettik. Kamuya mal olmuş bir insandı. Bu sebepten sohbetin tamamını tüm
ilgilenenlerle paylaşmayı doğru buldum. Ancak 50 sayfa civarında olduğu için
bölüm bölüm yayınlayacağım.
Açık siyah yazılar Semavi Eyice’nin, koyu siyah yazılar
benim (Arif Atılgan) konuşmalarımdır.
Yeldeğirmeni’nde de Saint Louis
ilkokulunun karşısındaki kilisenin çan kulesi vardır. Onu Zilciyan Usta dökmüş.
O zamanın meşhur ustalarındanmış. Peki hocam o dediğiniz yerdeki Alman
mühendise ait olan, Halitağa Caddesinin sonunda, tren yolunun kenarındaki ev.
Ben Yeldeğirmeni’nde büyüdüm. O eve hayran olurdum çocukluğumda hakikaten.
Bahçesinde çok güzel bir süs havuzu vardı. Öyle seyrederdim. Çok hayran olurdum
çocukluğumda. Şimdi otopark oldu orası. Ev duruyor da bahçesi otopark oldu.
Ondan
sonra bize işte o zaman 1942-1943 yıllarıydı. Bize de Alman profesörler
geliyordu edebiyat fakültesine. O zaman işte Avusturyalı bir profesöre sanat
tarihi dersi verdiriyorlar. Ondan sonra o adamcağız ders verirken Almanca tabi
konuşuyor asistanı Türkçeye çeviriyor. Bende o zaman talebeyim. Onun üzerine
şey yaptılar. Sonra o adamların hepsini Yozgat’a, Kırşehir’e sürgün ettiler.
Kontratla alınmış hocalardı bunlar. O kız da işte kalmış burada babasıyla
birlikte. Ondan sonra bende sanat tarihçisi olduğum için o kızla aynı sınıfta
karşılaşmıştık. Fakat yani bizim fakülteye gelip gittiğinde hiçbir zaman
ahbaplık etmedik sonra işte bizi televizyonda görmüş Dalan’la beraber olan
konuşmamızı. Onun üzerine şey yaptı mektup yazdı şeyden İsveç’ten. ’Ben
Türkiye’ye geleceğim sizinle de görüşmek isterim’ falan diye. Sonra işte
görüştüğümüzde ‘Babam dedi orada görevliydi’ dedi ama görevi neydi bilmiyorum.
Ondan sonra şeyin dedi ’Hatta’ dedi ‘Tren hattının yanında’ dedi ‘Köprünün
başında’ dedi bir evimiz vardı dedi ’Hala durur o ev’ dedi ‘Geçen gün gittim
baktım’ dedi o kız.
Yaa evet. Hala daha duruyor ama işte
orası otopark alanı oldu hocam şimdi. Çok güzel bahçesi vardı ben bayılırdım
oraya.
Velhasıl
işte böyle Kadıköy’ün tarihi ile ilgili bazı şeyler.
Kadıköy’de Moda’da oturmadınız değil
mi?
Yo
hayır Moda’da hiç oturmadım. Ondan sonra işte şey yaptık babam rahmetli bu
deniz kıyısında bir arsa kalmıştı zaten ondan sonra orayı aldı. Bir iki sene
öyle durdu. Etrafına duvar çevrilmiş fakat içi boştu. Ondan sonra işte inşaata
girişti. Ondan sonra garip bir teknik kullanıldı bilmem ne filan neyse uzun
sürdü tabii iş filan. Ondan sonra işte geçen sene nihayet harabe haline geldi
bina. Çünkü hisseli tabi ağabeyimin oğlunundu.
Diğer katılımcı: Celal Paşamı efendim ağabeyiniz?
Hayır
hayır, Celal Paşa amcamın oğlu. Onların yalısı da biraz daha aşağıda.
Suadiye’ye doğru. Ondan sonra Celal Paşanın büyük oğlu, birde küçüğü vardı
Şahap. Ondan sonra babamın da iki oğlu vardı. Biri ağabeyim biride zaten ben. Ondan
sonra fakat bizim soydan da bir ben kaldım. Celal Paşa da vefat etti. Ondan
sonra başka da artık pek kimse yok. Celal Paşanın bir oğlu var ama yüzünü bile
gördüğüm yok. Oda bahriyeliydi. Mühendisti o.
Diğer katılımcı: Ahmet mi efendim?
Ahmet’ti
evet. Ondan sonra pek karşılaştığım yoktu. Ondan sonra birkaç defa ben Anıtlar
Kurulundayken ricacı olarak geldi. Arkadaşlarına bilmem kimin filan nerede evi
varmış filan amca filan şunu şey yapıver halediver gibi filan ricaya geldi.
Ondan sonra ama ben Kuruldan ayrıldıktan sonra birçok dostlar kayboldu ortadan.
(Gülüşmeler) Ufağı eve geldi bir defa oraya Kurula geldi. Ben Kurulla ilişkimi
kesince tamam, bitti. (Gülüşmeler). Akrabalıkta bitti dostlukta bitti.
Diğer katılımcı. Efendim babanızın Deniz Harp Okulu çıkışı hangi
yıl?
Efendim
Onu ben şeyde buldumdu. Deniz Harp Okulu Tarihçesinde iki cilt kitap vardır
Bahriyenin. Orada senelere göre sınıf 3. olarak gözüküyor.
Diğer katılımcı: Evet hocam.
Ondan
sonra ona çok kızardı O. Sebebi de birinciyi şey yapmışlar o zaman ki Bahriye
Nazırının oğlunu. Var ya o adettir o. Askerde bakarsınız. Bende İstihkâm
Okulunda şey yaptım Yedek Subay Okulu olarak gittim. Ondan sonra bizde de saat
verilir ya birinciye. Kime verildi biliyor musunuz? Ne kadar düşünseniz
bulamazsınız. Tamamen mühendislikle ilgilidir şey biliyorsunuz. İstihkâm.
Köprüler filan bilmem neler yani. Neyse ondan sonra iki kardeş vardı
Sirkeci’de. Avukatlık büroları var hatta şey bir ara Menderes’inde şeyi
olduydu.
Diğer katılımcı. Burhan Apaydınlar.
Evet
Apaydınlar. Onların bir tanesine verildi. (Gülüşmeler) Alakası yok yani. Şimdi
o kadar mühendis hatta doktora yapmış mühendisler bile var aramızda. Ben sanat
tarihçisiydim ve beni de istihkâma verdiler ama ben arka plandaydım. Fakat
doğrudan doğruya mühendisliği öğrenmiş olan arkadaşlar vardı onların hiçbiri
alamıyor ondan sonra Apaydınlar alıyor. Ve bu olay da yani 1950’lerden sonra..
Doğru Hocam.
Hoş
oradaki subay binbaşıydı sonra albaylıktan emekli olmuş. Dost olduk ama
söylemedim kendisine. Şeydeydi evi Caddebostan taraflarındaydı, orada
oturuyordu. Ondan sonra bize hizmet eden kadın onlara da gidiyormuş. Oradan
tekrar dostluk kuruldu. Hemen hemen her cumartesi pazar bana bir uğrardı. Birde
hoşuna giderdi derdi ki ’Bey’ derdi ‘Politika konuşmadık’ derdi.
Evet, politika konuşmadan.. Şimdi
bizim sohbetimizde öyle. Onun için güzel oluyor sohbetimiz, boş verin hocam.
Sonra
adamcağız hastalandı falan sonra vefat etti.
Hocam sizin zamanınızda Kadıköy nüfusu
herhalde 20 – 30 bin miydi? 100 bin yoktu herhalde hocam?
Valla
bilmiyorum nüfusu ama işte tabi sonra çok arttı. Oradaki şeylerde birtakım
mahalleler vardı, köyler vardı onlarda Kadıköylülerle kaynaştı onun için
bilmiyorum ne oldu.
Yani şimdi Kadıköy dediğimiz zaman
işte Yeldeğirmeni, Kadıköy çarşısının olduğu yer, Moda. Yani esas Kadıköy
orasıydı. En fazla Kızıltoprak’a kadar. Ondan sonrası zaten sayfiye eviydi
tamamen. Aslında Hocam birde Yeldeğirmeni de sayfiye evi olarak
kullanılıyormuş. Yani mesela bazı eski evler var orada. Mesela Eyüp’ten
sayfiyeye geliyorlarmış zamanında oraya.
Evet.
Sonra yerleşmişler. Yani Kadıköyü’nün
yerleşim olarak kullanılan yeri Yeldeğirmeni, Moda, Kadıköy Merkez, biraz şeye
kadar Yoğurtçu filan sonra Kızıltoprak’a kadar.
Evet.
Valla işte Kadıköy’ü aslında bilmiyorum yani o kadar kitaplar yazıldı bilmem ne
yapıldı filan ama bir koruyucu kararlarda alınamadı hiçbir zaman.
Evet, hocam o konudaki fikirlerinizi
öğrenebilir miyiz lütfen. Yani koruma anlamında?
Evet,
yani bazı özelliklerin yaşatılması gerekirdi fakat hiçbir şey yapılmadı. Öyle
gitti ve sonra şeyi belirteyim şey mesela ne bileyim birçok böyle mahallenin
tarihleri kitap halinde yazıldı şu 10 sene içinde. Mesela Beykoz’u tutun ondan
sonra karşı tarafta Rumeli yakasında bazı mahaller filan. Fakat Kadıköy’ün o
kadar kültürlü halkı varken o kadar insanlar varken doğru dürüst bir şey
yazılmadı hiç. Var ufak tefek şeyler ama yalan yanlış bilgiler veriliyor.
İşte hocam bizim Yeldeğirmeni ve
Haydarpaşa için ben soyundum bu işe. Onları yazmaya çalıştım. Şimdi biraz daha
geliştiriyorum kitapları ve yeniden baskı yapacağız. O anlamda başka semtleri
de yazmak istiyorum. Araştırmalar yapıyorum.
Şimdi
efendim Kadıköyü’nün bir enteresan tarafı, oranın bir tane Azizesi var. Azize
Euphemia.
Evet Euphemia hocam.
Bu
aşağı yukarı Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarında yaşamış ondan sonra şey işte
inancı yüzünden öldürülmüş diyorlar. Ondan sonra orada herhalde adına yapılmış
bir kilise varmış.
Kaynaklarda var evet.
Evet,
kaynaklar söylüyor onu. Ondan sonra büyük bir bazilika şeklinde büyük bir bina
avlusu varmış bilmem ne varmış. Orda öyle bir kilisenin kalıntısı da yok izi de
yok. Yani bir türlü tespit edilemiyor onlar. Bazıları Euphemia adına bir dini
toplantı yapmışlardır. Bir Konsil. O Konsil’in 500’üncü yıl dönümü diye bir
tören yapıldı Avrupa’da. Ondan sonra o şeyde kitaplar filanda yazıldı Euphemia
ile ilgili gene dini mahiyette.
Gerekli
arkeolojik mahiyette kitaplar yazıldı. Bazıları çıktılar şey dediler Azizenin
Kilisesi Haydarpaşa’ya doğru oradaki buruna doğruydu dediler ama onun öyle
olması imkânsız zaten Haydarpaşa’nın olduğu yer dolgu zaten. Ondan sonra bazıları ise işte Yeldeğirmeni
dediler. O, tepede yüksekte dediler. Ondan sonra falan orada bir kalıntı filan
yok.
7. Bölümün sonu. Devam edecek.
ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN EYLÜL 2018
Blogumdan yazı yayınlayanların üst satırdaki ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN imzasıyla yayınlamaları gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder