AYDIN BOYSAN
Arif Atılgan
Aydın Boysan’ı
kaybettiğimiz gün neredeyse bütün sosyal medya yorumları rakı içmek üzerine
idi. Doğrusu bu durum beni üzdü. Aydın Bey iyi bir mimar, iyi bir öğretmen, iyi
bir yazar, iyi bir entelektüel, iyi bir İstanbulludur. Mimarlar Odasının kurucularından olup ilk yönetim kurulunda yer almış bir kişidir.
Kendisini 1965
yılında öğretmenim olarak tanıdım. 50 yaşlarındaydı. Dunhill sigarası içerdi.
1966 yılında Bayramoğlundaki
Arçelik Fabrikasının projelerini çizmişti. İnşaat yapılırken gitmek zorunda
kalıyordu. Araba alacaktı. Ehliyet sınavında çektiği sıkıntıları anlatırdı. Kaplumbağa
tipi bir volkswagen araba aldı. Okulun otoparkında sadece Onun kırmızı renkli arabası
dururdu.
Büyüdüğü semt olan Samatya’yı,
yani mahalleyi anlatırdı. ‘Birçok tarihi değer yok oldu’ diyerek 1957 yılında Menderes
hükümetinin yaptığı istimlâklere kızardı.
Derdi ki ‘küçükken
arkadaşlarımız dedelerini kaybederdi, büyüdük babalarını kaybetmeye başladılar,
şimdi arkadaşlarımızı kaybediyoruz’. Etiler’de şimdiki Akmerkezin karşılarına
denk gelen bir sokaktaki bürosuna her öğrencisinin yolu düşmüştür.
Bir anımı yazayım.
Proje dersinde 8-10
kişilik gruplar ayrılır, her grup kendi hocasının etrafında oturur, bu şekilde proje
tashihi yapılırdı.
O gün okula gelmiştim
ama bir şey çizmemiştim. Proje konumuz Otobüs Durağı. Yer seçimi serbest.
Hocanın yoklama kâğıdına ödev getirmiş anlamında (X) işareti koydurmak
istiyorum. Orada olup ta proje
göstermemiş olmak istemiyorum. Sınıftaki boş masalardan birinde eskiz kâğıdına,
üzerinde Otobüs Durağı yazan bir direk çizdim. Sıram geldiğinde ödevimi Aydın
Beye gösterdim. Azarlanmayı da, dalga geçilmeyi de göze almıştım. ‘Nedir bu? Otobüs
bekleyenler yağmur, güneş, rüzgâr gibi etkilerden nasıl korunacak?’ diye sordu.
‘Hocam’ dedim. ‘Kadıköy’de Yıldızbakkal ile Dörtyol arasında Bambi Düğün Salonu
durağı. Burada cadde kavis yapar rüzgâr almaz, binalar bitişik olduğundan
gölgeliktir, kaldırım dar olduğu için durak sığmaz, yağmurda ise yolcular
arkadaki apartmanın kapı girintisine sığınabilirler. Sadece durak olduğunu
belirtmek gerektiği için böyle yaptım.’ Derdimi anlamıştı. Yüzüme baktı.
Önündeki kâğıda (X) işaretini koydu. ‘Haftaya rüzgâr, güneş, yağmurdan
etkilenen geniş bir yer seç, gel.’ Dedi.
Onun sohbetlerinin
tadını, diğer gruplardaki arkadaşlar da belli etmeden katılıp almaya
çalışırlardı.
Okul sonrası
kendisini ilk defa 1980 lerin sonlarında görmüştüm. Akciğerinin bir kısmı
alınmış, sigarayı bırakmıştı. Budak Sinemasının yerinde yapılan eski tek katlı
Caddebostan Kültür Merkezinde Mimarlar Odasının etkinliğinde söyleşi yapmıştı.
Çay molasında yanına gittim. ‘Hocam, sizin eski öğrencinizim.’ Dedim. Anımsadı
beni. Çok şaşırdım.
Sonraki yıllarda
Mimarlar Odasında zaman zaman beraber olduk.
Hocamı birkaç defa,
başkanlık yaptığım yıllarda Mimarlar Odası Kadıköy Binamıza söyleşi için davet
ettim. Hep kabul etti. Ama ben arayıp çağıramadım. Kadıköy binamızda
asansör yoktu. Toplantı Salonumuz en üst kattaydı. Merdivenleri çıkamazdı. Hep
üzüntüm olmuştur.
Dolu dolu 97 yıl
yaşadı. Kendisine hiç Aydın Ağbi demedim. O benim için Aydın Bey, Aydın
Boysan’dır.
ARİF ATILGAN OCAK
2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder