Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -1-
Arif
Atılgan
Sayın Semavi Eyice ile 2016 Yılının Kasım ayında evinde
buluşarak bir sohbet gerçekleştirmiştim. Kendisini 28 Mayıs 2018 tarihinde
kaybettik. Kamuya mal olmuş bir insandı. Bu sebepten sohbetin tamamını tüm ilgilenenlerle
paylaşmayı doğru buldum. Ancak 50 sayfa civarında olduğu için bölüm bölüm
yayınlayacağım.
Açık siyah yazılar Semavi Eyice’nin, koyu siyah yazılar
benim (Arif Atılgan) konuşmalarımdır.
Ondan
sonra 1930’lu yıllardı. Cumhuriyet Bayramını biz orda kutladık. Gayet şaşalı
bir Cumhuriyet Bayramı oldu. 10. Yıl dönümünde. Ondan sonra herkese bayrak
diktirdiler falan.
Anladım
hocam 1923-1933 yılları arasında orası Alman Okuluyken.
Hatta
tamda o sırada Adliye yandı ve oradan seyretmiştik. Burundan. Kadıköy
Gazinosunun yapıldığı burun metruktur
biliyorsunuz ki. Daha önce orada bir şey yoktu. İlk zamanlar gazinoymuş gene.
İnciburnu’nun
orası mı hocam?
Valla
adını bilmiyorum yalnız ilk zamanlar gene gazinoymuş ilk yapıldığında. Sonra
terk edilmiş. Onun üzerine orası böyle metruk bir yer oldu. Altında bir yerde
kayıklar boyanırdı. Oradan buruna akşamları Kadıköylüler oraya hava almaya
çıkarlardı.
İnciburnu
yani orası Evlendirme Dairesi oldu sonra. Orası gazino olarak açılmış öyle
değimli hocam?
Evet,
esas gazino olarak yapılmış. Ama uzun zamanlar kullanılmadı metruk durdu. Sonra
yeniden bir ara Evlendirme Dairesi yaptılar. Ondan sonra tekrar gazino yaptılar
bir ara. Daha sonra gene kapandı. Bir kaymakamın gayretidir o parkın oraya
yapılması. Orada kömür yığınları vardı.
Orası
denizdi zaten dolduruldu oralar.
Evet,
öyle fakat ben dolma vaziyetini hiçbir zaman görmedim.
Gazinonun
yapıldığı yıllar hangi zamanlardı hocam hatırlayabiliyor musunuz?
Yalnız
çok yağmur filan yağdığında fırtına olduğunda falan deniz taştığında onun
içinde cıbıl cıbıl su olurdu. Tabanında o rıhtımın dış tarafından gelen sular
oluşurdu. Sonra oraya inşaatlardan çıkan enkazı döktüler. Hep enkaz şeysidir o.
Ondan
sonra işte ağaçlandırdı o kaymakam orayı. Ta şeye kadar hatta Altıyol’a çıkan
ana caddenin başlangıcında da bir parça toprak vardı. Hatta Singer vardı orada.
Singer’in olduğu yapı adasının ucunda dahi bir parça toprak vardı onu dahi
parkın devamı gibi hazırladılar. Fakat herhangi bir şey dikemediler oraya öyle
kaldı o.
Gazinonun
yapıldığı tarihi hatırlayabiliyor musunuz hocam?
Valla
gazino yılları -ben ilkokuldayken- 1930’lu yıllardı. Ondan sonra epey
gelişiyordu kaymakamın zamanında. Sonra durakları da yavaş yavaş oraya almaya
başladılar. O zaman tabi o parkın arazisi küçüldü. O eski genişliği kalmadı.
Evet,
yukarı kadardı değil mi Tubini Evlerine kadar.
Evet,
ayrıca orada belediyenin de izin verdiği bir sıra bina vardı parka bakan. Birde
postane vardı o sırada. O sıraya kadar yavaş yavaş ilerliyordu. Onun üzerine
daha fazla gidemediler bu defa gerilemeye başladılar tekrar. Hatta epey tanzimi
yapılmış hatta toprağı hazırlanmış hat parçalarını feda ettiler, gitti onlar.
Singer’in
önünde de bir parça vardı. Hatta bir tane şöyle şerit halinde bir çiçek yeriyle
bir tane dikdörtgen bir parça hazırladılar oraya fakat onu da dikemediler.
Kaldı sonra oda yok oldu gitti.
Hocam
İnciburnu’ndaki gazinoyu yaptıklarında orası tam olarak dolmamış mıydı?
Hayır
efendim ortası da çukurdu.
Anladım
hocam önce dalgakıran gibi gelip ucuna yaptılar sonra doldurdular
yani.
Evet.
Ondan sonra çocuklar falan denize girer gibi giriyorlardı onun içine. Ondan
sonra düzelttiler filan ve güzel bir park oldu o. Hatta daima takdirle o
kaymakam söylenirdi. Ya denirdi ’Çöpçüler falan çalıştırılarak yapılmıştır’
denirdi. 1932 veya 1933’lü yıllardı. Kadıköylüler çok beğenirlerdi onu. ‘Ya’
derlerdi ‘Akşamüstü çıkıp şurada bir hava alıyoruz, deniz havası alıyoruz’ bu
yüzden çok memnun olduklarını söylerlerdi.
Hocam
o kaymakamı araştıracağım. O parkı yapmış. Kadıköylülerin çok beğendiği işler
yapmış yani evet hocam.
Ondan
sonra çok kötüydü mesela. Tramvayı da oradan da geçiremediler o yüzden. Çünkü
birazcık lodos oldu mu Kadıköy Haydarpaşa arasındaki rıhtım yolu çöküyordu.
Oraya şey sisteminden vazgeçmediler bir türlü. Kazıklar çakarak denize mani
olmak. Biraz lodos olsun o kazıklar arasından giren dalga oradaki toprağı
çekiyordu. Arkasından üzerindeki sokak göçüyordu parkeleriyle filan. Haydii.
Yeni baştan yapılıyordu. Ya dedik ki buraya büyük bloklar dökülse bir şey
yapamazdı deniz. Fakat o yapılmazdı bir türlü orası öylece çökerdi. Her
defasında çökerdi.
O
rıhtım kumsaldı galiba değil mi, yani hocam Yeldeğirmeni’nin sahilini
söylüyorsunuz?
Orası
esası neydi bilmiyorum. Deniz adamakıllı azdığında orada ancak yayaların
geçebileceği kadar –o dizinin önünde- bir yol vardı. Yoksa tramvay filan oradan
katiyen geçemezdi.
Tramvay
zaten Yeldeğirmeninden Karakolhane Caddesinden geçip Üsküdar’a bağlanıyormuş.
Demek ki 1928’lerde elektrik gelmiş Kadıköy’e. Elektrik geldikten sonra
tramvayı yapsalar Ondan sonra sahili de 1950’lerde doldurmuşlar galiba. Ondan
sonra tramvay sahilden yukarıya Tıbbiye Caddesine bağlanmış. Peki hocam, siz
Yeldeğirmeni’nde doğdunuz galiba?
Efendim
benim doğumum hemen Haydarpaşa yangınından birkaç ay sonradır. Tam olarak 1922
yılının Temmuz ayında.
Hocam
Haydarpaşa yangını bildiğim kadarıyla 1917 yılında olmuştu?
O
Gar'ın yangını, Haydarpaşa Çayır yangını deniyor buna. Çayırdan başlayıp çayır
kenarındaki evlerden Poyraz rüzgârıyla Kadıköy’e doğru yürüyor. 1922 yılında
oluyor. Bende bu yangını merak etmiştim. Çünkü doğumumla yaşıttır o yangın.
Ankara’daki Milli kütüphanede gazete koleksiyonları var. Oradaki gazetelerden
çıktı o tarih. Bizim ev ve oradaki evler o zaman yanmıştı.
Yeldeğirmenindeki
evler mi hocam?
Aslında
Yeldeğirmeni değildi. O sokak ile ilgili komik bir hadise de var. Hakikaten o
maskaralığı kim uydurmuş onu da tam bilmiyorum ama komik bir şey o.
Hocam
çok haklısınız. O sokağın bir altındaki sokak Düz Sokaktır. (Gülüşmeler)
Evet,
o levha sokağa iki defa kondu oraya.
Gerçekten
1930-1938 yıllarındaki Pervititch Haritaların da o İskele Sokak Düz Sokak diye
geçiyor çok haklısınız hocam.
Evet,
Rasim Paşa İskele Sokağıdır o. Onun tapulara bakıldığında adının resmen Rasim
Paşa İskele Sokağı olduğu görülür. Hani o dönemde paşalar ve sultanların
isimlerini kaldırdıkları için değiştirildi. Mesela 11inci isimli bir ilkokul
vardı. Onunda adını değiştirdiler Osmangazi İlkokulu dediler.
Hocam öncesinde bu okul Alman Okulu daha
sonra 11. İlkokul daha sonra da Osmangazi ilkokulu olmuş evet. Bu dediğiniz
yangın tarihte Yeldeğirmeni Yangını diye geçer o yangın herhalde?
Efendim biz bunu Çayır Yangını diye bulduk
gazetede.
Bu meşhur hocam şey derler yaz olduğu zaman
patlıcan yangını derlermiş bunlara. Hani patlıcan kızartmaya başlıyorlar ya
yazın yağ sıçraması nedeniyle oluşurmuş. (Gülüşmeler)
Zaten umumi İstanbul’un felaketine patlıcan
kızartması ondan sonra Haliç kıyılarındaki bütün yangınlara da tavanın
tutuşması, yağın tutuşması sebep olmuştur. Ve İstanbul’da başlayan yangınlar
devamlı olarak Haliç kıyısından başlayıp 3 günde 4 günde Marmara kıyısına kadar
erişir. Yani tetkik edin onların bazılarında destanlar falan da vardır. Hatta
Türkçe olduğu gibi Ermenice falan da vardır. Böyle destanlar eski. Hatta
onların bazılarını kitap halinde de yayınladılar.
Siz Osmangazi İlkokulunun karşısındaki
Akifbey Sokakta yaşadınız değil mi?
Biraz daha aşağıda. Hala daha o sıradan
gittikten sonra bir tane bücür bir ev vardır. Devlet Demir Yollarından ufak bir
memur olan bir adamcağızındı o arsa. Bir Rum’dan kalmaydı o arsa. Ondan aldı
arsayı içindeki molozu kaldırdı ve bir katlı hatta bir buçuk katlı bir evcik
yaptı oraya. Ve hala o ev duruyor orada. Onun bitişiğindeki yer ise bizim evin
olduğu yer işte. 25 numaraydı eskiden ama sonradan numaralar değişmiş gene ondan
sonra başka bir numara olmuş o arsa.
Sizin eviniz okulun karşısındaki Akifbey
sokağında değil mi? Valpreda Apartmanından Haydarpaşa çayırına, önüne inen
sokak Akifbey Sokak.
Bizim ev doğrudan doruya o Düz Sokak denilen
caddedeydi. Yani sapak sokaklarda değil.
Yani İskele Sokağın aşağılarında.
Evet oradaydı. Hatta Lefter Apartmanı vardı
ve onun tam karşısında bulunuyordu.
Semavi Eyice'nin İskele Sokaktaki Evi
1. Bölümün Sonu. Devam edecek..
ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN EYLÜL 2018Blogumdan yazı yayınlayanların üst satırdaki ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN imzasıyla yayınlamaları gerekir.
Semavi Beyin bahsettiği 1930'lardaki kaymakam Sayın İhsan Kazak'tır.
YanıtlaSil