Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -3-
Arif
Atılgan
Sayın Semavi Eyice ile 2016 Yılının Kasım ayında evinde
buluşarak bir sohbet gerçekleştirmiştim. Kendisini 28 Mayıs 2018 tarihinde
kaybettik. Kamuya mal olmuş bir insandı. Bu sebepten sohbetin tamamını tüm
ilgilenenlerle paylaşmayı doğru buldum. Ancak 50 sayfa civarında olduğu için
bölüm bölüm yayınlayacağım.
Açık siyah yazılar Semavi Eyice’nin, koyu siyah yazılar
benim (Arif Atılgan) konuşmalarımdır.
Ben gittim baktım aa kanun kaçak. Kira filan
ödedikleri yok. O albayın oğlu ondan sonra ne derse desin. Garip bir ev olarak
kullanılıyor orası. Yatak matak yok. Yerde samanlardan yatak yapmışlar ondan
sonra içinde kâğıtlar şeyler hatta içinde bir tane subay hüviyeti bile bulduktu
orada. Ondan sonra kapının kilidi kalmamış. Tekmeyle açıyorlar tekmeyle
kapatıyorlar kapıyı.
Ondan sonra bende pekâlâ dedim. O zaman bir
sandalım vardı onun halatlarını filan götürdüm, zincirini götürdüm oraya.
Kapıların kilitleri filanda tutmuyor artık. Ondan sonra güzel bir çiviledim.
Arkasına birde kol tahtası çaktım. Duvarın bir ucunu da oydum. Bir ucu duvarın
içine girdi bir ucu kapının arkasında. Hatta bodrum var ya orayı da öylece
emniyete aldım. Bütün pencerelere işte çivi çaktım.
Daha sonra sokak kapısının mermerini kıra
döke şey yapmışlar. Devamlı açıp kapadıklarından kilit falan da tutmuyor. Onu
da güzel zincirle bağladım. Teknenin zinciriyle. Özellikle adamın içindeki nesi
varsa onlarında hepsini iki araba, yük arabası moloz doldurduk. Ve düşününki o
en aşağıya inen merdiven var ahşap onun içine evin ne kadar iki senede birikmiş
çöpü varsa onu doldurmuşlar onları da temizledik. Denize attık falan bir
kısmını. Çöpçü falan da almaz onu o kadar muazzam bir şey. Ondan sonra hatta
benim üniversitedeki hademem benim odama falan bakar. ’Ya’ dedim ’evin falan
yoksa gel bedavadan otur benim evde’ dedim. ’Ya’ dedi ’benim gecekondum var’
dedi.‘İstanbul tarafında bana çok masraflı olur gelip gitmek dedi’ istemedi.
Onun üzerine baktım olacak gibi değil şimdi
dedim her yerleri zincirledim ana kapıyı da bağladım. Ondan sonra kilitledim
çıktım gittim. Bir daha da ne geldi kimse ne aradı. (Gülüşmeler) 3 – 4 mektup
yolladık babalarına. Onlara da cevap gelmedi. Ondan sonra biz biraz daha
bekledikten sonra evin içinde işte bunların müzahfaratları neleri varsa hepsini topladık attık. Ondan
sonra kilitledik böyle dursun dedik. Öyle duruyordu.
O ev şimdi durmuyor herhalde değil mi?
Duruyor duruyor. Eski 25 numara ama şimdi
numarası değişmiş onun. 27 mi olmuş 29 mu olmuş bir şey olmuş. Yanımızda da bir
demiryolu memurunun gayet alçak bir evi var. Yani bir kattan başka birde ufacık
bir bodrumu olan bir evi var. O zaman benim zamanımda yaptıydı onu o. Hala daha
o ev duruyor.
Diğer Konuşmacı: İtalyan apartmanının karşısındaki köşe değil onun yanı.
Yukarıda yani okulun karşısında İtalyan
apartmanının karşısındaki köşedeki bina da eski bir binadır onun yanı. Anladım
çok iyi. Hocam Yeldeğirmenindeki Karakolun durumunu hatırlıyor musunuz?
Vallaha durumu ahşap bir karakoldu o. Çok
güzel bir bahçesi vardı. Komiserler falan çok iyi bakıyorlardı.
Bizim zamanımızda o Karakol setin üstündeydi.
Hatta yedi katlı basamaktan çıkıyorduk yukarıya. Peki, sizin zamanınızda da
öylemiydi yoksa aşağıya kadar bahçeye miydi?
Yok yok yüksekti. Fakat şimdi diğer bir konu
karakolu yıktılar.
Yıktılar o Karakolu hocam. O Karakolu ben
araştırdım orijinalinde 1860’larda yapılmış. Orijinalinde o set yok.
Orda
karakollar varmış onları filan bulmuştu. Ondan sonra bilmiyorum bunu da buldu
mu bana bir iki defa geldi gittiydi o. Sonra bazı araştırma yapanlar bana
müracaat ettiler. Gidin o teze bir bakın dedim fena bir tez değil o dedim iyi
dedim. Ondan sonra yani o tez kütüphanede duruyor. Teknik üniversitede.
Mimarlık Fakültesinde mi Hocam?
Herhalde
ordadır.
3. Bölümün Sonu. Devam edecek..
ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN EYLÜL 2018
Blogumdan yazı yayınlayanların üst satırdaki ATILGAN BLOG ARİF ATILGAN imzasıyla yayınlamaları gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder