Prof. SEMAVİ EYİCE İLE KASIM 2016 TARİHİNDE YAPTIĞIM RÖPORTAJ -12-
Arif Atılgan
Sayın Semavi Eyice ile
2016 Yılının Kasım ayında evinde buluşarak bir sohbet gerçekleştirmiştim.
Kendisini 28 Mayıs 2018 tarihinde kaybettik. Kamuya mal olmuş bir insandı. Bu sebepten
sohbetin tamamını tüm ilgilenenlerle paylaşmayı doğru buldum. Ancak 50 sayfa
civarında olduğu için bölüm bölüm yayınlayacağım.
Açık siyah yazılar
Semavi Eyice’nin, koyu siyah yazılar benim (Arif Atılgan) konuşmalarımdır.
Evet hocam Doğru.
Diğer Katılımcı: Evet Bostancı Köprüsü
Evet,
oda mesele tabi.
Doğru. Bostancı’daki Çeşme başka ama
Bostancı’da bir de meydanda vardır ya çeşme.
Şeyde
Eski Karakolun önünde.
Evet Karakolun önünde hocam.
Efendim
o Mahmut zamanında. Çok yeni o. Evet onu zaten yeni baştan restore ettiler
akıllarınca. Bir şeyler yaptılar.
Evet hocam, kenarda kaldı sonra ne
oldu bilmiyorum.
Evet,
O çok yeni bir çeşme ondan sonra onu orda işte Bostancıbaşı Karakolu derbendi
var çünkü İstanbul’un kontrolü Bostancıbaşıların idaresindeydi. Bostancıbaşı
enteresan bir görev. Yani Saray bostanlarına baktıklarından başka Padişahın bir
nevi muhafız kuvveti. Ve şehre girişlerini de kontrol eden zabıta kuvveti.
Onun
için şehrin giriş noktalarından biri Bostancı köprüsü. Biride Beykoz
taraflarında bir giriş. Anadolu’dan gelenler orda durduruluyor. Ondan sonra
kefil göstermek zorunda İstanbul’da. Trakya’dan gelenlerde Çekmece’de
durduruluyor. Ondan sonra öyle her yorganını sırtına vuran bu gün olduğu gibi
İstanbul’a gelemiyor.
Ondan
sonra eğer kefil gösterebilirse o zaman izin veriliyor kendisine giriyor sonra
yerleşiyor. İstanbul’da. Böyle birtakım şeyleri var, nizamları var İstanbul’da.
Bostancıbaşı son derece önemli bir şey. Ve iki tane onların merkezleri var
Sarayda. Bir tanesi işte Saray bostanlarına falan bakmak. Ondan sonra aynı
zamanda da Padişahın özel muhafızlığını yürütmek. Ondan sonra ve idamları da
biliyorsun Bostancıbaşı yapıyor.
Şimdi evet hocam bende onu
düşünüyordum.
Padişah
Bostancıbaşı dedimi, hemen adam geliyor.
Emret sultanım diyor. Tamam, gitti adam hiç şakası yok işin (Gülüşmeler)
Doğru hocam. O Bostancıbaşılık çok
önemli bir görev.
Efendim
onların iki tane merkezleri vardı. Biri Sur-u Sultaniyenin içinde bir tanesi de
dışarıdaydı. Onların hatta bir tane de camileri vardı orada. Bilmem hatırlar
mısınız? Kadıköy vapurundan bakınca tam deniz kıyısında minareli filan bir cami
vardı. Sonra minaresini yıktılar onun yalnız camisi kaldı. Ondan sonra onu da
yıktılar. Şimdi yok. O Bostancı Camiydi. Bostancıbaşıların ikinci camileri de
ikinci merkezleriydi. E yani şimdi biz tarihe filan böyle lüzum görmüyoruz.
Neredeydi tam olarak hocam?
Efendim
tam Fener ile Sarayburnu’ndaki gazinonun arasındaki boş sahada böyle surların
dışında küçük bir camiydi. Ve minaresi de vardı. Eski fotoğraflarda görülür.
Bembeyaz minare böyle badana olmuş filan. Görülür. Sonra önce harap oldu onun
minaresi, minareyi yıktılar. Ondan sonra cami kaldıydı. Camiyi de yıktılar.
Şimdi pirüpak, tertemiz orası.
Evet doğru.
Sarayın
duvarı yıkıldı biliyorsunuz. Bundan 7-8 ay önce ne olacak.
Doğru hocam.
Velhasıl
bizim tarih anlayışımız bu. Bu kadar.
Geçmişine sahip çıkarsan geleceğini de
garantiye alırsın. Geçmişine sahip çıkmak lazım gerçekten.
Valla
şimdi şu sıralarda biraz geç kalındı ama ne tespit edilse kardır diyeceğim.
Değil mi hocam? Hakikaten şu anda ne
tespit edilirse onları korumak lazım.
Yalnız
şu var ki geç te kalındı. Mesela bir şey vardı. Öğretmen subay vardı, yüzbaşı.
İsmini hatırlayamıyorum Ferruh muydu öyle bir ismi vardı galiba. Ondan sonra bu
zat önce Ankara’daydı. Sonra burada
Kuleliye tayin edildi. Belki şimdi emekli olmuştur. Eğer sağ ise.
Ondan
sonra bu zat yıllardan beri mezar taşlarının mizanpajını koleksiyonunu
yapıyordu. Yüzlerce mezar taşını toplamış. E ama ne yayınlıyor bunları...
Söyledim bunları. Ben bir camiden bahsediyordum bir yazı yazmıştım. Yav dedim
senin imzanla bunun haziresindeki taşları benim zeyil olarak benim yazımın
arkasına koyalım imzanla. Ben kendim alacak değilim bunu. Yapmadı istemedi ne
yapayım.
Yani ne faydası var işte insanlara
faydası olsun. Yayın yapsın.
Hazirenin
enteresan tarafı neydi? Çok değişik serpuşlar vardı. Yani en eski Osmanlı
kavuğundan tutun o karpuz gibi sarıklardan ondan sonra en son Tanzimat Devrinde
o az önce Sultan Mahmut zamanında filan püsküllü püsküllü fesler var. Onlar
filan hepsi, değişik değişik şeyler var. Taşlarının üzerinde böyle serpuşları
var işte.
Ondan
sonra razı olmadı. Topladıysan ver işte, bunlar çıksın. Filan yerdeki caminin
haziresindeki değişik Osmanlı taşları de. Altına da imzanı at. Ondan sonra
benim yazımın sonunda o çıksın. Hayır, çıkmasın. Aman kimse görmesin, kimse
almasın, kimse bulmasın.
Yani o Osmanlı’nın mezar taşları
apayrı bir ihtisas alanı aslında. Hepsinin apayrı bir anlamı varmış ki çok
derin bir konu.
Söyledim
işte. Osmanlı devrinde bir paşanın. Şeydeki işte Kuşdilindeki mezarda.. Allah
ona diyor sadece diyor 90 yılcık bir ömür verdi diyor. Daha ne istiyor be yahu
adam? 90 sene yaşamış. Sonra buna diyor Ağa Hasanpaşa derlerdi diyor. Bütün
şeylerin baş şeysiydi diyor en yaşlı vezirdi diyor. Taş.(Gülüşmeler)
Papazın Bağı Fenerbahçe stadının
olduğu alan mı yoksa karşıda -şimdi binalar yapıldı- bostan kuyusu vardı orada
mıydı?
Efendim
şey var ya Fener Stadının arkasındaki yol var ya o yolun yani bu taraftan doğru
geldiğiniz takdirde Tren hattıyla o yolar asında kalan arazide.
Ben de öyle biliyorum da. Fenerbahçe
Stadının orası diye de. Papazın Bağı derlerdi.
Orasıydı
Papazın Bağı. Ahmet Rasim’in rakı içmek için gittiği yer orası. Ondan sonra
mevsim meyvesiyle mezesi de oymuş. Ondan sonra o Papazın Bağının da gerek
Rumeli’de gerek Anadolu’nun batı taraflarında bağ evi diye böyle kale gibi
evler vardır. Böyle dört köşeli kule, kulenin alt katında ne vardı bilmiyorum
orada pencere filan yoktur. İçinde bir merdivenle üst katta bir tane köşk
yapılmıştır.
Yani
Osmanlı mimarisinin köşklerin aynen eşidir o. Tek kapı üzerinde geniş saçaklı
bilmem neli bir köşk yapılmıştır. İşte orada da o köşk vardı. Trenden de
görülürdü. Bundan yakın zamana kadar da işte bundan 20 sene öncesine kadar
sapasağlam duruyordu. Sonra onu da yıktılar. O Papazın Bağındaki köşkü.
Yenilenip yapıldı galiba o dediğiniz
bina.
Yok
zannetmiyorum. Yalnız şey Muzaffer. Kütüphane müdürü Muzaffer ondan sonra Ahmet
Rasim hakkında bir kitap yazıyordu, ondan o sonra resmi istedi benden verdim.
Ondan sonra yazmış altına Semavi Eyice tarafından çizilmiştir diye. Ben kroki
olarak elimde fotoğraf makinesi yoktu. Yıkılmadan şunun bir şunun resmini bir
çizeyim demiştim. Hâlbuki oradan yüzlerce defa geçtik. Çocukken bisikletle
geçerdik. Sonra işte büyüdük ondan sonra yayan da geçtim otomobille de
geçtim. Ondan sonra fakat işte kısmet
olmadı
Benim çocukluğumda orada bostan kuyusu
vardı. Ve o meşhur anlatılan şekilde atın gözlerini bağlayıp, bostan kuyusunun
etrafında dolaşır, tenekelerle kuyudan su çeker bostan öyle sulanırdı orada.
onu hatırlıyorum.
Diğer Katılımcı: Dolap beygiri.
Dolap Beygiri Evet. Ben onu
hatırlıyorum o kuyuyu. Sonra oraya İmtaş Sitesi yapıldı oraya, hepsi gitti
onların.
Diğer Katılımcı: Orada birkaç tane
yeni yapılmış üzeri ahşap kaplı binalar var.
Hocam çok
zahmet ettirdik. Çok yorduk sizi çok teşekkür ederiz. Çok sağ olun. Tekrar
geçmiş olsun. Şöyle bir ay sonra filan bir telefonlaşırız. Eğer müsait
olursanız yine sohbet ederiz. Yeldeğirmeni’nde o daha önce geldiğiniz yer. O
kilise restore edilmişti. Kemal Atatürk Ortaokulunun yanındaki kilise. Sanat
Merkezi haline getirildi orası. Ve orada inşallah sadece sizin böyle
anılarınızı kendi bilgilerinizi aktardığınız bir sohbet yaparız. Başka kimseyle
de konuşmadan İnşallah Hocam.
Bakalım İnşallah bakalım kısmetse. Çünkü bizim
yaşımızda geleceğe vaatte bulunamıyoruz.
O hiç belli
değil hocam. (Gülüşmeler) Sağlıklar dilerim. Geçmiş olsun diyelim tekrar hocam.
12. Bölümün Sonu. BİTTİ.
ATILGAN
BLOG ARİF ATILGAN EKİM
2018
Blogumdan yazı yayınlayanların üst satırdaki ATILGAN BLOG ARİF
ATILGAN imzasıyla yayınlamaları gerekir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder