Haydarpaşa
HAYDARPAŞA
ÇAYIRI
Arif Atılgan
Öncelikle Anadolu Yakasının en
büyük çayırı olan bu alanın adının nereden geldiğini araştırmakta yarar vardır.
Osmanlı Padişahlarından Kanuni
Sultan Süleyman ve Oğlu II. Selim’in her ikisine de sadrazamlık yapmış olan
Hadım Haydarpaşa, 1553 yılında bu alana yazlık bir ev inşa ettirmiştir. Evin
Hadım Haydarpaşa tarafından kullanılmasından sonra bu alan Haydarpaşa’nın
Bahçesi adıyla anılmaya başlanmıştır.
1594 tarihli bir mevacip
(ücret) defteri kaydı bu tanımlamayı
doğrulamaktadır. Zira bu defterde çevreden Bahçe-i Haydarpaşa olarak
bahsedilmektedir.
1807 yılında ise, bu sefer
Padişah III. Selim’in Haydarpaşa isimli Sadrazamı Selimiye Kışlası inşasında
büyük gayret göstermiştir. III. Selim, Sadrazamının başarılı çalışmalarına
karşılık kendisini onurlandırmak amacıyla, bu alana onun adını vermiştir. Yani
1807 yılına kadar Haydarpaşa’nın Bahçesi diye anılan çayır, bu tarihten
itibaren resmen Haydarpaşa Çayırı adını almıştır.
Haydarpaşa Çayırı, Anadolu
Yakasında Osmanlının Süvari Birliklerinin talim alanı olarak kullanılmıştır.
Ancak bu özelliğinin yanında Haydarpaşa Çayırı, tarih boyunca birçok sosyal
etkinliklere de ev sahipliği yapmıştır.
Çayırın Kadıköy tarafında,
şimdiki köprünün başlangıç kısımlarında küçük bir çarşısı bulunmakta idi. Bu
çarşıda bulunan Bomonti Bira Bahçesi daha sonraki yıllarda Moda Plajı
üzerindeki Alman Kampı diye bilinen alana taşınmış ve orada ünlenmişti. Ama
maalesef bugün artık Bomonti Bira Bahçesinden hiçbir iz kalmamış, bahçe tarihe
karışmıştır.
Ayrıca, Haydarpaşa Çayırı’nda
düğünler, panayırlar, eğlenceler ve başta güreş olmak üzere çeşitli spor
etkinlikleri de yapılmakta idi.
Örneğin: Sultan Abdülmecit’in
oğulları V.Murad ve II. Abdülhamit’in sünnet düğünleri burada yapılmıştır. Bu
düğün, Çayırın İbrahimağa tarafında Sultan II. Mahmut döneminde (1808- 1839)
yaptırılan ve kalıntıları yakın zamanlarda ortadan kalkmış olan köşkte
yapılmıştır. Ancak Haydarpaşa Çayırı’nda yapılmış ve Dünya basınına da konu
olmuş olan en ünlü etkinlik Sultan Abdülmecit’in kız kardeşi Adile Sultan’ın
1845 tarihindeki düğünüdür. Bu düğünde 19 yaşındaki şair Adile Sultan Tophane
Müşiri Mehmet Ali Paşa ile evlenecektir. Düğün etkinlikleri içersinde, o
zamanlar İstanbul’da bulunan ünlü baloncu İtalyan asıllı Comasgi’nin balonu ile
bir gösteri uçuşu yapması da planlanmıştır. 7 gün 7 gece sürecek olan düğünün
en ilgi çekici tarafı da bu uçuş olacaktır.
Comasgi daha önce İstanbul’da iki
uçuş yapmıştır. Birincisi yine Haydarpaşa Çayırı’ndan olmuş ve Yalova’nın bir
köyüne inilerek sonuçlanmıştı. O gün Ünlü Baloncu, Köylülerin kendisine şaşkın
bakışları karşısında onlara yanındaki Padişah fermanını göstermiş ve bu şekilde
kendisinin bir kayıkla İstanbul’a gönderilmesini sağlamıştı. İkinci uçuşunu ise
Taksim’den yapmış ve Safra Köyü isimli bir yerleşime inmişti.
Bu düğünde yapacağı gösteri,
Comasgi’nin İstanbul’daki üçüncü uçuşu olacaktır. Comasgi, kendisine gösteri
sırası geldiğinde balonunun iplerini çözmüş ve havalanmaya başlamıştır.
Havalandıktan bir saat sonrasına kadar İstanbul semalarında izlenebilen
Comasgi, daha sonra tekrar yükselmeye başlamıştır.
Bir süre sonra gözden kaybolan
Comasgi’den o günden bu güne kadar hiçbir haber alınamamıştır.
Semtteki eski insanların
anlatımlarına göre Haydarpaşa Çayırı, Mütareke Yıllarında İngiliz Askerleri
tarafından kamp yeri ve hokey oyunu alanı olarak kullanılmıştır.
Ayrılık Çeşmesinin karşısında,
İbrahimağa’dan Acıbadem’e kadar uzanan 320 dönümlük alanda Şehzade Ziyaeddin
Efendi Köşkü bulunmaktadır. Osmanlı Padişahlarından Sultan Reşat, Kadın
Efendisi Kamiras Hanım için bu alanın tepe kısmına 1910 yılında bu köşkü
yaptırmıştır. Ancak Kamiras Hanım köşkü beğenmemiş ve oğlu Ziyaeddin’e hediye
etmiştir. Ayrılık Çeşmesi’nin karşısından İbrahimağa’ya doğru biraz yürüdükten
sonra iki tarafı ağaçlı bir yoldan ve iki kanatlı yüksek bir kapıdan köşkün
bahçesine girilmekte idi. Girişin sol tarafında mutfak, müştemilat ve bostanlık
bulunmaktaydı. Sağ tarafında ise bağlık alanın içinde selamlık ve yaverlerin
kullandığı bina yer almakta idi. Sol tarafta ayrıca Sultan Mecid’in beş oğlunun
birlikte diktiği ve kendi adlarıyla ( Murat, Hamit, Reşat, Vahdettin, Süleyman
) anılan beş adet ıhlamur ağacı bulunmakta idi. Maalesef bu ağaçlar 1976
yılında kesilmiştir. Otuz iki odalı köşk, hanedan yurt dışına sürgüne
gönderilinceye kadar kullanılmıştı. Doktor olmasına rağmen mesleğini hiç
yapmamış olan Ziyaeddin Efendi de bu köşkten sürgüne gitmiş ve orada ölmüştü.
Mehmet Ziyaeddin Efendi, Hanedanın sürgüne gönderilme sürecinde Köşkün elinden
alınacağı endişesine kapılmıştı. Bu acil duruma çözüm olarak Köşkü önce bir
tanıdığına geçici olarak, daha sonra şartlar normale döndüğünde gerçek bir
müşteriye gerçekten satmayı planlamıştı. Bu amaçla damadı İhsan Sokullu’nun
kardeşi Hikmet Sokullu’ya vekâlet vermişti. Hikmet Bey de köşkü kendi babasına
satmıştı. Bu sebepten Köşk Kadıköylüler tarafından Sokullu Köşkü olarak
bilinmektedir. Yıllar sonra iki ailenin varisleri arasında davalaşmalara sebep
olan Köşk uzun süre boş kalmış, daha sonra 1980 li yıllara kadar Özel Anadolu
Lisesi ismi ile kullanılmıştı. Köşkün etrafındaki Çiftlik Arazisi 1980 li
yıllardan itibaren tamamen parsellenerek yapılaşmaya açılmıştır. 1980 li
yıllara kadar Kadıköy’ün her yanından görülebilen bu Köşk bugün etrafındaki
apartmanların arasında kalmış, ancak arandığında bulunabilen bir duruma
girmiştir.
ARİF ATILGAN HAYDARPAŞA KİTABI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder