Kent Mektupları
SÜREYYA PLAJI VE BAKİRELER ANITI
Arif Atılgan
1874-1955 yılları arasında yaşayan Süreyya İlmen (Paşa)
2. Abdülhamid’in seraskerlerinden Rıza Paşanın oğludur. Aileden zengin olan Paşa
1. Dünya Savaşı sonrası askerlikten ayrılmış, ticarete atılmış daha da zengin
olmuştur. Süreyya İlmen milletvekilliği de yapmış, ülkeye batı kültürünü
getirmek için kendi doğrularına göre çeşitli çalışmalar ve eserler
gerçekleştirmiştir.
Ülkemizde denize girme geleneği 1920 li yıllardan
sonra İstanbul’a beyaz Rusların gelmesiyle başlamıştır. Önce deniz hamamları daha
sonraları plaj tesisleri kullanılmaya başlanmıştır. Bazı plajlarda ise aynı
zamanda bugünün motellerini andıran daha kapsamlı tesisler oluşturulmuştur.
Plajları cazip hale getirmek için çeşitli tanıtımlar yapılmış, bu amaçla Milli
Piyango İdaresi 7 Ağustos 1944 ve 31 Temmuz 1950 tarihli çekilişlerindeki
biletlere plaj resimleri koymuştur.
Süreyya Paşanın Maltepe sahilinde patlıcan, salatalık,
kabak vs yetiştirdiği bir sebze bahçesi bulunmaktadır. Paşa, 1939 yılında Kartal
Kaymakamı Bahir Öztrak ve Maltepe Belediye Başkanı Kahraman Beyin ısrarları ile
bu bahçelik alana plaj yapmaya karar verir. 20 Haziran 1939 tarihinde işe
başlanır, 2. Dünya Savaşı dolayısıyla zaman zaman sekteye uğrayan çalışmalar
1946 yılında bitirilir. 8 Haziran 1946 tarihinde açılışı yapılan plaja, DDY
geçici bir istasyon oluşturarak ve burada trenleri bir dakika durdurarak
katkıda bulunmuştur. Daha sonra ise alt geçitle geçilen plajın arazisine kalıcı
bir istasyon inşa edilmiştir. Açılışa gelemeyen Vali Lütfü Kırdar daha sonra
haber vermeden plaja geldiğinde tesisleri beğenmiş ve plajdan Bağdat Caddesine
asfalt yol yaptırarak tesislerin caddeye bağlanmasını sağlamıştır.
Modern bir tesis olan Süreyya Plajı 80 1. Mevki soyunma
odası, 200 den fazla 2. Mevki soyunma odası, büfe, gazino, hizmet odaları, 42 odalı otel ve 1 büyük evden ibarettir. 300
mt uzunluğunda denize cepheli bir kumsalı bulunmaktadır. Tesisler sadece plaj
olarak değil yazlık, eğlence yeri, deniz sporları için de kullanılmakta idi. Plajda
orkestra, restoran ve dans etkinlikleri yapılmakta idi. Süreyya İlmen 1947
yılında gazetelere ‘En son sistem tesisata malik olan plaj kabineleri lüks ve
konforludur. Mükemmel gazino, fevkalade caz, nefis içki ve yemekler. Aileler
için hususi odalar. Bütün banliyö trenleri plajın önünde durur. Kadıköy
İskelesi’nden plaja muntazam otobüs servisleri; Karaköy’den de doğrudan doğruya
plaja elverişli hususi motor servisleri’ şeklinde ilan vererek tesislerin
tanıtımını da yapmıştı.
Ayrıca Kadıköy’ün
renkli siması Tayyareci Vecihi Bey’e plaj önüne 1-2 tayyare getirerek plaj ile
adalar arasında uçuşlar yapması için büyük evin altında bir daire ayrılmıştı.
Süreyya Paşa önceki tarladan dolayı maliyeye 5-10 TL vergi verirken, bir anda
dikkatleri üzerine çeken plaj tesisleri dolayısıyla 10000 TL vergi vermeye
başlamıştı. Üstelik bu tesisler çevredeki arazilere de değer kazandırmışlardı.
Süreyya İlmen plaja bir
simge olması için eski Yunan tarihinde Bakireler Tapınağı (Temple des Vierges)
olarak bilinen anıtı plaja yapmak istemiştir. Bakireler Tapınağına Avrupa’daki
parklarda, su kenarlarında rastlandığı söylenmektedir. İnanışa göre Bakireler
Tapınağını ziyaret eden gelinlik çağındaki genç kızlar koca bulmaktadırlar.
Süreyya Plajında kıyıdan 50-60 MT açıkta bulunan küçük bir kayalık zeminin üzerine
bu yapı tesis edilir. Sonraki yıllarda plajın simgesi haline gelen Bakireler
Anıtı yaklaşık 3,5MT çapında 4MT yüksekliğinde 6 kolon üzerine konulmuş bir
kubbe şeklinde idi. Ortasında ise Venüs heykeli bulunmakta idi. Yunan
mitolojisinde Afrodit olarak bilinen, Roma mitolojisindeki Venüs denizin köpüğünden
oluşmuş, istiridye kabuğu içersinden dünyaya gelmiş bir tanrıçanın adıdır.
Süreyya İlmen anılarında bu anıtın plajla birlikte mi yoksa daha sonra mı
yapıldığını yazmamış. Ancak başka yerlerde okuduğuma göre Bakireler Anıtının yapılması
çeşitli sebeplerden dolayı gecikmiş ve 1953 yılında gerçekleştirilmiştir.
Bakireler Anıtı
Eskiden insanlar
plajlara giyinik gelirler oradaki soyunma kabinlerinde üzerlerini çıkarıp
mayolarını giyerlerdi. Çıkışta yine bu kabinlerde bu sefer mayolarını çıkarıp
giysilerini giyerler plajı o şekilde terk ederlerdi. Bazı plajlarda ise soyunma
kabinlerinden başka bir de aile kabinleri vardı. Bunlar bir oda büyüklüğünde
olur içersinde dinlenecek bir yatak da bulunurdu. Süreyya Plajı da bu
çeşitlerdendi. Daha çok trenle gittiğim bu plajdaki anılarımı anlatmam uzun
sürer. Ama herkes gibi benim de burada zaman geçirirken yaptığım en önemli işin
kıyıdan Bakireler Anıtına kadar yüzerek gidip gelmek olduğunu söyleyebilirim. O
yılları düşünürsek trenlerde kollarında plaj sepetleri ile kadınlar ve
ellerinde havluya sarılmış mayoları ile erkeklerin olduğu görüntüler gözümüzün
önüne gelir.
Süreyya Plajı ve
Bakireler Anıtı yıllarca her kesin anılarında yer etmiştir.
Ancak,
Karacaahmet Mezarlığındaki
1. Adada Üsküdarlı bir hanıma ait olan anıt mezar da aynen Süreyya Plajındaki Bakireler
Anıtı şeklindedir. S.Ö. isimli bu hanımı Süreyya İlmenin de tanıdığı söyleniyor.
Zaten o yıllarda nüfusun çok az olması dolayısıyla her kesin birbirini tanıması
çok doğaldır. 1947 yılında 35 yaşında kötü bir hastalıktan ölmüş olan bu genç
hanımın mezarı ise yaklaşık 3MT çap ve 3,5MT yükseklikte, Bakireler Anıtının
ölçülerine yakın ölçülerdedir. Tek fark, buradaki anıtın ortasında aynı
yükseklikte bir kaide üzerinde Süreyya Plajındaki heykelin yerine S.Ö. nün
yüksekte duran mezarının bulunmasıdır.
Doğrusu Süreyya Plajındaki
ve Karacaahmet Mezarlığındaki birbirinin aynı olan iki anıttan hangisinin daha
önce yapıldığını belgeleyemiyorum. Belki de birbirlerinden hiç haberleri
yoktur.
İstanbul’un bin bir
sırrı vardır. Ben Anadolu yakasının da sırları olduğunu iddia eden bir kişi
olarak bu konuyu ortaya koyuyorum.
Yıllardır Süreyya Plajının
simgesi, Maltepe Belediyesinin amblemi, Maltepe’deki Türkan Saylan Kültür Merkezinin
modeli olan Bakireler Anıtının şeklinin aslı, Karacaahmet Mezarlığındaki bu
anıt mezar olabilir mi?
Bugün doldurulan kıyı
dolayısıyla plaj ortadan kalkmış, Bakireler Anıtı kıyı dolgu alanındaki süper
marketin otoparkı içinde çukurluk bir köşede kalmış, içindeki heykel ise yok olmuştur.
Birçok kişi önemli bir bölümü dolgu alanının altında kalmış olan Anıtı fark
etmemekte, bir zamanlar denizin ortasında olduğunu bilmemektedir.
Bakireler Anıtının Bugünkü Durumu
Bu durum kullanılarak, Anıtın
denizin ortasına taşınmasını ve birtakım tesisler yapılmasını doğru bulmadığımı
belirtmek isterim. Bilinmelidir ki hiç kimse dünyanın parasını hayır için
harcamaz. Anıt yerinden oynatılmamalıdır. Burada yapılması gereken şey, en
basit anlatımla Anıtın çevresinin deniz seviyesine kadar düşürülerek açılması
ve kendisinin ortaya çıkarılmasıdır. İçersine çöp atılabileceği için etrafına
havuz yapılması sakıncalı olacaktır. Ancak bir zamanlar suyun içersinde
olduğunu hissettirebilmek için çevresine yapılacak düz platform ince
fıskiyelerle ıslak tutulabilir. Bir plakete gerekli bilgilendirmeler de
yazıldığı takdirde insanlar Bakireler Anıtını en iyi şekilde anlayacaklardır
sanırım.
Kıyıda köşede kalmış
birçok objenin çeşitli anıları bulunmaktadır. Bunları bilebilmek, en önemlisi
hissedebilmek gerekir.
ARİF ATILGAN EYLÜL 2012
hiç olmazsa anıtın çevresini havuz gibi suyu hatırlatan bir mimari-peyzaj yapsaydık
YanıtlaSilhiç olmazsa anıtın çevresini havuz gibi suyu hatırlatan bir mimari-peyzaj yapsaydık
YanıtlaSil