Kent Mektupları
5. MURAD KÖŞKÜ
Arif Atılgan
5. Murad 1840-1905 yılları arasında yaşamış, 30 Mayıs 1876 ile 31 Ağustos 1876
tarihleri arasında 93 gün süre ile en kısa dönem padişahlık yapmış bir
sultandır. Babası Abdülmecid,
amcası Abdülazizdir. Amcası Abdülaziz’in padişahlıktan devrilmesiyle tahta
çıkarılmış ancak Abdülaziziz’in
ve sarayın paşalarından Hüseyin Avni Paşa’nın öldürülmesi olaylarından dolayı akli
dengesi bozulmuş ve şeyhülislamın da fetvası ile padişahlığına son verilmiştir.
Kendisinden sonra yerine geçen kardeşi 2. Abdülhamid, 5. Murad’ı Çırağan Sarayına
kapatmıştır. 5. Murad o yıllarda Sarayın harem dairesi olan bugün ise Beşiktaş
Anadolu Lisesi olarak kullanılan binada yaşamıştır.1905 de burada ölmüş, Yeni Cami
Hatice Turhan Sultan Türbesine ek olarak, saray kadınları için inşa edilen
Cedid Havatin (Yeni Kadınlar) Türbesine annesi Şevkefza Kadın Efendinin yanına defnedilmiştir.
5. Murad Namık Kemal, Ziya Paşa gibi şairlerle fikir alışverişinde bulunan, Fransızca,
Farsça, Arapça bilen, piyano çalan, beste yapan, eğitimli, nazik bir insanmış. Yurt
dışına seyahate çıkan ilk padişah olan Abdülaziz ile birlikte O da Avrupa’ya
gitmiş ve bu seyahat kendisine yeni bir kimlik kazandırmıştır. Paris’te yaşayan
gazeteci- yazar Kenize Murad 5. Murad’ın
torununun kızıdır.
Abdülaziz
ve Murad veliahtlıklarını Kadıköy’de geçirmişlerdir. Aslında Abdülaziz Padişah
Abdülmecid’in kardeşi olması dolayısıyla veliaht, Murad ise oğlu olması
dolayısıyla şehzadedir. O zamana kadar şehzadeler Sarayın dışında
yaşayamazlardı. 3. Mehmed (1595-1603) zamanından önce sancaklara gönderilen
şehzadeler, 3. Mehmet’ten itibaren oralarda güçlenip taht kavgalarına girişmemeleri
için Sarayda düzenlenmiş dairelerde gözaltında yaşatılmışlardır. Abdülmecid’in,
kardeşi veliaht Abdülaziz ve oğlu şehzade Murad için bu özgürlüğü tanıması
Osmanlıda 250 yıl süren olumsuz bir geleneğin sonlanması demek olmuştur. Daha
sonra 1908 yılındaki 2. Meşrutiyetin ilanı ile bu geleneğe resmen son verilmiştir.
Abdülaziz
ve Murad Efendiler daha sonra tahta çıkmaları dolayısıyla Kadıköy’ün ev
sahipliği yaptığı iki Osmanlı padişahıdırlar. Onların dışında Kadıköy’de
yaşamış ama padişah olmamış başka şehzadeler de vardır. 5. Mehmed Reşad’ın
büyük oğlu şehzade Ziyaeddin Efendi’nin İbrahimağadaki , 2. Abdülhamid’in büyük
oğlu şehzade Mehmed Selim Efendinin Erenköy’deki, ikinci oğlu şehzade Abdülkadir
Efendinin Feneryolundaki köşklerinde yaşadıkları bilinmektedir. Bunlardan
sadece şehzade Ziyaddein Efendi’nin İbrahimağa’daki köşkü bugüne gelebilmiştir.
Mimarlara Mektup dergisinin Şubat 2011 sayısındaki yazımda anlattığım bu köşkün
değeri bilinmelidir.
Aslında
Abdülaziz ve Murad’ın birlikte yaşadıkları Kurbağalıdere Köşkü ismiyle bilinen
yapı Hasanpaşa’da şimdiki İETT Deposunun bulunduğu alanın biraz üst taraflarındadır.
Köşkün bahçe kapısı buradadır. Altunizadede de av köşkü bulunan Abdülaziz 1861 yılında
padişah olunca Kurbağalıdere Köşkü ve arazisini Murad’a bırakmıştır. Ancak
Murad burada oturmamış ve1864 yılında Abdülaziz’in kendisine tahsis ettiği
derenin üst tarafındaki arazinin tepelik kısmına bir köşk yaptırmıştır. İnşaat
ve mimarlığı seven Murad, köşkten başka buraya hizmetkârlar ve haremdekiler için
binalar, hamam, av köşkü de inşa ettirmiştir. Kaynaklarda bütün inşaat işlerini
43627,5 Osmanlı Altınına mal ettiği yazılmaktadır. Okuduklarımdan
anlayabildiğim kadarıyla esas bina olan selamlık dairesi o yıllarda İstanbul’un
en güzel köşkü olarak gösterilmektedir. O derece ki bir gün Padişah Abdülaziz’in
annesi Pertevniyal Sultan bu köşkü merak etmiş ve görmeye gelmiştir. Köşkte
altın yaldızlı ceviz kapılar, bugün kristal olarak bildiğimiz billurdan
merdiven parmaklıkları, yatak odasında duş tertibatı bulunmaktaydı. Zevkli
döşenmiş olan üç katlı binada salonların yanında üçer yatak odası yer almakta
idi. Ayrıca içeride kullanılan eşyalar, duvarlardaki süslemeler ve tabloların
çok değerli ve zevkli oldukları yazılmaktadır. İki katlı Av Köşkünde ise
salonların yanında ikişer oda bulunmakta idi. Burada Tahir Efendi hattı ile
yazılmış bir levhada ‘Ya Hazreti Fatih
Adli Cihan/ Ruhul Âlem… Mahmud Han’ yazılı idi.
1950
yılına kadar bomboş olan çevrede tek başına bulunan köşk ve ek binaları
Kurbağalıdere’nin taşma alanları dolayısıyla adeta deniz manzaralı bir konumda
imiş. O yıllarda buralarda kış mevsiminde kurtların insan parçaladığı
kitaplarda yazmaktadır.
Köşkte
1908 yılında 2. Meşrutiyetin ilanından sonra 5. Murad’ın oğlu Selahaddin Efendi
yaşamıştır. Araziye buğday ekildiği, daha sonra çilek, bamya yetiştirildiği, bahçede
ise yetişmiş akasya, kestane ağaçları bulunduğu anlatılmaktadır.1927 yılında
Süheyl Ünver burada yaptığı tespitte binaların harap bir şekilde içersindeki
eşyaları ile birlikte var olduklarını ifade etmektedir. 1928 yılında eşyalar
müzayede de satılmış, içinde kalmış olan billurdan yapılmış merdiven trabzonları,
tokmakları vs leri çalınmıştır. Köşk, cumhuriyet sonrasında bir süre darüleytam
yani yetim yurdu olarak kullanılmışsa da sonraki yıllarda çok tenha olan yörede
yalnız kalmış yok olmuştur.
İETT
Deposunun yakınındaki bahçe kapısının taştan örülmüş çerçevesi günümüze
gelebilmiştir. 1998 yılında, İBB tarafından kaybolan ahşap kapı kanatlarının
yerine duvar örülmüş ve burası çeşme haline getirilmiştir. Eski
Hasanpaşalılardan dinlediğime göre, 1950 li yıllara kadar bu bahçe kapısının
arka taraflarında güreş müsabakaları yapılırmış. İETT deposunun bulunduğu yere
de burada bulunan ulu çınarlardan dolayı Çınar Altı denilirmiş. Çınarların
altında bir kır kahvesi bulunur, alanda da orta oyunu, cambaz gösterileri
yapılırmış.
Köşkün Çeşmeye Çevrilmiş Kapısı
Gazi
Muhtar Caddesi ile Minibüs Caddesinin kesiştiği noktanın karşısında Köşk
arazisi içersinde bir kuyu bulunmaktadır. O yıllarda üzerinde çıkrık bulunan ve
çevrede yaşayan insanlara oldukça yararı olduğu belli olan kuyu bugün biraz
alçakta kalmaktadır. Çevreye bu kuyudan dolayı Kuyubaşı denilmiştir. Kuyunun
yanında bulunan, 5. Murad Köşküne ve çevresine su veren tesisata ait olan ve
köşke giden suyun basıncını ayarlamaya yarayan su terazisi de bu köşkten
günümüze kalmış tarihi bir parçadır.
Su
Terazisi ( Arkasında Kuyu Bulunmaktadır )
5.
Murad Köşkü ve yanındaki binalardan günümüze sadece hamam binasının kalıntısı kalabilmiştir.
Hamam kalıntısının bugün arazide yerleşmiş olan Marmara Üniversitesi tarafından
restore edileceği açıklanmıştır. Bu açıklamada Hamamın restore edildikten sonra
Sanat Merkezi olarak kullanılacağı ifadesi mutluluk vericidir. Zira Kadıköy’de
yaşamış olan bir padişahtan günümüze kalmış tek parçanın değerlendirilmesi
önemlidir. Öte yandan o yıllarda kullanılmış olan kuyu, su terazisi ve çeşmeye
dönüştürülen bahçe kapısının da daha dikkat çekici hale getirilerek değerlendirilmesi
yararlı olacaktır.
5.
Murad Köşkü Hamamı Kalıntısı
5.
Muradın burada yaşamasından dolayı Feneryolunda karakol, okul gibi tesislere onun
adı verilmiş, ayrıca arazinin hemen önünden geçen caddeye Saray Önü Caddesi denilmiştir.
Yine orada Murad Paşa isimli bir cadde de bulunmaktadır.
Köşkün
arazisine önce 1960 lı yıllarda Eğitim Enstitüsü, sonra 1970 li yıllarda SSK
Hastanesi inşa edilmiştir. Burada kurulan Eğitim Mahallesine adını veren Eğitim
Enstitüsü daha sonraki yıllarda yerini Marmara Üniversitesi Kampusuna, SSK
Hastanesi ise SGK Hastanesine terk etmiştir. Bu gün Köşkün arazisinin içersinde
üniversite ve hastanenin dışında yerleşimler de yer aldığı için alanını hesap
edebilmek oldukça zor olmaktadır.
Bu
araziyi ilk gördüğümde 1950 li yılların sonlarında ilkokul çağlarında küçük bir
çocuk idim. Evdekilerden habersiz, bir arkadaşımla Kurbağalıdere’nin ilk
çıktığı yeri keşfetme macerasına çıkmıştık. Önce semtimiz olan Yeldeğirmeni’nden
Hasanpaşa’ya kadar yürüyerek gelmiştik. Burada, Gazhanenin karşısındaki köprüyü
geçtikten sonra solda şimdiki E5 istikametinde ve sağda şimdiki minibüs caddesi
istikametinde uzanan bomboş büyük bir arazi bulunmakta idi. Dereyi takiben sola
doğru biraz gittikten sonra başıboş köpekler görmüş, korkmuştuk. Ama derenin de
sonunun oralarda bulunmadığını anlamıştık. Köprüden sağ tarafa doğru
baktığımızda ise şimdiki minibüs caddesine kadar büyük bir çayırın bulunduğunu
fark etmiştik.5. Murad Köşkünün bahçesi olan bu geniş alan için ilk tepkim ‘deniz
gibi’ benzetmesi yapmak olmuştu. Sonuçta büyük boşluklar bizi ürkütmüştü ki
evlerimizden uzaklaştığımızı anlamış ve hemen geriye dönmeye karar vermiştik.
5.
Murad uzun süre Kadıköy’de yaşamış bir padişahtır. O yıllarda Köşkünün çevresi
çok tenha ve ıssız yerlerdir. Ancak Köşk atları, arabaları, çalışanları ile
çevreye büyük bir canlılık vermiş ve insanlara burada bir Osmanlı yaşantısı
olduğunu hissettirmiştir. Bu sebepten olsa gerek çevredeki halk bu köşkü daima Sultan
Murad’ın Sarayı olarak kabul etmiştir. Buradaki üniversite ve hastaneyi
kullananlar eski bir sarayın bahçesinde bulunduklarını bilmelidirler. Kadıköylüler
ise bu gün izleri kaybolmuş bile olsa, geçmiş zamanda ilçelerinin bir Osmanlı
Padişahına ve Sarayına ev sahipliği yaptığının farkına varmalıdırlar.
ARİF
ATILGAN MİMDAP AĞUSTOS 2012
Thanks you! Released post very spectacular!
YanıtlaSilTeşekkürler! Oldukça harika görünüyor. Çok güzel yazı olmuş. Tek kelimeyle harika! Ne desem bilemedim. Yapay Zeka Mühendisliği adı altında ilk ve tek yapay zeka platformuyuz. Vay canına. Oldukça iyi.
Türkiye Yapay Zeka
Best Regards!