ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ
Arif atılgan
Taksim Meydanının
Cumhuriyet sonrasında oluştuğu gözlerden kaçmamaktadır. Özellikle Cumhuriyet
Anıtının açılışı bu durumu daha net bir şekilde
belirginleştirmektedir.1928-1938 yılları arasında İstanbul Valisi ve Belediye
Başkanı olan Muhittin Üstündağ kendi döneminde Fransız Mimar Henri Prost’a
İstanbul Nazım Planını hazırlatmıştır.Henri Prost bu planda İstanbul’da 2 ana
park tasarlamıştır. Bunlar, Tarihi Yarımadada arkeoloji parkı olarak 1 Nolu
Park, Taksim-Maçka arasında yeşil alan olarak 2 Nolu Park olmaktadır. 2 nolu
Parkın başlangıcı olan Taksim Gezisinin başında ise Taksim Meydanı
düşünülmüştür. Prost, bu planın 15 Ekim 1937 tarihli raporunda Taksim
Meydanında tiyatro, toplantı, konferans, sergi salonları olan bir yapı
önermiştir. 5 Aralık 1938 tarihinde İstanbul Vali ve Belediye Başkanlığına
atanan Dr Lütfü Kırdar da bu çalışmalara aynı hızla devam etmiştir. Lütfü
Kırdar döneminde İl Genel Meclisinin aldığı kararla Taksim Meydanına bu
fonksiyonları içeren Opera Binası, Harbiye’ye ise Açık hava Tiyatrosu inşasına
karar verilmiştir. Opera binası için bir yarışma açılmış ancak kazanan proje
uygulanmamıştır. Bu arada Temmuz 1946 tarihinde inşaatına başlanan Açıkhava
Tiyatrosu Ağustos 1947 tarihinde faaliyete başlamıştır.
Opera Binasının
projelerinin hazırlanması görevi Belediyenin mimarı olan Rüknettin Güney ile
birlikte mimar Ferudun Kip’e verilir. Rüknettin Güney Maçkada İnönü Evi,
Kadıköyde Halk Eğitim Merkezi, Harbiyede Konak Sineması, Beyoğlunda Evlendirme
Dairesi gibi binaların müellifidir ve naif bir mimari anlayışı vardır. Ancak İdare,
Taksim’e devletin gücünü gösteren anıtsal bir yapı istemektedir. Bu
açıdan, Rüknettin Güney’in çalışmalarına
Ferudun Kip ortak edilerek, istenen tarzda bir mimari proje çıkmasının
sağlanmasının düşünüldüğü sanılmaktadır. Ferudun Kip, Doğan Erginbaş ve İsmail
Utkular ile birlikte 1954-1960 yılları arasında inşa edilmiş olan Çanakkale
Abidesinin tasarımını yapan ekibin içersinde yer almıştır.
Opera Binası Maketi
Rüknettin Güney ve
Ferudun Kip’in birlikte çalışmaları ile hazırladıkları projedeki bina, daha çok
Ankara’daki Cumhuriyet sonrası yapılmış olan kamu binalarına benzemektedir.
Projede önerilen binanın İstanbul’daki benzeri olarak ise Doğan Erginbaş,
İsmail Utkular ve Ömer Güneyin 1939-1947 yılları arasında
gerçekleştirdikleri,1949 yılında resmen açılışı yapılmış olan Radyo Evi Binası
gösterilebilir. Gerçekten idarenin istediği şekilde ağır bir mimari tarzda olan
Opera Binası projesinin uygulamasına 29 Mayıs 1946 tarihinde İstanbul’un
Fethinin kutlandığı bir günde temel atılarak başlanmıştır. Amaç, İstanbul’un
Fethinin 500. yıldönümü olan 29 Mayıs1953 tarihinde Opera Binasının açılışını
yapmak idi. Ancak bu tarihte özellikle mali sıkıntılar sebebi ile yapının kaba
inşaatının bir bölümü bitirilebilmiştir. İstanbul Belediyesi kendi mali
olanaklarının bu inşaatı gerçekleştirmeye yetmeyeceğinin farkına varmıştı. Bu
sebepten Bina 15 Temmuz 1953 tarihinde 6165 sayılı kanunla Maliye Bakanlığına
devredilmiştir. Bu arada İktidar değişmiş, Rüknettin Güney Belediyedeki
görevinden ayrılmıştır. Yeni İktidar yapının projelerinin Dünyadaki gelişmelere
göre yeniden gözden geçirilmesini düşünmektedir.
Opera Binası Cephesi
Opera Binası İnşaatı (Saçak Köşesinde Girinti ve Cephe
Betonlarında Pencere Çıkıntıları Var)
1956 yılında
Rüknettin Güney ve Ferudun Kip tarafından bir tadilat projesi hazırlanarak
idareye teslim edilmiştir. Ancak bu arada inşaatın sorumluluğunu üzerine alan
Bayındırlık Bakanlığı, bu iş için kendi bünyesinde bir proje bürosu oluşturmuş,
başına da mimar Hayati Tabanlıoğlu’nu getirmiştir. Bu ekibin hazırladığı
tadilat projesi ile inşaata devam edilmiştir. Opera Binasının açılışı 12 Nisan
1969 tarihinde Aida Operası ve Çeşmebaşı Balesi galası ile yapılmıştır. Yeni
binada eskisine göre bazı değişiklikler gerçekleştirilmiştir. Özellikle bir önceki
projede bulunan dört köşesindeki girintiler ve cephesindeki pencereler
kaldırılmıştır. Yeni binanın köşeleri girintisiz, Meydana bakan cephesi komple
cam yapılmış, camın üzeri ise alüminyum elemanlarla hareketlendirilmiştir
Açılışa dönemin Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay katılmıştır. İstanbul Kültür Sarayı
adıyla açılan bina ertesi yıl 27 Kasım 1970 tarihinde Cadı Kazanı oyunu
oynanırken çıkan bir yangın sonucu tekrar faaliyet dışı kalmıştır. Bu yangında
Topkapı Sarayından getirilen bazı değerli eserlerinde yandığı veya zarar
gördüğü söylenmektedir. Yeniden onarılan bina 6 Ekim 1978 tarihinde bu sefer
Atatürk Kültür Merkezi adıyla faaliyetine başlamıştır. Bu yenileme sırasında da
mimar Hayati Tabanlıoğlu Bayındırlık Bakanlığı adına görev yapmıştır.
Opera Binası Büyük Salon Planı
AKM 27691 m2 lik bir arsada, 14821 m2 ye oturmakta ve 52000 m2 inşaat alanına
sahip bulunmaktadır. İçersinde 1500 kişilik Büyük Salon, 750 kişilik Konser
Salonu, 350 kişilik Stüdyo Salonu, 350 kişilik Çocuk Tiyatrosu, Şehir Galerisi,
400 kişilik Lokanta ve ayrıca Hizmet Mekânlarının (hazırlık atölyeleri, dekor
ve kostüm depoları, prova ve bale salonları vs ile 650 arabalık açık ve kapalı
otopark) bulunacağı düşünülmüştür. Ancak bugünkü binada 1300 kişilik Büyük
Salon, 500 kişilik, 250 kişilik, 200 kişilik Salonlar, Sanat Galerisi ve idari
birimler bulunmaktadır.
Atatürk Kültür Merkezi
AKM nin faaliyetine
2000 li yıllarda son verilmiş, 2005 yılında yıkılması düşünülmüş, STK ların
baskısıyla 2007 yılında 1. Gurup Kültür Varlığı olarak tescil edilmiştir. Bugün
restore edilerek faaliyete geçeceği günü beklemektedir. AKM nin tarihinde
yukarıda adı geçen mimarların dışında zaman zaman fikirlerine başvurulan yerli
ve yabancı mimarlar yer almaktadır. Diğer taraftan da İstanbul Belediyesi ve
Bayındırlık Bakanlığı olarak iki kamu kurumu bulunmaktadır.
AKM’nin, önerildiği
1937 yılından bugüne 75, inşaatına başlandığı 1946 yılından bugüne ise 66
yıllık öyküsü bu şekildedir. Bina, bu kadar yıl içersinde 25-30 yıl faaliyette
kalabilmiştir.
Ben, ilkokula
başladığım yıllardan üniversiteyi bitirdiğim yıllara kadar bütün öğrencilik
hayatım boyunca bu binanın inşaatını izledim. Açılışından hemen sonra merakla
ilk gittiğimde hayal kırıklığına uğradığımı itiraf etmeliyim. Belki de abartılı
anlatımlardan dolayı, binadan mimari tarzda çok şey beklediğim için böyle olmuş
olabilir. AKM yi kullanan İstanbullulardanım. Büyük Salonda çeşitli gösteriler,
yandan girilen salonda film izledim. Gümüşsuyu tarafındaki kapıdan çıkılan en
üst kattaki sergi salonunda çeşitli sergilere katıldım. Sergi salonuna her
çıktığımda, buraya kafe yapılsa daha yararlı olacağı duygusuna kapıldığımı da
ifade etmeliyim.
Bana göre Kültür
Merkezi, içersinde sinema, tiyatro, konser, gösteri, sergi vs salonları,
kütüphaneler, STK ların toplanabilecekleri mekânlar, çeşitli sanat, salon
sporları vs anlamında kursların verilebildiği bölümler bulunan bir bütünlükte
olmalıdır.
AKM, 75 yıllık
öyküsü ve içersinde kültürün dışında hiçbir fonksiyonun bulunmaması ile
korunmayı fazlasıyla hak etmektedir. Ancak 1956 yılında Opera Binasının
İnşaatıyla ilgilenen teknik heyetin raporu incelendiğinde, binanın taşıyıcı
sisteminin bugünün yönetmelik şartlarına uygun hale getirilmesi için fazlaca
gayret sarf edilmesi gerektiği belli olmaktadır Yıkılıp aslına uygun olarak
yeniden inşa edilmesinin ise prosedürle ilgili sorunlar çıkarıp çıkarmayacağı
belli değildir.
Ancak sonuç olarak,
AKM nin bir şekilde yukarıdaki öyküsü ile birlikte orada yaşayabilmesinin
sağlanmasının gerekli olduğu kabul edilmelidir.
ARİF ATILGAN NİSAN 2012