Yeldeğirmeni
YELDEĞİRMENİ ESNAFLARI
Arif Atılgan
Yeldeğirmeni’nde
esnaf dükkânları, çarşı durumundaki Karakolhane Caddesi’nde bulunurlar, çoğunlukla
İzzettin Sokağı’nın köşesinden Karakola kadar olan bölümde yer alırlardı. Duatepe
Sokağı’nın denize doğru olan kısmı da çarşının uzantısı gibiydi. Bu bölgede
yoğunlaşan dükkânların haricinde diğer taraflarda da seyrek dükkânlar vardı. Ancak
onlar fazla iş yapamazlardı. Zaten çarşı olarak tarif ettiğim bölgenin
dışındaki binaların alt katları çoğunlukla ev idi.
Birkaç yıl
öncesine kadar yaşayan 50 yıllık terzi Salamon ve tesisatçı Artin Usta
eskilerden kalan gayri Müslim iki esnaftı. Hâlbuki 20-30 yıl öncesine kadar
bile Yeldeğirmeni esnafının içinde gayrimüslimler de yer alırdı. Semtin eski
yıllarında çok olan Ermeni, Rum, Yahudi esnaf 1970 li yıllara kadar giderek
azalmış ve günümüzde artık bitmiştir.
Bakkal
Albert: Uzun Hafız Sokağı’nın köşesinde idi. Albert’in Dükkanı’nın arka
kısmında akşamları arkadaşları toplanır, eve gitmeden 1-2 duble içki içerlerdi.
Müşteriler ise bu durumu bilmelerine rağmen hiç rahatsız olmazlar, anlamazlığa
gelirlerdi. Onlarda güya içki içtiklerini müşterilere belli etmezlerdi.
Bir de
Yeldeğirmeni’nin 2 alkol bağımlısı olan Gazcı ve Yobaz Turan lakaplı kişiler arada bir
Albert’ten ucuz şarap alırlardı. Bu bağımlılık o derece ileri gitmişti ki şarap
bulamayınca renkli ispirto bile içtiklerini sanıyorum. Bir sabah bakkalda Yobaz Turan’ın
Albert’e ‘Albert sabah sabah ocak yanmıyor, bir ispirto versene’ dediğine şahit
olmuştum. Güya şifreli bir şekilde derdini anlatıyordu.
1985 Yılında Bakkal Albert’in Dükkânının önünde Bakkal
Sabahattin, Cemal ve Bakkal Albert
Jak Usta:
Dr.Benazio’nun binasının altında olan Albert’in Bakkalı’nın sokak içindeki
komşusu ise Jak Usta’nın Lostra Salonu idi. Aynı zamanda resimli roman
kiralayan Jak Usta’nın dükkânında o sokağın köşe başında takılan gençler çalışırlardı.
Boş kaldıkları zaman Jak Usta’ya yardım eden bu gençlerden biri de bendim. Ancak
müşteri olduğunda yardımcı bulamayan Jak Usta kendilerinden yevmiye ile akşama
kadar çalışmalarını isterdi. Yevmiye 2,5 TL idi. Bu sebepten Uzun Hafız
Sokağı’nın o zamanki gençlerinin hepsi iyi ayakkabı boyarlardı. Eski bir
tulumbacı (itfaiyeci) olan Jak Usta’nın son yıllarda elleri titriyor, boya
yapamıyor, bu haylaz gençlere muhtaç oluyordu.
Arnavut Dede:
Yeldeğirmeni esnafından bahsederken o asla atlanmamalıdır. Dede, Uzun Hafız
Sokağı’nın köşesinde Albert’in Bakkalı’nın yan duvarının önünde, bugünkü
tanımla seyyar satıcı idi. Ancak Dede’nin seyyarlığı bugüne pek uygun değildi. Zira
eşyalarını akşam olunca bir sandığa doldurur, kapağını kilitler ve sandığı asma
kilitle Albert’in Dükkânı’nın parmaklığına bağlardı. Onun eşyalarına hiçbir
gece, hiç kimse dokunmamıştır ve hiçbir zaman da eşyaları çalınmamıştır. Bugün
apartman içine kilitleyerek bağladığımız bisikletlerin çalındığını düşünürsek,
o günlerin bu haline inanmak mümkün değildir.
Dede, Niyetçi
Dede, Kazıkçı Dede şeklinde de anılırdı. Tezgâhında resimli roman, çatapat vs.
satan Dede’nin esas ünlü işi niyet çektirmekti.
Bakkal
Sabahattin: Karakolhane Caddesi’nde Albert’in yanındaki dükkândı. Sabahattin
Bey bir süre hukuk fakültesine devam etmişti. Sabahattin Ağbi okuyan, hobileri olan, güzel konuşan kültürlü bir insandı. Bisiklette kiralardı ama o işten para kazanır mıydı bilemiyorum doğrusu. Çünkü: Bisikletler hırpalanır, parasını veremeyen olur vs. O da bir hobisiydi belki.
1952 Yılında Bakkal Sabahattin Ören
Kurukahveci
Halil (Acem): Sadece kahve, çay, şeker vs. satılan bu dükkâna girilemezdi. İki
taraftaki vitrinin ortasında büfe gibi bir pencerenin arkasında oturur ve
müşteriye siparişini oradan verirdi Halil Ağabey.
Simitçi
Fırıncı İhsan: Yıllar sonra onu Kızıltoprakta bir işkembeci dükkânında
gördüm. O beni tanıdı. İşkembecilik yapıyordu. Eski işiyle yeni işinin
birbirine yakışmadığının farkındaydı.
Bakkal Remzi:
Albert’in karşı köşesinde olan bu dükkânı kardeşi Muzaffer’le birlikte
işletirdi Remzi Ağabey. Dükkânın önünde Arnavut amca sepette maydanoz vs.
satardı. Arnavut Amca o şekilde çalışarak bu malı mülkü yapmış diye
anlatılırdı. Uzun Hafız Sokağı ve Duatepe Sokak arasındaki binalar onun diye
bilinirdi. 1960 lı yılların ikinci yarısında kardeşlerden Muzaffer, Duatepe Sokağının başında kendi dükkanını açmıştı. Karakolhane Caddesinin Uzunhafız Sokak başında ağabey Remzi'nin, Duatepe Sokağı başında kardeş Muzaffer'in dükkanı vardı artık. İki kardeşin de dükkanlarında tezgah arkasında müşteriye belli etmeden "demlenme" yapanlar olurdu.
Meyhaneci
Halit: Uzunhafız Sokakta Balıkçı Halit’in karşısında idi. Özellikle Pazar akşamları kalabalık olan bu meyhanede mutlaka kavga çıkar, bizler de bu kavgayı merakla beklerdik.
Meyhaneci Abdullah: Fırının karşısında Nedimin Kahvesinin bahçesinin yanındaydı. Kendisi bizim evin yakınında otururdu. Oğlu Sulhi arkadaşımdı.
Meyhaneci Abdullah: Fırının karşısında Nedimin Kahvesinin bahçesinin yanındaydı. Kendisi bizim evin yakınında otururdu. Oğlu Sulhi arkadaşımdı.
Meyhaneci Reşat: Duatepe Sokaktaydı. Oğlu semtten büyüğümüz Özer Ağbi Deniz Albayı olmuştu.
Çamlıca Bakkaliyesi: Uzunhafız Sokağı sol köşesinde olan bu dükkân birbiriyle bacanak olan Mustafa ve Rıfat Ağabeyler işletirdi.
Çamlıca Bakkaliyesi
Tuhafiyeci
Yani: Rum olan Mösyö Yani’nin Dükkânı’nda iplikten defter kaleme kadar
her şeyi bulabilirdiniz. Yani'nin kayınpederi Koço Yani'nin karşı sırasında nalburiye de dahil her şey satan bir dükkan çalıştırıyormuş. Daha sonra Yani'nin bildiğimiz dükkanına geçmiş. Kızı ile evlenen Yani'ye dükkanı drahoma olarak vermiş.
Dişçi Jirayr: Bizden büyüklerin anlattığına göre, Uzunhafız Sokakta köşede Dr Benazio'nun binasındaymış.
Dişçi Jirayr: Bizden büyüklerin anlattığına göre, Uzunhafız Sokakta köşede Dr Benazio'nun binasındaymış.
Manav Hasan
Polo: Duatepe Sokağı’ndaki Hasan Polo, kilolu haliyle amuda kalkması ve
öyle yürümesi ile hatırlanır.
Her Şeyi
Satan Dükkan: Duatepe Sokağı’ndaki bu dükkanın sahipleri bugün Bahariye
Caddesi’nin önemli esnaflarından oldu.
Fırıncı
Mehmet ve Ortağı: Bu iki ortak sonradan ayrıldı. Birisi Kadıköy çarşısında
diğeri (Mehmet) Yeldeğirmeni’nde işlerine devam ettiler.
Nedim’in
Kahvesi: Duatepe Sokağı ile Karakolhane Caddesi köşesinde tek katlı bahçeli
bir kahve idi. Nedim o zamanlar Fenerbahçeli milli futbolcu idi. Bu kahveye
girip çıkmak Yeldeğirmeni’nde ayrıcalıktı. Bahçesindeki fıskiyeli havuzu ile
daima şöhretli insanlar ağırlanmıştır bu kahvede.
Tesisatçı
Artin: Duatepe Sokağı’ınn Özen Sineması tarafında küçük bir dükkândı
burası. Artin Usta önceleri bisikletiyle giderdi işlerine, sonradan bisikletten
bozma bir motorsiklete terfi eden Artin Usta geçtiğimiz yıllara kadar Recaizade
Ekrem Sokak’ta işine devam etmişti.
Sütçü Bulgar
Ailesi: Duatepe Sokak’ta Artin Usta’nın karşısında süthane gibi olan bu dükkâna
onlar çok eski yıllarda yerleşmişlerdi ve burada sütçülük yoğurtçuluk
yaparlardı.
Balıkçı Halit: Remzi’nin dükkânının Uzunhafız Sokağı içindeki komşusudur. Zaman zaman Birlikte çalıştığı Dursun Ağbiyle Remzi'nin Dükkanının veya Nedim'in Kahvesinin köşesinde camekanlı tezgah kurarlar, çoğunlukla burada lakerda satarlardı.
Buzcu Cengiz:
Sütçü Bulgarların yanında idi bu dükkân. O zamanlar buzdolabı yaygın değildi, evlerde
yiyecekler teldolaplarda saklanırdı. Soğutma işi için yazın buzcudan kilo ile
kalıp buz alınır, su dolu kovanın içine konur ve soğutulacak içecekler o
kovanın içine konurdu. Aslında dükkanı babası DDY den emekli Pire lakaplı Mehmet Ağbi açmıştı. Tuzcu ve Buzcu Dükkanı olarak. Oğlu Cengiz bizlerle yaşıt oldğu için hafızamza o yerleşmiş.
Dondurmacı
Abdullah: Abdullah Usta aslında arabada dondurma satan bir seyyar satıcı
idi. Ancak her sokaktan her gün aynı saatte geçerdi. Onun çikolata, kaymak, vişne
üçlüsünü herhalde Yeldeğirmeni’liler bugüne kadar hiçbir yerde tatmamışlardır.
Simitçi, fıstıkçı,
yoğurtçu da her gün aynı saatte geçen seyyar satıcılardı. Ancak onların o
zamanlardaki adı sokak satıcıları idi.
Gazeteci
Yılmaz: Daha sonra Moda caddesinde kâhyalık yapan Yılmaz ve kardeşi Metin her
sabah gazetemizi getirirdi. Gazeteciler sabah gazeteyi evlere dağıtır, aybaşında
hesap görürlerdi. Sabahları en geç 7 de gazete evlerimizin kapı altlarından içeri
atılmış olurdu.
Faytonlar:
Misak-ı Milli Caddesinde Kayışdağı Çeşmesi yanında sıralanırlardı. O zamanlar
taksi çok azdı, onların yerine faytonlar çalışırdı.
Florya
Pastanesi: Yurttaş Sokağın köşesinde idi. Bu pastanenin kısaca süb
dediğimiz supanglesi çok meşhurdu.
Totocu İrfan: Fırının
karşısında, Nedimin Kahvesinin içine girmiş bir büfe idi. O yıllarda yeni
çıkmış olan Spor-Toto bayisiydi. Bu sebepten adı totocu olmuştu.
Terzi Salamon: Son yıllara
kadar Yeldeğirmeni Sokaktaki dükkânında mesleğini yapıyordu Salamon Usta.
Terzi
Salamon Seviş Dükkânında
Yufkacı Murat: Uzunhafız
Sokağının iç tarafında Halit’in Meyhanesinin yanındaydı.
Marangoz Aleko: Uzunhafız Sokağının ortalarında önünde ıhlamur ağacı
olan bir dükkândı. Aleko oradaki çocukların her çeşit angarya işlerini yapardı.
Nalbur: Karakolun çapraz karşısındaydı. İşbilgisi dersleri için
vernik, beziryağı vs alırdık bu dükkândan.
Kunduracı Yusuf: Yusuf Ağbi hepimizin kundura tamircisiydi. Onun yaptığı yarım ve tam pençeler eskimiş ayakkabılarınmızı adeta yeni hale sokardı. Daha sonra Altıyolda Tekin Ayakkabı Mağazasını açmıştı. Onun dükkânını da yanında çalışan biri devralmıştı. O da başarılı bir kundura tamircisiydi doğrusu.
Aşçı Kamil: Kamil Ağbi, futbola da meraklıydı. Kurduğu Esnaf Spor takımı ile turnuvalara katılmıştı. Yeldeğirmeni Kulübüne de yardım ederdi. Zaten futbolculardan para istemezdi. Veren verirdi. Esnaf Sporda ben de oynamıştım. Masasının arkasındaki renkli takım fotoğrafında vardım. Para öderken gözüm kaçardı.
Aşçı Kazım: Aşçı Kamilin karşısındaydı. Lokantanın adı Özen Lokantası ama herkes Aşçı Kazım olarak bilir. Özellikle ünlü olan piyazının formülünü sır gibi saklar Kazım Ağbi.
Bakkal Saniye Hanım: İzettin Sokakta Havraya gelmeden bir köşe önceki binanın altındaydı. Saniye Hanım çevredekilerin derdini dinleyen ama başkasına anlatmayan, sevilen bir kişilikteydi.
Aşçı Kamil: Kamil Ağbi, futbola da meraklıydı. Kurduğu Esnaf Spor takımı ile turnuvalara katılmıştı. Yeldeğirmeni Kulübüne de yardım ederdi. Zaten futbolculardan para istemezdi. Veren verirdi. Esnaf Sporda ben de oynamıştım. Masasının arkasındaki renkli takım fotoğrafında vardım. Para öderken gözüm kaçardı.
Aşçı Kazım: Aşçı Kamilin karşısındaydı. Lokantanın adı Özen Lokantası ama herkes Aşçı Kazım olarak bilir. Özellikle ünlü olan piyazının formülünü sır gibi saklar Kazım Ağbi.
Bakkal Saniye Hanım: İzettin Sokakta Havraya gelmeden bir köşe önceki binanın altındaydı. Saniye Hanım çevredekilerin derdini dinleyen ama başkasına anlatmayan, sevilen bir kişilikteydi.
Bakkal Lambo: Karakolhane Caddesiyle Macid Erbudak Sokağın kesiştiği köşedeydi. Asıl adı Hralambos
Franceti. Mahalleli kısaca Lambo diyordu. Lise mezunu kravatlı bir esnaftı.
Daha önce babası Pandelli dükkânla ilgileniyordu. 1955 yılında 6-7 Eylül olaylarında semtte
yaşayanlar Gayri Müslim komşularına sahip çıkmışlardı. Yeldeğirmeni’nde
yağmalanan dükkân olmamıştı. Ancak Pandelli’nin dükkânı aşağıda kaldığı için
gözden kaçmış, yağmacılar semti terk ederken tabelayı görmüşler dükkânı talan
etmişler. Dolayısıyla burası semtte yağmalanan tek dükkân olmuştu. Bir süre
sonra intihar eden Pandelli’nin bu olayı içine sindiremediği söylenir.
İskele Sokaktaki Kilimci: Buradaki dokuma tezgâhında
kilim dokunurdu. Evlerdeki her çeşit kumaş şerit halinde kesilerek buraya getirildiğinde,
dokuma tezgâhında kilim haline getirilirdi.Turşucu Kemal: Duatepe Sokağının deniz istikametindeki kısmının sonlarındaydı. Kemal Ağbinin doğal tuzla yaptığı lahana, hıyar, biber turşularının ve turşu suyunun tadını hala aradığımı itiraf etmek isterim.
Turşucu Kemal Tayfun
Lostra Salonu: Fırınla Ortodoks Kilisesi arasında idi. Kemal Ağbi genellikle tek başına çalışırdı. Tek bacağını daha önce kısmetsiz bir şekilde kaybetmiş Kemal Ağbi biraz haylaz olan oğlunun verdiği sıkıntıları da belli etmez, daima neşeli, kendine has esprileriyle ekmeğini çıkarırdı bu dükkanda.
Bakkal Yorgi: Uzunhafız Sokakta Havranın kapısının karşı köşesindeymiş. Bu dükkanı 1960 larda bir arkadaşımızın babası Abdullah Ağbi çalıştırmıştı.
Ulutaş Eczanesi: Eczacı Süheyla Hanım ve kalfası İrfan'ı hekes anımsar. Karakolhane Caddesinde Kasapın yanında, Tuhafiyeci Yani'nin karşısındaydı.
Kasap Ramazan: Temiz Aile Kasabı, Karakolhane Caddesinde İş Bankasının yanındaki dükkandı. Uzunhafızda oturan tüm komşular gibi bizim de kasabımızdı.
Temiz Aile Kasabı Ve Ulutaş Eczanesi
Ebe İsmet: Kilolu haliyle Yeldeğirmeni'nin en renkli kişisiydi. Kimbilir kaç kişi Onun eline doğmuştur.
Bunlardan başka Duatepe Sokakta Hallaç (Yorgancı) ile Ciğerciyi,
Karakolhane Caddesinde Yani'nin bir altındaki Kalaycıyı, Simitçi Fırının sağındaki Şekerci Hakkı ile solundaki Aşçı İbrahim'i ve mahallede herkesi tanıyan Postacıyı
unutmamak gerekir. Bunlar benim yaşadığım 1950-1970 yılları arasındaki hemen anımsanabilen esnaflardı.
ARİF ATILGAN YELDEĞİRMENİ KİTABI
hepsi tanıdığım güzel insanlar.abilerimiz ,komşularımız ,baba dostlarımız ,çocukları arkadaşlarımız ..helal olsun sevgili arif atılgan kardeşimize de..bu kadar detayı ne güzel özetlemiş...hala artık olmayan o iş yerlerinin önünden geçerken o güzel insanları anarım...sabahattin abi nin arif atılganın son yeldeğirmeni konferansında onur konuğu olması da çok anlamlı bir jestti..kaybettiklerimize rahmet olsun ...yaşayanlar esenlik içinde olsun...mesut günsev -kıbrıs
YanıtlaSilBu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
YanıtlaSilYeldeğirmeni tarihi dokusuna atıf yapan bu yazınız beni 35 yılın tarihi derinliklerini götürdü. Ben yazınızda bahsettiğiniz Aşçı Kamil in torunuyum adım. Kamil Gürcan. Mahalle de bana Kurtdereli lakabı takmışlardı o zaman yıl 1980 ler.. selam olsun geçmiş yeldeğirmeni ne.. başta rahmetli dedem Kamil olmak üzere tüm ölmüşlere Rabbim rahmet eylesin.
YanıtlaSil