KÖYLER
VE KÖYLÜLER
Arif Atılgan
1960 lı yıllarda Çetin
Altan köylerde piyano sesi gelen evleri hayal etmekteydi, 1970 li yıllarda
Bülent Ecevit köy-kentler planlamıştı, 1980 li yıllarda Turgut Özal köylere
elektrik su vs alt yapının gitmesi ile onların beyaz eşya kullanarak rahatlığı,
TV kullanarak başka yerlerdeki yaşantıları keşfedeceklerini ve bu şekilde gelişeceklerini
söylemişti. Bugün Çetin Altan’ın da, Bülent Ecevit’in de, Turgut Özal’ın da
köylerle ilgili düşündükleri bir şekilde gerçekleşmiş sayılabilir. 1960 lı
yıllarda ülkenin batısında, İstanbul’un dibindeki köylerde bile elektrik su
bulunmuyordu. İnsanlar güneşin doğuşu ile yaşama başlıyorlar batışıyla
yatıyorlardı. Derelerin suyunu içiyorlar, aynı derelerde çamaşır yıkıyorlardı.
Günümüzde ise doğunun en sapa köylerindeki mağara görüntüsündeki evlerde çanak
antenler, klimalar dikkat çekmektedir. 1960 lı yıllarda köylerde yaşayanlar
radyoya irkilerek bakarlar içine insanların nasıl girdiğini merak ederlerdi.
Günümüzde köylerden kentlere gelenler kendi yörelerindeki çanak antenlerle yurt
dışından daha değişik TV kanallarını izleyebildiklerini anlatmaktadırlar.
Köylerde zamanın
olanaklarının kullanılmasıyla belli bir gelişme olduğu anlaşılmaktadır. Bu
sebepten olsa gerek günümüzde kentlerden köylere doğru bir göçün de yaşandığı
kesindir. Kent kalabalığından usanan bazı insanlar köylere taşınmakta,
oralardaki yatay yerleşimin ve doğanın tadını çıkarmak istemektedirler. Köylerde
artık taşıma ve ulaşım aracı olarak at, eşek, at arabası, öküz arabası
kullanılmamakta, bu ihtiyaçlar motorize bir şekilde giderilmektedir. O derece
ki özel günlerde köy sokaklarında trafik sıkışıklığı bile görülebilmektedir.
Diğer yandan az katlı evlerden meydana gelen bazı siteler de yaşayanlarına köy
yaşantısını getirmeye çalışmaktadırlar.
Ancak köylerde de bazı
sorunlar olabilmektedir. 1970 li yıllara kadar henüz ambalaj sanayi gelişmemiş,
ambalaj olarak kâğıttan yararlanılmaktaydı. Dolayısıyla köylerde çöp sorunu
yaşanmazdı. Zira çöp ancak yemek artıkları olur, ambalaj olarak kullanılmış
olan kâğıtlarla birlikte araziye atılırdı. Bu çöpler arazide hayvanlar
tarafından tüketilir, kâğıt ise çürüyerek doğaya karışırdı. Bugün ambalaj
olarak kullanılan poşet vs anlamında plastik malzemeler vardır. Dolayısıyla eskisi
gibi ortalığa atılan çöplerin içindeki çok miktardaki plastik doğada erimemekte,
çöp yığınları olarak görünmektedir. Diğer yandan köylerde günümüzde yapılan
inşaat tadilat artıkları olan molozlar da ortalığa atılmakta ve çok kötü
görüntüler meydana gelmektedir. Köylerde de apartman taklidi binalar görülmeye
başlanmıştır.
Köylülük de artık
zamana uygun yaşanmaktadır. Köylerde yaşayan
eski köylüler kentli görünme çabasındadırlar. Oralarda da evlerde kentte
görülebilecek mobilyalar görülmektedir. Evlerini kendilerine özgü tefriş etmemekte,
belli ki reklam sektörünün etkisi altında kalmaktadırlar. Onlar köylerde
yaşayan kentliler gibi olma çabası göstermekteler, sonuçta ne köylü ne de
kentli gibi görünmektedirler. Diğer yandan köylere yerleşen kentliler ise bir
türlü köylüleşememekte aksine kentliliklerini korumaktadırlar. Yani köylerde yaşayan
kentlilerle köylüler ayrışmaktadırlar.
Sonuç olarak köylülük
de bir evrim geçirmektedir. Artık sevdiğini atının terkisine atıp kaçıran sonra
sazıyla türküler yakan köylü tipi yok. Onun yerine sevdiğini arabasıyla evinden
alan veya minibüsle gidilen kent merkezinde buluşan bir köylü tipi bulunmakta.
Ayrıca o köylü artık sazıyla türkü yakmak yerine gitarıyla serenat da yapabilmektedir.
Sevinerek söylemeliyim
ki genç köylüler eğitim yapmayı önemsiyorlar. Eğitim yapamayanlar ise özellikle
sigortalı olabilmek amacıyla yakın çevredeki bir fabrikada çalışmayı tercih
etmektedirler. Bu durum köylerde fabrika işçi servis araçlarının dolaşmasına
sebep olmaktadır. Tarım ve hayvancılığı
ise adeta hobi olarak yaşlı köylüler yapmakta, onlar da ürünlerini toptancı
esnafına satmaktadırlar. Eskiden köylüler pazaryerlerine ürünlerini satmak için
giderlerken bugün pazaryerlerine ve marketlere ev ihtiyaçlarını satın almaya
gitmektedirler.
Sonuç olarak nasıl ki
kentlerde kentli-köylü bir toplum oluşmuşsa köylerde de köylü-kentli bir toplum
oluşmaktadır.
Köylü-kentlilerin
yaşadığı köylerin, kentli-köylülerin yaşadığı kentlerden daha sempatik olduğunu
itiraf etmeliyim.
ARİF ATILGAN Haziran
2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder