Kent Hafızası
KAVAK İSKELESİ
CAMİ
2024’ün başları… Üsküdar Harem’den Kadıköy’e doğru gidiyorum. Sağda bir cami gördüm. İnşaatı bitmek üzere... Önce ‘Burada camiye gerek var mıymış?’ diye düşündüm. Sonra durumu fark ettim. Bu cami tarihte bahsedilen ama yok olan Kavak Camisi. Arabayı park ettim. Gezip inceledim. Ancak mesai saati bittiği için konuşacak kimse bulamadım.
Sonraki zamanlarda her
İstanbul’a geldiğimde oraya uğradım. Şantiyedeki görevlilerle görüştüm.
Kendimdeki ve onlardaki belgeleri inceledim. Öyküsünü çıkarmaya karar verdim.
Kavak kelimesinden başlayalım. Onların belgelerinde ‘istihkâm’ ve ‘tabya’ niteliği taşıyan yerlere Kavak dendiği ifade edilmiş. Hâlbuki Haydarpaşa kitabımı yazarken yaptığım araştırmalarda başka türlü tespit etmiştim. Osmanlı Türkçesinde gümrük olan yerlere Kavak denirmiş. Burada iskele varmış. O yılların ölçüsünde bir liman olabilir. Her iki bilgi de araştırmaya değerdir. Bölge Kavak Mahallesi olarak anılmış.
E5 yolundan Harem’e inen caddenin altındaki dereye de Kavak Deresi deniyormuş. Ayrıca Selimiye Kışlasının tarafında da Osmanlı’nın Anadolu Yakasındaki yazlık sarayı olan Kavak Sarayı bulunuyormuş.
http://atilganblog.blogspot.com/2014/06/kavak-sarayi-arif-atlgan-h-aydarpasa.html
1666 yılında iskelenin yakınında Sultan 4. Mehmed’in hazinedarı Lala Beşir Ağa tarafından bir mescid yaptırılır.
1723 yılında mescid cemaati, padişah 3.Ahmed’e bir dilekçe ile başvururlar. Burada cuma ve bayram namazlarını da kılabilmek için içerisine minber yapılması izni isterler. Padişah gerekli izni verir ve Darüsaade Ağası Hacı Beşir Ağa tarafından minber yapılır. O tarihten sonra burada bayram ve cuma namazları kılınmaya başlar. Dolayısıyla mescid artık cami olur.
1853-1856 yılları arasında Kırım Savaşı olmuştur. İngiliz, Fransız birlikleri ile Osmanlı Rusya’ya karşı bu savaşa girmiştir. Savaş esnasında cepheden getirilen yaralı İngiliz askerleri Selimiye Kışlasında tedavi görmüştür. Ancak onlar etrafa zarar vermişlerdir. Savaş esnasında depo olarak kullandıkları Kavak Cami’sini daha sonra yıkmışlardır. Onlar gittiğinde caminin sadece minaresi kalmıştır.
1887 yılında 2. Abdülhamid döneminde caminin tekrar inşası çalışması başlatılmıştır. 1896 yılında ise tekrar ibadete açılmıştır. Yenilenen camide hemen yakınındaki Mekteb-i Tıbbiye-i Şâhâne Binasının izleri görünmektedir. Örneğin Kavak Cami minaresinin külahındaki boğum ile Tıbbiyenin soğan başı üslubundaki kule kubbeleri II. Abdülhamid dönemi mimarisinde gözükür.
Solda Kavak Cami, Ortada Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane.
1939 yılında minaresi yıkılır ve metruk hale gelir.
1959 yılında tarihi özelliğini kaybettiği gerekçesiyle tamamen yıkılır. Gayrimenkul Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulu, 24.04.1959 tarih ve 1109 sayılı kararı ile ‘bahis konusu Kavak İskele Mescidi’nin eski eser vasfı kalmadığı anlaşıldığından yıktırılmasında mahzur olmadığına’ karar vermiştir. Önce alandaki boşluğa alışılır. Sonra buradaki cami unutulur ve sadece eski fotoğraflarda görünür olur.
1983 yılında Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu çıkarılır. Bu kanunun 6. Maddesinin (a) şıkkına göre ‘…19. Yüzyıl sonuna kadar yapılmış taşınmazların korunması gerektiği’ ifade edilmiştir.
2015 yılında İstanbul VI Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu, 8.04.2015 tarih ve 2495 sayılı karar ile 5 pafta, 1335 ada, 93 parsele ilişkin, günümüzde parsel üzerinde yer almayan Kavak İskelesi Mescidi’nin, 2863 sayılı Yasanın 6. Maddesi’nde belirtilen nitelikleri taşıdığı anlaşıldığından, korunması gerekli kültür varlığı olarak tescil edilmesine, koruma grubunun II. grup olarak belirlenmesine, rölöve-restitüsyon projesinin Kurula iletilmesine karar vermiştir.
Yapı olmadığı için rölöve projesi yapılamamış. Son fotoğraflarına uyarak restitüsyon projesi yapılabilmiş. Restitüsyon Projesine göre de rekonstrüksiyon projesi yapılmış.
Yeniden yapılan Kavak
İskele Camisi alanında lojman, kütüphane, aşevi, dinlenme salonu, kurs binası,
gasilhane, şadırvan ve otopark bulunuyor.
Caminin ebadı 9.60/12.97 mt’dir. Yani 124m2 brüt alana sahiptir. Fevkani bir yapıdır. Yani yüksek girişlidir. Radye temel üzerine düşey ölçüsü 0.30/0.60mt olan buna karşın boyları çeşitli ölçülerde olan küfeki taşı ile yığma bina olarak yapılmış. Her taş birbirine çelik kenetle bağlanmış. Bu detayı anlatmak gerekirse önce iki taşta derinliğince delik açılıyor. İçine U şeklindeki çelik kenet iki uçtan sokuluyor ve delik içi erimiş kurşunla dolduruluyor. Dolayısıyla yumuşak bir metal olan kurşun delikte çalışabiliyor ve çelik keneti tutabiliyor.
Çelik KenetlerTaşların birbirine
yapışmasında horasan harcı kullanılıyor. Duvar kalınlığı 1mt. Bodrum kat tavanı
çelik konstrüksiyon, zemin kat tavanı ahşap döşeme. Binanın çatısı ahşap üzeri
kiremit, minare kubbesi kurşun kaplama yapılmış. Minarenin duvar kalınlığı
0.30mt olup zemin katta etrafı dolu olarak kalınlaşıyor.
Titiz bir çalışma yapılmış. Eleştirebileceğim iki nokta var yine de. Birincisi kiremit çatıda alem kullanılması... Bence alem, kubbeli çatılara yakışıyor. İkincisi ise vaziyet planı... Yanılıyor olabilirim ama sanki caminin esas yeri yandaki yolun üzerine geliyor. Birincisi için öyle tercih edilmiş, ikincisi için zorunluluk denebilir.
358 yıllık bir eski eser ortaya çıkarılmış. İstanbul’un en eski camilerinden biri. Geçmişimize ilgisi olanlar görmeli.
ARİF ATILGAN 2024 MAYIS
https://atilganblog.blogspot.com/2024/06/kent-hafzas-kavak-iskelesi-cami-2024un.html
https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/kavak-i%CC%87skelesi%CC%87-cami%CC%87
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder