Öykü-Anı
BİSİKLET
Bisikletin tarihine bakılırsa
1790’lardan itibaren iki tekerlekli araçlar yapılmaya başlanmış. Ama bugünkünün
ilki olan velespit 1860’ta pedal ön tekerlekte olarak yapılmış. Günümüzdeki
bisiklet 1885 yılında bir İngiliz tarafından icat edilmiş. Sonraki yıllarda
vitesli ve tekerlekleri havalı olanları üretilmiş.
İşte bu araç benim
çocukluğumdaki tüm çocukların hayali idi. Daha önce yazmıştım. İlk çocukluk
hayalim bir an önce çalışmak ve manavdan kilolarca yeşil erik alabileceğim
parayı kazanabilmekti. Biraz daha büyüyünce tüm hayalim bir bisiklet sahibi
olabilmek olmuştu.
1950 sonları ile 1960 başları
idi. Sokaktaki çocuklara bisiklet alınmaya başlanmıştı. İlk Gürkan, Erkan ve
Özkan kardeşlere… Önce Gürkan Ağbi, sonra Erkan ve sonra Özkan bindi o bisiklete.
Rus malı XB3 marka 28 1.5 jantlı siyah bir bisikletti. Fiatı 494TL. Üçkardeş te
o kadar güzel ve titiz kullanmıştı ki… Gıpta etmiştim. Sonra İlbey’e alındı.
Alman malı Möve. O da 28 1.5 jantlı 565TL. Sonra Japon Mehmet’e. O da XB3 yeşil
ve 28 1.5 jantlı. Sonra Mete’ye… Onunki Alman Mifa. 26 1.5 jantlı 365TL. Biraz
küçüktü o. Sonra yanımızda oturan Turgut’a. Bir de Acıbadem’de oturup
Karakolhane Caddesinde Et-Balık Kurumu’nun üstüne taşınan Kurtuluş isimli
çocuk. Kısa boyu büyük bisiklette pedala yetmiyordu. Üstteki pedala basıp alt
pedalı ayağıyla buluşturuyordu. Arada bir onlarınkilere biniyordum ama
bisikletim olmasını çok istiyordum. O yıllarda sokaklarda araba filan yok.
Bomboş. Tam bisiklet için...
Tren yolu köprüsünün yanında oturan kızın bisiklete binmesini yazmadan geçmeyeyim. Eteklikle o kadar usturuplu binerdi ki hiçbir tarafı görünmezdi. Tren köprüsü ile Karakolhane Caddesi arasında gider gelirdi.
Mete’yle eski Fenerbahçe
Stadındaki büyük açık tribünün altına gidip Onun bisikletine sırayla binerdik
beton ayakların arasında. Bir tur O. Bir tur Ben. Bir kere tamir gereken kaza
yapmış ve söküp takmıştık. Sonra o işi ilerletip oyun haline getirmiştik. Bisikleti
parçalayıp tekrar monte ediyorduk.
Her ders yılı başında sınıfı
geçersem bisiklet sözüyle okula başlıyorum. Ders yılı sonunda sınıfı geçip
bisikletçileri dolaşıyorum. Hatta elden düşmesine de razı oluyorum. Ama babam
hepsine bir kulp takıyor ve ‘olmaz’ diyordu.
Babamın maaşı bisiklet
parasını biraz geçiyordu. Ama arkadaşlarımın babalarınınki farklı mıydı? Üstelik
ağabeyim üniversiteye girdi diye Ona gitar almıştı. İkinci el bisiklet
parasıydı fiyatı. Aklım ermiyordu. Ümidi kesmiştim. Kiralık bisikletlerle idare
edecektim.
Bir gün Lütfü ile Sabahattin
Ağbiden kiraladığımız bisikletlerle Çamlıca’dan Moda’ya kadar her tarafa
gittik. Sonunda lastikler patladı. Geç vakit karanlıkta getirdik. Kapının önüne
koyduk ve içeride Sabahattin Ağbiye kiralama ücretini ödeyip gittik. Ertesi gün
çaktırmadan baktım ki ikisi de onarılmış, zımba gibi kapının önüne konmuş.
Allah rahmet eylesin sevgili büyüğümüze… Onlar kahrımızı çekerler ve hiç şikâyetçi
olmazlardı.
Bisikletle ilgili her şey
aklımdadır. Hepsini tek tek yazabilirim. Baş ağrıtmayayım.
Okul bitti. Para kazanmaya
başladım. İlk araba sahibi olanlardanım. Mutlu olmuştum. Ama çocukluk
yıllarımda bisiklet sahibi olsam daha çok sevinirdim.
Büyüdüm. Evlendim. Oğlum oldu.
Biraz büyüyünce Ona bisiklet aldım. Birkaç yıl sonra gazeteden
kuponla yeni bir bisiklet sahibi olmuştuk. Eskisini dükkânımın sokağındaki
çocuklardan birine verdim. Şaşırdı. Sevindi... Ben daha çok sevindim.
Torunum oldu. İlk fırsatta Ona
da bisiklet aldım ve binmeyi öğrettim.
Daha da büyüdüm. Yarı İstanbul
yarı Yalova’da yaşıyorum. Yalova bisiklet için çok müsait bir kent. ‘Bol bol
binerim. Yılların acısını çıkarırım.’ Diye düşündüm. Ama binemedim… Top
oynarken dizlerimde menüsküs oluşmuştu. Bisiklet yasaktı.
Geçtiğimiz günlerde eşimle
bunların sohbetini yapıyorduk. Babamın niye bana bisiklet almadığına aklımın
ermediğini söylüyordum. O buldu… Önceki yıllarda anlattığım tornet kazamı anımsattı.
Küçük Çamlıca’dan aşağı inerken asfaltın tamir için söküldüğü bir yerinde takla
atmıştım. ‘Bisikletle kim bilir başına neler gelirdi? Baban seni düşünmüş belli
ki.’ Dedi. Kadınların sonuca yönelik düşünce yapısına hayranım. Kısa ve öz…
Kadere inanırım. Bisiklet
benim kaderimde yokmuş…
ARİF ATILGAN 2024 HAZİRAN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder