AYRILIK ÇEŞMESİ SOKAĞI KONUSU
Arif Atılgan
Mimarlar Odasında Başkanlık yaptığım yıllardı.
2004 yılında Moda Sahil Otoyolu Projesine karşı
Modalılarla birlikte etkinlikler yapıyorduk. Özel sohbetlerimizde ‘Modadaki
dondurmacıyı kapatmalı’ diyorlardı şakayla karışık. Dışarıdan insanların
dondurma yemek için Moda’ya gelmelerinden şikâyet ediyorlardı. Onlara ‘Kadıköy’deki
Canlandırma Projesine dikkat edin. Proje
uygulandığında Moda ticarileşecek, bugünleri arayacaksınız’ diyordum. Bugün
Moda’lı tanıdıklarım mahalle kasaplarının kafe olduğundan şikâyet ediyorlar.
2010 da Büyükada’da otel inşaatına karşı Adalılarla
birlikte oluyordum. Özel sohbetlerde ‘Adalar Sayfiye yeridir.’ Diyorlardı. Yani
‘Bize ait sitedir’ demek istiyorlar, yabancıların gelmesinden rahatsız
oluyorlardı. Onlara da kentin her tarafının kentlilerin olduğunu, bu işin planlamayla
çözüleceğini, denize girmeye gelenler için başka yer önerilmesi gerektiğini
söylüyordum. Örneğin: Anakaradaki kıyılara denize girme terasları yapılsa
kilometrelerce plaj üretilir, dolayısıyla Adalara gelenler oraya giderlerdi. İlgilenmediler,
bugün Adalar daha da kalabalık.
2004 de TMMOB Afet Komitesi başkanıyken, Alibeyköy’de
sel afeti üzerine çalışma yapıyorduk. Bizimle gece yarılarına kadar olan
muhtarlara ‘İyi bir kamulaştırma bedeli alsanız bize gelir miydiniz?’ dediğimde,
samimiyetle ‘Gelmezdik’ diyorlardı. Hâlbuki Onların semtlerinde yaşamaya devam
etmelerini sağlayan planların yapılmasını istemeleri gerekirdi. Nitekim insan
yapısı değişti orada.
2007 yılında Melen suyunun Sakarya’dan İstanbul’un
Avrupa yakasına taşınması için Sarıyer Derbent mahallesinin altından dinamitle
tünel açılıyordu. Evleri çatlıyor, bizi arıyorlardı. Onlara da sohbetlerimizde bir
an önce tapu ve plan sorunlarının halledilmesi için çalışmalarını söylüyordum.
Beni sevmiyorlardı. Hala sorunları devam ediyor.
Yine o yıllarda Maltepe Gülsuyu Mahallesinde planlı
çevre istemelerini söylemiştim. ‘Bize plan lazım değil, burada kendi
kültürümüzü oluşturduk’ deyip beni kovmuşlardı kibarca. Hala sorunları giderilmiş
değil.
2011 de Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm projesi önerildiğinde
Onlara ‘Rant istemeyin kentin diğer tarafları gibi planlı çevre isteyin.’ dediğimde
ise tehdit ediliyordum. Hala sıkıntıları bitmedi.
Bu örnekleri çoğaltabilirim.
Yeldeğirmeni Ayrılık Çeşmesi Sokaktaki dostlarıma da
bu anlamda bir şeyler söylemek istiyorum.
Sokağın ünlenmesinde ve korunmasında payım olduğunu bilenler
bilir.
Ayrılık Çeşmesi Sokağının 1800’lü yılların sonlarından
itibaren var olduğu belli olmaktadır. 1920 lerde, 1. Dünya Savaşı sonrası işgal
kuvvetleri tarafından kısa bir süre genelev olarak kullanılmıştır. Bu olumsuz
etkinin 1930 larda da devam ettiğini o yıllarda yaşayanlarla yaptığım
sohbetlerden öğreniyorum. Sokak eski olumsuzluğunu 1940 lardan 1950 lerden
sonra silmiştir. Bugün yaşayanların geçmişi bu yıllara uzanabilir.
Olumlu-olumsuz hikâyesiyle sokağın bütünü tescil
edilmeli, 100 yılı aşkın dokusu korunmalıdır. Dokusuyla birlikte insanlarının
da burada yaşamaya devamı sağlanmalıdır. Kent hafızasının önemi bunu
gerektirir.
Bana göre sokak tamamen trafiğe kapatılarak korunacak
evler ön plana çıkarılmalıdır. Ancak o zaman da otopark
sorunu olacaktır. Sanırım bu sebepten tek arabanın sığabileceği genişlikte yol
yapılmış, kaldırım geniş tutulmuş. Evlere eşya getirip götürmek için sokağın
alt tarafındaki boşluk ile üst tarafındaki mezarlık duvarının dibi otopark
olarak düşünülmüş.
Oluşan uzun çıkmaz sokakta tek arabalık yol sorundur
ama burayı başkaları kullanmadığı için pek sorun yaşanmıyor sanırım. Aynı
sebepten otoparklar ta oradakilerin özel otoparkı gibi olmuş.
Burada esas yapılması gereken şey sokağın bir an önce
planlara işletilmesi, ardından ilgili Koruma Kurulu tarafından tescilinin
sağlanmasıdır. Sokak hala planlarda Ağaçlandırılacak Alan olarak görünmektedir.
Yani resmiyette yoktur. Kadıköy Belediyesinin iyi niyeti olmasa yıpranan evler
onarılamaz. Onarılamayan evlerin çürümesi halinde yerlerine yenisi yapılamaz.
Zira paftalarda olmayan parselin imar durumu olmaz.
Buradaki arkadaşlarımızın davranışlarından edindiğim
fikir, bütün sokağın kendilerine ait olduğunu herkesin kabul etmesini istedikleridir.
Önemli olan yasaların kabul etmesidir. Ayrıca, müteahhide verebilmek için fazla
kat verilmesi istendiğini de duyuyorum. Eski doku korunmazsa sokak
sıradanlaşır. Sokağın yok olması ne kadar kötüyse eski evlerin yerine yenilerinin
yapılması da o kadar kötüdür.
Sık tekrar ettiğim tespitimi son söz
olarak yazıyorum. ‘Ranta karşıyım ama benim rantım hariç’ anlayışı bitmeden
rant bitmez.
ARİF ATILGAN TEMMUZ 2017
Arif Bey duyarlılığınız için çok teşekkür edriz.
YanıtlaSil| Enerji Tasarrufu | Payanda Modelleri | Söve Taçları | Kat Silmesi Nedir |