Yeldeğirmeni
KAYNAK AİLESİNİN EVİ
Arif Atılgan
Yeldeğirmeni’ndeki ana sokaklar, denizden yukarıya çıkarlar
ve demiryolunda biterler. İskele Sokağının üst kısmı Kır Kahvesi Sokağı ile
demiryolu arasında küçük bir çıkmaz sokak gibidir. Bahsetmek istediğim, sokağın
sonunda demiryoluna da sınırı olan sağdaki iki katlı ahşap evdir.
Kaynak Ailesinin Evi
Pulu düştüğü için tam tarihini saptayamadığım eski
Osmanlı tapusunda evin ve çevresinin vaziyet planı görünüyor. Evin 1800 lü yılların
sonlarında yapıldığı tahmin ediliyor.
Emekli Deniz Hâkim Albay Osman Alpay Kaynak’ın dedesi
Bahriye Zabiti Ali Rasih Bey ve anneannesi Adile Hanım, evi 1920 yılında zamanın
Cebelibereket mebusundan satın almışlar. Cebelibereket, o yıllarda il olan
bugünkü 80. İlimiz Osmaniye’nin adıdır.
Ev ahşaptır. Kafesli olan pencereleri Türk evi
olduğunu belli eder. 405 mt2 arsa içersinde 60mt2 ye oturan zemin kat ve yine
60mt2 lik birinci katı vardır. Bodrum katına evin içinden değil dışarıdan
inilmektedir.
Zemin katta: 1 Misafir Odası+1 Oturma
Odası+Mutfak+WC+Gusulhane,
Birinci katta: 2 Yatak Odası+Sofa+1 WC (Banyo olarak
ta kullanılmış) bulunmaktadır.
Alt kattaki mutfak dışarıya o derece açıktır ki
dışarıda gibidir. Üst kattaki yatak odalarından biri oturma odası olarak
kullanılmıştır. WC-Banyonun iki kapısı bulunup, ikinci kapı diğer yatak odasına
açılmaktadır. Sofanın sürgülü kapısı artık yoktur. Ahşap
tavan süslemeleri ise ilgi çekicidir.
Eski evlerde su ve tesisat sıkıntısı sebebiyle ıslak
hacimlerde sıkıntı yaşanmıştır. Bu sebeple mutfaklar dışarıda veya dışarı açık yapılmış,
banyo ihtiyacı ise hamamlarda giderilmiş, evlere sadece WC konmuştur. Bu evde
de aynı kuralın uygulandığı görülmektedir.
Bahçesindeki 13.50 mt derinliğindeki kuyu kayalık
zemine oyularak açılmış. Bir aralık yerinden oynatılan taşlar içine dökülmüş, tıkanmış.
Gereken yapılarak açılmış. Açıldıktan sonra komşulardan biri inşaatının
molozlarını doldurmuş. Tekrar açılmış. Daha sonra da başka komşular kanal
bağlamışlar. Bu sefer temizlenmiş. Kuyu, günümüzde hala kullanılmaktadır.
Kuyu
Bahçe adeta kent içinde gizli bir kaçış yeridir. Mülk
sahipleri bunun kıymetini bilerek burayı kullanmaktadırlar.
Ev 2008 yılında onarım görmüş. Onarımda çalışan
ustalar ‘Bu kadar eskimiş ahşap görmemiştik. 100 yıldan daha eski bu bina.’ Diyerek
tahminde bulunmuşlar.
Ailenin o yıllarda oturduğu Fatihteki evlerinden Yeldeğirmeni’ne
taşınmaları ayrı bir macera olmuştur. Eşyalarının içinde bugün de özel hamallarla
taşınabilen piyano bulunmaktadır. Piyano, Fatihten Eminönü’ne öküz arabasıyla,
Eminönü’nden Kadıköy’e mavnayla, Kadıköy’den Yeldeğirmeni’ne tekrar öküz
arabasıyla getirilmiş. Alt kattaki misafir odasına yerleştirilmiş. Onu evin
kızı yani şimdiki sahip Osman Kaynak’ın annesi Mehpare Hanım çalmakta imiş. Mehpare
Hanım subay olan Selim Kaynak ile evlenir. İlk oğlu 3 yaşında ölünce piyano
çalmayı bırakır. Selim Kaynak albaylıktan emekli olmuştur.
Evin en değerli eşyası ise elde dikilmiş Türk
Bayrağıdır.
1918 yılında 1.Dünya Savaşının sona ermesinden sonra
İstanbul işgal ediliyor. İşgal kuvvetleri İstanbul’da Türk Bayrağı asmayı yasaklıyorlar.
Dolayısıyla o yıllarda İstanbul’da sadece İngiliz, İtalyan ve Yunan bayrakları görülebiliyor.
Ancak insanlar gizlice kendi elleriyle kestikleri kırmızı kumaşlara beyaz ay-yıldız
dikerek Türk bayrakları hazırlıyorlar. Bu bayrakları ütüleyip sandıklarda saklıyorlar.
‘Bir gün bayrağımızı asacağız’ diyerek. Nitekim 9 Eylül 1922 tarihinde Türk
Ordusunun İzmir’e girdiği haberi İstanbul’a gelir gelmez, tüm İstanbul halkı
sakladıkları ütülü bayraklarını çıkarıp evlerinin cephelerine asmışlar. İstanbul,
Kadıköy, Yeldeğirmeni kıpkırmızı Türk bayraklarına bezenmiş. Kaynak ailesinin o
günkü büyükleri tarafından bu eve astıkları bayrak, bu günkü aile fertleri tarafından
titizlikle muhafaza edilmektedir. Bayrak Osmanlının şekil ve ölçüsündedir.
Bilindiği gibi günümüzde kullanılan Bayrak 1936 yılında çıkarılan bir yasayla yeniden
şekillenmiştir.
6 Ekim 1923 tarihinde Türk Ordusu İstanbul’a girdiğinde
de insanlar sevinç gözyaşları dökmüşler. Kentte, günlerce bu iki olayı ağlayarak
sohbet etmişler.
Ailenin üç kuşağı da asker kökenli olduğu için burada
devamlı oturamamışlar. 1944 yılından 1990 lı yıllara kadar evi kiracılar
kullanmış. Bu sebepten mahallede yaşayanlar daha çok kiracıları tanırlar.
Geçtiğimiz yıl bir gün, Evin Sahibi bahçe kapısından
içeri bakan bir Hanım görür. ‘Eve bakıyordum’ deyince kendisini içeri buyur
eder. Hanım evin içini de gezmek ister. Evin Sahibi ‘Tabii’ diyerek kapıyı
açar. Hanım, eve girer girmez bir kenara çöker ve ağlamaya başlar. ‘Benim
çocukluğum bu evde geçti’ diyerek.
Anı Değeri, korumanın en önemli sebebidir.
ARİF ATILGAN EKİM 2016
yaşşa be reis...tabii ki çok iyi biliyorum bu evi..ama öyküsünü bilmiyordum...sağ var ol..koruyanlar,yaşatanlar da sağ var olsunlar...göçenlere rahmet,hane halkına selam sevgi ve hürmet kıbrıstan...
YanıtlaSil