18 Temmuz 2016 Pazartesi

DARBENİN İYİSİ OLMAZ

27 Mayıs 1960 darbesinde orta bire gidiyordum. DP yi sevmeyen bir aile olarak o sabah sevindiğimizi söylemeliyim. Ardından 1961 yılındaki ekonomik kriz sonrasında, boşaldığı söylenen hazineyi doldurmak için halktan altın yüzük, bilezik vs lerini devlete hibe etmeleri istenmişti. Annem babam da altın yüzüklerini vermişler yerine nikel birer yüzük almışlardı. Daha sonra o hibe edilen değerlerin başına gelenleri gazetelerden okumuştuk. İhtilal ile iktidardan düşürülenler Yassıada’da kurulan mahkemede yargılandılar. Her akşam radyoda o günkü yargılamayı dinliyorduk. Mahkemeyi izlemek isteyenler Dolmabahçe’den kalkan vapurla adaya götürülüyorlardı. Annem babam da gitmişti. Gördüklerinin Onları üzdüğünü anlamıştım. Sonunda düşürülen iktidarın eski başbakanı ve iki bakanı idam edildi. Normal mahkemede aynı kararların alınamayacağını herkes bilmektedir.

22 Şubat 1962 tarihinde Kara Harp Okulu Komutanı Talat Aydemir’in liderliğinde denenip başarısız olan, af edildikleri halde 20 Mayıs 1963 tarihinde aynı kişilerle tekrar denenip yine başarısız olunan darbe girişimleri olmuştu. Talat Aydemir’in idama mahkûm olması üzerine Yeldeğirmeni’ndeki akrabalarının üzüntülerini biliyorum. Ayrıca yine insanlar ölmüştü. Harp Okulundaki o dönemin bütün öğrencileri yargılanmış, cezalandırılmış, okuldan atılmıştı. Ayrılık Çeşmesi Sokakta oturan Harbiyeli ağbimiz de cezalandırılanlardandı.  

12 Mart 1971 tarihindeki muhtırada Diyarbakır 2. Taktik Hava Kuvvetlerinde mimar olarak yedek subaylığımı yapıyordum. Belki de şanstı o sırada asker olmam. Bir gece kaldığım bekâr subaylar misafirhanesinden bazı muvazzaf subay arkadaşlarımız rütbeleri sökülerek götürülmüştü. Bir gün Hava Kuvvetleri Komutanı Muhsin Batur gelmişti. Bütün subaylar sinema salonunda toplanmıştık. Konuşmasında, bazı anarşist guruplar içinde subayların da bulunduğunu söylemişti. Onların, anarşist olmaları kadar gurupta başka bir sivilin liderliği altında bulunmalarını da içine sindiremediğini ifade etmişti.  Salonda 10 civarı yedek subaydık. Yani sivildik. Ben kendi adıma çok alınmıştım. 12 Mart muhtırası benim 68 kuşağıma yapılmıştı. Ardından ekonomi bozulmuş, kurulan sıkıyönetim mahkemeleri ile 27 Mayıstaki 3 idamın rövanşı alınır gibi 3 genç arkadaşımızı asmışlardı. Normal mahkemelerde bu sonuç olmazdı.

12 Eylül 1980 de eşimle Bodrumda tatildeydim. Sabah radyoda Hasan Mutlucan’ın türkülerini duyunca ’İhtilal oldu’ demiştim eşime. Bilmiştim. 12 Eylül darbesi, ekonomik kriz dolayısıyla alınan 24 Ocak 1980 tarihli kararların rahat uygulanmasını sağlamıştır. Bir de sıkıyönetim mahkemelerinde idama mahkûm olanlar ve sayısı belli olmayan kaybolan tutuklular olmuştur. Normal şartlarda bunlar da olmazdı.

28 Şubat 1997 de ise Ankara’ya eşimin resim sergisinin açılış kokteyli için gelmiştik. Akşam oteldeki odamızda haberleri dinledikten sonra eşime ‘Bu resmen darbe.’ demiştim. Bu sefer başka bir kesimin canı yanmıştı. 2001 ekonomik krizinin başlangıcı 1998 de çıkarılan çek yasası ile başlamıştır.

28 Nisan 2007 E-Muhtırası artık askerin kışlasından çıkmaması gerektiğinin işareti olmuştur bana göre. Diğer yandan yine ABD deki Mortgage krizinin ekonomik sıkıntısı bir yıl sonra bizi de etkilemişti.

15 Temmuz Gecesi TBMM

15 Temmuz 2016 da gece 23.30 da Yalova'da sahilde otururken yan masadan 'Ankara'da uçaklar alçak uçuş yapıyormuş' sözlerini duydum. Eve gelip TV yi açtığımda yeni bir darbeyle karşılaştığımızı öğrendim. Darbe konusunda uzman değilim. O sebepten yapılanın detaylarına giremiyorum. Darbeyi halk sokağa çıkarak, siyasi partiler TBMM ye girerek önledi. TBMM nin uçaklarımız tarafından bombalanması çok üzücü. Başarılı olamayan darbe girişiminde 100 lerce insanımız ölmüştür. Yaptığından habersiz olanların olduğu da yazılmaktadır. Onlar dâhil hepsine üzülelim.

Tanık olduğum bütün darbeler sevmediğim iktidarlara yapılmıştı. Ancak hepsinde halkın üzerindeki olumsuz sonuçları yaşamış biriyim. Her darbe ülkeyi 10-20 yıl geriye götürmüştür. Darbe idareleri, en beğenilmeyen iktidarlardan daha iyi değildir.

Saçmaladığım zaman babam dalga geçerek derdi ki ‘Çamlıca Tepesine çık kendine akıl fikir ihsan etmesi için Allaha dua et.’ ‘Neden Çamlıca Tepesi?’ diye sorduğumda, gülerek ‘Yüksekten sesini daha kolay duyurursun.’ Derdi. Yaşasaydı, bugün çok kişiye aynı şeyi söylerdi herhalde.
Arif Atılgan Temmuz 2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder