CANLANAN YELDEĞİRMENİ
Arif Atılgan
Yeldeğirmeni,
Haydarpaşa, Kadıköy ile ilgili tez, mastır, doktora, ödev yapan öğrenci
kardeşlerim bir şekilde iletişim adreslerimi bulurlar ve benimle görüşmek
isterler. Zamanım olduğu takdirde hiç birini reddetmem. Hepsiyle görüşürüm. Genç
arkadaşlarımızın bilgiye aç halleri beni mutlu eder. Geçtiğimiz günlerde Şehir-Bölge
Planlama öğrencisi bir kardeşimizle görüştüm. Kendisinin tez konusu
Yeldeğirmeni’nin kimliği ve yaşanan dönüşümü ile ilgili idi.
Bana gelmeden önce
burada yapılan Canlandırma Projesini araştırmıştı. İnternette ilgili siteyi
okuduğunda hoş şeyler olduğu, tarihi bir semtin korunduğu duygusunu edinmiş. Ancak
semte gelip saha çalışması yaptığında her yanı saran kafeler O’nu hayal
kırıklığına uğratmış. Diğer yandan yaşayan insanlarla konuştuğunda hepsinin
sıkıntılı olduğunu, mutlu olmadıklarını, kendi semtlerinde kendilerini yabancı
hissetmeye başladıklarını anlattıklarını dinlemiş. Kendisine tescilli eser olan
tarihi Özen Sinemasının kaçak tadil edilip burada Belediye, Çekül, Kentsel
Strateji Şirketi birlikteliğinden meydana gelen TAK isimli çalışmanın yapıldığını,
bu birlikteliğin Kadıköy’ü tasarladığını söylediğimde ise şaşırtmıştı. Çünkü: Başkalarına
kaçağı yasaklayıp yasal olmalarını sağlamak görevinde olanların kaçak binada tasarım
yapmaları oldukça çelişkili bir durumdu.
Hâlbuki tarihi kimliği
olan Yeldeğirmeni’nde koruma projesi yapılmalıydı. Semtin tamamı SİT Alanı ilan
edilip tescilli eser olabilecek tüm binalar tekrar araştırılıp tamamı tescil
edilmeliydi. Belediye alt yapısını, yollarını, kaldırımlarını yapıp daha sonra
burada her çeşit inşaat faaliyetini SİT Alanı ve tescilli eser kurallarına
uygun yaptırmalı sonra da semti kendi haline bırakmalıydı.
Yeldeğirmeni’nde
yapılanlar tamamen tersine işlerdi. Semt vitrine değil adeta pazar tezgâhına
konarak pazarlanmıştı. Bir anda diziler, filmler çekilmeye başlamış, sanat
atölyeleri, hosteller açılmış, bir boya firmasına cepheler boyatılmış, çeşitli
etkinlikler organize edilmiş, yurt dışından gelen ressamlara bina cephelerine
resimler yaptırılmıştı. Böyle bir rantlandırma çalışması sonrasında doğal
olarak kafeler, sanat atölyeleri açılmış semtin kimliği değişmeye başlamıştı.
Değişimden Bir Köşe
Kent merkezindeki sakin
kalmış semtleri çöküntü alanı ilan edip buralara Canlandırma Projesi yapmak
işin kolayına kaçmaktır. Canlandırma Projeleri kent dışındaki, örneğin: Dil
Ovası gibi, yerleşimlere yapılmalıdır.
Adli olaylar yanlış
kentleşme planlarıyla oldukça ilgilidir. Zira buralardaki eski ve yeni insanlar
arasındaki kültür uyuşmazlığı sonucu huzursuzluklar çıkmaktadır. 2010 yılında
Tophanede bir Sanat Galerisine yapılan saldırı ile 2015 yılında Yeldeğirmeni’nde
işlenen cinayet bu açıdan da değerlendirilmelidir.
Öğrenci kardeşimiz
güzel sorular soruyordu: ‘Canlandırma Projesiyle semtleri marka yapmak
doğrumudur?’.
Asla değildir.
Canlandırma Projesiyle pazarlanan semt marka ilan edilir ancak ilan edilen
marka bir süre sonra tüketilir. Aksine tarihi kimlikteki bir yerleşimde ‘koruma
amaçlı koruma’ yapıldığında orası kendiliğinden tüketilemeyecek şekilde marka
olur.
Kardeşimiz kendisinin
de bir mahallede yaşadığını, geç saatte bir ihtiyaçları olsa mahallede yaşayan
bakkallarına dükkânını açtırıp ihtiyaçlarını karşıladıklarını anlattı. Sözüm
ona “soylulaşan” Yeldeğirmeni’nde artık esnaflar başka semtlerden buraya işe
gelip gitmektedirler.
Kent merkezindeki
mahalleler “soylulaştırıldığında” buraları aileler terk etmekte, dolayısıyla
çocuk sayısı azalmaktadır. Bu durum semtteki okulların kapatılma sebebi
olmaktadır. Kalan çocuklar ise başka semtlerdeki okullara servis araçlarıyla
gitmek zorunda kalırlar. Hâlbuki doğru olan, çocukların mahallelerindeki okula
yürüyerek gidebilmeleridir.
Sonunda genç
arkadaşımız beklediğim soruyu sordu: Eskiye nasıl dönülebilir?
Artık eskiye dönmek
olamaz. Ancak değişimi burada dondurmak gerekir. Hiçbir şey yapılmamalı, Özen
Sineması kurallara uygun restore edilerek sinema-tiyatro haline getirilmeli,
TAK iptal edilmeli, Canlandırma Projesiyle ilgili çalışanlar tamamen semti terk
etmeli ve semt kendi haline bırakılmalıdır. Belki o zaman bugünkü halinden biraz
daha eskiye yaklaşılabilir. Kesinlikle Kurtarma Projesi yapılmamalıdır. Zira
kapitalist taktiğidir. Kurtarılacak hale getiren proje uygulanırken de,
kurtarma projesi uygulanırken de kazanç elde edilir. Buna bir koyundan birden
fazla post çıkarmak denir.
Yıllardır gerçekleştirdiği
Koruma Projeleri dolayısıyla Çekül Vakfına saygı duyardım. Kadıköy Tarihi Çarşı
ve Yeldeğirmeni Canlandırma Projeleri bu saygımın son bulmasına sebep olmuştur.
Yeldeğirmeni Canlandırma Projesi Tarihi Yeldeğirmeni’ni öldürmüştür. Kadıköy
Tarihi Çarşı Canlandırma Projesinin Kadıköy Tarihi Çarşıyı öldürdüğü gibi.
Tarihi Yeldeğirmeni Gezilerimde Kullandığım 1938
Pervititch Planı
Bugün semtteki
kafeleri, sanat atölyelerini tanıtan ücretli geziler tertiplendiği duyuluyor,
Yeldeğirmeni’nin gazetelerin Pazar eklerinde kafeleriyle yer almakta olduğu
okunuyor. 100 yıldan fazla bir zamandır mahalle kimliğiyle bilinen tarihi
Yeldeğirmeni semtimiz artık Müstakbel Karaköy olarak gösterilmektedir.
2015 Kafeler Planı (Hürriyet Gazetesi)
Öğrenci kardeşimiz
benden bir şeyler öğrenmeye gelmişti ama aslında ben Ondan çok önemli bir şey
öğrenmiştim: Canlandırma Projesinin yanlışlığı artık fark edilmekte.
ARİF ATILGAN MAYIS 2015
Not: İsteyen guruplara
Tarihi Yeldeğirmeni’ni ücretsiz gezdirmeye tekrar başlayabilirim.
sevgili kardeşim arif..bu yazıyı face de paylaşa bilir misin ..çok önemli tespitler var...selamlar kıbrıs tan... yeldeğirmenli mesut
YanıtlaSilPaylaştıum Sevgili Mesut Kardeşim.
YanıtlaSilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSilArif Bey, bu yazınızı Kadıköy Gurubu'ndaki "Yeldeğirmenleri" tartışması dolayısıyla bulup okudum. Sizi kutluyorum. Sizinle aynı yaşlardayım ve 1963 den beri Kadıköy'lüyüm. Yeldeğirmeni'ni de Özen Sinemasını da iyi bilirim. Ama galiba bu çılgın değişimi durdurmak mümkün değil. Bir yeni durum lanse ediliyor ve hızla tüketilip başka bir yere geçiliyor.
YanıtlaSil