Kent Öyküleri
KÖYDE ATA BİNMEK
Arif Atılgan
1960 lı yılların başları. 12-13 yaşlarım. O yıllarda İstanbul’un
ilçesi olan Yalova’nın Hacı Mehmet Köyündeyim. Köy iskeleye 5 km mesafede. Elektrik-su
yok. İçme suyu Paşa Köyden, kullanma suyu Safranlı Deresinden taşınıyor.
Safranlı Deresi Hacı Mehmet ile Safran Köylerinin arasından geçip Yalova
merkezden denize dökülen derenin adı. Biz o yıllarda Koca Dere derdik.
Küçük amcamın eşi olan yengemle su almak için at ile
Safranlı Deresine gitmiştik. Atın semerinin iki yanına güğümler yüklenmişti.
Yengem Beni oturttuğu atı yedeğinde, yani yularını tutup önünde yürüyerek,
götürüyordu. Güğümleri doldurup aynı şekilde eve dönmüştük.
Evde atın yükünü indirdikten sonra semerini de çıkaran
yengem, onu yedeğimde mandıraya götürmemi istedi. Mandıra köyün dışındaydı. Oraya
sabahtan giden ortanca amcamın atı çayıra uzun urganla bağlayıp otlamasını
sağlayacağını söyledi. Binerek gitmek istememe karşı çıkmış, ‘Yol engebeli. Düşersin.
Zaten çıplak ata binmek tehlikeli.’ demişti.
Atın yularını tutup yola çıktım. Yoldaki bozuk
kısımları geçmiştim. Fırsatı kaçırmak istemiyordum. Tümsek bir yerden atın üzerine
atlayıverdim. Sırtı popoma fena batıyordu ama at sürmenin keyfi başkaydı. Bazen
yavaş bazen hızlı gidiyordum. At hızlandıkça üzerinde hopluyordum, hopladıkça
da popom fena acıyordu. Düşmemek için ayaklarımı iki yanından gövdesine sımsıkı
sarmıştım.
Mandıraya yaklaştığımızda 3 çoban köpeğimiz koşarak bizi
karşılamaya gelmişlerdi. Sarı, Duman ve Kancık isimli köpeklerimiz.. Ancak
keyifle gelen köpekler atın üzerinde Beni gördüklerinde sinirlendiler ve
havlamaya başladılar. Her zaman bu şekilde amcalarımı karşılamaya
alıştıklarından olacak Beni görünce şaşırmışlardı. Zıplayıp ayaklarımı ısırmaya
çalışıyorlardı. Ayaklarımı atın üzerine çekip amcama bağırmaya başladım. O da
mandıranın üst tarafındaki incir ağacının gölgesinde uyuya kalmış. Zor
uyandırdım bağıra bağıra.
Amcam gözlerini ovuşturarak geldi, köpekleri kovaladı,
beni indirdi ve atı bağlamaya götürdü. Ben de yürüyerek geriye döndüm.
Sonradan düşünüyorum. Yedekleyip götürseydim belki de
kendi köpeklerimiz bana kötülük yapacaklardı. Yaramazlık yapmakla tehlikeden
kurtarmıştım kendimi.
Bugün artık köyde su-elektrik var. Köylüler dereden su
kullanıldığını anımsamıyorlar. Hâlbuki çamaşır bile derede yıkanırdı.
Sıra geldi yazıyı yazmaktaki amacıma.
Bugün mandıra yerinde yok ama yol ve çevre hala eskisi
gibi. Talebimi tekrarlayayım. Yalova’da köylere imar gelmesin.
ARİF ATILGAN HAZİRAN 2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder