DEPREM
KOMPLO TEORİSİ (HAARP)
Arif Atılgan
Tesla (1856-1943),
Edison (1847-1931) ile aynı zamanlarda yaşamış önemli bir bilim adamıdır. Günümüzde
Tesla’nın Edison’dan daha önemli bilim buluşlarına imza attığı konuşulmaktadır.
Tesla’nın en önemli
buluşu, dünyanın üzerindeki katmanlardan iyonosferi kullanarak elektrik, elektro
manyetik, radyo ve ses dalgalarının kablosuz taşınmasıdır.
ABD buradan hareketle ‘Düşük
frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli tekniğini’, depremleri
zararsız kılmak için kullanmak istiyordu. Enerji yüklenmiş fay hattına bu
yöntemle müdahale edilerek bir kerede yüksek enerji boşalması yerine birden çok
küçük enerji boşalmaları oluşturulacaktır. Dolayısıyla küçük kırılmalar ile
zararsız deprem yaşanması sağlanacaktır. Bu anlamda seyrek nüfuslu veya
yerleşim olmayan Avustralya, Kafkaslar, Güney Amerika, Okyanus tabanı gibi
yerlerde denemeler yapıldığı ve ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir.
Ülkemizdeki Kuzey
Anadolu Fay Hattı (KAF) ile Kaliforniya’daki San Andreas Fay Hattı birbirlerine
çok benzemektedir. Anlatılan birinci komplo teorisi, KAF ta yapılacak deneyden
yararlanılarak San Andreas’ta uygulama yapılması ve ABD lilere zararsız deprem yaşatılmasıymış.
Olayla ilgili anlatılan ikinci komplo teorisi, NASA nın ödeneklerini kısıtlayan ABD
başkanına suikastmış. Bunu, Başkan Türkiye’ye geldiği sırada deprem olmasını
sağlayarak yapacaklarmış.
Uygulamayı İsrailli
uzmanlar yapacaktır. High Frequency Active Auroral Research Program (Yüksek
Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı) HAARP-TESLA Deprem Makinesi gizli
bir şekilde Gölcük’e getirilip yer altı–denizaltı korunaklarına kurulmuş. Deprem
uygulamasının askeri tatbikatın bir parçası olarak yapılacağı planlanmış.
Bu uygulamayla
oluşturulacak depremin zararsız geçeceğine devletin en üstündeki üç kişi ikna
edilmiş.
17 Ağustos 1999 gecesi 03
te düğmeye basılmış ve olay başlatılmış. Ancak deprem beklenen gibi küçük ve
hafif değil, aksine çok büyük ve ağır gerçekleşmiş. Yaşanan felakette 20.000
kişi ölmüş, 100.000 bina yıkılmış ve hasar görmüştü.
Derhal bölgede
haberleşme ve elektrik enerjisi felç edilerek bölge izole edilmiş. Konuyla
ilgili izler yok edilmiş. Yaşanan deprem için 7.4 büyüklük denmiş, ABD deki
aletler 7.8 kaydetmiş, ancak 8 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olduğu
düşünülen Gölcük’teki askeri tesisler yerle bir olmuş.
Ertesi gün ortaya çıkabilen
devlet büyüklerimizden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ‘Benim de telefonlarım
kesikti.’ diyor, Başbakan Bülent Ecevit CNN haber spikerinin ‘Depremi PKK mı
yaptı?’ sorusuna cevap olarak ‘Saçmalamayın.’ diyeceğine ‘Sanmıyorum.’ cevabını
veriyordu. Genelkurmay Başkanından ses çıkmıyordu. Daha sonra ABD başkanı
Clinton deprem bölgesini ziyaret ediyor, ABD ve AB Türkiye’ye sempatiler
gönderiyordu. Başkan Clinton Düzce depremi sonrası bölgeye gelmiş, bir
çocuğu severken artçı deprem olmuştu.
MHP li Sağlık Bakanı
Osman Durmuş, sağlık ta dâhil hiçbir yabancı yardımı kabul etmemişti. Sanırım
Osman Durmuş’un kabul etmeme sebeplerinin açıklanması konunun aydınlanması
açısından yararlı olacaktır.
Bu tip komplo
teorilerinin inandırıcılığı için üreten sahipleri çeşitli detaylar da yazıyorlar. Eğer
yukarıdaki komplo teorisi doğruysa deprem sonrasıyla ilgili benim de komplo
teorilerim var.
17 Ağustos1999 tarihinde yaşadığımız depremden bugüne kadar yaşanan gelişmelere bakalım. Depremden hemen sonra:
-Zamanın iktidar
partileri gözden düşmüştür.
-Deprem sırasındaki
bina stokunun, çevrenin 2. Derece Deprem Bölgesi kabul edildiği 1975 tarihli Yapı
Yönetmeliğine göre yapıldığı ortaya çıkmıştır. Depremden 1 yıl önce 1998
yılında ise bölgenin 1. Derece deprem bölgesi kabul edilerek yeni Yapı
Yönetmeliği çıkarıldığı anlaşılmıştır.
-Depremdeki yıkımın
faturası teknik elemanlara çıkarılmış, çok sayıda teknik eleman
cezalandırılmıştır. Maalesef bu safhada ilgili meslek odaları üyelerine sahip
çıkmamış hatta bazıları onları iktidarla birlikte suçlamıştır.
-2-3 yıl bol bol
tartışma, panel, açık oturum, toplantılar vs düzenlenmiştir.
-Yerli-yabancı birçok
misyonerlik çalışmalarına tanık olunmuştur. Var olan veya yeni kurulan STK lar ile AB fonlarından yararlanılarak deprem
bölgesinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda ayrı bir araştırma
yapılması gerektiğini düşünüyorum.
Depremden 2-3 yıl sonraki
gelişmeler:
-Deprem sonrası 2002
yılında yapılan ilk seçimlerde sadece iktidardaki koalisyon partileri değil
barajı geçen tüm partiler adeta tarihe gömülmüşlerdir. Yeni kurulan AKP
adındaki parti iktidara gelmiştir. Bir önceki seçimde baraj altındaki CHP de
barajın üzerine çıkmıştır.
-1975 yılında bölgeyi
2. Derece deprem bölgesi kabul edenlerin suçu hiç gündeme gelmemiştir. Hâlbuki
1998 yılında 1. Derece deprem bölgesine uygun yeni yönetmelik yapılması, o
tarihe kadar yapılmış bütün binaların depreme dayanıksız olduğunun kabulüdür.
-2003 yılında İstanbul
Deprem Mastır Planı açıklanmış, 4 önemli üniversitemizin 85 hocasının
hazırladığı çalışmada ilk defa ‘Kentsel Yenileme’ tanımlaması yapılmıştır.
-İnşaat yapım sürecine
Yapı Denetimi, Şantiye Şefliği, Yapı Malzemesi Laboratuarı, Hazır Beton ve
Nervürlü Demir zorunluluğu gibi yenilikler getirilmiştir.
-DASK adıyla Zorunlu
Deprem Sigortası başlatılmıştır.
-Bu anlamda teknik
elemanlara yeni istihdam alanları oluşturulmuş. Adeta meslek odalarından daha
yakın olunduğu gösterilmiştir.
2016 yılında konuya
bakarsak:
-Deprem sonrasında
kurulmuş olan parti hala iktidardadır.
-1975 Yönetmeliğini
hazırlayanların suçu unutulmuştur.
-İnşaat sektöründeki
uygulamalar değişmiştir.
-İDMP (İstanbul Deprem Master Planının, hazırlandığı 2003 yılındaki iktidarın istediği şekilde hazırlandığı belli olmuştur. Raporda mahcup bir
şekilde bahsedilen ‘Kentsel Yenileme’ ‘Kentsel Dönüşüm’ olarak yasalaşmıştır.
-Yapılı Çevrenin değil
boş alanların da imara açılması olağan olmuştur.
-Ülkenin her yerinde
Kentsel Dönüşüm yapılması olağan hale gelmiştir.
-Gayrimenkul satışı
ihracat gibi kabul edilmiş. Adeta ülkenin ekonomisi gayrimenkul satışına,
istihdamı inşaat sektörüne bel bağlamıştır.
-Kentsel Dönüşümden
cesaret alınarak kentin tarihi semtlerinde de Canlandırma Projeleri
gerçekleştirilmiş. Buraları da pazarlanmaya başlanmıştır.
-İnşaat sektöründe
yapılan yenilikler İDMP de yazılan konulardır. Yapılacaklar arasında Parselden
parsele imar hakkı aktarımı (satışı), gayrimenkul hisse senedi (sertifika)
uygulaması da bulunmaktadır.
Şimdi düşünelim. Deprem
öncesi Türkiye ile Deprem sonrası Türkiye arasında benzerlik var mıdır? Deprem
olmasa bu değişim olabilir miydi?
Benim komplo teorim: Eğer
deprem insan eliyle yapıldıysa amaç Türkiye’nin dönüştürülmesi idi.
ARİFATILGAN TEMMUZ 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder