16 Ağustos 2016 Salı

DEPREM KOMPLO TEORİSİ (HAARP)
Arif Atılgan

Tesla (1856-1943), Edison (1847-1931) ile aynı zamanlarda yaşamış önemli bir bilim adamıdır. Günümüzde Tesla’nın Edison’dan daha önemli bilim buluşlarına imza attığı konuşulmaktadır.

Tesla’nın en önemli buluşu, dünyanın üzerindeki katmanlardan iyonosferi kullanarak elektrik, elektro manyetik, radyo ve ses dalgalarının kablosuz taşınmasıdır.

ABD buradan hareketle ‘Düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli tekniğini’, depremleri zararsız kılmak için kullanmak istiyordu. Enerji yüklenmiş fay hattına bu yöntemle müdahale edilerek bir kerede yüksek enerji boşalması yerine birden çok küçük enerji boşalmaları oluşturulacaktır. Dolayısıyla küçük kırılmalar ile zararsız deprem yaşanması sağlanacaktır. Bu anlamda seyrek nüfuslu veya yerleşim olmayan Avustralya, Kafkaslar, Güney Amerika, Okyanus tabanı gibi yerlerde denemeler yapıldığı ve ilerleme kaydedildiği belirtilmektedir.

Ülkemizdeki Kuzey Anadolu Fay Hattı (KAF) ile Kaliforniya’daki San Andreas Fay Hattı birbirlerine çok benzemektedir. Anlatılan birinci komplo teorisi, KAF ta yapılacak deneyden yararlanılarak San Andreas’ta uygulama yapılması ve ABD lilere zararsız deprem yaşatılmasıymış. Olayla ilgili anlatılan ikinci komplo teorisi, NASA nın ödeneklerini kısıtlayan ABD başkanına suikastmış. Bunu, Başkan Türkiye’ye geldiği sırada deprem olmasını sağlayarak yapacaklarmış.

                              Kuzey Anadolu Fay Hattı ile San Andreas Fay Hattı

Uygulamayı İsrailli uzmanlar yapacaktır. High Frequency Active Auroral Research Program (Yüksek Frekanslı Etkin Güneşsel Araştırma Programı) HAARP-TESLA Deprem Makinesi gizli bir şekilde Gölcük’e getirilip yer altı–denizaltı korunaklarına kurulmuş. Deprem uygulamasının askeri tatbikatın bir parçası olarak yapılacağı planlanmış.

Bu uygulamayla oluşturulacak depremin zararsız geçeceğine devletin en üstündeki üç kişi ikna edilmiş.

17 Ağustos 1999 gecesi 03 te düğmeye basılmış ve olay başlatılmış. Ancak deprem beklenen gibi küçük ve hafif değil, aksine çok büyük ve ağır gerçekleşmiş. Yaşanan felakette 20.000 kişi ölmüş, 100.000 bina yıkılmış ve hasar görmüştü.

Derhal bölgede haberleşme ve elektrik enerjisi felç edilerek bölge izole edilmiş. Konuyla ilgili izler yok edilmiş. Yaşanan deprem için 7.4 büyüklük denmiş, ABD deki aletler 7.8 kaydetmiş, ancak 8 büyüklüğündeki depreme dayanıklı olduğu düşünülen Gölcük’teki askeri tesisler yerle bir olmuş.

                                             Deprem Sonrası Gölcük Kıyısı

Ertesi gün ortaya çıkabilen devlet büyüklerimizden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ‘Benim de telefonlarım kesikti.’ diyor, Başbakan Bülent Ecevit CNN haber spikerinin ‘Depremi PKK mı yaptı?’ sorusuna cevap olarak ‘Saçmalamayın.’ diyeceğine ‘Sanmıyorum.’ cevabını veriyordu. Genelkurmay Başkanından ses çıkmıyordu. Daha sonra ABD başkanı Clinton deprem bölgesini ziyaret ediyor, ABD ve AB Türkiye’ye sempatiler gönderiyordu. Başkan Clinton Düzce depremi sonrası bölgeye gelmiş, bir çocuğu severken artçı deprem olmuştu.

MHP li Sağlık Bakanı Osman Durmuş, sağlık ta dâhil hiçbir yabancı yardımı kabul etmemişti. Sanırım Osman Durmuş’un kabul etmeme sebeplerinin açıklanması konunun aydınlanması açısından yararlı olacaktır.

Bu tip komplo teorilerinin inandırıcılığı için üreten sahipleri çeşitli detaylar da yazıyorlar. Eğer yukarıdaki komplo teorisi doğruysa deprem sonrasıyla ilgili benim de komplo teorilerim var.

17 Ağustos1999 tarihinde yaşadığımız depremden bugüne kadar yaşanan gelişmelere bakalım. Depremden hemen sonra:
-Zamanın iktidar partileri gözden düşmüştür.
-Deprem sırasındaki bina stokunun, çevrenin 2. Derece Deprem Bölgesi kabul edildiği 1975 tarihli Yapı Yönetmeliğine göre yapıldığı ortaya çıkmıştır. Depremden 1 yıl önce 1998 yılında ise bölgenin 1. Derece deprem bölgesi kabul edilerek yeni Yapı Yönetmeliği çıkarıldığı anlaşılmıştır.
-Depremdeki yıkımın faturası teknik elemanlara çıkarılmış, çok sayıda teknik eleman cezalandırılmıştır. Maalesef bu safhada ilgili meslek odaları üyelerine sahip çıkmamış hatta bazıları onları iktidarla birlikte suçlamıştır.
-2-3 yıl bol bol tartışma, panel, açık oturum, toplantılar vs düzenlenmiştir.
-Yerli-yabancı birçok misyonerlik çalışmalarına tanık olunmuştur. Var olan veya yeni kurulan STK lar  ile AB fonlarından yararlanılarak deprem bölgesinde çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda ayrı bir araştırma yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Depremden 2-3 yıl sonraki gelişmeler:
-Deprem sonrası 2002 yılında yapılan ilk seçimlerde sadece iktidardaki koalisyon partileri değil barajı geçen tüm partiler adeta tarihe gömülmüşlerdir. Yeni kurulan AKP adındaki parti iktidara gelmiştir. Bir önceki seçimde baraj altındaki CHP de barajın üzerine çıkmıştır.
-1975 yılında bölgeyi 2. Derece deprem bölgesi kabul edenlerin suçu hiç gündeme gelmemiştir. Hâlbuki 1998 yılında 1. Derece deprem bölgesine uygun yeni yönetmelik yapılması, o tarihe kadar yapılmış bütün binaların depreme dayanıksız olduğunun kabulüdür.
-2003 yılında İstanbul Deprem Mastır Planı açıklanmış, 4 önemli üniversitemizin 85 hocasının hazırladığı çalışmada ilk defa ‘Kentsel Yenileme’ tanımlaması yapılmıştır.
-İnşaat yapım sürecine Yapı Denetimi, Şantiye Şefliği, Yapı Malzemesi Laboratuarı, Hazır Beton ve Nervürlü Demir zorunluluğu gibi yenilikler getirilmiştir.
-DASK adıyla Zorunlu Deprem Sigortası başlatılmıştır.
-Bu anlamda teknik elemanlara yeni istihdam alanları oluşturulmuş. Adeta meslek odalarından daha yakın olunduğu gösterilmiştir.

                                                Fikirtepe’de Kentsel Dönüşüm

2016 yılında konuya bakarsak:
-Deprem sonrasında kurulmuş olan parti hala iktidardadır.
-1975 Yönetmeliğini hazırlayanların suçu unutulmuştur.
-İnşaat sektöründeki uygulamalar değişmiştir.
-İDMP (İstanbul Deprem Master Planının, hazırlandığı 2003 yılındaki iktidarın istediği şekilde hazırlandığı belli olmuştur. Raporda mahcup bir şekilde bahsedilen ‘Kentsel Yenileme’ ‘Kentsel Dönüşüm’ olarak yasalaşmıştır.
-Yapılı Çevrenin değil boş alanların da imara açılması olağan olmuştur.
-Ülkenin her yerinde Kentsel Dönüşüm yapılması olağan hale gelmiştir.
-Gayrimenkul satışı ihracat gibi kabul edilmiş. Adeta ülkenin ekonomisi gayrimenkul satışına, istihdamı inşaat sektörüne bel bağlamıştır.
-Kentsel Dönüşümden cesaret alınarak kentin tarihi semtlerinde de Canlandırma Projeleri gerçekleştirilmiş. Buraları da pazarlanmaya başlanmıştır.
-İnşaat sektöründe yapılan yenilikler İDMP de yazılan konulardır. Yapılacaklar arasında Parselden parsele imar hakkı aktarımı (satışı), gayrimenkul hisse senedi (sertifika) uygulaması da bulunmaktadır.

Şimdi düşünelim. Deprem öncesi Türkiye ile Deprem sonrası Türkiye arasında benzerlik var mıdır? Deprem olmasa bu değişim olabilir miydi?

Benim komplo teorim: Eğer deprem insan eliyle yapıldıysa amaç Türkiye’nin dönüştürülmesi idi.
ARİFATILGAN TEMMUZ 2016


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder