ADALAR’A
PARAYLA MI GİRİLMELİ?
Arif Atılgan
Denize girmek için Adalar’a
gidenlerin çokluğu Adalar halkını rahatsız etmektedir. Diğer yandan geliri kış nüfusuna göre oluşan Belediye yaz mevsiminde çok fazla nüfusa hizmet vermek durumundadır. Bu sıkıntının
giderilmesi için yaz mevsiminde yabancıların Adalar’a parayla girmesi
önerilmektedir.
1970 li yıllara kadar
İstanbul’un nüfusu 1-2 milyon civarındaydı ve insanlar çok sayıdaki halk
plajlarından yararlanırlardı.
Anadolu yakasında
Gebze, Eskihisar, Darıca, Bayramoğlu, Tuzla, Pendik, Kartal-Nizam, Kartal-Halk,
Cevizli, Süreyya Plajı, İdealtepe, Küçükyalı, Bostancı-Çamlık, Bostancı,
Bostancı-Derya, Suadiye, Caddebostan, Dalyan-Askeri Kampı, Fenerbahçe-DDY
Kampı, Fenerbahçe, Kalamış, Moda, Moda-Lozan, Mühürdar-Zaharof, Harem, Salacak,
Küçüksu, Beykoz, Anadolu Kavağı, Poyrazköy, Anadolu Feneri plajları bulunmakta
idi.
Avrupa Yakasında
Silivri, Kumburgaz, Büyükçekmece, Gürpınar, Avcılar, Küçükçekmece Menekşe, Florya,
Çiroz, Yeşilyurt, Ataköy, Yenikapı, Bebek, İstinye, Tarabya, Kireçburnu,
Sarıyer, Rumelikavağı- Altınkum, Garipçe, Rumelifeneri, Kilyos, Zekeriyaköy
plajları vardı.
Ataköy Plajı
Bunların dışında Şile, Ağva,
Riva gibi biraz daha uzak sayılan sayfiye yeri niteliğindeki yerleşimlerin kıyıları
bulunuyordu. Ayrıca denizi kendi ahalisinin kullandığı yalılar ve kamuya açık
kıyılar bulunmakta idi. Anakaradaki bütün kıyılar halkın denize girebilmesine
olanak sağlıyordu. O yıllarda Adalar’a sevgililer, zıpkınla balık tutanlar ve 1
Mayıs Bahar Bayramında piknikçiler giderdi.
1970 li yıllarda Sedef Adasına,
içersinde sadece kooperatif evleri bulunması dolayısıyla, vapur çalışmıyordu.
Küçük bir plaj yapılarak halkın gelmesi ve onlar için şehir hatları vapurlarının
çalışması sağlanmıştı. Diğer Adalar’da da, en azından esnaflar yabancıların
gelmesini isterlerdi.
1980 li yıllarda
İstanbul’un nüfusu 6 milyonlara dayanmıştı.
O zamana kadar adeta fosseptik çukuru gibi kullanılan Marmara Denizi artık
gelen atık suyu absorbe edemiyordu. Diğer yandan Anadolu yakasında sahillerin
doldurulması operasyonu başlamıştı. İnsanlar denize girmek için yeni kıyılar arıyorlardı.
Arabalarıyla Şile, Ağva, Riva, Kilyos, Zekeriyaköy, Poyrazköy, Anadolu Feneri
gibi uzak kıyılara gitmeye başladılar.
Sahil Dolduruluyor
1990 lı yıllarda nüfus
9 milyonlara geldi. Atık suyun denize akıtılmaması için kıyılara kolektör ve
arıtma tesisi inşaatları yapılmaya başlandı. Diğer yandan yakın çevreye giden insanlar
yolların köy yolu ölçüsünde olmasından dolayı sıkıntı yaşıyorlardı. Sonuçta Adalar
denize girmek için tek adres olmaya başladı. Ancak yine de o yıllarda Adaların
kıyıları rahattı.
2000 li yıllarda nüfus 13
milyona gelmişti. Adalara talebin çoğalmasına rağmen, gelen kalabalık Adalar
halkını rahatsız edecek ölçüde değildi.
2010 lu yıllarda nüfus 15
milyona gelmiştir. İnsanların denize girmek için neredeyse tek seçeneği Adalar
kıyılarıdır. Bu yıllarda Adalar halkı gerçekten gelen kalabalıktan rahatsız
olacak hale gelmiştir. Özellikle hafta sonu ve tatil günleri evlerinden çıkamaz
olmuşlardır. Hatta WC ihtiyacı için evlerine girmek isteyenler bile olmaktadır. Belli ki Belediye de hizmet ederken ekonomik sıkıntı çekmektedir.
Bugün, yazının başında
ifade edilen Adalar’a gidenlerin çokluğu sıkıntısı doğrudur. Ama çözüm Adalar’a
parayla giriş değildir. Ana muhalefet partisinin önerdiği böyle bir uygulama başka yerlere de örnek teşkil edecektir. Nitekim hemen iktidar partisi Taksim ve Kızılay'a parayla girişi gündeme getirmiştir. Bunun sonu yoktur.
1970 li yıllara kadar
İstanbul’un nüfusu 1-2 milyonlarda iken anakaradaki kıyıların tamamından denize
girilebiliniyordu. Bugün nüfus 15 milyona dayanmışken anakaradaki kıyılardan
denize girme olanağı yok gibidir. Dolayısıyla halkımızın Adalara hücum etmesi çok
doğaldır.
Gelecek geçmişten ders
alınarak planlanır. Anakarada halkımızın denize girebilme olanağı oluşturulursa
Adaların bu yükten kurtulacağı bellidir. Bunun için yapılacak iş çok basittir.
Anakaranın sahillerindeki üzerleri düz kayalar, insanların rahatlıkla
oturabileceği güneşlenebileceği durumdadır. Sadece yer yer denize girebilmek
için merdivenli teraslar oluşturulması gerekir. Bu tip bir çalışma yapıldığında
görülecektir ki anakara kıyıları insanlar için daha cazip olacak, Adalar ise
yine eski tenha günlerine dönecektir.
1980 li yıllarda kıyılar
doldurulurken, ‘Plajlar yetmiyor, halkımızın denize girebilmesi için bütün
kıyılarımızı onlara açacağız’ denmişti. Zaten başka bir sebep de yoktu. Bütün bunları
benim kadar sahilleri düzenleyen İBB yetkilileri de biliyordur. İBB nin bu kadar basit bir konuyu
çözmemesi şaşırtıcıdır. Eğer denize girmek fiili ile İBB yetkililerinin dünyaya
bakışları arasında uyuşmazlık varsa durum düşündürücüdür.
İddia ediyorum,
anakarada denize girme olanağı sağlanıp Adalar tenhalaştırılırsa bu duruma ilk itiraz Adalar esnafından gelecektir.
ARİF ATILGAN Ağustos
2016
Arif abi merhaba, ben doğma büyüme bir Büyükada'lı olarak bir iki cümle sarf etmek isterim. Bahsettiğiniz gibi Adaların özellikle hafta sonu kalabalığı tahammül edilemez boyutlara ulaşmıştır. Günü birlik plaja gelenler dışında bildiğim kadarı ile sadece Büyükada'da sayısı 100 ü geçen pansiyon ve otelciklerin de yoğunluğu arttırmakta etkisi vardır. İstanbul'dan günübirlik gelen insanlar yiyeceği ve suyu dahil her şeyini yanında getirmektedir. Bu nedenle ada esnafı da kalabalığa rağmen işlerin düşüklüğünden şikayet etmektedir. Adaların çekilmez hale gelmesinde Belediyenin de payı büyüktür. Özellikle çarşı ve sahil bölgeleri mekanların masa-sandalye, dolap, bisiklet, şezlongları ile işgal altındadır. Belediye gelir elde edebilmek için, işgaliye parası alabilmek adına bu karmaşaya göz yummaktadır, ortak olmaktadır. Belediye CHP'li olması nedeniyle Büyükşehirden destek de görmemekte ve diğer AKP dışı belediyeler gibi ayrımcılığa uğramaktadır.
YanıtlaSilGelelim ana kara sahilleri ile ilgili önerinize. Her ne kadar Büyükşehir İstanbul'u arıtma tesisleri ile donattık dese de Kadıköy Sahil, Kurbağalıdere, Bostancı, İdealtepe ve eminim ki sahil boyunca pek çok noktadan hala Marmara denizine arıtılmamış pis suları akıtmaktadır. Ben Büyükşehir'in bu sahillerde yer alan plajlar için ilan ettiği su kalitesi raporlarına kesinlikle inanmıyorum. Pis suların aktığı bu noktalar tamamen rehabilite edilmeden buralardan denize girilmesi ciddi sağlık sorunlarına yol açacaktır. Biz yine üç tarafı denizlerle çevrili, deniz fakiri bir halk olarak yaşamaya devam edelim.
Saygılarımla
Gökhan AYDIN
Sevgili Gökhan, Ben de 1980 lerin başından beri özellikle denize girmek için Adaları kullanırım. Hatta esnaf beni adalı kabul eder.Neyse. 1. paragraftaki tespitlerine katılıyorum. Sadece esnafın ağlamasına boşver derim. Onlara gelen yeter. 2. paragraf için yazdıkların Adalar için de geçerli. İşin orasını hiç irdelemiyorum. Bir de anakarada da halkın denize girdiği Caddebostan, Suadiye, Dragos vs gibi üstelik belediyenin tesisleri bulunmakta. Ben olması gerekeni öneriyorum.Paralı olması, olması gereken değil bana göre.Ayrıca başka yerlere örnek teşkil edeceğinden sonradan sayısız sorunlara sebep olacaktır.
YanıtlaSilAdalar gerçekten denizin en saf halini sunuyor bizlere. Şehirden ne kadar uzaklaşırsak su o kadar berraklaşıyor ve temizleşiyor. Bu yüzden ben sürekli adalara gidiyorum ama yakın bir yerlere gitmek ve araba kullanmak istemediğimde http://kadinlarplajiservisi.com/ üzerinden bir servisle sarıyer deki plajlara gidiyorum. Oralarda gerçekten çok güzel yerler ve hala temizliğini koruyor. Tabii 1980 lerdeki temizlik hiç birinde yok ama bu şekilde de idare etmek zorundayız.Yazınız için gerçekten çok teşekkür ediyor, devamını mutlaka bekliyorum.
YanıtlaSil