Kent Öyküleri
MİMAR FARUK YAZICI
Arif Atılgan
Onu üniversitede
tanımıştım. Mimarlık bölümünde aynı sınıftaydık. Hâlbuki aynı semtte hatta aynı
okullarda okumuştuk. Kibar bir çocuktu. Muhit ağzıyla hanım evladı bile denebilirdi.
Mimarlık eğitiminde ilk proje ödevi genellikle otobüs durağıdır. Herkes 4
ayaklı bir durak çizmişken O plastik heykel gibi bir şey çizip getirmişti. Çok
yetenekliydi.
Yeldeğirmeni’nde
Nemlizade Sokağının en altındaki 3 katlı evde oturuyorlardı. Alt kattaki dükkân
babası Saffet Beyin Konyalı isimli oto tamirhanesi idi. Konyalılardı. Bina
Onlara aitti. Tüm aile üst katlarda oturuyordu. O, dükkânın üzerindeki sokağa
bakan odada yaşıyordu. Ağbileri Erol ve Mehmet ile akrabaları olan semtimizin
çocuğu Aydın bu dükkânda çalışıyorlardı.
Farukların Evi
68 kuşağının
özelliklerinden olan hippiliğe merak sarmıştı. Otostopla dünyanın her tarafını
gezmişti.. Bir akşam vapurdan birlikte çıkmış, evine gitmiştik. Odasını kendine
özel düzenlemişti. Nepal Havaalanında yaşadığı bir anısını anlatmıştı. Uçak
rötar yaptıkça huzursuz olduklarını, bunu görenlerin kendilerine ‘cigara’ ikram
ettiklerini, ‘cigaraları’ içince rötar süresinin kendilerine vız geldiğini anlatmıştı.
Benden sonra mezun
olmuş, Kadıköy’de büro açmıştı. Piyasada çaylak sayılması gerekirken Bağdat
Caddesi dâhil en vitrin yerlerde tabelasını görüyordum. Gri mimar değildi.
Arada bir
rastlaştığımızda sohbetimiz olurdu. Bir akşam Suadiye’de karşılaşmıştık. O, yürüyüş
yapıp kendini dinlediğini söylemişti. Ben de ‘Kadıköy’den beri yürüyorum,
dalmışım hayal kurarken’ demiştim. Şaşırmış, ‘Sen benden deliymişsin’ demişti.
Sonradan öğreniyorum.. Bir
aralık ABD ye eğitim için gitmiş. Ancak orada ruhsal sıkıntılar geçirince
ülkeye geri gönderilmiş. Buraya geldiğinde anne-babasının öldüğünü öğrenmiş,
daha da kötü olmuş. Sokaklarda dolanmaya başlamış.
Uzun süredir
görmediğimin farkında değildim.
Eski Yeldeğirmenli bir
arkadaşım 1 kapı nolu evde Farukların kapı komşusu idi.. Bir gün Bostancı
Sanayi Sitesine arabasını götürmüş. Tesadüf, dükkân Faruk’un Ağbisinin Konyalılar
isimli tamirhanesi imiş. İşyerini Yeldeğirmeni’nden oraya taşımışlar. Onu
sormuş. Ağbisi 2-3 MT ilerisini gösterip, ‘Orada oturuyor’ demiş. Bakmış ki Faruk.
Kaldırımda oturmuş. Saç sakal karışmış. Yanına gitmiş. Konuşmak istemiş. ‘Ben
dünyayı gezdim’ diye başlayarak çeşitli şeyler anlatıyormuş.
Hemen o sanayi sitesine
gitmiştim. Dükkân kapanmış. Memleketlerine gitmişler.
Aynı arkadaşım aradı
geçtiğimiz günlerde. Faruk’un bir akrabasına rastlamış. Öğrendikleri üzücüydü. Faruk
Yazıcı, 10 yıldan fazla bir süre önce Afyon civarında bir trende ölü
bulunmuş.
Büyük ağbisi Erol
yıllar önce ölmüş. Diğer ağbisi Mehmet işleri tasfiye etmiş, yardımcıları Aydın
ise bundan 6-7 ay önce ölmüş.
Akıl sağlığı rahatsızlığı olan insanları hayatım boyunca ciddiye almışımdır. Onlar için ‘Eskiden
şöyleydi’ diye anlatılanlara hep inanmışımdır. ‘Onlar’ daha az oldukları için ‘Onlar’
olmuşlardır diye düşünürüm. Aslında çok sayıdaki diğerleri sıradan olmalarını
gizlemek için onlara ‘Onlar’ demektedirler bana göre.
‘Onlar’ o kadar
ileridedirler ki diğerlerinden,
sıradanların oluşturduğu düzeni protesto ederler aslında.
Mimar Faruk Yazıcı,
Melih Koray’dan sonra Kadıköy’ün ikinci renkli mimarı olabilirdi.
ARİF ATILGAN MAYIS
2016-06-01
Arif Bey,
YanıtlaSilNe güzel yazmışsınız! Ellerinize ve yüreğinize sağlık... Ben de, çoğu Yeldeğirmenli gibi, sizinle aynı ilkokula ve ortaokula gittim. Uzun yıllardan beri de, güzel yazınızı süslemiş olduğunuz fotoğraftaki sokakta ikamet etmekteyim.
Aynı yerlerde doğup büyümüş olmanın getirdiği bir mahallelilik ruhunu hissettim yazınızı okurken.... Gerçekten de meczuplar, hayatın kendilerine getirdiklerini ve kendilerinden alıp götürdüklerini en yoğun duygularla yaşayan ve aynı yoğun duygularla bu devinime cevap veren lider ruhlu cesur insanlar! Bu anlamda, ne yazık ki toplum tarafından "öteki" olarak nitelendirilendiriliyorlar.... Herkes meczup olamaz oysa ki!
Teşekkürler Hülya Hanım. Tespitlerinize katılıyorum.
YanıtlaSilYeldegirmeninden faruk beyle sinif arkadasi olan bir buyugumle bu kendilerin bahsediyorduk ve soyle soyledi:degerli arkadasim faruk yazicinin hayali eski nikah dairesinin yani balonun oldugu yere bir cami yapmayi cok kucuk bir kapidan ziyaretcilerinin egilerek girip yine egilerek geri geri cikacagini anlatti ve sunuda eklemek isterimki sizinle tanismak ve gorusmek istedigini bilhassa soyledi
SilUzun süre sonra sizi okumak, o geçen uzun süreyi telafi etme gereğini doğurdu Efendim, kaleminize sağlık.Saygılarımla.
YanıtlaSil