KENT VE TERÖR
Arif Atılgan
Kentler tarım ve hayvancılık dışında uğraş alanları
olanların yaşadığı yerleşimlerdir. Kentlerde nüfus yoğunluğu yüksek olur. Kişi
başına düşen kamu hizmetlerinin maliyetini düşürmek için düşey yerleşim tercih
edilir. Kentlerde kalabalık yaşantı “özgürlük” getirir, “özgürlük” ise suç
işlenmesini kolaylaştırır. Diğer yandan apartmanlarda birbirlerine duvar
kalınlığı kadar yakın yaşayan insanlar birbirlerini çok kolay rahatsız
edebilirler. Yani birbirlerine karşı kolaylıkla suç işleyebilirler. Hâlbuki seyrek
yerleşimli köylerde az nüfus olduğu için otokontrol vardır. Dolayısıyla kolay
suç işlenemez.
Kentlilerin gösteri, yürüyüş, basın açıklaması,
protesto anlamında sorunlarını diğer insanlara ve yetkililere duyurma
yöntemleri bulunmaktadır. Bunlar:
-Sivil İtaatsizlik: Yasalara aykırı davranmadan
yasaların uygulanmasını engellemek. Örneğin: Çok kişinin postaneden mektup atarak
diğer insanların mektup atmalarını engellemeleri ve bu arada sorunlarını
duyurmaları.
-Anarşizm: Karşı çıkarak, kargaşa çıkararak ortamı
yönetilemez hale getirmek, bu şekilde isteklerinin yapılmasını sağlamak.
-Terör: İsteklerini elde etmek için cana ve mala zarar
vererek her türlü şiddet ile topluma ve yetkililere mesaj vermek. Terör zor
yönetilebilecek bir olaydır. Terörist bir taraf için suçlu iken diğer taraf
için kahraman durumundadır.
Terör yüzyılımızda savaş yöntemi haline getirilmiştir.
Artık meydan veya cephe savaşları yapılmamaktadır. Taraflar birbirlerini terör
örgütleri vasıtasıyla yıpratmaktadırlar. Dolayısıyla 21. Yüzyılda artık terörün
hep olacağını kabul etmek gerekir.
Ülkeler terörle yaşamanın yollarını bulmak
zorundadırlar. Özellikle suç işlemeye uygun ortamı olan kentler, teröre karşı
güvenli hale getirilmelidirler.
Bizler, nedense, sorunları yaşamadan önce değil yaşadıktan
sonra çözüm aramayı karakter edinmiş milletiz. 1980 lere kadar gecekondu ve
varoşlar oluştu, planlı yerleşimler yapmaya başladık. Seller oldu, derelerin
üzerini kapatarak büyük bir kanal elde etmenin dere ıslahı olmadığının farkına
vardık ve dereleri gerçekten ıslah etmeye başladık. Deprem oldu, Yapı Yönetmeliğini
değiştirdik ve tüm afetlere karşı güvenli kent yaratma çalışmasına başladık.
21. Yüzyılda ülke gündeminde terör ağırlıklı olarak
yer almaktadır. Terör insanları tedirgin etmekte, normal yaşantılarından
uzaklaştırmaktadır. İnsanlar terör korkusuyla kalabalıkların olduğu sinema,
tiyatro, stadyum, çarşı, toplu taşıma araçları gibi ortamlara girmekten çekinir
olmaktadırlar. Sanırım artık teröre karşı güvenlikli-güvenli kentler yaratma
çalışmasına başlanmalıdır.
20. Yüzyıl sonlarında tüm dünyada Kentlerde Güvenlik
tartışılmaya başlandı. Dünya Sağlık Örgütü, Sağlıklı Kentler hareketini
başlattı. Sağlıklı Kenti ‘Temiz, güvenli, yüksek kaliteli fiziki çevre’ olarak
tarif etti. Ancak 11 Eylül 2001 tarihinde ABD deki Dünya Ticaret Merkezinin
ikiz kulelerine yapılan terör saldırısı sonrasında ’Güvenlikli Kent’ kavramı
tarif edilmeye başlandı.
Güvenlik, toplum yaşamında yasal düzenin aksamadan
yürütülmesi, kişilerin korkusuzca emniyetli şekilde yaşayabilmesi demektir.
Ancak yaşadığımız apartman veya sitenin güvenlikli olması güvenli yaşamak için
yetersizdir. Zira suç işleyecek olanlar o sitelerin içersine girmenin
formüllerini kolay bulmaktadırlar. Hâlbuki az katlı binalardan meydana gelen
mahallelerde insanlar birbirlerini tanıyabilmektedirler. Dolayısıyla otokontrol
olmakta suç işleyecek olanlar kolaylıkla ayrışabilmektedirler. Ayrıca sadece
yaşadığımız konutun güvenlikli olması bizim güvenli yaşadığımız anlamına
gelmez. Zira kentin tamamında yaşamaktayız, her taraf güvenli olmadıkça güvenli
ve güvenlikli olmayız.
Güvenlikli ve güvenli kentler yaratmak için:
-Kentin tamamı planlı bölge olmalı,
-Yaşayan fiziki çevreler oluşturulmalı,
-Sokaklar, kamusal koridor vs geçiş yerleri geniş ve
aydınlık olmalı,
-Kamera sistemlerinden yararlanılmalı,
-Suç işleyecek olanlar istihbaratla suç işlemeden
yakalanabilmeli,
-İşsizlik önlenmeli, gençlere önem verilmeli,
-Kolluk kuvvetleri yeterli hale getirilmeli,
-Güvenlik özel şirketlerden çok kamu kurumlarıyla
sağlanmalı,
-Birbirini tanıyan insanların yaşadığı mahalleler
oluşturulmalı,
-En önemlisi mutlu yaşayan toplum yaratılabilmeli.
Bütün bu yazdıklarım benim kişisel fikir
yürütmelerimdir. Sadece konuya dikkat çekmek amacındayım. Esas olan kurumların
fikirleridir. Kent planlaması Şehir Plancılarının, bina planlaması Mimarların
görevidir. Şehir Plancıları Odası, Güvenlikli-Güvenli Kentler nasıl oluşturulur?
Mimarlar Odası, Güvenlikli-Güvenli Binalar nasıl oluşturulur? Başlıklı oturumlar,
yuvarlak masa toplantıları, paneller belki sempozyumlar düzenlemelidir.
Bilinmelidir ki güvenli olmayan kent kent değildir.
Güvenlik olmadan özgürlük, özgürlük olmadan barış olmaz.
Arif Atılgan Ekim 2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder