Mimarlara Mektuplarım
KARACAAHMET MEZARLIĞI
KARACAAHMET MEZARLIĞI
Arif Atılgan
Geçtiğimiz ay Ağabeyimi kaybetmem
sebebiyle mezarlıklarla fazla iç içe olmak durumunda kaldım. Bu arada artık
kentin içersinde kalmış, İstanbul’un en eski mezarlığı olan Karacaahmet
Mezarlığının da farkına varmış bulunduğumu ifade etmek isterim. Kentin
içersinde hayatın akışı dolayısıyla baktığımız ama görmediğimiz yerlerden biri
olan bu Mezarlığı ele almak istiyorum.
Orhan Gazinin 1352 yılında
Üsküdar’ı fethetmesinden sonra burada giderek Müslüman halkın yaşamaya
başladığı görülmektedir. Daha sonra 1. Murad ( Hüdavendigar) döneminde
(1361-1389) nüfusun önemli kısmı Türklerden oluşmuş ve burada kendiliğinden bir
kabristan gerçekleşmeye başlamıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in
İstanbul’u fethinden sonra ise burası Müslüman Türkler tarafından çok talep
edilen bir mezarlık haline gelmiştir. Ancak bu tercihin önemli sebeplerinden
biri de Üsküdar’ın Müslümanlar tarafından ‘Medine-i Üsküdar’ veya ‘Peygamber
Toprağı’ olarak vasıflandırılmasıdır.
Eski
yıllarda Mezarlığın Duvardibi Bölümü.
Mezarlığa adını veren Karaca Ahmet
ise 14. Yüzyılda yaşamış, Horasanlı, Anadolu’da ruh doktorluğu yapmış, Hacı Bektaşi
Veli saflarında hizmet vermiş bir kişidir. Yedi yerde Türbesi olan bu kişinin
Karacaahmet Mezarlığı’ndaki Türbede yattığına inanılır.
Alan, 1698 yılından itibaren
Karacaahmet Sultan Mezarlığı olarak anılmaya başlanmıştır.
Karacaahmet Mezarlığının
başlangıç noktası geçmişte Menzilhane denilen şimdiki Gündoğumu Caddesinin
bulunduğu yer iken, Cumhuriyet sonrası imar faaliyetlerinden dolayı bugün
Tunusbağı’ndaki 1681 tarihli Hacı Faik Bey Çeşmesinin önü olmuştur. Diğer ucu
ise İbrahimağa’ya kadar uzanmaktadır. Aslında 750 Dönümlük bir alana sahip olan
Mezarlık Kızıltoprak’a kadar devam etmiştir. Ancak çeşitli tarihlerde yapılan
imar düzenlemeleri ile İbrahimağa Camisi ile Ayrılıkçeşmesi bölümü birbirinden
kopmuş, daha sonra ise Ayrılık Çeşmesi Bölümü ile Kuşdili Çayırındaki Mahmut
Baba Türbesi arası ve Mahmut Baba Türbesi sonrası giderek yok olmuştur.
Karacaahmet
Mezarlığının Bugün Yok Olan Kurbağalıdere Taşköprü Bölümü.
Menzilhane-Ayrılıkçeşmesi arası
Osmanlının Sürre Alayının Tören Yolu olmuş, bu yolun kenarlarında önemli aile
mezarlık sofaları ile Osmanlı devlet adamlarının mezarları yer almıştır.
Karacaahmet’te çekilmiş en eski
fotoğraflar 1852-1854 yıllarında Ernesty de Caranza tarafından çekilen
fotoğraflardır. Daha sonra Abdullah Biraderler, G. Berggren ve Foto Sebah’ın
burada çekilmiş fotoğrafları görülmektedir.
Mezarlığın çevresinde çeşitli
mahalle ve semtler oluşmuştur. Ayrıca çok önemli bir bölümü olan 35 Dönümlük
Seyid Ahmet Deresi Yatağı bugün beton dökülerek nakliyat ambarı durumuna
getirilmiştir.
Karacaahmet’in içinde ve çevresinde Osmanlı döneminde oluşmuş 6 tekke ve namazgâh, 3 cami, 7 çeşme, 2 mektep, 1 hastane, 1 kireçhane ve birçok kuyu bulunmaktadır.
Özellikle Yeniçerilerin gömüldüğü
bölümlerde görülür ki hayattaki hiyerarşi burada da devam etmektedir.
Bu anlamda Mezarlıktaki mevki ve
bölümler aşağıdaki gibidir:
1-Çiçekçi: İsmini buradaki camiden
ve çiçekçilerden alır.
2-Duvardibi: Dört yol ağzında su
terazisinin bulunduğu yerdedir.3-Harmanlık: Nuh Kuyusu Caddesinde Karacaahmet Mezarlık Memurluğunun alt ve yan tarafında kalan alandır.
4-Hattatlar: Şeyh Hamdullah’ın gömülü olduğu 9. Adadır.
5-Hünkâr İmam: Karacaahmet’in Ayrılık Çeşmesi Mezarlığı ile birleşen en güney ucudur.
6-İnadiye: Tunusbağı ve Karacaahmet Türbesine doğru giden yoldadır.
7-Kaygusuz İbrahim Baba: Tıbbiye Caddesi ile Saraçlar Çeşmesi Caddesi arasındadır.
8-Kuyubaşı.
9-Miskinler: Saraçlar Çeşmesi Caddesi üzerinde Balim Ağa Çeşmesi civarıdır.
10-Saraçlar Çeşmesi: İbrahim Ağa Camisi ile Ayrılık Çeşmesi arası olup bugün yok olmuştur. Çeşme ile namazgâhı ise yolun altında kalmıştır.
11-Seyyid Ahmet Deresi: İranlılar Mescidi ve özel mezarlığı vardır. Bugün tahrip olmuştur.
12-Şehitlik: Mezarlığın iç tarafında, orta kısmındadır.
13-Yüksekkaldırım: İnadiye’nin doğusundadır.
14-Tunusbağı: En bilinen kısımdır. Tunusbağı kelimesinin Tunus ve üzüm bağı ile ilgisi yoktur. Bu kelime ‘tonozu bagi’ sözcüğünden üretilmiştir. ‘tonozu bagi’ ‘eşkıya ini’ veya ‘eşkıya yuvası’ anlamında kullanılmaktaymış. ‘Tonozu bagi’, tuğla ve horasan harcından inşa edilen 2- 3 kişinin sığabileceği çeşme haznesini andıran tonoz örtülü küçük yapılara verilen admış. Kanun kaçakları buralarda gizlenir, civarda haydutluk yapar sonra bir at tedarik ederek Anadolu’ya kaçarlarmış. ‘Atı alan Üsküdar’ı geçti’ sözü de buradan üretilmiş.
Günümüzde
Mezarlıkta Eski Mezar Taşı Kalmamış.
700 yıllık bir mezarlık olan
Karacaahmet’te 17. yüzyıldan kalan mezar taşları olduğu, en eski taşın 1521
tarihli Hattat Şeyh Hamdullah’a ait olduğu, ancak genellikle 19. Yüzyıla ait
taşlar bulunduğu kitaplarda yazmaktadır. Ancak Mezarlıkta etrafımıza dikkatle
baktığımızda fark edebiliyoruz ki burası artık yeni mezarların bulunduğu bir
alan durumuna gelmiştir. Hatta görebiliriz ki 1700 lü yılların sonu ile 1900 lü
yılların başı arasında defin yapılmış olan Ayrılıkçeşmesi Mezarlığında daha çok
tarihi mezar taşı bulunmaktadır.
Ayrılık
Çeşmesi Bölümünde Çok Sayıda Eski Taşlar Bulunmaktadır.
Karacaahmet Mezarlığına ilk
olarak 1960 yılında kaybettiğim anneannemin gömülmesi dolayısıyla girdiğimi
hatırlıyorum. O yıllarda içersindeki selvi ağaçları ile Anadolu Yakası’nın siluetinde
yer alan, tamamı tarihi mezarlarla dolu bir yerdi Karacaahmet Mezarlığı.
Burası ile ilgili duyulan en ünlü
efsane ise Haydarpaşa Tıp Fakültesinin bodrum katındaki Kadavra Bölümü ile
Mezarlık arasında bulunduğu söylenen dehlizdi.
Bugünlerdeki duygularım
dolayısıyla olsa gerek pek iç açıcı bir yazı yazmadığımın farkındayım. Ancak
çok önemli bir tarihi eser olan Karacaahmet Mezarlığı’nın bu kimliğini
kaybetmeye başladığını fark edelim istedim.
ARİF ATILGAN MİMARLARA MEKTUP
KASIM 2011
Cok guzel anlatilmis.Cok bilgilendim.
YanıtlaSilSon senelerde sanirim mezarliklara sahip cikilmaya baslanmis gorunuyor.Bunu da kendi tecrubemle soyle anladim:
2012 Ocak ayinda babamin vefatinda mezari actirmak gorevi bana dustu. Mezarliklar mudurlugunde elimdeki orijinali eski Turkce yazili ve yeni harflerle notlar dusulmus tapuyu masada oturan gorevliye uzatinca aldigim cevap suydu '"Simdi ben buranin sizin oldugunu nereden bileyim,soyleyin bakalim burada kimler hangi tarihlerde gomulu,hem buraya 50 senedir hic kimse gomulmemis"".Ben de, ""50 senedir olmediysek bizim sucumuzmu yani"" deyiverdim.Bundan sonra gelisen konusma ve olaylari burada anlatmak istemem.Beni arabasiyla getiren erkek arkadasin bagirmaya baslamasiyla isler iyice cigirindan cikti.Sonunda Eyup Belediyesinde calisan ve Muduru taniyan bir tanidigin devreye girmesiyle olaylar yatisti.Hakikaten mezara en son 1962 yilinda babamin teyzesi gomulmustu.Mezar da acilinca lahit mezar oldugu ortaya cikti.
Belki de benim bir gun once yurt disindan gelmemden oturu kilik kiyafetim veya tavirlarimdan dolayi adam gicik kapmisti.Ama onlar da olu sahibiyle nasil konusacaklarini hic bilmiyorlar.
Allah rahmet eylesin.