Kent Mektupları
İMAR AFFI
Arif Atılgan
Son günlerde
Ana Muhalefet Partisi'nin bir yetkilisi imar affı gerektiğini kamuoyuna
duyurmuş ve konuyu tartışmaya açmıştır. Bu fikre İktidar Partisi'nin de taraf
olacağı aşikârdır. Bu açıklamayı yapan kişi bir adım daha ileri gitmiş, bazı
kişi ve kurumları da açıklama yapmaya davet etmiştir. Ancak hala özellikle imar
affına karşı oldukları belli olan kişi ve kurumlardan bir yorum gelmemiştir.
Yerel seçimler
esnasında imar affına karşı olduğunu cesaretle ifade eden ve afsız çözümler
üreten tek Belediye Başkan Adayı olan ben, bu konuda bir şeyler söyleme
sorumluluğunu göstermek istiyorum.
Aftan önce, bu
ruhsatsız veya ruhsata aykırı binaların nasıl, niye oluştuklarını irdelemek
gerekmektedir. Göç, plansızlık, aflar, göz yummalar, art niyetler gibi birçok
sebep sıralanabilir ancak bunları sıralamak esas sebepleri görmemize engel
olmamalıdır. Esas sebep yasa ve yönetmeliklere uygun iş yapmak isteyen
vatandaşların önüne birçok prosedür zorluğu ve (resmi, gayriresmi) mali
külfetler çıkarılmasıdır. Hazırlanan yasa ve yönetmelikler düzgün iş yapmak
isteyen vatandaşlar için uygulanamaz şekildedirler. Bunları uygulatıcı kişilere
de yetkiler verilmiştir, ancak sorumlulukları bulunmamaktadır. Örneğin: Deprem
davalarında genellikle serbest çalışanlar yargılanmıştır.
İnşaat yaptığım
yıllarda, bir binaya iskân için belediye yetkililerini götürdüğümde, duvar
kâğıdının altında kalmış olan prizi çıkarmamı beklememişler ve hızla binayı
terk etmişlerdi. Başka bir binada ise merdiven korkuluklarının demirlerini
fazla aralık bulduklarını söylemişler ve yine binayı hızla terk etmişlerdi.
Örnek olsun diye seçtiğim bu ve buna benzer birçok olayı bu işin içinde olan
herkes yaşamıştır. Tabii bir de yüklü harçlar vs.ler ödemek zorundasınızdır.
Belediyelerdeki
mıntıka mühendisleri isterse hiçbir yerde kaçak çivi bile çakılamayacağını
herkes açık bir şekilde bilmektedir.
Buna karşılık
kaçak bina yapanlar, daha az para harcayarak ve hiç formalitelerle uğraşmadan
binalarını inşa edebilmektedirler. Bu durum o hale gelmiştir ki, bazı kaçak
binalar diğerlerinden daha iyi mimarlık ve mühendislik hizmeti alınarak inşa
edilmektedirler.
Yani af
çıkardıktan sonra pratik eskisi gibi devam ettiği takdirde en kısa zamanda yine
aynı miktarda affedilecek yapı stoku ile karşılaşılacağı kesindir.
Bir de affı
tartışmadan önce bu kaçak binaların oluşmasını sağlamış olan kamu
görevlilerinin 30 - 40 yıl öncesine gidilerek tek tek ortaya çıkarılması ve
cezalandırılmaları gerekmektedir.
1999
depreminden önce kendimce bir istatistik yapmıştım. Bir arsaya ruhsatlı inşaat
yapılıp, iskân alınıncaya kadar çeşitli yerlere, çeşitli kişiler tarafından 250
- 300 imza atılmakta idi. Söylendiğine göre bu rakam depremden sonra Yapı
Denetim Yasası'nın da çıkmasıyla 350 - 400 civarına yükselmiş.
Demek ki önce
yasalara uygun inşaat yapmak isteyenlere gerek maddi gerekse formel kolaylıklar
düşünülmeli, bu durum cazip hale getirilmelidir. Aksi takdirde kamu kurumları
kaçaklardan harç alamadıkları gibi, onlara hizmet götürdükleri için zarara da
uğramaktadırlar. Üstelik hiçbir zaman sağlıklı istatistik olamamakta, buna göre
herhangi bir çalışma yapılamamaktadır.
1999 yılındaki
büyük depremden sonra Marmara Bölgesi'nin, ama özellikle İstanbul'un afetlere
karşı güvenli hale getirilmesi için çalışmalara başlanıldığında görülmüştü ki,
elde sağlıklı bir bina envanteri bulunmamaktadır. Bunun üzerine hava
fotoğraflarından yararlanarak envanter çıkarılmaya çalışılmıştır. Çünkü:
Sağlıklı bir bina envanteri olmadan çalışma yapılabilmesi olanak dışıdır. Hava
fotoğraflarından çıkarılan sonuca göre o yıllarda İstanbul'da 300.000'i
ruhsatlı-iskânlı, 500.000'i ruhsatlı-iskânsız (yani ruhsata aykırı işler
yapılmış), 500.000'i ise ruhsatsız-kaçak (yani belediyelerde hiçbir dosyası
yok) bina bulunmakta idi. Belediyelerdeki imar paftalarında, sadece 300.000
bina görülebilmekte idi. Zira diğerleri iskânsız oldukları için bina olduklarına
dair cins tashihi yapılamamış, dolayısıyla imar paftalarında hala arsa olarak
gözükmekte idiler. Ayrıca özellikle ruhsatsız-kaçak binalarda kaç bağımsız
bölüm olduğu da hesaplanamamaktadır. Bu binalar için emlak vergi dairelerine
bina beyanında bulunulsa dahi, binadaki bütün bağımsız bölümlerin gösterilip
gösterilmediği belli değildir. Örneğin: Depremden sonraki yıllarda tapu
kayıtlarına göre İstanbul'da 3 - 3,5 milyon bağımsız bölüm gözükmektedir ki,
buna inanmak mümkün değildir. Zira her binada ortalama 5 bağımsız bölüm bulunsa
dahi 1,3 x 5 = 6,5 milyon bağımsız bölüm olması gerekmektedir.
Görüldüğü gibi
bırakın binaların mimarlık - mühendislik açısından durumlarının tespiti ile
çalışma yapılmasını, binaların ve bağımsız bölümlerin sayısı bile sağlıklı bir
şekilde bilinememektedir.
Bu durumda
deprem veya afetle ilgili çalışma yaptığını söyleyenlerin hiç birine inanmak
mümkün değildir. Göstermelik bina bazında çalışmalar olabilir, ancak depreme
karşı kentin bütününü kapsayan bir çalışma bu şartlarda asla olamayacaktır.
Görülüyor ki,
aftan önce geriye dönük olarak bu konular sağlıklı, açık ve samimi şekilde
tartışılmalıdır.
Ben buna rağmen
cesaretle söylüyorum ki, İstanbul'daki binalar affa gerek kalmadan arsalarının
rantı ile kendilerini yenileyebilecek durumdadırlar.
ARİF ATILGAN Haziran
2009 Arkitera
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder