22 Nisan 2023 Cumartesi

 

KADIKÖY-MALTEPE TRAMVAYI

2000’li yılların ortaları… Mimarlar Odası başkanlığımın ilk dönemi. İktidar, mimari projelerin Mimarlar Odası vizesi zorunluluğunu kaldırıyor. Yani bu iş mimarın gönüllü isteğine göre olacak. Odalar devre dışı bırakılmak isteniyor. Biz de belediyeleri dolaşıp ikna etme çalışması yapıyoruz. Bu amaçla Kadıköy Belediye Başkanı Selami Öztürk’ten randevu alınıyor. Şehremaneti binasında buluşuyoruz.

Kendisiyle verimli bir toplantı yapılıyor. Zamanımız da var… Sohbete başlıyoruz.

Kadıköy-Maltepe arasında bir tramvay projesinin olduğunu söylüyor. Ben ‘çok doğru bir proje’ diyorum. Zira o mesafede alternatif yol yoktur. Çok aşağıda olan tren yolu Bağdat Caddesine yakındır ve oraya alternatiftir. Minibüs caddesinde otobüsler yetersizdir. Dolayısıyla insanlar minibüslere mecburdur. Bu sebepten o caddeden tramvay geçtiğinde diğer ulaşım araçlarına iyi bir alternatif olacaktır. Bu durum yolcuları rahatlatacağı gibi minibüslerin de derlenip toparlanmalarını sağlayacaktır. Selami Bey, projeyi Kadıköy-Bostancı ve Bostancı-Maltepe olarak iki etapta gerçekleştirmek istediklerini anlatıyor. Bu da çok doğruydu. İnşaat olarak tek sorunlarının Bostancı civarında birkaç binanın istimlak edilmesi gerektiğiydi. Yani uygulamada zorluk yoktu. Ancak minibüsçüler derneği karşı çıkıyormuş. ‘İşte ülkemizdeki en büyük sorun’ demiştim. Tamamen halkın çıkarına olan bir proje kaldırılmıştı.

Tarihten bir örnek vereyim. 

1870 yılında Üsküdar-Kabataş arasında yolcu ve araba taşınması için Suhulet isimli arabalı vapur getirilmiş. O zamana kadar bu işi yetersiz şekilde yapan mavna sahipleri çok kızmışlar ve iskeleyi zapt etmişler. Suhulet yanaşacak yer bulamıyormuş. Bu durum düşünülerek biraz ileride hazır bulunan topçu birliğine emir verilip toplar namluya sürülünce bütün mavnalar kaçışmış.

Öyle yapılsın demiyorum ama kararlı olmak gerekiyor.

Siyaset öyle bir şey ki… Tramvay projesi gerçekleşseydi belki de Sayın Selami Öztürk İBB başkanı olurdu.

Bu yazıyı yazma sebebim, geçtiğimiz günlerde böyle bir çalışmanın İBB’nin projesi olarak insanlara tanıtılmasıdır. Selami Öztürk’ten hiç bahsedilmemesi beni şaşırttı. Bu yazıyı okuduktan sonra Ona sormalarını öneririm.

Aynı partiye ait kişilerin birbirlerinden habersiz olduklarını düşünmek istemiyorum.

 

                                        Kadıköy-Maltepe Tramvayının Güzergâhı

Selami Bey başkanken ben Mimarlar Odası başkanı ve Kadıköy Kent Konseyi’nin kurucu başkanıydım. Kendisiyle sıfatlarımız dolayısıyla pek anlaşamazdık. Ama ben doğrudan şaşmam. Bu işin doğrusu anlattıklarımdır.

O projeyi ilk düşünen Sayın Selami Öztürk’dür. Üstelik bundan en az 20 yıl önce düşündüğü için kendisini kutlamak gerekir.

ARİF ATILGAN 2023 NİSAN

 

19 Nisan 2023 Çarşamba

 

FULYA ÖZTÜRK

1989 yılında Adana’da doğdu. 2013 yılında saha muhabirliği yapmaya başladı. CNN TÜRK kanalının haber muhabiri. Bugüne kadar çeşitli haberlerle kendini duyurdu.

2021-2022 arasında Fox Tv’de bana göre çizgisinin dışında olan Fulya İle Umudun Olsun programını sundu. Sonra yine sokaklara çıktı.


Daha önce bu anlamda TV muhabiri olarak Savaş Ay’ı (1954-2013) biliriz. Hatta daha çok belgeselci olmasına rağmen Coşkun Aral’ı da (1956-…)…

Fulya Öztürk’e de sokaklardaki ilk başarılı kadın muhabir diyebiliriz.

Savaşlarda, kazalarda, afetlerde hep sahada yaşananları canlı yayınlarla bize ulaştırdı. Orada olanları önce kendisi yaşıyor sonra bizlere yaşatıyor. Samimi, sıcak, doğal… Hani derler ya, katıksız naklediyor yaşananları. Onun haberlerinin müptelaları var artık.

İşini iyi yapanlar için söylenen bir söz vardır. ‘O iş için doğmuş’ denir. Fulya Öztürk te muhabirlik için doğmuş. Üzülüyor, ağlıyor, seviniyor, gülüyor. Sahada kendinden geçiyor.

Ağbi, abla, amca, teyzeciğim diyor. Belli ki yaptığı işten mutlu oluyor.

Hep izleyelim Onun saha haberlerini. Enerjisi sınırsız, başarıları daim olsun Fulya kardeşimizin.

ARİF ATILGAN 2013 NİSAN

 https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/fulya-%C3%B6zt%C3%BCrk

 http://atilganblog.blogspot.com/2023/04/fulya-ozturk-1989-ylnda-adanada-dogdu.html

 

 

 

17 Nisan 2023 Pazartesi

 

KENT MÜCADELESİ ve ÖZEN SİNEMASI

Yıllardır söylerim. Kent Mücadelesi gereği gibi yapılmıyor. Bu sebepten de bugüne kadar elle tutulur bir kazanç sağlanamamıştır. Çünkü: bu mücadele hep başka konulara alet edilmiştir.

Kadıköy’ün en eski sinema binası Yeldeğirmeni’ndeki Özen Sinemasıdır. Burası Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2. Bölge Müdürlüğünün mülkiyetindedir.

2010 yılında başkanı olduğum Mimarlar Odası Anadolu 1. Bölge Temsilciliği olarak 5 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kuruluna başvuruda bulunduk. Bu başvuruda Özen Sineması’nın korunması gereken kültür varlığı olarak tescil edilmesini talep ettik. Nitekim ilgili kurul taleplerimizi uygun gördü, 26. 08. 2010/ 2753 Karar Tarih ve No su ile Özen Sinemasını tescil etti. Ancak binada daha önce yapılmış düzenlemeler kaldı.

 

Solda Özen Sineması, Sağda TAK haline Sokulmuş Hali.

Daha sonra Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul 2. Bölge Müdürlüğü, binayı Kadıköy Belediyesi’ne kiraladı. Belediye kendine göre ek tadilatlar yapıp burayı TAK olarak kullanmaya başladı.

O tarihten beri her kişi ve kuruma, antipatik olmak pahasına burayı yazdım, söyledim. Gündeme getirdim. Koruma Kuruluna şikâyet te ettim. Sonuç alamadım. Üstelik mülk sahibi bildiğim kadarıyla iktidar tarafında, kiracı muhalefet tarafında. Yani siyasi rakip olarak ta birbirlerine dokunmuyorlar. Sonuçta bu bina o tarihten beri yasa dışı kullanılıyor.

Buraya yapılması gereken, Rölöve-Restitüsyon-Restorasyon Projelerinin hazırlatılması, sonra da bu projelere göre restorasyon yapılmasıdır. Yapılmıyor.

Tescil edildikten sonra buraya girenlerin dikkat çekenlerini sıralayayım.

-İki ayrı belediye başkanı döneminde Parti Genel Başkanı,

-Mimarlar Odası Kadıköy Temsilciliği yöneticileri ve yaz dönemi çalışması için hocalarıyla birlikte gelen öğrenciler,

-Çeşitli zamanlarda öğrencileriyle birlikte çalışma yapan akademisyenler (Profesör, Doçent, Asistan),

-Ünlü mimarlar,

-Mimarlık öğrencileri,

-Kitap yayınlatmak isteyen yazarlar,

-Korunmayan bu binada, koruma üzerine ve hatta Yeldeğirmeni’nin korunması üzerine konferans veren kendine Korumacı sıfatı yakıştıran bayan mimar,

-Mimarlar Odasında genel kurul hazırlığı yapan grup,

-13 Nisan 2023 tarihinde İBB İmar ve Şehircilik Dairesi Başkanlığı’nın düzenlediği Kadıköy Merkez Dayanıklılık Atölyesi toplantısı.

Buraya girenler, birlikte kent mücadelesi yaptığım arkadaşlarım veya kurumlarıdır. Tamamı kent mücadelesi yapmalarıyla tanınmıştır.

Sanal veya STK, birçok grubun içindeyim. Bunların tamamının ilk amacı kent mücadelesidir. Ama Özen Sineması’nı bilmiyorlar, tanımıyorlar. Burayı TAK olarak biliyorlar. Binanın da bu amaçla sıfırdan yapıldığını sanıyorlar. Bilenler de bana çaktırmadan bir kereden bir şey olmaz diyerek içine giriyorlar.

İddia ediyorum… Bu binaya tek girmeyen BENİM.

Kent mücadelesinde ilkeli olmak gerekir. Amaç, yasalar ve kentin çıkarı olmalıdır. Dost, arkadaş, parti, kurum vs aranmamalıdır. Böyle yapılmayan mücadele samimi değildir. Samimi olmayan her şey fark edilir ve ciddiye alınmaz. Sonuç hep hüsran olur. Oluyor da…

Özen Sineması basit bir binadır. 1800’lerin sonlarından beri vardır. Restorasyonu için çok maliyet gerekmez. Sonra yine aynı amaçla veya sinema, tiyatro olarak kullanılabilir.

Lütfen Özen Sineması’nı harcamayalım.

ARİF ATILGAN 2023 NİSAN

http://atilganblog.blogspot.com/2023/04/kent-mucadelesi-ve-ozen-sinemasi.html

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/kent-m%C3%BCcadelesi-ve-%C3%B6zen-si-nemasi

 


24 Mart 2023 Cuma

AİLE YAPISI BİTMESİN

1950’ler… 1960’lar

Kadıköy-Yeldeğirmeni’nde oturduğumuz ev iki katlıydı. Alt kattaki sokağa bakan oda Misafir Odası, üst kattaki sokağa bakan ‘cumbalı’ oda ise Oturma Odasıydı. Diğerleri yatak odalarıydı. Yemek alt kattaki holde bulunan büyük masada yenirdi. Başka bazı evlerde ayrıca Yemek Odası da bulunurdu. Dört çocuk ve ebeveyn ile altı kişiydik. Ayrıca Anneannem de vardı. Onun odası ayrıydı.

Anneannemin her sözü uygulanırdı. Geleneksel Büyük Aile yapısındaydık. Yalova’da babamın ailesinde de aynı yaşam tarzı vardı. Orada da Babaannem tek otoriteydi.  

1970’ler…

Okulu bitirip mimarlığa adım attığım yıllardır. Küçüklüğümden beri gözlem yapma huyum vardır. İlk mimarca gözlemim apartmanlaşma ile Büyük Aile yapısının bittiğiydi.

                                                           Büyük Aile Örneği

1975 yılı…

İlk apartman inşaatımı yapıyordum. Küçükyalı’da on daireli bir binaydı. Okulda öğrendiğimiz şekilde projelendirmiştim. Önde Yaşama Bölümü dediğimiz salon-mutfak-küçük tuvalet, arkada ise Yatma Bölümü dediğimiz yatak odaları-banyo bulunuyordu. Yine okulda öğrendiğimize göre Yaşama Alanları konukların da görebileceği bölümler, Yatma Alanları ise sadece ev halkının bulunabileceği mahrem bölümlerdi. Uzatmayayım. Her binayı yaptıktan sonra bir vesileyle bir daireye konuk olur kahve içerim. Bu arada konutu nasıl kullandıklarını incelerim. Orada da bunu yapmıştım.

Girdiğim konut düşündüğüm gibi kullanılmıyordı. Salon sadece konuk geldiğinde kullanılan Misafir Odası yapılmış. Mahrem kısımdaki yatak odalarından biri de Oturma Odası olmuştu. Yani okulda öğrendiklerimiz alt üst edilmişti. Evde aile büyüğü yoktu. Buna karşın geleneksel konut kullanımı sürdürülmek istenmiş ama kullanım şekli kullananların keyfine göre yapılmıştı. İşin acı tarafı buradaki yaşam mimarlık mesleğinin önerdiği gibi de değildi. Büyük Aile yapısı karikatür haline sokulmuştu.

2000’ler…

Zamanla apartman içselleştirilmiş, insanların yeni yaşam şekli oturuşmuş, buna uygun olarak ta konutlarda değişiklikler yapılmıştır. Aile küçüldükçe ve hatta bittikçe önce konut alanı küçülmüş sonra da oda sayısı azalmıştır.

2020’lerdeyiz…

Tek çocuklu aileler veya çocuksuz aileler için 1+1, yalnız yaşayanlar için 1+0 konutlar yapılmaktadır. Yani neredeyse otel odası durumunda…

Bu arada…

Avrupa’da böcek yenmesinin normalleşmesi konuşulmaktadır. Çin’de ana-babasız insan doğumu ile ilgili deneyler yapılmaktadır. Tüm dünyada deri altına çip takılarak kişinin takip edilmesi veya yönetilmesi olağanlaşmaktadır.

Yani…

Aile bitmektedir. Yalnızlaşan insanlar her amaçla kullanılabilen araçlar haline getirilmektedir. Gidişat insanların robotlaşmış yaratıklar haline gireceğini göstermektedir.

Ülkemizde henüz bu seviye yoktur. Ama gidişat ta çok iyi değildir. Büyük Aile yapısının son temsilcileri 68 ve 78 kuşaklarıdır. Örneğin: Onlar keyifle büyüklerine de çocuklarına da torunlarına da bakmışlardır. Şimdi de toplumsal sorunlarla ilgilenmektedirler. Yani hep başkaları için yaşamışlardır.

Arkalarından gelen kuşaklar değişiktir. Onlar açık açık  ‘Toruna da ana-babaya da bakmam’ demektedirler. Hata çocuklarına bakmayı zül saymakta, ekonomik durumu iyi olanlar bakıcı tutmaktadırlar. Aslında konu bakmak bakmamak sorunu değildir. İnsanların çevresi ve geçmişi ile bağlarını koparmalarıdır. Bu durum sonunda aile yapısını yok edecektir.

Gelelim binalara…

Günümüzde İlkokul olmayan mahalleler oluşmaktadır. Eski binaların her odasını ayrı kişiler kiralamaktadır. Kent merkezleri bir ailenin yaşayamayacağı sosyal yapıda ve pahalılıktadır.

Bu durumda…

Yaşlılar için kamunun geniş yerleşimler oluşturması gerekir. Gençlere aile yapısının değeri öğretilmelidir. Hatta aile kuranlara teşvik verilmelidir.

Büyük kentlerde Büyük Aileye dönmek çok zordur artık. Ama Aileye dönülebilir. Kentler ve konutlar ailelerin yaşayacağı şekilde planlanmalıdır.

ARİF ATILGAN MART 2023

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/ai%CC%87le-yapisi-bi%CC%87tmesi%CC%87n

 

 http://atilganblog.blogspot.com/2023/03/aile-yapisi-bitmesin-1950ler-1960lar.html

 

 

 

 

 

19 Mart 2023 Pazar

 BİNALARDA “DETAY KONULAR”

“Önemsiz Konular” diyecektim aslında... Yıllardır ilgilenilmemiş, farkına bile varılmamış bunlarla. Ama rahatsız eden, binaları çirkinleştiren, çoğunluğu ise istendiği gibi kullanılmayan düzenlemelerdir.

Çatı Katları… En üst kattaki dairenin belirli bir yüzdesi kadar çatıya ek yapılabilmektedir. Çatı katları binanın ön ve arkasında belirli bir mesafede oluyor. Açık bölümler terastır. Çatısı, terasın ve merdivenin kenarındaki duvarlara oturtuluyor. Ancak yerleşen vatandaşlar “kendi yeteneği ve bütçesine göre” teras olan bölümleri kapatıyor.

Çatı katları hiç yapılmamalıdır. Uyduruk görüntüler olmamalı binayı zora sokan ama daha da önemlisi kullanılmayan bu katlar yönetmeliklerden çıkarılmalıdır.

Çatıdaki Camekân Eklenmese Hoş Bir Mimarisi Varmış.

Otoparklar… Bodrum katlara daire sayısına göre otopark yapılabiliyor. Genellikle bunların girişi de bodrum kattaki alanı da minimum ölçülerde tutulur. Dolayısıyla insanlar arabalarını sokup çıkarmaya üşenirler ve sokaklara park etmeyi tercih ederler. Bina altlarında yapılan otoparklar oldukça zararlıdır. Zira egzoz gazı merdivenlerden yukarı çıkar. Anımsadığım kadarıyla 1978 yılından itibaren projede tesis edilemeyen otoparklar için ‘otopark parası’ alınmaktaydı. Sonraki yıllarda uygulama değiştirildi. Tapuya, çevrede otopark yapılacağı zaman üzerinize düşen parayı ödeyeceğinizi belli eden şerh konmaya başlandı.

Bina altlarında otopark yapılması kaldırılmalıdır. Buna karşın mahallede veya sokakta yer altına veya üstüne otopark tesisleri yapılabilir. Parası orada yaşayanlardan alınır ve kullanım önceliği onlarda olur..

Alt katlardaki ters dubleksler… Zemin katlarda genellikle küçük daireler olabilmektedir. Bu daireleri büyültmek için merdivenle bodrum kata inilmekte ve alan büyültülmektedir.

Ters dubleks yapılmamalıdır. Küçücük salonun içinden havasız alt kata inen merdiven dolayısıyla hem üstte hem de altta alan kaybediliyor. Sonuçta alt katlar depo gibi kullanılmaktadır. Başka sorunlar da olmaktadır. Hâlbuki üst katta merdiven deliği olmasa küçük ama kullanışlı daireler olabilecektir.

Dükkânlar… Bina altlarına dükkân yapmak yerine çevrede çarşılar oluşturulmalıdır. Yine de bazı bölgelerde bina altına dükkân yapılacaksa hem taşıyıcılığı hem mimarisi özel olarak projelenmelidir.

Dükkân katları yumuşak kat olarak vasıflandırılır. Yumuşak kat binadaki sistemden ayrılan sistemdir... Diğer yandan bahçelerin dükkâna katılmaları da yasaklanmalıdır. Zira çirkin olmaktadırlar. Bahçeler açık olarak kullanılmalıdır.

Bahçe Katı Açık Kullanılsa Binanın Mimarisi Belli Olacak

Kısa kolonlar… Bodrum kat pencerelerinde görülür. Kolonların bir kısmı duvarlı bir kısmı boş ise buraları sarsıntılara karşı zayıf kalabilir.

Kısa kolonlara da yumuşak katlara da yapılabilecek en basit çözüm kolon kenarına bir iki sıra tuğla örmektir. Tam olamasa da yararlı bir çözümdür.

Dükkânlara fırın vs anlamında tesisler yapılması…

Yapılmamalıdır. Ancak yapılacaksa buralar için hazırlanacak yönetmeliğe uygun tesis yapılmalıdır.

Balkon kapatmalar… Duvar kaldırmalar… Üst katlarda işyeri yapmak veya konutlara alan kazandırmak için duvarlar yıkılmakta, balkonlar iç mekâna katılmaktadır. Mimari olarak çirkindir.

Duvarları kaldırmak deprem için mahzurludur. Zira duvarlar sarsıntının enerjisini üzerlerine alırlar.

Bunlar önemsiz gibi gözükse de önemli konulardır.

ARİF ATILGAN    MART 2023

https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/bi%CC%87nalarda-detay-konular

 

http://atilganblog.blogspot.com/2023/03/binalarda-detay-konular-onemsiz-konular.html

 


26 Şubat 2023 Pazar

 

DEPREM YARDIMI

Karşımdaki genç kişi deprem bölgesine yardım gönderdiğini anlatıyordu. Para toplayan bir arkadaşına para yardımını vermiş, eski eşyaları da deprem bölgesine göndermiş. Bir şey diyemedim ama üzüldüm. İyi niyetli olduğunu biliyordum çünkü. İçimden ‘Keşke para yardımını kurumsal bir yere gönderseydin. Kullanılmış eşyayı da hiç göndermeseydin’ diye geçirdim.

                 
1999 depremini anımsadım.

Gölcük’te görevliydim. Hasar Tespit Çalışması yapıyoruz. Arada bir çay molası verip dinleniyoruz. Böyle bir mola zamanında hemen yanımızda sessizce ağlayan bir adam görüyorum. Açıkçası bu tip görüntülere alışmıştık. Biraz sohbet edip rahatlatmak istiyorum. Öylesine laf açıyorum. Bu kadarı yeterli oluyor içini dökmesine. ‘Ben ve ailem’ diye başlıyor. ‘Beyaz eşya ticareti yapıyorduk. Yıllarca çalıştık. Biraz kazanmaya başladıktan sonra buraya bir ev yaptık. Alt kata mağazamızı, üst katlara da her birimiz için bir konut yaptık. Burası bizim aile apartmanımızdı. Yıkıldı. Birden sıfıra indik. Hiçbir şeyimiz kalmadı. Biz ne yapacağız şimdi? Yardımlar gönderiyorlar. Sağolsunlar. Yeme-içme yardımları. Giyecek yardımları. Ama ben onları alamıyorum. Alışık değilim. Biz yardım yapardık insanlara eskiden. Şimdi nasıl yardım alacağım? Başkalarının eskilerini nasıl giyebilirim? Çocuklarıma nasıl giydirebilirim? Bazen hamle yapıyorum. Olmuyor. Yapamıyorum. Utanıyorum. Sadece arada bir sessizce yiyecek alıp bir köşeye çekiliyorum. Çok zor. Allah kimseye yaşatmasın böyle bir şeyi. İnanın kayıplarımızın acısını yaşayamıyoruz.’

Meydandaki büyükçe bir masaya eski giysiler yığılmıştı. Çok seyrek olarak birileri şöyle eline alıp bakıyor ve bırakıp gidiyordu. Sıfır giysiler ise…

Sevgili dostlar, ne olur yardım gönderirken oradaki insanların da sizin gibi olduklarını bilin. Hepimizin başına gelebilir böyle bir şey. Kendinizi onların yerine koyun.

İnanıyorum ki hep birlikte atlatacağız bu dramı…

ARİF ATILGAN ŞUBAT 2023 Face

  

 

 

 DEPREM PANİĞİ OLMAMALI

Kadıköy’de yaşayan bir yakınım aradı. Oturduğu binaya deprem testi yaptırmak istediğini, ne önerebileceğimi sordu. Ardından başkaları da aramaya başlayınca panik yaşandığını anladım.

Hem hükümet tarafı hem de muhalefet tarafı açıklamalarına dikkat etmelidir.

1999 depremini anımsadım. Kadıköy’deki insanlar konutlarını çok ucuza satmaya başlamışlardı. Şükür ki o panik çabuk atlatılmıştı. Bugün yine benzer bir durum yaşanıyor görüldüğü kadarıyla.

Yer bilimciler İstanbul’un alt üst olacağı izlenimini veriyorlar.

Ben Sayın Şener Üşümezsoy’un açıklamasına katılıyorum. Kendisini 2000’li yıllarda Mimarlar Odası Kadıköy Temsilciliği’ne davet etmiştim. O akşam yaptığı sunum bugünkü açıklamalarına uygundu. Kuzey Marmara Fayında Marmara Ereğli’sinden sonra kırılma olacağını söylemiş, bunun da 6-6.5 büyüklüğünde bir depreme sebep olacağını ifade etmişti. Bu depremin İstanbul’a etkisi ‘1999 Marmara Depremi kadar olacak’ diyordu.

2005 yılında Kadıköy Tarihi Çarşı Canlandırma Projesi yapıldı. O yıllar bu projeye karşı çıkmıştım. Zira birkaç sokağı kapsayan Tarihi Çarşı, Moda ve Altıyol’a kadar genişletiliyordu. Nitekim geçtiğimiz günlerde bu durum plana da işlendi. Bu plan kesinlikle iptal edilmelidir. Tarihi alan genişletilemez. Bu durum Fay Hattını şehir dışına çıkarmaya benzer.

Benzer durum 2007 tarihli Yeldeğirmeni Canlandırma Projesinde de vardır. Bostancı’ya kadarki alanda da değişik tespitler yapılabilir.

Sonuçta yapılaşma durmuş, insanlar şaşkındır. Sorunlarla sakince uğraşılmalıdır.

Şubat 2023

 

 

 

 

 

 

 

 

http://atilganblog.blogspot.com/2019/07/gecmisindenkoparilan-kadikoy-arif.html

http://atilganblog.blogspot.com/2013/10/tarihi-kadikoy-carsisi.html

 

25 Şubat 2023 Cumartesi

 DEPREM İÇİN YAPILMASI GEREKENLER

Güneydoğu Anadolu’da yaşadığımız acı olay yaşadığımız toprakların deprem bölgesi olduğu gerçeğini anımsattı. Depremler doğa harikası olaylardır aslında. Toprak alt üst olur ve daha bereketli hale gelir. Ancak toprak üstündeki yapılarımızı gereken yere gereken şekilde yapmadığımızda maalesef felaketimiz de olabiliyor.

Öncelikle yerleşim yerleri fay hatları ve zemin cinsine göre tespit edilmelidir. Fay hatları üzerine yerleşim getirilmemeli yapılaşma zemine göre yapılmalıdır.

1990’lara kadar elle karılan beton kullanılmıştır. Bu sebepten bazıları yönetmelikteki B160’ı bile tutturamamıştır. Hâlbuki bugün B160 sadece kaldırımlara dökülür. O dönemde kullanılan yuvarlak demirin ise birçok sorunu vardır. Hesaplama yöntemi de yetersizdir.

Bana Göre 2023 Güneydoğu Anadolu Depreminin Fotoğrafı

Bitmiş binalar, kullananların keyfine bırakılmıştır. Çok yanlıştır. Özellikle taşıyıcı sisteme her çeşit yanlış müdahaleler yapılmaktadır. Biten binadan sorumlu bir mimar veya mühendis olmalıdır. En küçük onarım bile o kişinin izni ile yapılmalı ve belediyesindeki dosyasına işlenmelidir. Binaların kimlik kartı olmalıdır.

Yapı Denetim sistemi içinde de bazı müdahaleler olması gerektiği anlaşılmaktadır. Kalfa ve demirci taşeronları kesinlikle sistemin içine sokulmalıdır. Zira yapı yapılırken en önemli sorumluluk onların işçiliğindedir. Onların yaptığı işten dolayı Şantiye Şefi, Kontrol Elemanı, Denetçi Mühendisler sorumluluk altındadır. Hâlbuki onlar da sorumluluk alırlarsa daha dikkatli davranırlar. Hazır betoncu sistemde vardır ve sorumludur. Ancak çoğu zaman randevu verdikleri saatte gelmedikleri bilinmektedir. Bazen gece ama daha da önemlisi belirsiz saatte gelmektedirler. O zaman da inşaatta eleman olmayabilmektedir. Gerekirse Hazır Beton fabrikaları çoğaltılmalı ve kesinlikle mesai saatleri içinde inşaata gelmeleri sağlanmalıdır.

Belediyelerde ve kamu kurumlarında onay verenler de sorumludur. İşin bu tarafı atlanmamalıdır. Yani yapan (Müteahhit), özel kontrol eden (Yapı Denetim Kuruluşu), kamu idaresi tarafından kontrol eden şeklinde… Hazır betoncu da sorumludur. Ben ayrıca kalfa ve demircinin de yaptığı işten sorumlu olmasını öneriyorum.

Yapıyı inşa edene müteahhit denmektedir. Ancak Onun da patronu inşaatçı olmalıdır. İnşaatçının inşaattan anlamasına gerek yoktur. Sorumluluk almaz. O sermayesiyle inşaat işiyle uğraşıp gelir elde eden kişidir. İşi sorumlu bir müteahhitte verir. Ülkemizde genellikle inşaatçı ile müteahhit aynı kişi olduğundan yasada böyle yer almış. Yasanın eksiğidir.

Binalarda Yumuşak Kat kavramı bilinmemektedir. Tüm katların genel sisteminin dışına çıkan kattır. Yani her katta duvarlar varken bir katta duvar olmaması gibi. Bunun tersi de olabilir. En bilineni bina altlarına yapılan dükkânlardır. Tabii ki hesabı yapılabilir. Ancak bu tip bina yapılmaması veya ayrı bölgelerde özel hesapla yapılması gerekmektedir. Bir de kısa kolon yapılmamasına dikkat edilmelidir.

Güçlendirme maliyeti yeniden yapmanın yüzde otuzunu geçerse yeniden yapmak tercih edilmelidir.

Arama Kurtarma işi üniversitede ayrı bir bölüm olarak okutulmalıdır. Sadece deprem için değil tüm afetlerde gereklidir çünkü.

Toplanma alanları önemlidir. Parklar ve boş alanlar çoğaltılmalıdır.

İmar Planları ilk halinde doğru olmaktadır. Ancak daha sonra hatır-gönül, siyaset, eş-dost dolayısıyla delinmektedir. Plan tadilatı yapılması kesinlikle önlenmeli veya oldukça zor hale getirilmelidir. 

Canı isteyen inşaat yapamamalıdır. Piyasaya kamu kurumlarındaki Müteahhitlik Karnesi sistemi getirilmelidir.

Özel sigorta şirketleri risk almak istemedikleri için kamu idaresi tarafından DASK kurulmuştur. DASK sadeleştirilmeli ve afette evi yok olanın evini baştan yapacak duruma getirilmelidir. O zaman zorunlu hale getirmek daha kolay olacaktır. Böylelikle devlet vatandaşından bu parayı önceden toplamış olacaktır. 

Bazı haberlerde Deprem Kabininden bahsedilmektedir. Binaya ayrı bir yük getirir. Sağlam binalar yapılmalıdır.

Marmara Bölgesi 1975 yılında 2. Derece Deprem Bölgesi, 1998 yılında 1. Derece Deprem Bölgesi ilan edilmiştir.

2. Derece Deprem Bölgesi olduğu dönem ait tüm binaların yenilenmesinde yarar vardır.

Esas olan depreme karşı hazırlıklı olmaktır.

ARİF ATILGAN ŞUBAT 2023   https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/deprem-i%CC%87%C3%A7i%CC%87n-yapilmasi-gerekenler

 http://atilganblog.blogspot.com/2023/02/deprem-icin-yapilmasi-gerekenler.html