MELİH KORAY BİNALARI VE KENTSEL DÖNÜŞÜM
Arif Atılgan
1970 li yıllarda çiçeği burnunda bir mimar olarak
ortalıkta emeklemeye çalışıyordum. O yıllarda Kadıköy’de Mimar Melih Koray
rüzgârı esmekte idi. Onunla daha sonraları Mimarlar Odası içersindeki
çalışmalara katıldıkça bazı toplantılarda tanışmıştım.
Mimarlar Odasının Anadolu Temsilciliğinin kurulduğu
1980 li yıllarda Oda, Kadıköy’de Bayram Yeri Sokaktaki bir daire içersinde idi.
Oradaki toplantılara katılıyordum. Bazı mimarlar Bağdat Caddesi- Fenerbahçe Mimarları,
Kadıköy- Üsküdar Mimarları, Ümraniye- Küçükbakkalköy Mimarları gibi mimarların kategorilere
ayrılmasını, herkesin kendi bölgesinde çalışmasını dolayısıyla semtlere özel mimarlık
ücretlerinin oluşmasını arzu ediyorlardı. Melih Koray’ın onlara karşı özgüvenli
konuşmaları beni etkiliyordu. Melih Ağbinin özellikle Kadıköy’de tasarımını yaptığı oldukça fazla binası bulunmaktadır. Bana göre kendisi sadece mimarlığı ile marka olabilmeyi başarmış bir meslektaşımızdır. Ben çeşitli ortamlarda insanların ‘Oturduğumuz bina Mimar Melih Koray’ın binası’ diyerek övündüklerini duymuşumdur.
Her sanat dalında korunması gereken sanat eserleri sanatçılar tarafından yaratılmış olmalıdırlar. Gerçek sanatçılar kurum desteği olmadan veya günümüzde pek moda olarak kullanılan pazarlamacıları olmadan halkın tercih ettiği kişilerdir. Bir kamu veya özel kurumda çalışan veya danışman olan kişi iyi bir ‘meslek insanı’ olabilir. Ama sanatçı olamaz. Sanatçı serbest ve özgür olmalıdır. Mimarlık aynı zamanda bir sanat dalı ise Melih Ağbi bu anlamda kendini halk tarafından tercih edilen önemli bir mimar yapabilmeyi başarmıştır. Sadece yaptığı mimarlık ile imzası marka olabilmiş Melih Beyi öncelikle meslektaşlarıma anımsatmak istiyorum.
Birkaç ay önce 1975 yılında Küçükyalı’da inşa ettiğim ilk binamı, yerine yenisini inşa etmek amacıyla yıktıklarına tesadüfen şahit olmuştum. O binanın tasarımından anahtarlarının teslimine kadar ben de bir hikâyesi vardır. İnsan bir tuhaf oluyor. Üzülmemek mümkün değil. Ancak Melih Koray’ın binalarının yıkılmasının beni daha fazla üzdüğünü itiraf etmek zorundayım.
Geçtiğimiz günlerde mimarlık hocası olan bir meslektaşım beni aradı ve ‘Arif Bey Melih Koray’ın binalarıyla ilgili bu konuyu gündeme nasıl getirebiliriz?’ Diye sordu. O da benim hissettiklerimi hissediyormuş. O zaman demek başka meslektaşlarımız da bu konuyu düşünüyorlar diye düşündüm.
Şimdi Varoşların ardından mimarlı, imarlı, ruhsatlı binalar yıkılıyor. Kentsel dönüşüm operasyonu bittikten sonra 1950 yılı sonrasına ait mimari anlamda kentleşmenin oluşması ile ilgili önümüzde hiçbir örnek kalmayacak. Kentlerimizin hafızalarını moloz döküm yerlerine atmıyor muyuz? Hiç değilse Melih Koray gibi imzası halk tarafından değerli kılınmış meslektaşlarımızın binalarını korumalıyız diye düşünüyorum. Bu binalardaki mülk sahiplerinin de böyle bir uygulamaya karşı olacaklarını sanmıyorum. Zira restore edilen binalarının diğerlerinden daha değerli olacağı kesindir.
Mimarlar Odasında Başkan olduğum yıllarda, Melih Ağbinin Odaya Mesleki Denetim için elle çizdiği projeleri getirdiğine şahit olurdum. Öğrendiğime göre hala elle çizmeye devam ediyormuş.
Meslek camiamızdan birinin böyle bir yazı yazması ve çağrı yapması gerekirdi. O da ben oldum.
ARİF ATILGAN MİMDAP HAZİRAN 2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder