13 Nisan 2014 Pazar

SEDEF ADASI


Mimarlara Mektuplarım



SEDEF ADASI
Arif Atılgan

1975 yılı idi. Mimarlık ile uygulamayı birlikte yapmaya başlamış ve oldukça hareketli bir hayat yaşıyor olmuştum. O yaz, Akademi’de okuyan ve özellikle bölümü olan resim ve ressamlıkla ilgili oldukça bilgili şeyler anlatan bir kızla tanışmıştım. Dolaşıyor, mesleklerimizi konuşuyor ve bir de her hafta Sedef Adası’na denize gidiyorduk.

Bugün, o kızla tanıştığımızın 33. evliliğimizin 30. yılını yaşamaktayız.

Hayatımda böylesi önemli yer tutan Sedef Adası (Androvita/Terebinthos), adını üzerindeki maki örtüsünün güneşte sedef gibi parlaması olayından almıştır. Diğer Prens Adaları gibi tarih boyunca sürgün yeri olarak kullanılmış olan ada, İstanbul Büyükşehir Belediyesi verilerine göre 33 hektarlık bir alana sahiptir.



Ada 1850 yılında, Tophane Müşiri Fethi Ahmet Paşa’nın mülkiyetine geçmiş, Paşa burayı zeytinlik ve sebzelik bir duruma getirmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında tüm ağaçlar kesilmiş, müttefiklerin elindeki Yavuz Zırhlısı da bir müddet burada bağlı kalmıştır. 1957 yılında Fethi Ahmet Paşa’nın sülalesinden Şahsuvar Menemencioğlu ve kız kardeşi Rey’an Şahsuvaroğlu, adayı tekrar yeşillendirerek uygun bir yerleşim haline getirmek istemişlerdi. Sonuçta buraya önce 50 ünitelik bir site düşünülmüş ancak daha sonra 110 evlik bir yerleşim gerçekleştirilmişti.

1970’li yıllara kadar Sedef Adası’na ulaşım burada yaşayanların kendi imkânlarıyla sağladıkları tekneyle oluyordu. Bu yıllarda açılan Halk Plajı devreye girince adaya dışarıdan gelenler çoğalmış ve yaz mevsimlerinde tarifeli şehir hatları vapuru çalışmaya başlamıştı. Hatta söylentilere göre ada halkı, plajı bu sebepten inşa etmiş ve İstanbul halkının hizmetine sunmuştu. Zira adanın halka açık kısmı iskele ile plaj arasındaki 200-300 metrelik kısımdır.

Bugün adada 400 kişi yaşamakta ve bir dernekleri bulunmaktadır. Şahsuvar Menemencioğlu ve kız kardeşi Rey’an Şahsuvaroğlu’nun mirasçıları, kendilerine ait olan 30 dönümlük bölüme bir inşaat şirketi vasıtasıyla 40’ın üzerinde villa inşa ettirmek istemektedirler.

Öncelikle sit alanı olan bu adada 'koruma amaçlı nazım imar planı' ve 'koruma amaçlı uygulama imar planları'nın hazırlanması ve bu planların 5 No.lu Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’ndan onaylattırılması gerekmektedir.

Ancak bizim bakış açımızla konu, sadece Adalar’dan bir tanesine yeni inşaatlar yapılmak istendiği şeklinde değildir. Olaya daha geniş bir açıdan baktığımızda İstanbul’un 1/100.000’lik Çevre Düzeni Planlarında Kartal’ın Merkezi İş Alanı (MİA) olarak gösterildiğini görebilmekteyiz. Sedef Adasında yapılması düşünülen bu villalara, Kartal MİA ile Adalar’ın bağlantısının ilk işaretleri olarak bakmak gerekmektedir. Özellikle son yıllarda Adalar’ın boş kalan alanları, İstanbul’un merkezinde inşaat yapacak arsa bulamayanların iştahını kabartmaktadır. Bu arada Adalar için hazırlanan 1/5000’lik Koruma Amaçlı Revizyon Nazım İmar Planı’nda Büyükada’ya 'kongre', Heybeliada’ya 'sağlık', Burgazada’ya 'kültür', Kınalıada’ya ise 'spor' vizyonları uygun görülmüştür. Bu vizyonların Adalar’da hiç yeni yapılaşmaya gerek kalmadan sağlanacağı da ifade edilmektedir. Ancak bugün bile Adalar’da belediyeye ek hizmet binaları ihtiyacı olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. O zaman bu vizyonların yeni yapılanmalara ihtiyaç olmadan gerçekleştirileceğinin olanak dışı olduğu belli olmaktadır. En büyük tehlike ise bu vizyonların Kartal’daki MİA ile tamamlayıcı bir şekilde uygun düştüğüdür. İşte konuya bu açılardan bakıldığında görülecektir ki Sedef Adası’ndaki yeni yapılaşmalar bu ilişkinin başlangıcı olması sebebiyle yanlış, hatta tehlikelidir.

Adalara biçilecek tek vizyon 'günübirlik dinlenme' şeklinde olmalıdır. Zira Adalar tüm İstanbul’un kullanması gereken bir rekreasyon alanı olarak değerlendirilmelidir. İstanbul’un merkezinde, denizin ortasında böylesine yeşil kalabilmiş nefes alınacak alanın asla kaybedilmemesi gerekmektedir.
Dikkatli düşünüldüğünde Adalar, Büyükada 538 ha., Heybeliada 251 ha., Burgazada 146 ha., Kınalıada 136 ha., Sedef Adası 33 ha., Kaşık Adası 6 ha., Yassı Ada 5 ha., Sivri Ada 4 ha., Tavşan Adası 1 ha olmak üzere toplam 1120 hektarlık bir parktır İstanbullular için. Ayrıca Adalar’ın kendilerine özgü doğası, ekolojik dengesi vardır. Yapılaşmalarla İstanbul’un diğer alanlarında olduğu gibi buranında doğası ve ekolojisi yok edilmemelidir.

1970’li yıllarda Sedef Adası’nda yaşayan kişilerle yaptığımız sohbetlerde, daha önceki yıllarda rahatsız oldukları martılar Ada’dan uzaklaştırdıklarında her yanı yılanların, yılanları uzaklaştırdıklarında ise farelerin istila ettiğini, bunun üzerine doğaya müdahale etmemeyi öğrendiklerini anlatmışlardı.

Adalar, doğasıyla, florasıyla, ekolojisiyle İstanbul’un merkezinde İstanbul ve İstanbullular için bir şanstır.
ARİF ATILGAN Aralık 2008 Mimarlara Mektup

Sevgili Dostlar
Bugünlerde Yassı Ada ve Hayırsız Adanın imara açılması tartışılıyor. Ardından üzerlerinde yerleşim olmayan Kaşık Adası ve Tavşan Adası imara açılmak istenecektir herhalde. Ardından da Büyük, Heybeli, Burgaz, Kınalı, Sedef Adalarının yeniden planlanması gelecektir sanırım. Adalar, pamuklar içersinde korumamız gereken değerlerimizdendir.   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder