İstanbul İskeleleri
BEYLERBEYİ
İSKELESİ
Üsküdar’dan sonra Anadolu
yakasındaki ikinci iskeledir. Eski bir boğaz köyü olan Beylerbeyi bugün Üsküdar
ilçesinin mahallesidir. 1. Boğaz Köprüsü yapılmadan önce Kuzguncuk’u geçince
Astsubay Okulunun ortasından devam ediliyor, Beylerbeyi Sarayı’nın bahçesinin
altındaki tünelden geçilerek Beylerbeyi’ne ulaşılıyordu. Köprü yapıldıktan
sonra yol yukarıdan verildi. Tünele kadarki bölümde eskiden üzerinde ıstavroz
resmi olan bir duvar varmış. Bu sebepten o bölgeye Istavroz denirmiş. Sonraki
kısmın hikayesi ise daha başka. 2. Selim (1566-1574) Amasya’da şehzade iken
tanıştığı Mehmed isimli kişiyi padişah olunca İstanbul’a getirir. Yeniçeri
ağası yapar. Mehmed 1584 yılında 3. Murad (1574-1595) zamanında Beylerbeyi
olur. Daha sonra vezir olan Mehmed bu havaliden araziler alır ve bölge onun sıfatıyla
anılır.
Sultan 2. Mahmud (1808-1839)
burada 1829 yılında iki katlı ve sarı boyalı ahşap bir yazlık saray yaptırır. Bina
1851 yılında yanar. 1865 yılında Sultan Abdülaziz aynı yere beyaz mermerden bir
saray yaptırır. Beylerbeyi Sarayı’nın Mimarı Sarkis Balyandır.
1778 yılında iskelenin biraz ilerisindeki
Hamid-i Evvel Camii’ni 1. Abdülhamid (1774-1789) annesi Rabia Sermi Sultan
adına yaptırmış. Mimarı Mehmed Tahir Ağadır. Selatin camii olan yapı bugün
Beylerbeyi Camii olarak anılır.
1832 yılında Beylerbeyi Tüneli
açılmış. 230m uzunluğundaki tünel Üsküdar’ı Beylerbeyi’ne bağlayan tek yoldur.
1970 yılında kapandı. 2016 yılında tekrar açıldı.
Beylerbeyi İskelesi’ne
gelirsek…
1851 yılında ilk iskele,
Meydan Önü mevkiinde ahşap olarak inşa edilmiş.
1894 yılındaki depremde zarar
görüyor.
1898 yılında Kemal Ağa
tarafından yenileniyor.
2000’li yılların başlarında
kapatılır. Betonarme olarak inşa edilir. Vapur yanaşma yeri betonarme kazık
sistemiyle yenilenir.
2006 yılında tekrar hizmete
açılır.
İskelenin açık alanı 156.61m2,
kapalı alanı 51.81m2, tüm alanı 231.28m2, sudan ortalama yüksekliği 1.25m,
yanaşma yeri uzunluğu 15.20m, su derinliği 5.70m olup Galata Köprüsü’ne mesafesi
3.7 Mil (5.95Km)’dir.
İskelenin bulunduğu küçük kıyı
kesimi çok hoştur. Hemen yanında küçük bir balıkçı barınağı vardır. Kıyıdaki
yolun bir yanı deniz bir yanı altlarında kafelerin bulunduğu binalardan oluşur.
Beş altı binadan oluşan bu küçük kıyı koridoru çok hoşuma gider. Eskiden
(70’ler, 80’ler) o binaların birinin altında midye tavacı bulunurdu. Çok
beğenirdim. Son midye yediğim yerdir. Deniz tarafında ise barınağın ucuna denk
gelen noktada balık restoranı vardır. Yıllarca her hafta sonu eşim ve oğlumla
gitmişimdir. Barınağı geçince Beylerbeyi Camii bahçesinin kıyı bandı bulunur.
Burada da oltayla balık tutanları izlemek keyiflidir.
Caminin cadde tarafında,
kaldırımın üzerinde Binek Taşı bulunur. Binek Taşı padişahın ata binmesi ve
inmesi için yapılırmış. Lütfen gidin ve bu taşı görün. 1778 yılından itibaren
hangi padişahlar bu taşın üzerinden ata binip-inmiştir. Araştırın. Heyecanlanın.
1960’ların ikinci yarısı idi. İ.T.Ü.’de
futbol oynuyordum. Beylerbeyi Stadında da maç olurdu. Otobüsle gelirken Beylerbeyi
Tüneli’den geçtiğimizde ineceğim durağa geldiğimi anlardım. Bir gün Üsküdar’dan
yürüyerek gitmiştim. Sol tarafta bazen deniz, bazen yalı, bazense yalı duvarı
oluyordu. Duvar olunca kızıyordum. Ama yürüyerek gitmeyi sevmiştim. Boğaz
yoluyla ilk tanışmalarımdı diyebilirim.
1973 yılında 1. Boğaz Köprüsü
yapıldıktan sonra Anadolu Yakası'ndan köprüye girerken tepeden Beylerbeyi Sarayı’nı ama özellikle
havuzunu izlemeye bayılırdım.
Bu yazıyı hazırlarken
Çengelköy’e gelmeden denize düz uzanan Deniz Hamamı Sokağı’nın adını merak
ettim. Meğer ucunda yani denizde deniz hamamı varmış. Deniz hamamı denizin
içinde, içe dönük kabinlerden meydana gelen ortası deniz olan tesislere
denirdi. Onları gören son kuşağız sanırım.
ARİF ATILGAN 2025 OCAK
https://atilganblog.blogspot.com/2025/01/iskeleleri-beylerbeyi-iskelesi.html
https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/beylerbeyi%CC%87-i%CC%87skelesi%CC%87
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder