Öykü
GÜZEL KIZ OLMAK
1950’li yılların sonları… İlkokul
sonlardayım… Yeldeğirmeni’ndeki evimizin cumbasında oturuyorum.
Cumba, üst katta iki yandan
1.50mt çektikten sonra ortada kalan kısmın sokağa 1mt civarı yapılan kapalı çıkıntısına
deniyor. Buralarda seki denilen, cumbanın tamamını kaplayan oturma yeri
bulunur. Etrafı sert minderlerle çevrilidir. Üç tarafında pencereler olur ama
iki yanındaki dar pencerelerden sokağı seyretmek oldukça keyiflidir.
Bir yanımızda Rum komşumuzun
cumbası var. Diğer yanımızda cumbalı ev yok. Bütün sokak görülebiliyor. Neredeyse
köşe başına kadar…
Mevsimi anımsamıyorum ama güzel
bir hava vardı o gün. Çocuklar sokakta oynuyordu çünkü. Karakolhane Caddesi
tarafına bakıyorum. Evimizin tarafındaki kaldırımda abla dediğim bir kız
duruyor, karşısında ise kaldırımın altında ağbi dediğim bir erkek bisikletiyle
durmuş. Sohbet ediyorlar. Bu arada Acıbadem tarafında bitirim bilinen, yaşça
onlardan da büyük birinin kaldırımda yürüdüğünü gördüm. Kızın arkasından
geçerken elini kızın poposuna değdirdi. Bu anlık olayı benden başka kimsenin
gördüğünü sanmıyorum. Beni de o üç kişi dâhil kimsenin görmediğini biliyorum.
Yani bu olayın tek şahidi bendim. Kız belli etmedi. Belli etse karşısındaki
genç ile o kişi arasında hır çıkacaktı. Ama sonunda maalesef kız kötü
anılacaktı. Sadece belli bir süre sonra o tarafa başını çevirdi ve o
terbiyesizliği yapan tipi gördü. O kişi ise hiç açık vermeden devam etti gitti.
Çok kızmıştım… Güzellik suçtu
sanki.
Biraz daha büyüyüp kitaplar
okumaya başladığımda erkeklerde testosteron isimli bir hormon olduğunu,
kişiliği zayıf olanların o hormon etkisiyle bu tip saçmalıklar yapabileceğini
öğrenmiştim. Neyse. Konudan uzaklaşmayayım.
Aradan çok yıllar geçti. Ben
çoluk çocuk sahibi bir yetişkin olmuştum. Küçükyalı tarafında oturuyorum. Gariptir…
O iki kişi de aynı sokakta oturuyor. Adam mülayim olmuş.
Bakkala gazete almaya
gitmiştim. Malum. Berberlerden sonra en iyi muhabbet edilen esnaf mahalle
bakkalıdır. Laflıyorum. O arada içeri ardı ardına Ablayla Acıbademli eski bitirim
girmez mi? O olayı anımsadım. İkisi de yaşlanmış. Ve tabii birbirlerini hiç
tanımıyorlar. Günaydınlaştık. Onlar raflardan alacaklarını seçmeye geçtiler.
Bir ara erkeğin kadına ‘Özür dilerim’ dediğini duydum. Aynı rafa uzanmışlar... Hepsine ‘İyi günler’ deyip dışarı çıktım.
Yürürken kendi kendime
diyordum ki ‘O özür aslında yıllar önce yaptığının özrüydü. Adamın borcuydu.' Bilerek
veya bilmeyerek… Borç ödenmişti sonunda.
ARİF ATILGAN 2024 MAYIS
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder