18 Ocak 2016 Pazartesi

Kent Öyküleri

YELDEĞİRMENİ’NDEN SOYLULAŞTIRMA ANISI
Arif Atılgan

Uzunhafız Sokağında çocukluk arkadaşımdı. On binlerce defa sokağımızın iki notalı ıslığıyla birbirimizi çağırmışızdır. Sohbetinden en keyif aldığım arkadaşımdır. Ergenlik yıllarımızda, bugün aramızda olmayan üçüncü bir arkadaşımızla Yenice sigarası alır, yaptığımız Moda-Fenerbahçe turunda üçer sigara içerdik. Geriye kalan yarısı dolu paketi üçümüz de eve götürmeye cesaret edemez, Havranın bahçe duvarındaki oynayan taşların arkasına saklardık.


Bir yılbaşı gecesi Kehribarcı Apartmanının karşısındaki üç katlı cumbalı taş evde yaşayan arkadaşımıza konuk olmuştuk. Ailesi evde yoktu. Dört kişiydik. Nevalemizi alırken içecekler safhasında herkes bir şey almıştı. O yaşlarda neyi biliyorduk ki içki içmeyi bilelim. Eve geldiğimizde masada rakı, şarap, bira, cinzano, vermut, votka, cin, tonik şişeleri bulunuyordu. Yeme içme safhasında saçma sapan kokteyller yapılmaya başlanmıştı. İçlerinde en büyük bendim. Dedim ki, ‘Öyle bir şey yapalım ki bu geceyi unutmayalım.’ Bütün şişeleri önce bir tencereye boşaltıp kepçeyle karıştırdık. Sonra sürahiye doldurup içmeye başladık. Dördümüzün adlarının baş harflerinin sıralanmasıyla adını ALAN kokteyli koyduk. Kafaları bulmaktan öte olmuştuk. Gece evden çıktıktan sonra Onunla ikimiz karşıya geçip sabaha kadar Beyoğlu’nda eğlence olan mekânları gezmiştik.

O, evlendikten sonra da Yeldeğirmeni’nde yerleşmişti. Dolayısıyla semtten taşınmış olan bizlerden daha Yeldeğirmenli sayıyordu kendini.  Yaşadığı apartmanın karşısındaki bakkal ve manavla sohbet ederek alıveriş yapmayı severdi. Doğup büyüdüğü semtte binlerce anısıyla yaşamaktan çok mutluydu.

Diğerleri gibi buradaki değişimden hoşnuttu. Yeldeğirmeni’nin, şık kafelerin yer aldığı bir semt haline geldiğini söylüyordu. Ama yaşam değişecek, yeni yaşam eskilerin alıştığı gibi olmayacaktı.

Geçtiğimiz günlerde, Karakolhane Caddesinde Kardeşim rastlamış kendisine. Benim anlattıklarımdan aldığı bilgiyle, ‘Burada değerlenen eski evini satıp başka bir semtte yeni ve ucuz ev alabilirsin’ demiş. O kesip atmış, ‘Yeldeğirmeni’nden başka yerde yaşayamam’ diyerek. Kardeşim, bu konuşmadan bir süre sonra evinin önünden geçerken pencerelerinde perde görmemiş. Alttaki esnaftan İstanbul’a yakın bir kente taşındığını, burayı kiraya verdiğini öğrenmiş. Eski Yeldeğirmenliler bu yöntemle ikinci bir emekli maaşı kazanabiliyorlar.

Daha sonraki günlerde evinin önünden geçerken yıllarca alış veriş yaptığı bakkal ile manavın cep telefoncusu olduğunu gördüm. Yaşam sinsice değişmişti aslında.

Yeldeğirmenlilerin evlerini satmak yerine kiraya vermelerinin duygusal tarafı da var bence. Hani sevgiliyle kavga edilip ayrılırken birkaç eşya bırakılır ya ilerde dönme sebebi olsun diye.  Onun gibi. Ancak dönülmeyecek. Sonunda evlerini satacaklar, semtten kopacaklar.

Henüz Yeldeğirmeni’ni terk etmeyen bazı dostların semtin hoşlaştığından bahsettiklerini duyuyorum. Kızmasınlar ama herkesin gitme zamanı gelecek. Zira Yeldeğirmeni, bilinen tarihi kimliğinden her gün biraz daha uzaklaştırılmaktadır.
ARİF ATILGAN OCAK 2016


4 yorum:

  1. vay be sevgili arif...müthiş bir yazı...ama dayanmalıyız...en azından ben dayanmaya çalışacağım...dedem ,babam ,annem o evde öldü...sıra bende şimdi...doğduğum odada ,sevdiğim evimde "hoşçakal hayat"demek güzel olur be reis...

    YanıtlaSil
  2. Sevgili Mesut, tam da anlatmaya çalıştığım bu işte. Kent Hafızası böyle bir şey. Anlayanlara.

    YanıtlaSil
  3. YELDEĞİRMENİ

    Çocukuluğum ve delikanlılığım,bundan 56 yıl önce yarleşip yaşamaya başladığımız Kadıköy’de geçti.Çoğunuz bilmez,Kadıköy o zamanlar İstanbul’un gözde bir sayfiye ilçesiydi. Biz de Haydarpaşa’ya yakın Yeldeğirmeni adı verilen bir semtte oturuyoruz.Her tarafta ahşap evler ve eski konaklar var.Evlerin arka bahçelerinde meyve ağaçları,sokaklar açtığı zaman mis gibi kokan ulu ıhlamur ağaçları ile dolu. Mahalleler kalabalık değil.Öyle ki,ilçe merkezine çıktığınızda sokaktaki insanları tanıyorsunuz. Sokak aralarındaki boş arsalarda futbol oynuyoruz.Canım ahşap evleri yıkıp berbat betonarme ev yapma devri başlamamış.Tek tük kişide otomobil ve telefon var.Evlerin önünde park etmiş otomobil görmek neredeyse mümkün değil.Evdeki musluklardan şeker gibi içilebilir su akıyor. Yaz akşamları insanlar kapı önlerine iskemle atıp komşuları ile sohbet ediyor. İnsanlara henüz yazlığa gitme adeti ve gücü ulaşmamış.Her yerde yazlık bahçe sinemaları var.Tek eğlencemiz bu sinemalar.Kışın ise,Opera,Süreyya,Hale ve Yurt sinemaları.Bazen Yeldeğirmeni’ndeki külüstür bir sinemaya bazen de Üsküdar Doğancılar’daki bir sinemaya gittiğimiz oluyor.Demek ki araziye talep başlamamış.Koca arazileri açık ve kapalı sinema olarak kullanmak hala ekonomik oluyor. Maçları evlerdeki radyolardan dinliyoruz.Buzdolabı henüz bizlerde yok.İthal ediliyor ve pahalı.Soğuk su içmek için buzcudan kiloyla buz alıyoruz. Okumak için mahalle okullarına gidiyoruz. Okullar evlerimize çok yakın,yürüyüş mesafesinde.Okul servisi modası henüz başlamamış.İnsanlar kanaatkar,huzurlu ve mutlu.Evet sanki bir cenette yaşıyoruz. Geçenlerde,tam on üç yıl yaşadığım eski cenettetimi ziyarete gittim.İster inanın,ister inanmayın,koca mahalle o zamanki halinden elli yıl geriye gitmiş.Tüm ıhlamur ağaçları kesilmiş,yerine ağaç dikilmemiş. Ahşap evlerin çoğu yıkılıp,yerine iğrenç,beşinci sınıf,ucuz,betonarme evler yapılmış.Geriye kalan ahşap evlerin çoğu boş ve harap halde. Sokakların tümünde,tek sıra halinde otomobiller parketmiş.Yollar kazılmış,berbat vaziyette. Gözlerimden yaşlar süzüldü.Bu benim mahallem değildi. Derken bir lokal gördüm.Kapısının üzerinde “Yeldeğirmeni’ni Güzelleştirme Derneği” yazılıydı. Acı acı güldüm.İçimden çok işiniz var beyler diye geçirdim. Taa uzaklara parkedebildiğim arabama doğru bir yabancı ürkekliği ile yürüdüm….

    YanıtlaSil
  4. 'Koca mahalle o zamanki halinden elli yıl geriye gitmiş'tespitiniz çok doğru bir tespit.Herhalde önce çirkinleştirip sonra güzelleştirme işi çıkarıp Güzelleştirme Derneği kuruluyor.

    YanıtlaSil