OTOSAN ARAZİSİ
Arif Atılgan
E-5 Otoyolu üzerinde, Fikirtepe kavşağının Çamlıca tarafındaki geniş alanda Türkiye’nin ilk otomobili olan Anadol’un üretildiği Otosan Fabrikası bulunmakta idi.
Ülkemizde, 1961 yılında TCDD’nin Adapazarı Vagon Fabrikasında Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in emriyle prototip olarak üretilen ve şimdi Eskişehir DDY Fabrikasında sergilenen Devrim marka otomobili saymazsak, ilk olarak fabrikada üretilen Türk otomobili Anadol'dur.
Cumhuriyet tarihimizin önemli işadamlarından Vehbi Koç, ortağı Bernar Nahum ile birlikte iş hayatına başladıkları ilk yıllardan itibaren, Türkiye’de otomobil üretmeyi düşünüyordu. 1966 yılında bu amaç gerçekleştirilecek duruma gelmiş ve İstanbul’un Anadolu Yakasındaki arazide fabrika, üretime hazır duruma getirilmişti. Üretimi yapılacak olan arabaların markası için ise 10 Ağustos 1966 tarihli Hürriyet gazetesinde çıkarılan ilanla yarışma düzenlenmiş, kazanana 10.000 TL ödül vaat edilmişti. Bu ilana gelen 100.000’e yakın mektupta dört isim öne çıkmıştı. Bunlar Veko (Vehbi Koç), Anadolu, Anadol ve Otosan idi; içlerinden Anadol tercih edilmişti.
Anadol Fabrikası
19 Aralık1966 tarihinde çalışmaya başlayan fabrikada üretilen ilk otomobillerin fiyatı 26.800 TL idi. Bu rakam o yıllarda 2980 dolara eşdeğerdi.
Ülkede toplam 80.000 civarında lastik tekerlekli aracın bulunduğu o yıllarda Anadol, ilk yıl 1760 adet üretilmiş, daha sonraki yıllarda bu sayı 8000’e çıkarılmıştı. Üretimine iki kapılı olarak başlanan bu araba, 1971 yılında dört kapılı olarak da üretilmeye başlanmış, 1974 yılında ise iki kapılının üretimine son verilmişti.
1,2 litre motor hacimli, alt tabanı tam şasi, kaportası fiberglas olan bu ilginç araba, fabrikanın kapatıldığı 1984 yılına kadar toplam 62.543 adet üretilmişti.
Anadol arabaların üretildiği Otosan Fabrikası, İstanbul’un Anadolu Yakasında, E-5 üzerinde Üsküdar Belediyesi sınırları içerisindeki 74 pafta, 1083 ada, 23 ve 51 parseller ile 1341 ada, 29 parseldeki toplam 181.200 m2’lik alanda idi.
Bugün bu arsanın, günümüzün önemli gruplarından biri tarafından satın alındığını ve satın alındıktan sonra İBB tarafından 01/12/2006 tarihli Meclis kararında 1/5000’lik planda yapılan parsele özel tadilat ile önemli bir yapılaşma hakkı kazandığını görmekteyiz.
Önceki imar hakkı 'TAKS= %25, KAKS=1, H=12,50 Ticaret+Konut' iken, 'TAKS= Avan projeye göre, KAKS=2, H=Serbest Ticaret+Turizm' durumuna getirilmiştir. Ayrıca burada da Koşuyolu’ndaki otelde olduğu gibi 'uygulama 1/5000 ölçekli plan üzerinden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nce tasdiklenecek avan projesine göre yapılacaktır' notu, plan yapım prosedürüne göre onanması gereken 1/1000 ölçekli Uygulama İmar Planını ortadan kaldırıcı niteliktedir. Yani ilçe belediyesi olan Üsküdar Belediyesi’nin uygulama yetkisi elinden alınmaktadır.
Basında çıkan haberlere göre bu arsa, gerçekleştirilen plan tadilatı ile yüz milyonlarca dolar değer kazanmıştır.
Ancak bu konulara artık biraz daha değişik açıdan bakarak rant peşinde koşanlara bazı uyarılarda bulunmak gerekmektedir.
Rant, emek harcamadan sağlanan kazanımdır. Bu kazanım genellikle yasa ve yönetmeliklerin tüm vatandaşlara sağladığı haklardan daha fazlasını, bir şekilde kendine kazandırmak şeklinde oluşmaktadır. İmar rantı ise, diğer vatandaşların arsalarının imar hakkından daha fazlasını kendi arsasına kazandırmakla sağlanmaktadır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta var ki o da rantlı arsaların az sayıda olması gereğidir. Yoksa tüm arsalar çok imar hakkı elde ettiğinde biri diğerinden fazla imarlı olmamaktadır. Dolayısıyla da aralarında diğerlerine göre rantlı arsa bulunmamaktadır. Aksine, rant kazandırılmamış yani imar hakkı çoğaltılmamış olanlar az sayıda olacağından, onlar diğerlerinden daha özellikli olacaklar ve de doğal olarak daha değerli olacaklardır.
Apartmanlaşmanın başladığı ilk yıllar olan 1970’li yıllarda aralarda kalabilmeyi başarmış olan tek tük bahçeli evler çok değerli olabiliyordu. Yakın gelecekte gökdelenlerin arasında kalmış olan 5-10 katlı binalar daha değerli ve özellikli bulunacaklardır. Zaten 10-20 daireli bir apartmanda yaşamakla 300-500 daireli apartmanda yaşamak çok farklı olsa gerek. Hele yataya da dağılmış olan 1000-1500 daireli sitelerde yaşamak hâlâ psikolojik olarak sofalı evlerdeki büyük aile yaşamından kopamamış insanımız için kolay olmasa gerek.
Bu inşaatları yapan şirketlerin pazarlamacıları da bunun farkında olmalılar ki, kent dışındaki sitelerin satışında halka yeni bir site kültürünü, kent içindeki yüksek apartmanlar için ise yeni bir rezidans kültürünü aşılamaya çalışıyorlar. Görülüyor ki bir anda bizi biz yapan mahalle kültürü bir kenara atılıvermektedir.
Ama 1970 ve 1980’li yıllarda kent içindeki müstakil evler nasıl değerliyse, bugün ve yakın gelecekte de kent içindeki 10-20 daireli apartmanlar daha değerli olacaktır. Yani bugün misli misli imar hakkı elde ederek rant kazandırıldığı sanılan arsalar çoğunluk olduklarından, yakın gelecekte rantsızlar sınıfına geçeceklerdir.
Sonuç olarak Otosan Fabrikası ilk otomobil fabrikası olarak korunur ve civarı eski imar durumuna göre değerlendirilirse hem daha değerli hem de topluma daha yararlı bir çalışma yapılmış olunacaktır.
ARİF ATILGAN Ocak 2008 Mimarlara Mektup
Sevgili Dostlar
Bu yazıyı yazdığım tarihten sonraki gelişmeleri, yukarıdaki fotoğrafın görüntülendiği yerden görüntülenmiş olan, aşağıdaki bugünün fotoğrafları açıklıyor sanırım. 26/01/2014
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder