Kent Mektupları
KUŞDİLİ ÇAYIRI’NDAN
ANIMSAMALAR
Arif Atılgan
Kuşdili
Çayırı’nın Altıyol’dan gelen cadde tarafındaki sahada oynanan futbol maçlarının
birinde Yeldeğirmeni ile Kuşdili karşılaşıyordu. Oldukça heyecanlı geçen
müsabakada iki oyuncu kavgaya tutuşmuş, bir anda karışan sahaya Kadıköy’ün
kabadayısı olan Cimbom İhsan girmiş, kavgacılara attığı birer tokatla ortalığı
süt liman duruma sokmuştu.
1960’lı
yıllardaki Kadıköy’de her semtin bir kabadayısı vardı, ancak tüm Kadıköy’ün
kabadayısı olarak Cimbom İhsan kabul edilirdi. Kuşdili Sahası’nın yanındaki
binalardan birinin altında kahvehanesi bulunan bu kişi sağlam yapılı, sert
bakışlı ancak orta boylu bir insandı.
Futbol sahasının arkasındaki alan, Mahmut Baba Türbesi’ne kadar çayırlık ve koruluk bir sahaydı. Türbenin karşısında kömür deposu bulunur, daha geride ise eski yıllarda Kuşdili Sineması olarak kullanılmış olan hangarda Tramvay Deposu yer alırdı.
Kuşdili Çayırı,
Kurbağalı Dere’nin taşma alanı olması sebebiyle bataklık bir zeminde oluşmuştu.
Adını kuşbazların saka, iskete, florya gibi kuşlarına, Kurbağalı Dere’nin
kurbağalarını dinleterek kanarya gibi ötmelerini sağlamaları olayından almıştı.
1900’lü yılların ilk yarısında burada Hamdi’nin Gazinosu, Fenerbahçe’nin Kulüp
Lokali, Sinema, Kayıkhane gibi tesisler bulunmakta idi. Halk burada eğlenir,
gezinir, birbirlerini görür, piknik yapardı.
Bugün tam
ortasına bir alışveriş merkezi inşa edilerek geçmişi ile bütün bağlarının
koparılması arzu edilen bu alan Paris’in Montmartre Tepesi gibi
değerlendirilebilir.
Burada eski
futbol sahasının bulunduğu kısımda ressam, heykeltıraş gibi sanatçıların halkla
bütünleştiği bir sanat pazarı oluşturulabilir. Diğer bölümleri ise park,
rekreasyon alanı olarak ayrılabilir. Oluşturulacak olan sanat pazarının
etkisiyle, etraftaki binaların altlarında sanat galerileri açılabilir. Halkla
sıcak ilişki kurabilecek olan buradaki sanatçılar zamanla bir ‘Kuşdili Ekolü’
oluşturabilirler. Üstelik bu sanat hareketi, Caddebostan Sanat Galerisi’nde
oluşmuş olan elit ressam ve heykeltıraşların çizgisine alternatif bir ekol
olarak Kadıköy’e renk katabilir.
Bir
üniversiteye tahsis edilmiş olan Caddebostan Sanat Galerisi’nde genelde bu
okulun öğretim görevlileri sergi açabilmektedirler. Bu kişiler kesinlikle iyi
bir ressam veya heykeltıraştırlar, ancak sanatçı sıfatını alabilmek oldukça
tartışmalı bir konudur. Çünkü: Genel anlamda sanatçı bir yere bağımlı olmamalı,
özgür olabilmeli ve halk tarafından sahiplenilmelidir.
Sonuç olarak,
elitlere ait olan Caddebostan Sanat Galerisi ile halk sanatçılarına ait olan
Kuşdili Çayırı Sanat Pazarı iki zıt ekol olarak Kadıköy’ün sanat hareketine
büyük bir aktivite katabilir.
Bu yazdıklarım,
Kuşdili Çayırı Alanı’nın alışveriş merkezi inşa edilerek ortadan kaldırılması
önerisine karşı düşünülmüş bir öneridir. Üstelik bu öneride alan tarihi kimliği
yok edilmeden korunmakta ve değerlendirilmektedir. Sadece semt pazarı yerine sanat
pazarı düşünülmektedir. Vizyonu kültür ve sanat olan Kadıköy’ün böyle bir
Kuşdili Çayırı’na ihtiyacı bulunmaktadır. Ayrıca 1960’lı yıllardaki çayırlık ve
koruluk alan, park olarak değerlendirilerek yine eskisi gibi yeşil
kalabilecektir. Burası, özellikle Acıbadem, Hasanpaşa gibi kara tarafında kalan
semtlerdeki insanlarımız için önemli bir nefes alma yeri olabilecektir.
Bu önerinin
alışveriş merkezi önerisinden en önemli farkı, ana fikir olarak sermayenin
değil halkın kullanımının ön plana çıkarılmasıdır. Ayrıca adı da Salı Pazarı
değil, Kuşdili Çayırı olacağı için tarihine de saygılı bir öneri olmaktadır.
Doğal olarak bu önerinin projesi de diğerinden çok farklı bir anlayışla,
siparişle değil yarışma ile elde edilmelidir.
İşte öneri ve
öneriye uygun proje elde etme yöntemi.
1900’lü
yılların ilk yarısında bugün Halit Ağa Caddesi’ne dik gelen Bayram Yeri Sokağı
etrafındaki boş alanda Bayram Yeri kurulurmuş. 1960’lı yıllarda ise Bayram Yeri,
Kuşdili Çayırındaki futbol sahasının bulunduğu alana kurulurdu. Bayram Yerinde
ip cambazları, asılarak kayılan teleferik, kiralık at, kayık salıncaklar, dönme
dolap, halka atmacı, ruletçi, kaleye şut attırmacı, yiyecek-içecekçiler ve
sihirbaz, tiyatro gibi gösteri çadırları bulunurdu.
Ben çadırların
içindeki gösterileri merak ederdim. Bir gün Şahmeran’ın çadırına girmiştim.
Bilindiği gibi efsanelerdeki Şahmeran, belden yukarısı kadın aşağısı yılan olan
bir canlıydı ve doğal olarak o çadırın içersinde bulunması olanak dışı idi.
Oradaki başarısız taklitte ise, kadın ile yapay yılan vücudunun eklenti yerleri
belli olmasın diye, o bölgeleri tüllerle örtmüşlerdi. Daha çok çocukları
etkileyebilen bu yaratığı, çadırın içerisinde kendisine bir metre mesafeden
çekilmiş bir ipin dışından geçerek izleyebiliyor, isterseniz ona kendi
geleceğiniz ile ilgili soru da sorabiliyordunuz.
Ben, hizasına geldiğimde öğrencilik hayatım boyunca merak ettiğim en önemli şeyi sormuştum: ‘Sınıfımı geçecek miyim?’. Şahmeran, tülün ardından gözlerimin içine bakarak, tıslayarak çıkarmaya gayret ettiği sesle bana cevap verdiğinde, ne gariptir ki hayatım boyunca unutamayacağım bir nasihati seslendirmişti: ‘Çalışırsan geçeceksin.’
O günden sonra
yaşadığım elli yıla yakın sürede edindiğim hayat tecrübesi ile bugün o cümlenin
başına ben de bir cümle ekleyebiliyorum: ‘İstersen çalışırsın.’
Kadıköylüler
Kuşdili Çayırı’nın kendileri için düzenlenmesini önce isteyecekler, sonra bu
konuda çalışacaklar, sonuçta kesinlikle başaracaklardır.
ARİF ATILGAN 2008 Arkitera
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder