Köşe Yazısı
ESKİ VE YENİ
TATİLLER
1950’li ve 1960’lı yıllar…
Mayıs ayı sonunda okullar tatile girer, eylül ayı sonunda açılırdı. Haziranda
bitirme sınavları, eylülde bütünleme sınavları olurdu. Ayrıca o yıllarda ilkokulda
da ortaokulda da lisede de son sınıflarda bitirme sınavları yapılırdı. 4 aylık
bir yaz tatilimiz olurdu. Şehirler tenha olduğu için mevsimler hakkıyla
yaşanırdı. Yaz mevsimi de haziranda başlamış olurdu.
İstanbul’un nüfusunun 1-2
milyon olduğu yıllar... İstanbullular tatile gitmezdi. İstanbul’a tatile
gelinirdi. Zaten tatil dendiğinde başka bir şehirde yaşayan yakınlarınızın
yanına konuk olmak gelirdi akla. Deniz tatili İstanbul’da yapılırdı.
Biz 1-2 hafta Yalova’ya Hacı
Mehmet Köyü’ndeki akrabalarımıza giderdik. Annem ve Babaannem için Termal
yanındaki Gökçedere köyünde pansiyon tutulur. Onlar 1 hafta Termal’de hamama
giderlerdi. Halk Hamamlar derdi zaten kısaca. Biz çocuklar da Köyde kalırdık.
Elektrik, su, vasıta yok. Tuvalet ise bahçenin ucunda etrafı dallarla çevrilmiş
bir kabin. Ama doğa müthiş. Ağaçlar, hayvanlar vs.
İstanbul’da plajlar vardı.
Paralı ve parasız olanlar… Paralı olanlar Moda, Fenerbahçe, Caddebostan,
Suadiye vs. Parasız olanlar çakıllık Zağraf, kumsal Kalamış ve boş sahiller. Kurbağalıdere'den
sandal da kiralayabilirdiniz. Kalamış İskelesi’nin merdivenlerinden de
girebilirdiniz. Ben paralı-parasız plajlardan da, DDY kampından da, Haydarpaşa dalgakırandan
da her yeri kullanmıştım.
Fenerbahçe DDY Kampı
1970’li yıllarda okulları
bitirince arkadaşlarımızla satın aldığımız ortak sandalımızla Bostancı’dan ve
daha birçok yerden denize girdim.
1975 yılında işe girdim. İlk
defa o yıl tur şirketiyle tatile gitmek olduğunu öğrendim. Bir erkek bir de kız
arkadaşım gitmişti ayrı zamanlarda. Tesadüf ikisi de Marmaris’e gitmişti. Şimdi
var mı bilmiyorum. Duru Turizm vardı o yıllar…
1979 yılında evlendim.
Balayına İzmir Efes Oteli’ne gittik. Ama şehir sıktı bizi. Oradan Bodrum’a geçtik.
Sıkı durun. Bodrum sadece denizden sonraki tek sokaktı. Minik beyaz evleri,
lacivert denizi vs. Zeki Müren’in evi bayağı dışında idi. Zaten O da akşam
serinliğinde kalenin oradaki meydana gelir kaldırımda oturup çevresiyle geyik
yapardı. Oradan Marmaris’e gittik. 3-5 katlı oteller vardı. İstanbul’daki
Sirkeci otellerine benzetmiştim. Bir otel bulduk yeni yapılmış. Son katı tamamlanmamış,
sezonu kaçırmamak için bina bitmeden açılmış. Yine sıkı durun. Harem-Selamlık
vardı.
1980’ler… İstanbul’da Suadiye
Plajı’na giderdik. Sonra kıyılar doldurulunca Sedef Adası’na ve sonunda
Kınalıada’ya gitmeye başladık. Bir ara Şile, Ağva, Riva’ya gittik… Yani
İstanbul’un her kıyısından denize girdim. Girerdik. Bu arada tur şirketleri çoğalmaya ve gazetelerde gezi ilanları çıkmaya
başlamıştı.
Kıyılarda deniz dolduruluyor ve de kanallar denize
akıtılıyordu. Gelişiyorduk hem de. Artık insanlar yaz tatilinde şehri terk
etmek, bir yerlere gitmek istiyordu. Bu ihtiyacı karşılamak üzere kurulmuş olan
tur şirketleri de palazlanıyordu. Yeni bir tatil kültürü oluşuyordu. Bir yerlere
gitmek şeklinde.
Tatil nedir?
Bana göre insan yaşamındaki
değişiklik. En belirgini yer değiştirmek. Yani bir yerlere gitmek. Aslında aynı
yerde kalarak ama yaşam şeklini değiştirerek te tatil yapılmış olunabilir. İşe
gitmeden evde tembellik yaparak örneğin. Veya hep yaptığını yapmamak gibi.
Sonunda beynin ve vücudun dinlenmesini sağlamak.
Eskiden İstanbullu İstanbul’da
tatil yapardı. Bugün İstanbul’da tatil yapmak imkansız. Deniz yok. Daha doğrusu
var da içine girmek için yok. Ayrıca İstanbullular İstanbul’da deniz olduğunun
farkında değil haline sokuldular. Başka şehirdekilerin de onlardan pek farkı
yok. Kimse kendi şehrinde yaşamıyor artık. Turizm turistik şehirleri
başkalarının zapt etmesine sebep oldu. Halbuki turizmin amacı insanların
gittiği yerlerde ora insanlarının yaşamını görmek ve olabildiğince onlar gibi
yaşamak olmalıdır. Örneğin Bodrum’da Pazar yeri kurulurdu merkezde Bodrumlular
kendi yetiştirdikleri ürünleri satardı. Şimdi Bodrum’da Bodrumlu var mı?
Uzun yıllar oldu. Bodrum başta
olmak üzere bilindik tatil yerlerine gitmiyorum. Kendi gibi olan yerleri bulmaya
çalışıyorum. O tip yerler de hızla azalıyor.
Tatilin şekli değişti. Kabul
ediyorum. Ama İstanbul’un değişimini kabul edemiyorum. İstanbullu da değişti
çünkü. Burada yaşayanlara deniz unutturuldu. Vapurda bile insanlar denizin
üzerinde olduklarının farkında değiller. Zaten vapura da binmiyorlar ve zaten
binecekleri vapur da yok. Metro var artık. Bineceğin durakta yer altına in ve
ineceğin durakta yer üstüne çık. Köstebekler gibi.
Eski İstanbul bitti. Kabul.
Ama İstanbul tatili ciltlere sığmaz aslında…
ARİF ATILGAN 2025 HAZİRAN
https://atilganblog.blogspot.com/2025/06/yazs-eski-ve-yeni-tatiller-1950li-ve.html
https://arifatilgan.wixsite.com/arifatilgan/single-post/eski%CC%87-ve-yeni%CC%87-tati%CC%87ller
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder