CHP İLE İLGİLİ
DUYGULARIM
Deniz Baykal’a yapılanlara
oldukça öfkelenmiştim. Çünkü: Deniz Baykal CHP ilkelerine uyan bir kişilikte
idi. Yerine Kemal Kılıçdaroğlu geçince biraz sakinleşmiştim. Çünkü: Kemal
Kılıçdaroğlu’nu SSK Genel Müdürlüğü zamanında dürüst bir bürokrat olarak
tanımıştım. Ancak yine de benim için kişiler değil partinin durumu önemli
olmakta idi.
Kemal Kılıçdaroğlu 2011
yılında TBMM de yaptığı boykota karşı Başbakanın ‘Tükürdüklerini yalarlar’
sözünü doğru çıkardığında beni üzmüştü. Siyasetçi başaramayacağı eyleme
soyunmamalıdır.
Daha sonra 2013 yılında
Yeldeğirmeni’ndeki tarihi Özen Sinemasında oluşturulan TAK çalışmasının
açılışına gelmesinden itibaren kendisiyle ilgili olumlu düşüncelerim azalmaya
başlamıştı. Zira Kadıköy Belediyesinin bir özel şirketle ortak olarak TAK
çalışmasını başlattığı Özen Sineması kaçak tadil edilmişti. Bu tip açılışları
sağ parti liderleri yaparlar bu şekilde kaçak bir yapıyı legal hale sokmuş
olurlardı. Anımsadığım kadarıyla ilk defa bir sol parti lideri böyle bir şey
yapıyordu.
Bir süredir CHP lilerin
açıklamalarında artık sol değil sağ parti oldukları seslendiriliyor. Cumhuriyet,
Atatürk ilkeleri gibi kavramları ama esas olarak CHP nin altı okunun anlamını
olumsuz göstermek için sanki özel olarak ‘ulusalcılık’ kelimesi üretilmiş. Bu
anlayıştaki insanlar ‘kafatasçı’ gibi gösterilmek isteniyor. Hâlbuki CHP
içersindeki ulusalcılığın o anlamda olmadığını biliyorum.
CHP yerel seçimlerde
kendi çizgisi dışında çeşitli kişileri partiye davet etti ve önemli yerlerden
aday yaptı. Cumhurbaşkanı seçimindeki aday da böyle bir adaydı. Hâlbuki CHP nin
ilkelerine uygun kişiler aday olsa seçimler daha başarılı geçebilirdi. Kaldı ki
Parti kendi adaylarıyla kaybetse bile o seçimlerden güçlenerek çıkabilirdi.
Bugünlerde haberlerden
öğrendiğim kadarıyla CHP nin bu anlayışı devam etmektedir. Zira yine CHP ile
ilgisi olmayan anlayışta bir partiden tanınmış bir isim transfer ediliyormuş.
Yerel seçimler öncesi
sadece tapelerle propaganda yapılmış, Cumhurbaşkanı seçimi öncesi tek argüman
olarak ‘bizim adayımızı seçmezseniz Tayyip gelir’ cümlesi kullanılmıştı.
Hâlbuki halk düşüncelerinizi projelerinizi duymak istiyordu.
Son yerel seçimlerden
ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce yapılan açıklamalarda Partinin içersinde
her türlü anlayışın olduğu anlatılmaktaydı. Bunlar CHP nin altı okunun
ilkelerine bağlı insanları tedirgin eden şeylerdi. Aslında her anlamda
düşüncesi olanlar siyasi parti içinde olabilirler ancak orada o siyasi partinin
ilkelerine uymalıdırlar.
CHP ye en yakın parti
DSP dir. Niye onlarla birlikte hareket etmek düşünülmez şaşırırım.
Yaşadığımız son iki
seçim göstermektedir ki seçim kampanyası sadece rakibini kötülemekle yapılmamalıdır.
Cumhurbaşkanı seçiminde HDP adayı düşüncelerini, yapmak istediklerini anlattı.
Hiç umulmadığı kadar halktan destek gördü. CHP bu durumu örnek alarak
incelemeli bence.
Eğer yakın gelecekte
solun temsilcisi olarak HDP ana muhalefet partisi olursa bunun hesabını bugünkü
CHP yöneticileri veremezler.
Partideki bir tuhaflığı
da Genel Başkan adayı Muharrem İnce söylemiş. Kendisinin Cumhurbaşkanı adayını medyadan
öğrendiğini açıklamış. Partinin bu derece önde isimlerinin bile bazı konulardan
haberinin olmaması bana çok tuhaf gelmektedir.
CHP den ‘Sosyal
demokrat olduğunu söyleyen parti’ Diye bahsedilmektedir. CHP li belediyelerin
bulunduğu ilçeler aslında ortanın sağı partilere sempatisi olan insanların
yaşadığı yerleşimlerdir. Köşe yazarlarının da yazdığı gibi CHP ye oy verenlerin
büyük kısmı, CHP ye oy vermek istediğinden değil, AKP ye zarar vermek
istediklerinden CHP ye oy vermişlerdir. Ancak bu durum bir partiyi nereye kadar
götürür? Siyasi parti, halkından onlara vaat ettikleriyle oy alabilmelidir.
Halkımız eskiden olduğu
gibi CHP ye altı okunun ilkeleri dolayısıyla oy vermek istemektedir. Cumhuriyetçilik,
halkçılık, milliyetçilik, laiklik, devletçilik ve devrimcilik ilkeleri bugün
hala ilk günkü tazeliğini korumaktadır. Bazılarının yaptığı gibi bu ilkelerin günümüze
uyarlanmasına gerek yoktur.
Önümüzdeki Parti Kurultayında
kimin kazanıp kazanmayacağı ile fazla ilgilenmiyorum. Benim için önemli olan kurultay
sonrası Parti CHP gibi CHP olacak mıdır? Sorusunun cevabıdır.
CHP halkını küçük
görmemeli, sağ görüşe kayarak oy toplayabilmek düşüncesinde olmamalı, İsmet
İnönü’nün Ortanın Solunu ve Bülent Ecevit’in Demokratik Solunu anımsamalıdır.
İnsanlara iyi günleri vaat etmeli bunu nasıl yapacağını anlatan projelerini
sunmalıdır. Halkımıza sunulacak projeler ile yakın gelecekte ortanın solunda
bir parti olarak iktidara yürümelidir.
Dilim varmıyor ama aksi
takdirde yakın gelecekte CHP baraj altı kalacak ve prestiji sarsılarak ortadan
kaybolacaktır. Öyle bir ortamda onun yerine siyasi arenaya birden fazla parti
çıkacağı bellidir. Bu durumda cumhuriyeti, Atatürk’ü, bayrağımızı seven, altı
okun ilkelerine uyan bir parti halkımızdan önemli destek alacaktır.
İyi bir muhalefet
partisinin iktidara soracağı birçok soru bulunmaktadır. Örneğin: Ekonominin
sadece inşaat faaliyetlerine bağımlı olmasının sonu ne olacaktır? İmar rantları kentleri ne hale sokmaktadır? Sanayiciliğin
‘Out’ AVM ciliğin ‘İn’ olması ülkeye yarar getirir mi? Her cümlede ileri
sürülen ‘Davanız’ nedir? Sık sık dile getirdiğiniz ve birbiriyle çelişkili iki
kelime olan ‘Restorasyon’ ve ‘Yeni
Türkiye’ kavramları ile neyi ifade etmek istiyorsunuz? İmam-Hatip okullarının
çoğalmasının sebebi nedir? Gibi.
Umarım CHP, yapacağı kurultaydan
sonra bu anlamdaki soruları ile iktidarı eleştirmeye başlar, buna karşılık kendi
önerilerini sunar ve tekrar güçlenmeye başlayarak kendisi iktidara gelebilir.
ARİF ATILGAN Ağustos
2014